Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Orta Doğu’dan Neden DAİŞ Gibi Örgütler Çıkar?
    Yazılar

    Orta Doğu’dan Neden DAİŞ Gibi Örgütler Çıkar?

    Ömer Faruk Topal1 Kasım 20198 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Geçtiğimiz gün kendisine İslam Devleti diyen terör örgütünün lideri Ebubekir el-Bağdadi ABD’nin düzenlediği bir operasyon ile öldürüldü. Binlerce masumun kanına giren, insanları yurtlarından eden ve asırlık tarihi eserleri yok eden bu örgüt, böylelikle alandaki askeri hakimiyetinden sonra liderini de kaybetmiş oldu. Bundan sonra bu örgütün geleceğinin nasıl olacağını zaman gösterecek. Bu yazıda odaklanacağım nokta şu: Neden Orta Doğu’da çok sayıda radikal silahlı örgüt var? Neden bunlara karşı kısa süreli başarılar elde edilmesine rağmen yenilerinin ortaya çıkmasına engel olunamıyor?

    Bu çetrefilli sorunun cevabı elbette kolay değil. Ancak bu meselede en önemli etkenin vatandaşlık temelli ulus bilincinin bu bölgede henüz yerleşmemesi olduğunu düşünüyorum. Ulus kimlikleri yeterince güçlü olmadığından ulus-ötesi (El Kaide, IŞİD gibi) veya ulus-altı örgütler (aşiret milisleri, mezhepçi silahlı örgütler) rahatlıkla kurulup organize olabiliyor. Peki neden Orta Doğu’da ulus bilinci hiç değilse radikal silahlı örgütlerin devletin gücünü bastırmasına engel olacak kadar güçlü değil? Bu soruya verilen cevap genellikle şu oluyor: Modern devlet, vatandaşlık, milliyetçilik gibi kavramlar Batılılar tarafından bölgeye sokuldu ve bunlar yabancı fikirler olduğu için Orta Doğu’da kök salamıyor. Bu gülünç iddia sadece günümüzde yaşananları açıklamakta eksik kalmıyor aynı zamanda Orta Doğu’nun 19. yüzyıl boyunca yaşadığı büyük değişimleri ve bundaki Osmanlı etkisini göz ardı ediyor. Mısır’da, Irak’ta, Filistin’de, Suriye’de insanlar vatan, vatandaşlık, vatanseverlik gibi kavramlardan habersiz değildi.[i] Tanzimat ile başlayan süreçte değişik seviyelerde de olsa bu fikirler bölgeye yayılmıştı. Bu yüzden yukarıda sorduğum sorunun cevabını daha yakında aramak gerekiyor. Orta Doğu’da ulus kimliğinin gelişmemesinde rol oynadığını düşündüğüm faktörler şunlardır:

    Transnasyonel Hareketler

    Transnasyonel hareketler, özellikle de Arapçılık ve İslamcılık özü itibariyle devletlerin egemenliğine ve territoryal milliyetçiliğe karşıdır. Bunlara göre bir kişinin sadakati ya “hayali” bir ümmete ya da “hayali” bir Arap birliğine olmalıdır. Irak ve Suriye Baasçılığının pan-Arap milliyetçiliği, İran ve diğer İslamcıların çabaları aslında etnisite, din ve ideoloji üzerine kurulu kimlikle inşa etme politikalarıydı. Bunların sonucu vatanseverlik, vatandaşlık gibi kavramların erozyona uğraması ve devletin siyasi kimliklerin oluşumundaki önemini yitirmesi oldu.[ii] Bütün Müslümanları ya da bütün Arapları birleştirmek gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ve çoğu zaman yönetici elitlerin kendi halklarını uyutmak ve haklı taleplerini bastırmak için kullandığı altı boş bir fikirdi. Bir keresinde Kaddafi buldozer ile Libya-Mısır sınırını yıkmış ve bu iki ülkeyi hiçbir sınırın ayıramayacağını söylemişti.[iii] Buram buram hamaset kokan ve hiçbir kurumsal altyapıya dayanmayan bu hareket elbette siyasi bir gösteriden başka bir şey değildi. Bu yüzden Almanya ve Fransa arasındaki sınır başarıyla kaldırılmışken Libya ve Mısır sınırının kaldırılması söylem düzeyinde kalmıştı. Aynı sebepten dolayı bunca birleşme çabalarına rağmen Orta Doğu’da gerçekleşen tek birleşme vakası Kuzey ve Güney Yemen oldu. 2015’ten beri Yemen’de yaşananlara bakınca bu birleşmenin ne kadar başarılı olduğu da tartışılır.

