[voiserPlayer]
Dün gece spor tarihinde bugüne kadar yaşanmamış ve yaşanmayacak güzellikte ve aynı zamanda duygusallıkta bir geceydi. Tarihin gelmiş geçmiş en büyük sporcularından biri olan Roger Federer profesyonel kariyerinin son maçına çıktı. Federer’in en büyük rakibi Rafael Nadal son maçında çiftlerde Federer’in yanında korttaydı. Ve maç bittiğinde hafızalardan silinmeyecek bir duygu yoğunluğu ve hüzünlü görüntüler yaşandı. Ekran başında ve kortta maçı izleyen sanıyorum herkes bu büyük sporcunun ardından göz yaşlarına hâkim olamadı. İki büyük efsane Federer ve Nadal ya da kısa adlarıyla “Fedal”, oturdukları bench’te beraberce hıçkırarak ağladılar. Sanıyorum bir sporcu uğurlanırken en büyük rakibinin böylesine hüzünlenmesi de ancak Federer’e nasip olabilirdi. Bu efsanevi son, Ekselansları Federer’in kariyerine yakışırdı ve öyle de oldu.
Elbette her güzel şeyin bir sonu vardır. Roger Federer’in kimsenin biteceğine inanamadığı masalsı kariyeri de sonuna geldi. Her ne kadar Federer fanları olarak onun kortlarda olamayacağı gerçeğini kabullenmemiz zaman alacak olsa da son 2 yıldır bu durumun çok uzak olmadığına kendimizi inandırmaya başlamıştık. İsviçreli Roger Federer profesyonel tenis kariyerine 1998 yılında henüz 17 yaşındayken başladı. Bu tarihte ben de 12 yaşındaydım ve tenis izlemeye de o yıl başlamıştım. Geriye dönüp baktığımda hatırlayabildiğim yaşamımın çoğunda Federer hep bir şekilde var oldu. Benim kuşağım Federer ile birlikte büyüdü ve yaş aldı. O nedenle bizim için bu vedanın ayrı bir anlamı var.
24 yıl boyunca sayısını bilmediğim kadar çok turnuvada Federer’i izledim. Bu maçlardan bazıları Ekselansları’nın kariyerinde köşe taşı olmuştur. İlk büyük çıkışını yapması, henüz 20 yaşındayken 2001 Wimbledon turnuvasında merkez kortta Pete Sampras’ı yenmesiydi ve bu maç, o dönemde tenis dünyasına bomba gibi düşmüştü. Sampras o maça gelene kadar 4 kez üst üste Wimbledon’ı kazanmış, tarihin en iyi oyuncuları arasında gösterilen bir efsaneydi. Ekselansları, Samprass’ın Wimbledon dominasyonunu o maçla kırarak kendi hegemonyasını başlatmıştı. Herkes yeni bir efsanenin doğuşunun farkına varmıştı. Ancak kimse, bu denli büyüleyici bir kariyeri o günlerden tahmin edemezdi.
Bir dönem kendime bu adam nasıl yenilecek sorusunu sorduğumu hatırlıyorum. Tarihin belki de en komple oyuncusuydu. Bütün vuruşları en üst düzeyde yapabilmesi, en iyi servisçilerden, forehand’çilerden ve file önü oyuncularından biri olması ve tüm bunların yanı sıra tenis ne kadar estetik oynanabilirse o kadar estetik bir oyunu ortaya koyabilmesi, her bir maçı seyir zevki yüksek bir tenis şölenine dönüştürüyordu. Yeteneğin zarafetle, atletizmin ise bu seviyede bir estetik ile bir araya gelebilmesi görülmüş şey değildi. Bundan sonra da görülebilir mi şüpheliyim.
Federer, karakteri, duygusallığı, kort içinde ve dışında duruşu, centilmenliği ve sempatikliği ile de örnek bir isimdi. Emekliliğinden sonra da bu özellikleriyle tenis dünyasının bir yerinde sembol bir lider vasfıyla boy göstereceğinden kimsenin kuşkusu yok. Ancak yine de rekabetçi bir profesyonel maçta korta çıkmayacak oluşu içimizi burkuyor. Zira yukarıda da bahsettiğim gibi Federer’in kariyeri benim neslimin kişisel tarihinde de büyük iz bıraktı. Son dönemi benim gibiler için biraz da hüzünlüydü. Özellikle 2019 yılında Wimbledon tarihinin en uzun süren final maçında Djokovic’e karşı 2 şampiyonluk maçı fırsatını da kaçırarak yenildiğinde, birkaç hafta kendime gelememiştim. 38 yaşındaki Federer’in, Djokovic gibi bir efsaneyi o yaşında yenmesini ve bir kez daha Wimbledon şampiyonu olmasını gönülden istemiştim. Ancak bu kadar uzun bir kariyerde böylesine dramatik bir ana şahit olmak da bu sporun doğasında var.
