Antonella Marty’nin Özgürlük: Yoksulluğun Panzehiri kitabı; insanlık tarihine, evrimsel köklere ve özgürlük fikrinin bu yolculuktaki kilit rolüne dair kolayca okunabilen, alandaki diğer önemli yazarların metinlerine sıklıkla değinen detaylı bir okuma sunuyor. Marty, özgürlüğü sadece bir bireysel hak değil, aynı zamanda toplumsal refahın temel taşlarından biri, medeniyeti dönüştüren bir itici güç olarak sunuyor.
13,5 Milyar Yıl Önceki Büyük Patlamadan Küreselleşmeye
Kitap, evrimsel ve tarihsel süreçleri ele alırken, insanlık tarihinin en karanlık zamanlarından günümüze kadar yaşanan büyük değişimi vurguluyor. Marty, kitaba giriş kısmında insanın bugün, tarihte hiç olmadığı kadar iyi yaşadığına işaret ederek, Homo sapiens’in farklı topluluklar halinde yerleşik hayata geçiş sürecini ve diğer türlerin ötesine geçerek modern toplumu inşa edişini ele alıyor.
Kitap aslında 176 sayfalık oldukça kısa sayılabilecek bir eser fakat Antonella Marty takdir edilmesi gereken bir yazarlık kabiliyetiyle kitabının ilk iki kısmı olan “Evrendeki Yerimiz” ve “Sonraki Adım: Evrimimiz” kısımlarında, hem evrenin ve dünyanın oluşumunu hem de insanlığın nasıl tek hücreli canlılardan evrimleşerek Homo Sapiens halini aldığını evrim literatürüne gayet hakim bir yazar olarak akıcı bir şekilde aktarıyor.
Marty’nin analizi, evrenin oluşumundan Homo Sapiens’in serüvenine kadar geniş bir tarihsel arka plan sunarken, aydınlanma felsefesi, sanayi devrimi ve günümüz küreselleşme süreçlerini özgürlük ve bireycilik bağlamında değerlendiriyor. Marty aslında kitap boyunca sürdürdüğü argümanının merkezini şu ana fikir üstüne kuruyor: “Aşırı yoksulluk, kıtlık, hastalık, şiddet ve her yerde ölümler, insanlık tarihi boyunca norm olmuştur. Bir zamanlar aşırı yoksulluk, gezegenimizde yaşayan insanların çoğu için en yaygın insanlık durumuydu.”
Günümüzde özellikle Batı’da, fakat bir ölçüde en fakir ülkelerdeki en alt sınıflardaki insanların bile, üzerine çok düşünülmeyen imkanlar olarak kabul edilen tuvalet, elektrik, buzdolabı, akıllı telefonlar gibi teknolojiler insanlık tarihinin çok büyük bir kısmında yoktu. Aydınlanmanın getirdiği özgürlükler, Sanayi Devrimi atılımı ve küreselleşme ile beraber hem bu teknolojiler tüm dünyada yaygınlaştı hem de “iki yüzyıl önce %90 seviyelerinde olan aşırı yoksulluk %9’a düştü.”
Tarihsel kökenimiz ve gelişimimizden daha güncel örneklere gelirsek, Marty bize şunu hatırlatıyor: 1964’te piyasaya sürülen ve modern bilgisayarın atası sayılabilecek olan ilk ticari bilgisayar günümüzün dolar değeriyle 32 bin dolara satılıyordu. Fakat benim şu an bu yazıyı yazarken kullandığım ve ilk ticari bilgisayara göre astronomik bir işlem kapasitesine sahip olan Macbook Air 700 dolara satılıyor. Dolayısıyla Sanayi Devrimi’nin getirdiği müthiş üretim kapasitesiyle beraber serbest piyasanın “maliyetleri ve fiyatları önemli ölçüde düşürerek kitlelerin satın alma gücünü artırma başarısını” gösterdiğini söylemek mümkün.
Zenginliği Yaratan Temel Sebepler Neler?
Mülkiyet haklarının güvence altına alınması, serbest piyasaya devlet müdahalesinin çok kısıtlı olması gibi temel sebeplerle özgür toplumlarda yaşayan bireylerin, özgür toplumlarda yaşamayan bireylere göre inovasyona ve girişimciliğe çok daha yatkın olduğunu; diğer bir deyişle, özgür toplumlarda insanların yaratıcı güçlerinin daha kolay bir şekilde ortaya çıktığının altını çiziyor Marty.