    Üstelik bahsi geçen transnasyonel hareketler yöneticilerin elinde kendi halklarını baskıladıkları bir araca dönüşmüştü. Örneğin Filistin meselesi bir ulusal bağımsızlık meselesi olarak değil bir Arap meselesi olarak görülüyordu. Haliyle Filistin’de yaşanan her şey diğer ülkeleri de etkiliyordu. Pan-Arabist rejimler bunu bir fırsata çevirmekte gecikmedi. Filistinlileri İsrail saldırılarından koruyamayan Araplar, patronuna kızıp evde karısını döven adam gibi hınçlarını kendi Yahudi vatandaşlarından çıkardı. Örneğin, Irak Yahudileri ülkelerinden kovuldu. Halbuki bunlar Irak’ın aslî unsuruydu. Filistin dışındaki en eski Yahudi topluluğu bunlar olup Babil sürgününde buraya gelenlerin soyundan geliyorlardı. Irak kültürünün, sanatının ve ekonomisinin gelişmesinde büyük rol oynamışlardı. Iraklı Yahudi münevver Enver Şa’ul Mısır’da basılan ders kitaplarının okutulmasını eleştirmiş, Iraklılık bilincinin gençlere aşılanması için Irak merkezli ders kitaplarının yazılmasını savunmuştu.[iv] Çoğunluğu ticaretle uğraşan Yahudiler orta sınıfın önemli bir kısmını oluşturuyordu. Yahudi varlığının yok edilmesiyle orta sınıf da ortadan kalkmış ve rejim ekonomiyi tamamen kontrol eder hale gelmişti. Bunun sonucunda Irak herkes için daha baskıcı bir ülke oldu.

    Kısacası, Arapları veya Müslümanları birleştirme fikri sadece başarısız olmakla kalmadı; ulus bilincini de zayıflattı ve ulus-üstü ve ulus-altı kimliklerin güçlenmesi için uygun bir ortam oluşturdu. Bu kimlikler etrafında kümelenen kişiler ellerine silah alınca da mevcut terör örgütleri ortaya çıktı.

    Lider Kültü

    Yazılı kanunlar üzerinden yürüyen, yerleşik bürokrasi ile idare edilen, kurumsal altyapısı sağlam olan ülkelerde halkı motive etmek ve aralarındaki birliği sağlamak için bir lider kültü oluşturmak çoğu zaman zararsız hatta faydalıdır. Ancak lider kültü oluşturmak için bu saydıklarım inşa edilmiyor hatta var olanlar yok ediliyorsa felaket kaçınılmazdır. Orta Doğu’da olan tam da budur. Orta Doğu’da tek adam rejimleri ulus bilincinin gelişmesine mâni olmuştur. Modern devlet, soyut devlettir. Tek bir kişinin varlığına bağlanamaz. Eğer bir milletin kimliği tek bir kişiye endekslenirse bu kişiye olan tepki ülkenin kendisine yönelmiş olur. Meseleyi daha iyi anlatabilmek için Saddam Hüseyin’in hayatından örnekler verelim. Bu anlatacaklarım diğer Arap ülkelerine de rahatlıkla uygulanabilir.

