Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » İklim Hukuku ve Türkiye
    Forum

    İklim Hukuku ve Türkiye

    Afra Teren Gürlüler30 Temmuz 20226 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Her ne kadar Türkiye gündeminde yer bulmakta zorluk yaşasa da iklim krizi tüm dünya için olduğu gibi ülkemiz için de ciddi bir sorun. Yalnızca bir ekolojik kriz değil; bu krizin sosyal, ekonomik, siyasi çok fazla boyutu olduğunu söylemek mümkün. İklim krizi ile ilgili olarak diğer bir başka önemli soru işareti ise iklim krizinin sonuçlarını tam olarak bilemiyor olmamız. Dünya tarihinde pek çok doğal ve beşeri felaket ile karşılaşmış olsak da iklim krizi, ilk kez yaşadığımız bir felaket olarak karşımıza çıkıyor ve etkisi kademeli olarak artıyor.

    Kestirebileceğimiz sonuçların başında su yoksunluğu, kıtlık, öldürücü sıcak dalgaları ve orman yangınları geliyor. Ancak bu olumsuz sonuçların nasıl ve ne kadar hızlı olacağını bilemiyoruz.  Bu kadar çok yönlü bir kriz ile mücadelede hukukun yer almaması mümkün değil. Hukuki düzenlemelerin yer almadığı bir mücadele gerçekçi olmayacaktır. Nitekim dünyada da gerek kanuni düzenlemeler gerekse yüksek mahkeme kararları ile bu konuda küçük büyük pek çok adım atılmaya başladı. Bu yazımda dünyadaki çeşitli gelişmelerden bahsederek Türkiye ve iklim krizinin hukuki boyutlarını özetlemeye çalışacağım.

    Paris İklim Anlaşması ve Türkiye

    Paris İklim Anlaşması, iklim değişikliği ve karbon salınımı konusunda imzalanmış en kapsamlı anlaşmadır. Anlaşma ile iklim krizinin önüne geçmek için uluslararası camianın birlikte hareket etmeleri gerekliliği kabul edilmiş oluyor. Nitekim iklim krizinde bireysel önlemler ve tüketici davranışları ne kadar önem taşırsa taşısın devletler seviyesinde gerekli önlemler alınmadıkça bir ilerleme kaydedilmesi mümkün değildir.

    Teknik anlamda iklim krizinin önüne geçilmesi için küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmak, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmak gerektiği belirlenmiştir ve sözleşme ile ülkelere getirilen yükümlülükler de bunu sağlamak adınadır. Türkiye, anlaşmayı Aralık 2015’te imzalayan 197 devletten biriydi fakat meclis önüne getirerek uygun bulma ve yürürlüğe sokma sürecini yakın zamana kadar tamamlamadı. Ekim 2021 tarihinde onaylanarak yürürlüğe ülkemiz bakımından da girdi.

    Sözleşme imzasından sonra tüm ülkeler beyanname verdiler. Türkiye’nin sunmuş olduğu Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanında, 2012 yılında 430 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonlarının, azaltma önlemleri ile 2030 yılında 929 milyon tona kadar çıkarılabileceği belirtildi. Yani aslında Türkiye sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdü vermedi, yalnızca iki katından fazla artırabileceğini söyledi. İklim bilimciler ve aktivistler Türkiye’nin bundan daha iyisini yapabileceğini düşünüyor.

    Türkiye’de Paris Sözleşmesi’nin verimli ve etkin bir şekilde uygulanması için pek çok kanuni düzenleme yapılması ve bürokraside buna uygun bir yapılanma hazırlanması gerekiyor. Ancak henüz topyekûn bu konuda bir çaba görmek ne yazık ki mümkün değil. Hatta sularımıza karışan kimyasallardan, ülkemize ithal edilen plastiklere kadar pek çok çevre sorunu da her gün karşımıza çıkmaya devam ediyor. Orman yangınları da bunun bir diğer yansıması. Bu konularda sıkı denetim ve uzmanlık gerektiği aşikar. Hukuki düzenlemeler de bu doğrultuda yapılmalı.

    İklim Göçü

    Türkiye’de son yıllarda gittikçe artan bir tartışma konusu da göç. Göç konusu bu kadar kapsamlı ele alınıyor gözükse de aslında yakın zamanda yüz yüze kalacağımız bir başka göç dalgası göz ardı ediliyor. İklim krizi etkilerinin artması ile iklim göçleri dünyada daha yaygın görülmeye başladı. İklim konusundaki çalışmalar açıkça gösteriyor ki yakın gelecekte küresel ısınma iklim krizinin diğer tüm etkileri ile birlikte dünya genelinde insan yaşamını daha da zorlaştıracak ve aşırı kuraklığın da etkisiyle bu değişimlerden en erken ve en sert şekilde etkilenecek olan coğrafi bölgeler ise Ortadoğu ve Kuzey Afrika olacaktır.

    Öte yandan bu krizden etkilenme oranında sosyal gruplar arasında farklılıklar olacak, sosyo-ekonomik olarak daha kırılgan olan gruplar iklim krizi sonrasında yaşanacak olumsuz gelişmelerden daha fazla etkileneceklerdir. Özellikle de her türlü doğal ve beşerî kriz sonrasında kırılgan gruplarda yaygın olarak gördüğümüz göç faaliyetleri tabii ki artacaktır. Öyle ki 2050 yılına kadar dünya genelinde milyonlarca kişinin iklim krizi sebebiyle göç edeceği öngörülmektedir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da halihazırdaki yönetim krizleri de dikkate alındığında olası iklim göçünün Türkiye’yi doğrudan, hızla ve büyük ölçüde etkileyecek olması muhtemel.

