[voiserPlayer]
Yale Üniversitesi’ndeki araştırmacılar 20 yılı aşkın bir süredir ülkeleri çevre sağlığı ve ekosistem canlılığına göre sıralayan Çevresel Performans Endeksi’ni (EPI) yayınlamaktadır. EPI ile Heritage Vakfı’nın 1995 yılından bu yana dünya çapında ekonomik özgürlüğü ölçen Ekonomik Özgürlük Endeksi arasında bir karşılaştırma yapılabilir. Birçokları tarafından kapitalizm endeksi olarak da adlandırılan bu endeks, 178 ülkedeki ekonomik özgürlük seviyesini analiz etmektedir.
Bu ülkeler beş kategoride gruplandırılmaktadır: “Özgür”, “Çoğunlukla Özgür”, “Orta Derecede Özgür”, “Çoğunlukla Özgür Değil” ve “Baskı Altında”. Heritage Vakfı araştırmacıları iki endeksi karşılaştırmış ve en yüksek ekonomik özgürlük seviyesine sahip ülkelerin aynı zamanda en yüksek EPI puanlarına da sahip olduğunu tespit etmiştir. “Çoğunlukla Özgür Olmayan” ve “Baskı Altındaki” ülkeler açık ara en kötü çevresel performansı sergilemiştir
Ekonomist Daniel Fernández Méndez, daha fazla ekonomik özgürlüğe sahip ülkelerin kirletici sanayilerini daha az özgür gelişmekte olan ülkelere “ihraç ederken”, kirletici olmayan sanayilerini korudukları yönündeki olası itirazı ele almıştır. Ancak durum açık bir şekilde böyle değildir: “Analiz edilen verilerle, kapitalizmin çevreye uygun olduğunu görebiliyoruz. Ekonomik özgürlük arttıkça çevresel kalite endeksleri de artmaktadır. ‘Daha temiz’ ülkeler, şirketlerin yerlerini değiştirerek kirliliklerini ihraç etmiyorlar.”
Çevresel bozulma hiçbir yerde eski sosyalist devletlerde olduğu kadar kötü olmamıştır. Bu olgu konumuzla ilgili bir argüman mıdır? Evet, çünkü özel mülkiyet, rekabet ve serbestçe belirlenen fiyatlara dayalı bir ekonomik düzen çevre kirliliğinin nedeni olsaydı mantıksal olarak bu özelliklere sahip olmayan ülkelerde önemli ölçüde daha az kirlilik olması gerekirdi ki durum böyle değildir.
Kapitalist Batı Almanya (Federal Cumhuriyet) ve sosyalist Doğu Almanya (DAC) bu konuda iyi bir karşılaştırma imkânı sunar:
- 1989 yılında Doğu Almanya, her bir birim GSYİH için Federal Cumhuriyet’ten üç kat daha fazla karbondioksit salmıştır.
- Hava kirliliği-sülfür dioksit: 1988 yılında DAC, km2 başına Federal Cumhuriyet’in 10 katı kadar sülfür dioksit salmıştır (48,1 ton/km2 ‘ye karşılık 4,6 ton/km2).
- Hava kirliliği-havadaki partiküller: Doğu Almanya’da kilometre kare başına 20,3 ton olan ortalama yük, Federal Cumhuriyet’ten (1,8 ton/km2) on kat daha yüksekti.
- Kömürle çalışan sobalar: Yeniden birleşme sırasında Doğu Almanya’daki evlerin neredeyse üçte ikisi linyit briketleri gibi katı yakıtlarla ısıtılıyordu.
Gerçekleri göz önünde bulunduran pek çok kişi, sosyalizmin çevre için kapitalizmden daha kötü olduğunu kabul edecektir. Ancak yine de makul şüpheler ortada durmaktadır: Ekonomik büyüme genel olarak çevre için kötü değil midir? En azından ilk bakışta mantıklı görünen bir argüman var: Dünyanın hammaddeleri sınırlı olduğu için sonsuz büyüme mümkün değildir. Bu da birçok kişinin büyümenin bir şekilde kısıtlanması gerektiği sonucuna varmasına yol açmaktadır.
Ancak Amerikalı bilim adamı Andrew McAfee, “More From Less” (Azdan Çok) adlı kitabında çok sayıda veri serisine dayanarak ekonomik büyümenin hammadde tüketiminden ayrıştığını kanıtlıyor. ABD’ye ait veriler, 72 emtia arasından sadece altısının henüz maksimum tüketime ulaşmadığını göstermektedir. ABD ekonomisi son yıllarda güçlü bir şekilde büyümüş olsa da birçok emtianın tüketimi azalmaktadır.
Bu tür gelişmelerin hepsi, çokça kötülenen kapitalizmin yasalarından kaynaklanmaktadır: Şirketler sürekli olarak daha verimli üretim yapmanın, yani daha az hammadde ile idare etmenin yeni yollarını aramaktadır. Elbette bunu öncelikle çevreyi korumak için değil, maliyetleri düşürmek için yapıyorlar.
Dahası inovasyon, minyatürleştirme veya demateryalizasyon dediğimiz bir trendi teşvik etti. Bu eğilimin bir örneği de akıllı telefonlardır. Akıllı telefonunuzun kaç ayrı cihaz içerdiğini ve bunların eskiden ne kadar daha az hammadde tükettiğini düşünün. Bugün pek çok insan artık faks kullanmıyor ya da basılı yol haritaları kullanmıyor çünkü her şey akıllı telefonlarında parmaklarının ucunda ve hatta bazıları kol saati bile kullanmıyor. Eskiden telefonunuzda, ses kaset kaydedicinizde, diktafonunuzda ve video kameranızda dört ayrı mikrofon vardı. Bugün ise akıllı telefonunuzdaki tek mikrofon tüm bu cihazların yerini almış durumda.
İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde planlı ekonomiler sorunlara çözüm olmamış, aksine başta çevre sorunları olmak üzere bir dizi soruna yol açmıştır. Buna karşılık kapitalizm çok sayıdaki yenilikleriyle, özellikle çevre alanında olmak üzere pek çok sorunu çözmüştür. Bu nedenle kapitalizmin ortadan kaldırılmasının iklim değişikliği ve çevresel yıkım sorunlarını çözeceğini varsaymak saçmadır.
Rainer Zitelmann’ın, “Anti-Kapitalist Safsatalar: Kapitalizm Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar” adlı kitabı Türkçeye çevrildi: https://www.kitapyurdu.com/kitap/antikapitalist-safsatalar-kapitalizm-hakkinda-dogru-bilinen-yanlislar/641292.html
Fotoğraf: Thijs Stoop