[voiserPlayer]
Son dönemde Altılı Masa’dan gelen mesajlar, CHP içinden yapılan yorumlar ve Kılıçdaroğlu’nun söylemleri, sürecin bizi Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığına doğru yönelttiğini gösteriyor. Elbette Altılı Masa, ortak Cumhurbaşkanı adayı için son sözünü söylemedi. Ancak güçlü bir ihtimal olarak görünen Kılıçdaroğlu’nun adaylığını bu aşamada her yönüyle tartışmak gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun adaylığının olumsuz taraflarının kamuoyunda yeterince tartışıldığı kanaatindeyim. O nedenle bu yazıda Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığının avantajlarını ele almak istiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun Alevi Kimliği
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinin ön plana çıkması ve sıklıkla tartışılması, Türkiye toplumunun tartışma seviyesini gösteren ve en hafifinden ayıp diye nitelenebilecek bir toplumsal anomaliye işaret ediyor. Bu konuyu tartışmak bana da zül geliyor. Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bu tartışma çerçevesinde ele alınacak ve AKP’nin propaganda makinesi bu Alevilik konusunu gündemde tutacak.
Dini siyasete alet etme kapasitesinin oldukça yüksek olduğunu bildiğimiz iktidar bloğu, geçmişten gelen ve oldukça tehlikeli Alevi-Sünni tartışmasını mümkün olduğunca seçim tartışmalarının önemli gündemlerinden biri haline getirmeye uğraştı, uğraşıyor ve uğraşacak. Elbette bu tartışmayı seküler-dindar ikiliğinin üzerine de oturtacak. Ben ise Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinin Türkiye demokrasisinin geleceği açısından bir avantaj olabileceğini düşünüyorum.
Öncelikle, Kılıçdaroğlu’nun tüm bu anti propagandaya rağmen cumhurbaşkanı seçilmesinin, Türkiye’de din temelli siyaset yapma anlayışına büyük bir darbe indireceği kanaatindeyim. Ayrıca, toplumumuzun ciddi bir kısmını oluşturan ve AKP iktidarında görmezden gelinip yabancılaştırılan Alevi vatandaşlarımızın, kamusal alanda temsil ve siyasete katılım imkanları açısından da oldukça iyi bir gelişme olacağını düşünüyorum. Bu nedenle, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini ön plana çıkaracak iktidar bloğuna karşı, dinin siyasete alet edilmemesi gerektiği prensibi vurgulanarak bir muhalefet geliştirilmesi, ülkemizin geleceği açısından olumlu bir gelişme olacaktır.
Zaten Z Kuşağı açısından dini kimliklerin pek bir öneminin olmadığını da yapılan birçok kamuoyu araştırması gösteriyor. AKP döneminde ve özellikle Türk tipi başkanlık süresince toplumsal barış ve huzura en çok darbe vuran dinin siyasete alet edilmesi olgusunu, bu topraklardan ilelebet defedecek güçlü bir söylemsel aks, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve cumhurbaşkanlığı sırasında kurulabilir. Bu durumun uzun vadede demokratik siyaseti ve özgür kamusal tartışmayı inşa etmemizin en önemli koşulu olduğu açıktır.
Kılıçdaroğlu ve CHP İçindeki Dönüşüm
Unutmamak gerekir ki kamuda başörtüsü gibi toplumun geniş kesimlerini etkileyen bir sorun, Kılıçdaroğlu’nun cesareti ve çağrısıyla Gezi parkı eylemlerinden sonra yapılan bir kanun ile çözülmüştü. Bunun yanı sıra, son helalleşme çıkışında olduğu gibi Kılıçdaroğlu’nun muhafazakar kesimlere açılmak adına birçok söyleme başvurduğunu görüyoruz. Türkiye’nin müzmin problemlerinden biri olan dindar-seküler kutuplaşmasını bitirmek adına çok önemli gördüğüm bu hamleler ile Kılıçdaroğlu, CHP’yi büyük bir kitle partisine dönüştürmek ve toplumun bütün kesimlerine sesini duyurmak için büyük yol kat etti.