Bu temel argüman aslında, Marty’nin de haklı olarak belirttiği gibi, klasik liberalizmin ekonomik teorisinin babası sayılabilecek olan Adam Smith’in merkantilizm eleştirisine dayanıyor. Devletin aşırı müdahale eden bir kontrolcüden ziyade, piyasanın daha sağlıklı çalışmasını sağlayacak olan bir “gece bekçisi” olduğu ekonomik düzende bireyler, serbestçe ve barışçıl bir şekilde mübadele edebilecekler. Tabii ki bu etkileşimden, sosyal ve ekonomik farklılıklar ortaya çıkacak ve işin sonunda “bazıları diğerlerinden daha iyi yaşamaya başlayacak ve eşitsizlik doğacak.”
Bu mübadele çok basitçe iki kişi arasındaki mal ve para değişimi olarak anlaşılabilir. Ancak bu eylem sonucunda ortaya çıkan eşitsizliklerin ve yarattığı sonuçların nasıl anlaşılacağı, ideolojik spektrumda sağ veya sol fikirler arasında bitmek bilmez tartışmaların esas noktasıdır.
Marty ise “eşitsizlik sonucunda bu kadar çok kişinin durumunun iyileşmiş olması kötü bir şey midir” sorusuyla beraber, liberal serbest piyasanın daha öncesinde tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zenginlik ürettiğini, eşitsizliklerin de piyasadaki eylemlerin doğal sonucu olduğunu, fakat kümülatif büyümenin gittikçe daha fazla zenginlik ve daha fazla iş imkanları oluşturduğunu savunuyor.
Dolayısıyla işin doğası gereği eşitsizlikler oluşsa da umutsuz ve kötümser olmak için bir gerekçemiz bilimsel açıdan olamaz. Çünkü tek hücreli canlılardan bu noktaya gelen insanlık, tarihte hiç olmadığı kadar iyi koşullarda yaşıyor ve serbest piyasa sağlıklı bir şekilde işledikçe daha da iyi yaşamaya devam edecek.
İşte tam da bu noktada kitap benzerleriyle farklılaşıyor ve çok daha ikna edici olmaya başlıyor. Çünkü bilimsel bir metodoloji ile yaklaşıldığı zaman gerçekten de Homo Sapiens türünün tarihsel açıdan çok daha iyi koşullarda yaşadığı ve insan ömrünün uzadığı ortadadır.
Ortaya çıkan bu eşitsizlikler, ideolojik spektrumun diğer noktalarında bulunan insanlar için pek de ikna edici olmayacak bir şekilde muhafazakâr liberaller tarafından din, milliyetçilik, ailevi değerler gibi kültürel ve sosyal yan nedenlere de bağlanabilirdi. Fakat Marty, daha ikna edici bir şekilde meseleye rasyonel yaklaşarak sosyal ve kültürel açıdan eşitler arası mübadeleden doğan ekonomik eşitsizliklerin kümülatif ve katlanarak artan bir ilerleme sağladığını ve aslında bu eşitsizliklerin tarihsel açıdan bütünsel bir şekilde bakıldığında hep bir iyiye gidiş olduğunu savunuyor. Böylece Marty’nin anlatısını, evrenin oluşumundan ve insan evriminden başlatması daha bir anlam kazanıyor.
Bu noktada bu analitik çizginin Tom Palmer ve Matt Warner‘ın daha evrenselci liberal anlatısıyla benzer bir noktada olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla Marty’nin argümanı üzerinden şu çıkarımı yapabiliriz: Regülasyonlar, sosyal açıdan fazlasıyla subjektif olan muhafazakâr değerleri korumak yerine, akılcı ve bilimsel bir yaklaşımla eşitsizliklerin yan etkilerini azaltmaya yaradığı ve piyasanın sağlıklı bir şekilde işlemesini sürdürdüğü müddetçe zenginlik yaratabilir.
Özgür toplumların refah seviyesi ile mülkiyet haklarına saygı arasında doğrudan bir bağ kuran Marty, klasik liberalizmin temel prensiplerine dayanarak bireysel hakların ve ekonomik özgürlüğün yoksulluğu azaltmada oynadığı rolü vurguluyor. Burada aklımıza bazı ülkeler neden yoksul sorusu gelebilir. Marty’e göre günümüzde bazı ülkelerde ekonomik eşitsizliklerin yüksek olması “küreselleşmenin fazlalığından değil, eksikliğinden kaynaklanmaktadır.”