    Saddam kendini siyasetin merkezine yerleştirmişti. Irak bayrağına kendi el yazısıyla Allah-u Ekber yazısı eklemiş, Iraklıların Saddam’a sadakatlerini sunduğu Beyat Günü adında bir ulusal gün icat etmiş, doğum gününü Irak’ın en önemli günlerinden biri yapmıştı. Saddam’ın doğum günü birçok açıdan Peygamber’in doğumunun kutlanmasına benziyordu.[v] Hal böyle olunca Irak’ı sevmek Saddam’ı sevmek haline geliyor, Saddam’a yapılan her eleştiri sanki Irak’a yapılmış sayılıyordu. Rejime muhalif olduğu tespit edilen kişilerin karılarına kocalarından boşanmaları için baskı yapılıyordu. Böyle bir ortamda Iraklılık kimliği gelişebilir mi? Saddam’ın Irak’taki Şiiler ve Kürtler ile olan ilişkisi de yine kendi kültü üzerinden ilerliyordu. Yeri geliyor kendini Selahaddin Eyyübi’nin temsilcisi olarak resmediyor, yeri geliyor posterlerini Hz. Ali’nin türbesine astırıyordu. Yani vıcık vıcık bir sembolizmle, altı boş bir edebiyatla ülkede sosyal barışı sağlamaya çalışıyordu. Oysa bir ülkede sosyal barışı hukuk devleti ve eşit vatandaşlık temeline dayalı bir sistem sağlar. Arka planına Saddam’ın gizlendiği Selahaddin ve Ali romantizminin hiç kimseye bir faydası olmadı.

    Üstelik burada bir başka sorun daha var. Lider kültünün baskın olduğu ülkelerde gücü elinde tutan kişi kendi çıkarlarını korumak için bütün kanun ve kurumları istediği gibi eğip bükebilmektedir. Örneğin, Irak Baas Partisi’nin temel amaçlarından biri ülkedeki kabileciliği bitirmektir. Bu, ilk bakışta iyi bir hedef olarak görünüyor çünkü ulus kimliğinin güçlenebilmesi için aşiret ve kabile bağlarının zayıflaması, insanların önce birey olup sonra da bireyler olarak ulus kavramına dahil olması gerekiyor. Ancak kâğıt üzerinde kulağa hoş gelen bu uygulama Saddam’ın çıkarları doğrultusunda eğilip büküldü. Aşiretlerin desteğine ihtiyaç duyan Saddam aşiret geleneklerine resmiyet kazandırdı, hatta namus cinayetlerini bile meşrulaştırdı.[vi] Yani bir aşiret üyesi namus sebebiyle birini öldürdüğünde ceza almıyordu. Yani aşiret bağlarını ulus bilinciyle değiştirmek için harcanan onca emek bir kişinin kısa vadeli çıkarları için heba ediliyordu. Oysa ulus inşa süreci uzun ve çetrefillidir. Bir süreklilik ister. Lider kültünün baskın olduğu yerlerde bu süreklilik sağlanamaz.