CHP içindeki ulusalcı ve dindar kesimlerle diyaloğa kapalı isimlerin tasfiyesi bu gelişmede rol oynadı. CHP şu anki haliyle sosyal demokrat kimliğe iyiden iyiye bürünmüş bir parti. Türkiye toplumu ve Kürt seçmen de her geçen gün bu yeni CHP’yi daha çok benimsiyor. Kılıçdaroğlu’nun, aday olması ve geniş seçmen kitleleriyle iyi bir diyalog kurmasıyla Türk siyasetinde uzun zamandır eksikliğini hissettiğimiz sosyal demokrat bir merkez sol oluşturma konusunda önemli bir rol oynayacağını düşünüyorum ki bu durum hem önümüzdeki seçimi muhalefetin kazanması hem de Erdoğan iktidarı sonrası yaşanacak dönüşümün sağlıklı bir şekilde gelişmesi için oldukça önemli.
Muhalefeti Bir Arada Tutan Çimento Olarak Kılıçdaroğlu
Kılıçdaroğlu 2018 genel seçimlerinde İyi Parti ve Saadet Partisi ile seçim ittifakı kurarak Millet İttifakı’nın temellerini atmıştı. CHP listelerinden gösterilen İyi Parti ve Saadet Partisi adayları ile de bu ittifakın temellerini sağlamlaştırmış ayrıca İyi Parti’ye vekil vererek önüne bin bir türlü engel çıkarılan Akşener’in partisinin seçimlere katılmasını sağlamıştı.
Dile kolay, 4 yılı aşkın süredir varlığını sürdüren ve Altılı Masa’nın kurulmasıyla genişleyen muhalefet ittifakını sürdürmek az buz bir iş değil. Türk siyasi tarihinde örneği az görülen bu birlikteliğin taşıyıcı kolonu ise Kılıçdaroğlu’dur. Bu nedenle sembolik olarak da cumhurbaşkanı olmayı hak etmektedir. Zira, seçim kazanıldıktan sonra ülkeyi yönetecek geniş koalisyonun muhalif partilerin takdiri ve saygısını kazanmış bir lider olan Kılıçdaroğlu tarafından götürülmesi, olası parçalanmaların ve yaşanacak zorlukların önüne geçecektir. Diğer cumhurbaşkanı adayları için tam olarak söz konusu olacağından şüpheli olduğum bu liderlik görevini zaten yıllardır sürdüren Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’nin yeniden inşası döneminde de hakkıyla bu makamın gerekliliklerini yerine getireceğini söylemek mümkün. Çünkü Kılıçdaroğlu bunun bir örneğini 4 senedir muhalefeti bir arada tutarak gösteriyor.
Yalnızca Kılıçdaroğlu’nu Seçmeyeceğiz
İktidar bloğunun önümüzdeki seçimleri dindar-seküler kutuplaşması kapsamında götüreceği aşikar. Bu minvalde cumhurbaşkanlığı seçimlerini de yalnızca Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasındaki bir yarış olarak konumlandırmak isteyeceklerini biliyoruz. Ancak bu seçimde Kılıçdaroğlu’nu seçmekle geniş bir muhalefet koalisyonunu ve Türk tipi cumhurbaşkanlığı sistemine karşı parlamenter sistemi seçeceğimizin de bilincinde olmalıyız.
