[voiserPlayer]
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 26 Temmuz 2022’de Fatih Altaylı’nın programına konuk oldu. Belediye yönetimine dair rutin meselelerin yanı sıra, son günlerde giderek şiddetlenen 2023 için olası adaylığı da konuşuldu. İmamoğlu soruyu (usta bir şekilde) “mesele etmeyerek” yanıtladı. Kesin bir şekilde aday olmadığını ilan etmeden, Kemal Kılıçdaroğlu’nun vereceği kararı tavizsiz bir şekilde kabul edeceğini ve alacağı her kararın “neferi” olacağını ilan etti. Üstelik çok önemli siyasi farkındalık barındıran bir cümle ile devam etti: “Bizim aramızda bir bölünme olursa, seçmen bizi paçoz eder.”
2 gün önce bir açılış öncesi baş başa görüşen ikiliyle ilgili İsmail Saymaz da benzer bir duyum paylaşmış, ikilinin baş başa görüşmesinde İmamoğlu’nun bağlılığını Kılıçdaroğlu’na bildirdiğini iddia etmişti. Sosyal medyada lanse edilmeye çalışılan havaya karşın, ben Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun aralarında “kazan-kazan” durumunun çok net bir şekilde farkında olduklarını düşünüyorum. Elbette zaman zaman -bilhassa ikisinin de ekiplerinde kendini öne çıkarmaya çalışan bazı kişiler- çeşitli yönlere çekilebilecek çıkışlar yapsa da ikisi de birbirlerine ne kadar muhtaç olduğunun farkında gibi duruyor. CHP örgütü arkasında olmayınca Muharrem İnce’nin %30’luk “bireysel” oyunun ve karizmasının nerelere düşebileceğini bugünlerde izliyoruz; diğer yandan Kemal Kılıçdaroğlu, İmamoğlu gibi icracı ve popüler bir siyasetçinin CHP’ye yönelik önyargıları nasıl kırabildiğinin farkında. İkisi de başarılı olmak için birbirlerine muhtaç olduğunun bilincinde gibi gözüküyor.
Kılıçdaroğlu’nun adaylık kampanyası artık bir sır değil ve İmamoğlu’nun kendisini destekleyeceği izlenimi gittikçe güçleniyor. Tam da bu noktada, “bu sürecin galibi hangisi olacak?” sorusunun yanlış bir soru olduğunu iddia ediyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığının ve seçilme ihtimalinin Ekrem İmamoğlu’nun siyasi geleceğini güçlendirerek garanti altına alacak, sıradaki devlet başkanı olma yolunda taşları sağlam bir şekilde döşeyecek bir gelişme olduğuna inanıyorum. Bu iddiamı iki temel sav ile gerekçelendiriyorum.
İlk olarak Ekrem İmamoğlu, Habertürk’teki yayında başardıkları işleri sıralarken maruz kaldıkları engellemelerden de bahsetti. Bütün bu engellere rağmen başardıkları takdire şayan olsa da aslında merkezi hükümetin engellemelerinin yaptıkları hizmeti ne kadar sınırlandırdığını da ortaya koydu. İmamoğlu’na göre kamu bankaları İBB’ye katiyen kredi vermiyor (kendi tabiriyle “bir kuruş bile”) dolayısıyla kaynak arama süreçleri, hizmetleri geciktirebiliyor hatta bazılarını iptal ettirebiliyor. Bununla birlikte, Melen Barajı gibi İstanbul’a fayda sağlayacak (hatta büyük bir ihtiyaç olan) büyük projelerin ihale süreçleri durduruluyor, şantiyeleri işlemez hale getiriliyor. Dahası, sayısız yetki ve işletme İBB’nin elinden alınarak çeşitli bakanlıklara devrediliyor. Dolayısıyla belediyenin hizmet sahası düzenli olarak daraltılıyor. Bu yetki ve işletmeler AKP’nin partizan kaynak dağıtma süreçlerinin parçası olmaya devam edebiliyor. Üstelik bu alanlarda İBB’nin vatandaşın hayatına dokunması da engellenmiş oluyor.