Dolayısıyla günümüzdeki popülist, izolasyoncu siyasi akımların aksine Marty, teknolojik ve ekonomik ilerlemenin daha adil paylaşımı için “eşitlikçi küreselleşmenin” daha da kuvvetli bir şekilde yaygınlaşmasını savunuyor. Zenginliği yaratan temel sebep ise “daha fazla çalışmak değil, özel mülkiyet ve ekonomik özgürlüğe saygı duyulan yerlerde ortaya çıkan yeni teknolojiler ve bilgi ile daha verimli ve akıllıca çalışma.”
Gözden Kaçan Tarihsel Sömürüler
Fakat kitabın bazı noktalarda, kendisinin ortaya koyduğu istatistikler üzerinden bazı gerçeklere gözünü kapadığını veya bu gerçeklerin etkisini azalttığını söylemek gerekiyor. Örneğin, tüm kıtalardaki en özgür ve en az özgür ülkelerde kişi başına düşen milli gelirin paylaşıldığı bir analizde Marty, en özgür ülkeler ile en az özgür ülkeler arasında kişi başına gelir açısından devasa farklar olduğunu, özgür ulusların çok daha zengin olduğunu ve bu zenginliğin kültürden bağımsız olduğunu savunuyor. Fakat açıkça görülmektedir ki, Sahraaltı Afrika’da en özgür ülkeler ile en az özgür ülkelerde kişi başına düşen milli gelir aynıdır.
Dolayısıyla bu noktada Marty’nin kitabın başından beri kurduğu argüman, tarihsel olarak günümüze kadar gelen ve etkilerini hissettiren kolonyalizm gibi tarihsel sömürü düzenlerinin etkisini hesaba yeterince katmıyor. Hukuki bir temele oturtulmuş mülkiyet sistemi ve özgürlükçü bir piyasa (19. yüzyıl ABD’sinde yaşanan Gilded Age [Yaldızlı Çağ] ve tekelci hırsız baronlar dönemi, piyasanın tarihsel açıdan ne kadar özgürlükçü olduğunu da sorgulatabilir) elbette İngiltere’de ve devamında sanayileşen diğer batı uluslarında müthiş bir zenginlik yarattı. Fakat bu zenginlik; kolonilerdeki ucuz iş gücü ve Wallerstein’a atıfla merkez-çevrevari bir bağımlılığı akıllara getiren, kolonilerde askeri hegemonya ile oluşturulmuş piyasaların omuzları üzerinde yükseldi.
Ayrıca Marty, dünyaya gelen her yeni neslin bir önceki nesilden daha iyi koşullarda yaşadığına dair çeşitli bilimsel ve anektodal örnekler sunuyor, fakat burada da eleştirilmesi gereken en azından bir nokta var. Ortalama ömrümüzün uzadığı bir hakikattir. Ancak Türkiye de dahil olmak üzere neredeyse tüm Batı medeniyetinde serbest piyasa, barınma gibi bir temel hakkı vatandaşlarına sağlama konusunda yetersiz kalmaktadır.
Finansal piyasaların deregülasyonu ve uluslararasılaşmasıyla beraber konut fiyatlarının gelire oranı ABD’de 2008’deki mortgage krizindeki seviyenin bile üstüne çıkmış durumda ve Marty’nin savunduğu gibi tek hücreli canlılardan beri her geçen gün daha iyi durumda yaşadığımıza dair bir iyimserliği bu verilerde görmemiz pek mümkün değil gibi gözüküyor. Marty’nin de altını çizdiği gibi liberalizmin ve kapitalizmin “yaratıcı yıkım” ile bu krizi aşıp aşamayacağını ise genç nesiller bizatihi yaşayarak görecekler.
Sonuç itibariyle Özgürlük: Yoksulluğun Panzehiri, tarihsel perspektiften özgürlüğün önemini savunan, bireysel hakların ve serbest piyasa ekonomisinin toplumları nasıl dönüştürdüğünü tartışan kısa ama etkili bir eser. İngiltere, İsviçre, İrlanda, Estonya, İsveç gibi modern örnekler üstünden de özgürlük ve zenginlik arasındaki pozitif korelasyonu kolay anlaşılır şekilde anlatan kitap, kalkınma ve liberalizm konusunu popüler bilim ile harmanlayarak okuyucusuna sunan sürükleyici bir eser.
Antonella Marty, Özgürlük: Yoksulluğun Panzehiri, çev. Bahadır Çelebi, D84 Yayınları, İstanbul, Ekim 2024.
Kitaba bu linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.kitapyurdu.com/kitap/ozgurluk-yoksullugun-panzehiri/694971.html