[voiserPlayer]
Yeni yıl kararları aldım. Hepimiz aldık. Peki benim yeni yıl için kendime hedefler belirlemem ile sizin belirlemeniz arasında ne fark olabilir? Pek bir fark yok aslına bakarsanız. Ama bu sene, en azından benim açımdan, diğer senelerden farklı olarak daha fazla sayıda karar aldım. Siz deyin 10 ben diyeyim 15. Aslında sayının konuyla alakası yok gibi bir şey, amacım fazla sayıda hedef arasından birkaç tane de olsa gerçekleştirip sene sonunda kendimi winner gibi hissetmek. 2022 yılı hedeflerim arasında düzenli haftalık yazılarımı tekrar canlandırmak, kişisel bloğuma çeki düzen vermek, kilo hedefimi tutturmak, en iyi korku filmleri listemi tamamlamak, kafamdaki hikayeleri kelimelere dökmek. Tabi sadece bana bağlı olmayan hedefler de var elbette. Misal, belli bir şey gerçekleşirse sokaklarda kafamdaki bir giyim tarzıyla bağıra çağıra koşmak da hedeflerim arasında. Bu sonuncusunu açıklayamayacağım, hayal gücünüzü kullanın. Ya da kullanmayın. En iyisi kullanmayın.
Neyse yeni yıl hedefleri ve haftalık yazı demişken siftahı yapalım. Scream 5 gösterime girdi. Twitter’da eğer göz ucuyla olsa dahi takip ediyorsanız veya burada bazı yazılarımı okuduysanız, Giallo (İtalyan Korku sineması) ve teen slasher filmleri ile aramın çok iyi olmadığını az çok bilirsiniz. Türü küçümsediğim için değil. Estetiği, kamera açıları, kendine has dinamikleri vs. bunları seven insanlarla empati kurabiliyorum ama nedense bu tür filmlere hiç ısınamıyorum. Korku filmlerine tutkum derin olsa bile atmosferin kan ve yakın çekim korkmuş suratlara endekslenmesi çok fazla benim tarzım değil. Berberian Sound Studio beni çok etkiledi ve eğer işler o şekilde kotarıldıysa en azından ses konusunda haklarını vermek gerekir diye düşünmekteyim.
Tabi bu iki türün birden pek fanatiği olmamam çok sürpriz gelmesin size. ABD’de Teen Slasher akımını başlatan Halloween filmi, Profondo Rosso’dan (İng. Deep Red) derin esintiler taşımaktadır. Tabi neredeyse hiç kan göstermeden o korku atmosferini kurmuştur. Bu açıdan bile saygı duymak gerekir ama ekmek kırıntılarını biraz daha geriye doğru takip edersek Alfred Hitchcock’un Psycho filmine ulaşırız. Norman Bates her ne kadar ilk teen slasher olsa dahi sonrasında gelen tiplemelerde aynı derinlik ve karizmanın eksikliği dikkate değer.
Neyse Teen Slasher filmlere gömdüm de gömdüm, peki komple mi sevmiyorum? Tabi ki hayır. Psycho’yu zaten saydım. Sevilmemesi imkansız bir film. Çekim tekniklerinden, atmosferine ve her detayına dek çağların ötesinden gelip hala tazeliğini koruyan bir film. John Carpenter’s Halloween filmi kısıtlı imkanlar ve sınırsız hayal gücüyle vücut bulmuş bir eserdir. Texas Chainsaw Massacre yıllardır defalarca izlememe rağmen her defasında sevemediğim bir film. Friday the 13th’e gelirsek, o da bir mihenk taşı ama sevemediklerim arasında yerini alıyor. A Nightmare on Elm Street kesinlikle çok eğlenceli ve türe yeni kapılar açan bir film. Misal yakın tarihte çıkmış olan The Cabin in the Woods iskelet olarak Teen Slasher olsa da korku türünün dahi üzerinde bir anlatıyı benimsemiş bir filmdir gözümde.