Dolayısıyla başka bir yazımda belirttiğim gibi seçim tartışmalarının çerçevesini genişleterek Türkiye toplumuna seçimin yalnızca Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili olmadığını anlatmak muhalefetin öncelikli tercihi olmalı. Kılıçdaroğlu gibi olgun bir yaşa erişmiş, muhalefetin lideri konumunda ve toplumun her kesiminden oy alabilecek bir adayın, bu görevi yerine getirmek açısından diğer adaylardan daha iyi bir seçenek olacağını düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Bir Kereliğine Seçilecek
Altılı Masa’nın 28 Şubat 2022 tarihinde açıkladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metninde öngörüldüğü üzere seçilecek Cumhurbaşkanı bir kereliğine seçilecek, Cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisi kesilecek ve görev süresi dolduktan sonra aktif siyasete dönemeyecek. Bu koşullarda genç bir aday yerine Kılıçdaroğlu gibi devlet bürokrasisinde çalışmış, tüm siyasi kesimler ve partiler ile diyalog kurma konusunda oldukça geniş bir deneyime sahip ve siyasi ihtirası uğruna Türkiye’yi tehlikeye atmayacağını göstermiş bir adayın bu seçimde seçilerek, sonrasında Türkiye’yi parlamenter sisteme geçirme sürecine liderlik edip emekli olması birçok açıdan makul görünüyor.
Kılıçdaroğlu 2018’den bu yana CHP’li kimliğinden öte Türkiyeli kimliğini ön plana çıkarıyor ve stratejisini buna göre belirliyor. Bu nedenle toplumun bir kısmı da Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde AKP’den devralınan enkazın kaldırılması ve parlamenter sisteme geçilmesi için öngörülen sürece kendini alıştırmış durumda. Özellikle Kürt seçmen nezdinde kabul gören Kılıçdaroğlu’nun muhafazakar seçmen tabanında da her geçen gün daha çok ısınılan bir aktör olduğunu anketlerden görmek mümkün.
Kılıçdaroğlu Daha Fazla Yıpratılamaz
Kılıçdaroğlu 12 yıldır CHP’nin başında. O zamandan bugüne AKP’nin her türlü eleştirisi, olumsuz propagandası ve iftirasına maruz kaldı. Bugün halka sorsanız sanıyorum Kılıçdaroğlu’nun yolsuzluk yaptığını iddia edecek çok az insan vardır. AKP propaganda makinesi ne kadar güçlü olursa olsun Kılıçdaroğlu’nu daha fazla yıpratması ve Kılıçdaroğlu’na saldırmak için yeni konular bulması çok zor gözüküyor. Eski konular ise artık kabak tadı verdi.
Ancak konuşulan diğer Cumhurbaşkanlığı adaylarının ne derece yıpratılabileceğini, AKP’nin halkın önüne hangi dosyaları koyacağını ve ne tür siyasi manevralarla bu adayları halkın gözünden düşürebileceğini tam olarak öngöremiyoruz. Bu açıdan bakıldığında Kılıçdaroğlu’nun adaylığı mantıklı gözüküyor ki Metropol şirketinin yaptığı son ankette Kılıçdaroğlu ilk defa Erdoğan’ın önüne geçti. Son anketlerde kararsız seçmenlerin azaldığını ve kemik seçmenlerin yerli yerine oturduğunu da gözlemlemeye başladık.
Dolayısıyla oy geçişleri ve mevcut oyların fazlaca yer değiştirmesi bugünden sonra büyük miktarlarda olmayacaktır. Olacaksa da içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar düşünüldüğünde iktidarın oy kaybetmesi daha olasıdır. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması, her ne kadar garanti olmasa da, son dönemde yükselen bir trendin sonucu olarak oldukça olası görünüyor.
Son olarak, Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda Sol İttifak’ın üçüncü bir aday gösterme ihtimali çok azalacak, dolayısıyla seçimin ilk turda kazanılması ihtimali de artacaktır. Bu durumda Sol İttifak’ın da Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi, muhalefetin seçim kampanyasına güç kazandıracak ve toplumun geniş kesimlerinden oy alan, kapsayıcı cumhurbaşkanı imajına hizmet edecektir.