İBB’nin hizmet ve kaynaklarının bu yetki kavgası ve engellemelerden etkilenmesi (en basit tabirle potansiyelinin altında kalması) kaçınılmaz gözüküyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olup seçimi kazanması durumunda yeni hükümet bütün bu engelleri bir anda kaldırabilir, Ekrem İmamoğlu liderliğinde İBB sayısız yeni projeye başlayabilir ya da tamamlayabilir. Yetki sorununun çözülmesiyle İBB vatandaşların hayatına dokunan birçok yeni faaliyette bulunabilir. Bu durum Ekrem İmamoğlu’nun hali hazırda yüksek olan popülaritesini kat be kat arttıracaktır, belki de Türkiye’de “Ekrem İmamoğlu efsanesi” konuşulmaya başlayacaktır. Sayısız yeni proje/yatırım ve yetki kavgasının son bulması ile Ekrem İmamoğlu’nun 2024 seçimlerinde sıradaki Cumhurbaşkanı olmasını toplum nezdinde tasdikleyecek bir oy oranına ulaşabilir. Dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığı İmamoğlu için geriye atılmış bir adım, kaybedilmiş bir savaş değil; tersine, siyasette kendisini daha güçlü kılacak bir atılım olabilir.
Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinin İmamoğlu’na ikinci faydası, “zamanı gelince” Genel Başkanlık görevini siyaseten daha huzurlu bir ortamda ifa edecek olmasıdır. Şayet 2023 seçimleri için Ekrem İmamoğlu aday olursa, muhalefet İBB’yi kendi elleriyle AKP’ye teslim edecek, belki de normal şartlarda seçim sonrası dağılacak AKP’ye hayata tutunma imkânı vermiş olacak. Seçim sürecinde hem merkezi yönetimi hem İstanbul’u kontrol edecek Erdoğan, seçimin kaderini de etkileyebilecek hale gelebilir. Bu süreçte yaşanacak kaynak aktarımını, çıkarılabilecek uydurma yolsuzluk dosyaları ve daha da önemlisi olası bir mağlubiyet sonrası bile AKP’nin İstanbul’u yönetmeye devam edecek olması (halk ile temasını ciddi ölçüde korumasını sağlayarak), inşa edilecek yeni düzeni zora sokabilir.
Şayet Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu olur ve Ekrem İmamoğlu 2024 seçimlerine yeniden aday olursa, muhtemelen belediye meclisinde de çoğunluk muhalefete geçmiş olacak[1]. Bu senaryoda, 2024 seçimlerinde yeniden seçilse bile Ekrem İmamoğlu’nun görev süresini tamamlamasına gerek kalmayacak. Kemal Kılıçdaroğlu yaşı itibariyle seçimden sonra restorasyon sürecini tamamladıktan sonra (belki görev süresini bile tamamlamadan) siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalacak. Bu süreçte elbette doğal bir genel başkan adayı olacak olan Ekrem İmamoğlu, CHP’nin başına çok daha yumuşak bir şekilde geçebilmiş olacak. İBB’deki görevinden ayrılma günü geldiğinde artık anahtar AKP’ye değil, muhtemelen bir sonraki seçimde CHP’nin adayı olacak selefine teslim edecek.
Bu iki durum birlikte düşünüldüğünde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi İmamoğlu’nun hali hazırda yüksek olan popülaritesini daha da arttıracak ve YSK’nın sivil darbesinin hikayesinin de eklenmesiyle gerçek bir Ekrem İmamoğlu efsanesini doğuracak şartları oluşturabilir. Üstelik İstanbul AKP’ye teslim edilmemiş, İmamoğlu’nun başlattığı hikâye yarım bırakılmamış olacak.
2023 seçimleri için muhalefet olarak önceliğimiz elbette parlamentoda nitelikli çoğunluğu sağlayarak güçlü bir zafer kazanacak bir lider. Bu şartı kim sağlayacaksa aday o olmalıdır. Ekrem İmamoğlu anketlerde önde gözüküyor, lakin Kemal Kılıçdaroğlu’nun son haftalardaki çıkışları anketlere yükseliş olarak yansımaya başladı. Şayet “güçlü bir zafer” şartını günün sonunda her ikisi de sağlayabilecek ise 2023’te Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinin Ekrem İmamoğlu’nun “efsaneleşmesine”, haliyle Genel Başkanlık koltuğuna çok daha güçlü bir şekilde oturmasına vesile olabileceğini savunuyorum. Henüz sadece 52 yaşında olan Ekrem İmamoğlu böylece muhalefetin “tek seçimle iki seçim kazanma” sürecinin bir parçası olabilir ve tartışmasız alternatif olarak bayrağı Kılıçdaroğlu’ndan devralabilir.
[1] İktidarın şu an İstanbul’da sahip olduğu meclis çoğunluğunun meşru olmadığını, şayet 23 Haziran’da sözde usulsüz olan 31 Mart seçimlerinin Belediye Meclisi seçimleri de yenilenmiş olsaydı, bu durumun ortadan kalkmış olacağını tekrar hatırlatalım.
Fotoğraf: Clyde RS