Ve elbette bahsetmezsem olmaz. Türün içinde çok kendine has bir yeri olan Scream serisi. Scream’in 4. filmi hariç ilk 3 filmi, özellikle ilk 2 filminin yeri ayrıdır. Baş rolde çığlık atmak haricinde savaşan, sonuna dek kaçmaktansa mücadele eden bir karakterin yıllar içinde travmanın hayatının merkezine yerleşmesi ile başına gelenlerin yorumlandığı bir meta anlatı. Kendini ciddiye almayan, türün zayıf tarafları ile dalga geçerken kendine has bir kurallar bütününü takip eden bir seri. Hatta o kadar self aware bir film serisi ki 4. eserde film içinde film içinde film gibi bir şeye tanık oluyoruz. Scream bile kendi içinde bir korku filmi franchise’ı yaratır: Stab. Zaten pek ciddiye alınma iddiası olmayan Scream artık gerçeklikle olan ilişkisinin yer yer bulanıklaştığı sularda dolanmaktadır. 2011 yılında çıkan Wes Craven imzası taşıyan son Scream filminden bu yana 11 yıl sonra Ready or Not filminin yönetmenlerinin elinde yeni bir doğrultuda ilerliyor. Peki orijinalin şanına yakışır bir eser mi var yoksa ucuz bir devam filmi mi? Bir de neden ilk filmmiş gibi davranıyor? Scream 5 desek ne olur?
77/100 serinin en iyisi olmayabilir ama ilgiye değer
Yönetmen: Filmin kamera arkasında 2019 yılında çıkan gayet iyi ve germe konusunda başarılı bir film olan Ready or Not filminin duosu var. Ellerindeki franchise ve içinde nelerin anlatıldığını iyi anlamışlar ve filmi o doğrultuda yönetmişler. Filmde korkunun köklü çınarlarına saygı duruşu da var yeni arayışlar da. Her şeyden öte filmin artık markalaşmış isimlerini tekrar projeye dahil edebilmiş olmalarının yanı sıra yeni tiplemeleri de ilginç kılmayı becermişler.
Senaryo: Sakın küçümsediğim sanılmasın. Scream serisinin çok belli mekanikleri vardır. Giriş, gelişme ve sonuç aşamalarında nelerin gerçekleşeceği az çok formülize edilebilir. Türün diğer örnekleri gibi ahlakçı değildir, yani kadını hem sebep hem de kurban gibi sunmaz. Olayların oluşma nedenleri genelde çok sadedir. Ve katil kim(ler) olursa olsun asla domine eden bir güç değildir. Sürekli değişen dengeler ve kedi fare oyunu tadında bir kovalamaca vardır. Yazarlar Scream serisinin özünü yakalamakla kalmamış, yeni çağa gayet başarılı şekilde aktarabilmiş. Yadigâr karakterlerin dönüş hikayeleri tatmin edici, bunun üstüne yeni karakterler de merak uyandırıcı. Dwight Riley’e hak ettiği saygınlığı vermesi bile başlı başına yeterli.
Oyunculuk: Filmin kadrosunu ilk gördüğümde aklımda ilk uyanan soru şu olmuştu: Courtney Cox ve David Arquette boşandıktan sonra tekrar aynı filmde mi oynayacaklardı? Gerçekten de oynamışlar hatta bence ikilinin canlandırdığı Dwight-Gale romansı çok tatmin edici bir şekilde bağlanıyor o ayrı ama David Arquette açık ara filmin en iyisi. Genç oyuncular da büyüklerinin performansına eş değer bir oyunculuk ortaya koyuyorlar.
Sinematografi/ Diğer: Atmosfer, çevre, kullanılan arka planlar… Bunlar gerçekten çok iyi. Tam emin olamadım ama galiba en çok gün ışığında geçen Scream filmi bu olabilir. Atmosferi biraz baltalamış demek istemiyorum ama bana garip geliyor. Kamera açılarının kullanımları ve gerginlik oluşturmak için yapılan numaraları beğendim ancak biraz daha özenli olabilirlerdi sanki?
Kurgu: Serinin ilk filminin o biricik ve oyun değiştiren kurgu oyunlarından sonra serinin diğer filmleri de benzer yollardan ilerledi. Artı Scream serisi kurgusal olarak korku filminden ziyade İngiliz polisiye romanlarındaki “katil kim?” türü romanlara daha yakınsar olmuştu. Övünmek gibi olmasın ama serinin önceki filmlerinde (ilk film hariç) gösterdiğim tahmin becerisini serinin son ayağına da taşımış olmanın haklı gururuyla bu satırları yazarken (ne işime yaradığına girmiyorum) filmin en zayıf ayağının kurgu olduğunu söylemek isterim. Filmi nasıl anladığınıza göre değişir: Ya elini çok erken açık ediyor, ya da aklınızı o kadar karıştırmaya çalışıyor ki gidişatta aksamalar kaçınılmaz oluyor.
Son Söz: Ülke ekonomimiz konusunda şüphelerim var ama korku janrı son yıllarda bir şahlanış içerisinde. Korku türünün ilginç alt branşlarından birisi olan teen-slasher janrının bu nadide örneğinin son ayağı, komedisi ve korkunç anlarıyla sizleri bekliyor.