Federer’in kırdığı rekorları, dünya bir numarasında ne kadar uzun süre kaldığını, kazandığı turnuva ve grand slam sayılarını bu yazıda tekrar etmeye gerek yok. Çünkü bu başarılar, istatistiklerin gösterdiğinden çok daha fazla anlam ifade ediyor. 1998’te daha 17 yaşında bir gençken profesyonel tenis oynamaya başladığından beri, disiplin, tutku, duygularını yönlendirebilme, asla vazgeçmeme ve rakibe saygı gibi bir sporcuda olması gereken tüm özellikleri taşıyan en güzel örneklerden biri oldu.
Federer’in emekli olduğuna inanmanın çok zor olmasının en büyük sebebi, tenis tarihinde görülmemiş bir şekilde kariyerini 41 yaşına kadar ve üst düzey tenis oynayarak sürdürmesiydi. Kendiyle birlikte tüm tenis dünyasına daha uzun süreler tenis oynanabileceğini gösterdi. Federer’den öncesinde tenisçiler 35 yaşlarını pek geçemeden tenisi bırakırlardı. Fiziksel ve psikolojik kapasiteleri daha uzun süreleri kaldırmazdı. Ancak Ekselansları Federer (Serena Williams’ı da bu noktada anmak lazım) bu anlamda bir çığır açarak tenisi bırakma yaşını çok yukarılara çekti.
Nadal ve Djokovic gibi iki diğer efsaneyle rekabeti, Federer’i daha da büyüttüğü gibi Nadal ve Djokovic’i de başka bir seviyeye çekti. Zira bu üçlü, tenis tarihinde açık ara farkla en büyük üç tenisçi olduklarını fazlasıyla kanıtladılar. Sanırım Nadal ve Djokovic gibi akıl almaz büyüklükte iki sporcu Federer ile aynı döneme denk gelmeseydi, Federer arkasında kırılması mümkün olmayan rekorlar bırakacaktı. Ancak tarihin cilvesine bakın ki bu üç büyük dev aynı dönemde tenis oynadı. Ben de kendimi bu dönemde tenis izleyebildiğim için fazlasıyla şanslı hissediyorum.
En büyük rakipleri Nadal ve Djokovic bazı rekorlarını kırmış ve kalan kariyerlerinde diğer bazılarını kıracak olsalar da Federer, benim için tenisin zirvesindeki bayrak olmaya devam edecek. Zira Federer, spor tarihinde 24 yıllık kariyeri içerisinde parlaklığı hiç sönmeyen bir deniz feneriydi. Gelecek nesillerin sporcularına ışık olacak ve yol gösterecek bir deniz feneri… Kariyerinin son döneminde üç ameliyat geçirdikten sonra bile tenise dönme azmiyle çalışan bir büyük ustaydı. Belki başarıları Federer ile boy ölçüşecek tenisçiler gelecek, ancak bir Roger Federer daha gelmeyecek.
Tekrar dün geceye dönersek, Roger Federer kortta her zamanki gibi adeta bir dans gösterisi olan oyununu son kez ortaya koydu. Son maçında ve vücudu ciddi bir maç oynamak için yeterli kapasitede değilken bile o güzel ace’lerinden, volelerinden, okunması zor estetik servislerinden ve efsanevi forehand vuruşlarından bir kuple sundu. Maç sırasında duygularını kontrol etmekte zorlandığı her halinden belli oluyordu. Tüm kort topa her vurduğunda heyecanlanıyor, sayılarını var güçleriyle alkışlıyordu. Federer’in ikizleri ve diğer iki çocuğu, eşi, annesi ve babası da diğer aile üyeleriyle birlikte korttaydı.
Maç sonunda ise tam bir duygu boşalması yaşandı. Federer, Avrupa ve Dünya takımındaki tüm arkadaşları ile sarıldı ve tabii ki bu duygusal adam gözyaşlarını daha fazla tutamadı. Yer yer hıçkırıklara boğuldu. Ve son kort röportajını verdi. Eşine teşekkür ederken tekrar hıçkırıklara boğuldu. Nadal ile birlikte ağladığı sahneler sporun bir insana tattırabileceği en içten duyguları yaşattı. Eşine sarılırkenki samimiyeti ve ağlayan çocuklarını “ben üzgün değilim, mutluyum” diyerek teselli etmesi bu duygusal adamın yürek burkan vedasına ayrı bir hüzün kattı.
Federer’in toprak kortta son kazandığı turnuva 2015 yılında İstanbul’da gerçekleştirilmişti. Bu da İstanbul’umuza kayıtlara geçecek güzel bir anı bırakmış oldu. GOAT kısaltmasının hem kelime hem de anlam olarak içini doldurabilecek nadir sporculardan biriydi Federer. Hem Greatest of All Time lakabını hak ediyordu hem de son puana kadar maçı bırakmayan inatçı bir keçiydi. İsviçreli Ekselansları Roger Federer vedasını kariyeri gibi unutulmaz bir şekilde yaptı ve belki de bizleri son defa ağlattı. Hoşça kal tenisin kralı, hoşça kal büyük usta…