    Devletin İşlevsizliği

    Orta Doğu’da devletlerin halklarına gerekli hizmetleri sağlayamaması büyük bir sorundur. Hala elektrik, altyapı, ulaşım, eğitim, sağlık gibi temel alanlarda bile oldukça geri olan ülkeler var. Devlet kendisinden beklenenleri sağlayamayınca bu işlere talip olan başka gruplar devletin önüne geçiyor. Olayın teknik kısmının önemini inkâr etmiyorum, ancak bu yazıda bahsetmek istediğim başka bir boyut var. Devlet kurumları sadece uhdelerindeki işleri yapmazlar, aynı zamanda ulus bilincinin oluşmasında önemli rol oynarlar. Birbirini daha önce hiç tanımamış, farklı inançları olan insanlar devlet kurumlarında birlikte aynı amaç doğrultusunda çalışırlar ve böylelikle aralarında farklı bir bağ oluşur. Milletlerin ortaya çıkışında orduların büyük rolü vardır. Birçok insan bunun nedenini ordunun militarist yapısı sanıyor. Temel işlevi savaşmak olan bir kurum elbette militarist olacak; ancak asıl mesele daha önce köyünden çıkmamış, akrabalık, arkadaşlık, dindaşlık, komşuluk, hemşerilik ilişkilerinden başka bir bağa sahip olmayan insanların ilk defa bir araya gelmesi ve bu bağlar dışında başka bir bağ (vatandaşlık) geliştirmesidir.[vii] Ancak devlet kurumlarına sadece bir grubu dahil ederseniz o zaman bu bağın oluşmasına engel olursunuz. Yani adam kayırmacılık sadece halkın devlete olan inancını azaltmaz, devletin doğrudan temellerine saldırır. Tam bu noktada kadınların iş gücüne katılması büyük önem taşıyor. Nüfusun yarısını evine kapattığınız bir ülkede ulus bilincini yerleştiremezsiniz. Çünkü millet olmanın ilk şartı milleti oluşturan bireylerin eşit olmasıdır. Bu yüzden kadın-erkek eşitliği sadece sosyal değil siyasi bir meseledir.

    Her ülkenin içinde farklı gruplar arasında anlaşmazlık olabilir. İşte bu anlaşmazlıkları çözecek hakemler devlet kurumlarıdır. Kurumlar bu sebeple tarafsız olmalıdır. Uzay boşluğunda birbiriyle dövüşen iki kişi hayal edin. Eğer bunlar tutunacak bir şey bulamazlarsa sonsuza kadar dönüp durmaya devam edecekler ve bu şekilde öleceklerdir. Devlet kurumlarının sadece bir gruba hizmet ettiği yerlerde insanların bu kurumlara güveni kalmayacağından farklı arayışlara gireceklerdir. Güvenlik için mezhepçi bir milisten, adalet için radikal bir şeyhten, sosyal hizmetler için İslamcı bir gruptan medet umacaklardır. Bu grupların hepsinin gayesi kendi çıkarlarını korumak olacağından toplumdaki ayrışma, bölünme ve rekabet daha da artacak ve radikal grupların sömürmesi için elverişli bir ortam doğacaktır.

    Fotoğraf: Dave Herring


    [i] Örneğin bu kitap vatanseverlik kavramını Mısır özelinde inceliyor: Adam Mestyan, Arab Patriotism: The Ideology and Culture of Power in Late Ottoman Egypt (Princeton and Oxford: Princeton University Press, 2017)

    [ii] Lisa Anderson, “The State in the Middle East and North Africa,” Comparative Politics 20, no. 1 (1987): 13.

    [iii] Alasdair Drysdale, “Transboundary Interaction and Political Conflict in the Central Middle East: The Case of Syria,” in The Middle East and North Africa World Boundaries, eds. Clive Schofield and Richard Schofield, 22 (New York and London: Routledge, 1994).

    [iv] Orit Bashkin, New Babylonians: A History of Jews in Modern Iraq (Stanford: Stanford University Press, 2012), 42.

    [v] Joseph Sassoon, Saddam Hussein’s Ba’th Party: Inside an Authoritarian Regime (New York: Cambridge University Press, 2012), 184.

    [vi] Joseph Sassoon, Saddam Hussein’s Ba’th Party: Inside an Authoritarian Regime (Cambridge: Cambridge University Press, 2012), 255

    [vii] Örneğin Khaled Fahmy’nin şu muhteşem eseri bu konuyu açıklamaktadır: Khaled Fahmy, All the Pasha’s Men

    Dünya Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikÇerçeve | Gençliğimiz Var #16
    Sonraki İçerik Terminator: Dark Fate

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Bültenler

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Yazılar

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Umut Dağıstan

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}