Seçimin 2. tura kalması ise ilk ve 2. tur arasındaki 15 günlük süre düşünüldüğünde muhalefet açısından hiç tercih edilmeyecek bir şey olacaktır. Zira, iktidar bloğunun devlet gücünü arkasına alarak seçim yolsuzluğu yapma ihtimali kuvvetlenecek ve bu 15 günde öngörülemez şeylerin hayata geçirilmesi ve seçimlerin etkilenmesi mümkün olabilecektir. Bu konuda önceki seçimlerde iktidar bloğunun neler yaptığını biliyoruz. Ve dolayısıyla neler yapabileceğini de tahmin edebiliyoruz. Yine, mevcut cumhurbaşkanının OHAL ilan ederek seçimleri ertelemesi bile bu süreçte başvurulabilecek bir yol olabilir. Zira iktidar bloğu açısından seçimleri kaybetmek her şeyi kaybetmek anlamına gelecektir.
Sandık Güvenliği Nasıl Sağlanacak?
Bu seçimler yukarıda da vurguladığım gibi hem iktidar bloğu hem de muhalefet açısından hayati. Türkiye siyasetinde her seçim önemlidir. Ancak önümüzdeki seçimler sanıyorum Türkiye tarihinde ciddi bir dönüm noktası olacak. Siyasette bir gün çok uzun bir süredir. Seçimler de oy sayımı tamamen bitene kadar bir gün sürüyor. Dolayısıyla devletin tüm gücünü arkasına almış 20 senelik bir iktidarı yenmek, tüm Türkiye’de 200 binin üzerindeki sandığı büyük bir özveriyle korumaya da bağlı.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefet sandıklarda iyi organize olamamış ve CHP adayı Muharrem İnce de bu durumdan şikayet etmişti. 2019 yerel seçimlerinde ise CHP, bu hatasından ders çıkarıp İyi Parti ve Saadet Partisi ile bu konuda başarılı bir organizasyon gerçekleştirmiş ve seçimin kazanılmasında sandıkların korunmasının önemi görülmüştü.
Türkiye’de muhalefet partileri arasında en geniş ve deneyimli parti teşkilatı CHP’de. CHP teşkilatının ise gönlündeki aday Kılıçdaroğlu. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olacağı bir seçimde parti teşkilatlarının sandıkları koruma konusunda çok daha istekli ve özverili çalışacağını söyleyebiliriz. Türkiye genelinde diğer muhalefet partileri ile en iyi şekilde organize olarak her bir sandığın korunması ve ıslak imzalı tutanakların toplanması Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP teşkilatı ile gerçekleştirilebilir. Diğer muhalefet partilerinin teşkilatlarının böylesine geniş çaplı bir iş için yeterli olması ise pek mümkün gözükmüyor. Bu açıdan da Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, seçim gününde muhalefete ciddi bir dinamizm kazandırabilir.
Sonuç Yerine
Yukarıda ileri sürdüğüm argümanlar Kılıçdaroğlu’nun seçim yarışına başlaması için gerek şartlardır. Ancak bu şartlar yeter şartlar mıdır sorusunun cevabını Altılı Masa ve daha geniş muhalefet kesimleri birlikte verecek. Kılıçdaroğlu aday ilan edildikten sonra diğer muhalefet temsilcilerinin ve siyasi parti örgütlerinin CHP örgütüyle birlikte sahada iyi performansla çalışması, toplumu ikna etmesi ve Türkiye’nin geleceği için insanlara umut vermesi siyasi becerilerine olduğu kadar ahlaki duruşlarına da bağlı olacaktır.
Ayrıca Erdoğan ve AKP’nin yıkıcı propagandasını boşa çıkaracak, zekice özetlenmiş söylemler geliştirmek ve halka tüm bunları kolay anlaşılır bir paket olarak sunmak da gerekecek. Tüm bunların yanı sıra geleneksel medyadan ve herkesin kendi kitlesine konuştuğu sosyal medyadan fazlaca medet ummadan; sokak siyasetine, çarşı pazar gezmelerine, ev ziyaretlerine ve tüm toplumsal kesimleri temsil eden örgütlerle diyalog kurmaya çok daha fazla ihtiyaç olacaktır. Muhalefetin bunları gerçekleştirecek motivasyonu, gücü ve ahlaki haklılığı vardır. Geriye kalan ise kararlı bir şekilde çalışmak.
Fotoğraf: Davide Cantelli