    Bu yıl gerçekleşen İklim Şurası’nda da aslında göç konusu ele alınmaya çalışıldı. Halihazırda Türkiye’nin Cenevre Sözleşmesine koymuş olduğu coğrafi sınırlama sebebiyle Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan gelen göçmenler mülteci statüsünde değil. Dünya genelinde de bu konu kapsamlı şekilde tartışılmaya başladı. İklim göçmenleri 1951 Cenevre Sözleşmesi kapsamında mülteci olmadıkları için çeşitli ülkelerde kendilerine ulusal mevzuat altında geçici koruma statüleri tanımlanmıştır.

    Diğer taraftan Avusturalya ve Yeni Zelanda’da iklim sebebiyle göçen kişilerin mülteci statüsünde tanınmasına ilişkin hukuki başvurular yapılmış olsa da bu başvurular, 1951 Cenevre Sözleşmesi kapsamında olmadıkları için reddedildi. Tüm dünyada bu göçleri, bu göçlere ilişkin olarak atılacak adımları çok yakında sıklıkla duymaya başlayacağız. Türkiye’de yönetilemeyen mevcut göç, sığınmacı ve kaçak hareketleri varken iklim göçü de buna eklenirse ne olacağı büyük bir soru. Eğer şimdiden buna ilişkin politika geliştirmeye başlamazsak büyük açmazlarla karşı karşıya kalacağız.

    Türkiye’nin İlk İklim Davası

    Son yıllarda dünyanın pek çok yerinde iklim yargılamaları artmaya başladı. İklim yargılamaları pek çok farklı şekilde karşımıza çıkıyor. Bazen şirketlerin aksiyonlarına bazense devletlerin tepkisizliğine karşı açılan davalar sık sık gündem oluyor. Türkiye’de de yakın zamanda ilk iklim davası açıldı. Bu dava, dünyadaki örnekleri ile bire bir örtüşmese de ilk olması bakımından büyük önem taşıyor. Dava Altıparmak Hukuk Bürosu temsiliyeti ile Doğa Derneği tarafından açıldı.

    Dava Marmara Gölü’nün kurumasına ilişkin olarak devletin yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiasıyla açıldı. Sürecin nasıl ilerleyeceğini hep birlikte göreceğiz. Bu arada davadan bahsetmeden önce ufak bir ekleme yapmak istiyorum. Kuruyan göl toprakları üzerinde mülkiyet iddia etmek isteyen kişiler birbiri ile yarışıyor hatta silahlı yaralanmaların bile olduğu yönünde haberler çıktı.

    Altıparmak Hukuk Bürosu’nun yapmış olduğu basın duyurusunda da belirtildiği üzere iklim davaları, hükümetleri ve şirketleri iklim değişikliğiyle mücadeleye aykırı politikaları, kararları ve ataletleri nedeniyle sorumlu tutmak ve hesap vermelerini sağlamak üzere açılan, stratejik öneme sahip davalardır. Bu davaların açılması çok önemli. Hem hukuki olarak bu konunun denetlenmesini sağlıyor hem de toplumda bir bilinç yaratıyor. Yargı bürokrasisi de artık pek göremediğimiz denetim fonksiyonunun aktif hale gelmesi için burada bir araç haline gelmiş oluyor.

    İklim Şurası

    Şubat ayında gerçekleşen İklim Şurası’nda alınan tavsiye kararlarının tam metni geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Çok fazla sayıda tavsiye karar içerse de bu yazı için hukukla ilgili olanları özetleyeceğim.199 sayılı tavsiye kararında iklim konusunda hukukçuların özel olarak yetiştirilmesi gerektiğinin altı çizilmiş. Bu konunun çok önem taşıdığını düşünüyorum fakat bu konuda ne yazık ki barolar da Türkiye Barolar Birliği de yavaş kalıyor. Hala kapsamlı eğitim programları pek çok ilde düzenlenmedi. Ayrıca hukuk fakültelerinin çoğunda da ders programlarında bu konu henüz yer almıyor.

    Oysa ki iklim konusu gerek kamu gerekse özel hukuk alanlarından pek çok alanla ilgili. Bunların kapsamlı olarak ele alınması gerekiyor. Ayrıca Şura tavsiye kararı uyarınca özel ihtisas mahkemeleri kurulması da bekleniyor. Diğer bir sorunlu konu ise dava ehliyeti. Yani dava açma yetkisi diyebiliriz. Derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının çevre konularında dava açmasının önünde çeşitli usul zorluklaru var. Çevre ve iklim konusu bu kadar önemliyken gerekli düzenlemeler ile bu yetkilerin kolaylaştırılması da gerekiyor.

    Yazıyı bitirirken söylemek isterim ki temiz ve yaşanabilir bir çevreye sahip olmazsak geri kalan hiçbir konunun önemi kalmayacak. Çevresiz; ne sağlık, ne ekonomi, ne eğitim ne de gelecek mümkün. Her alanda olduğu gibi hukukta da bu konunun en kısa zamanda ele alınması dileğiyle…

    Fotoğraf: Grant Ritchie 

    Çevre Hukuk
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDisney+ Koleksiyonu | Sinekritik #53
    Sonraki İçerik Türkiye’nin Sahipsiz Bir Sorunu: Bir İç Güvenlik Meselesi Olarak Başıboş Köpek Sorunu

    Diğer İçerikler

    Röportajlar

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz
    Asterisk2050

    Türkiye’de Neden İklim Politikaları Konuşamıyoruz?

    8 Nisan 2025 Selim Yıldırım
    Yazılar

    Muhalefetin Bluesky’a Göçü Kalıcı Bir Çözüm Olmayacak

    7 Nisan 2025 Çağın T. Eroğlu

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Transformation of the Sovereign in Liberal Democracy and Criticism of Liberalism from Schmitt’s Perspective

    16 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Deniz Nas

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}