[voiserPlayer]
Seçimlerin ardından yerel seçimler için olası ittifak kombinasyonları yeniden tartışılmaya başlandı. İttifak olgusu ve nasıl bir ittifakın olacağı tartışmaları kamuoyunda süregiderken ittifak olgusunun kendisi ise pek tartışılmıyor.
İttifaklar siyasetin özüdür yorumlamasının çekiciliği, ittifaklara mecbur kalmanın trajedisini örtmektedir. Belki de bu trajediyi en çok Cumhurbaşkanı Erdoğan yaşıyordur. Her halükârda bu yazının amacı, ittifaklar iyidir veya kötüdür demek değildir. Çünkü bir taraf ittifakla kazanırken bir diğer taraf ittifaka rağmen kaybedebiliyor. Siyasi algımızda ittifak siyaseti gitgide normalleşirken ittifak siyasetinin unutturduğu siyasi pratikler ve her iki ittifakın yapıları bağlamında bu pratikleri tartışmak ise bu yazının sorunsalını oluşturuyor.
Öncellikle, AKP ve CHP kendi ittifaklarının motor güçlerini oluşturmaktadır. Bu iki partinin ittifaklara aynı anlamı yüklemediği ortadadır. Şöyle ki, Cumhur İttifakı açısından ittifak, bileşenlerini kendi ideolojik tutumlarını daha güçlü bir şekilde dile getirmesi bağlamında güçlü kılarken; Millet İttifakı, bileşenlerinin daha törpülenmiş çıkışlar yapmasına ve dolayısıyla bu çıkışların sönük kalmasına sebebiyet vermiştir.
Millet İttifakı bileşenleri daha en başında kendi ortaklarının filtresine tabi olmakta ve birbirlerine serzenişleri ihtilaf olarak yorumlanmaktaydı. Örneğin AKP, kendi ittifak ortaklarını kendi söylemini daha sivrileştirmek için kullanabilmekteyken CHP için tam tersi olmuş ve ittifak yapmak bu partiyi siyasetsizleştirmiştir. Bunun sonucunda bir taraf güçlü bir ideolojik ittifak görüntüsü çizerken diğer taraf ise siyaset yapmayı bile zül sayacak noktaya çekilmiştir.
Millet İttifakının ideolojik karşı bir söylem geliştirememesinde bileşenlerin farklılıkları ana etken gibi gözükmekteyse de Kılıçdaroğlu’nun kendini Cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkarmasında Masa’yı kullanmasının ve siyasi iletişim stratejisinin esas nedenler olduğu söylenebilir.
Oysa Cumhur ittifakı belki de yalnızca Erdoğan’ı iktidarda tutmak için kurulmuş bir ittifaktı. Erdoğan, ittifakına iktidar odaklı yaklaşırken Kılıçdaroğlu, ittifakına adaylığını kabul ettirebilecek bir onay mekanizması olarak bakıyordu. Tabii ki seçimin kazanılması bağlamında CHP’nin Millet İttifakından farklı beklentileri vardı. Ancak seçim kaybedilince 6’lı Masa bir onay mekanizması olarak kaldı. Aksi halde, CHP’nin Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Partilerinden AKP sonrası sağda oluşacak boşluğu doldurmasını beklediği söylenebilir ve ittifaka, sağı yeniden yapılandırma stratejisinin bir taktiği olarak bakılabilirdi.
Her siyaset ister istemez bir öteki yaratmaktadır. Bu biz ve ötekiler siyasetinin temeli Platon’a kadar dayanır. Bu bağlamda millet ittifakının karşısında somut bir öteki varken Cumhur ittifakının karşısında soyut ötekiler vardı. Ancak Millet ittifakı, Erdoğan karşıtlığının ötesine geçmedi denilebilir.
Millet ittifakına “yalnızca Erdoğan karşıtlığı yapmakla siyaset olmaz!” denilince genellikle şunun algılandığı söylenebilir: Erdoğan’ı hedef almak yerine vaat anlatmak. Hakikaten de CHP son seçimde Erdoğan’ı merkezden çıkararak siyasi bir söylem geliştirmeye çalıştı. Ama bu noktada işin özü anlaşılmamaktaydı.
Erdoğan dünyadaki bütün şer odakları ile savaşan bir söylem dillendiriyordu. Bir ittifak dünya ile mücadele ederken diğer bir taraf tek bir adamla uğraşıyor imajı yerleşmekteydi. Bu, şu açıdan önemlidir. Her ne kadar siyasetin ‘’ötekilere’’ karşı yapılan bir mücadele veya örtük bir savaş olduğu fikri iyi niyetlerle bir reddiyeye uğrasa da Platon’dan beri siyaset ötekine karşı yapılan bir uğraştır. Platon’un kurguladığı ahlak dünyasında yer alan her toplumdaki her bireyin de siyasi açıdan bir ötekisi vardır. Herkesin zihnindeki ideal dünyanın gerçekleşmesini engelleyen düşmanları vardır. Dolayısıyla bireylerin kulaktan kulağa duydukları efsanevi düşmanlar ve komplo teorilerinin bu kadar yayılmasının ve karşılık bulmasının bir sebebi de bu olabilir. Bu bağlamda, Cumhur ittifakının şer ekseni ile mücadele iddiasının daha güçlü bir yankı bulması anlaşılabilir.
Diğer yandan, Millet ittifakının öteki üzerinden kurgulanan söylemi daha az tercih etmesinin yanında, yalnızca Erdoğan’a yönelik çıkışları bütün ittifakın anti-Erdoğancı olarak algılanmasını kolaylaştırmıştır. Erdoğan karşıtı görünmemek için Erdoğan’ı daha az dile getirmek yönündeki ürkek siyasetin, ittifakı söylemsel açıdan dişsiz hale getirdiği söylenebilir.
Diğer bir yandan, ittifak siyaseti Altılı Masa liderlerinin dilinde zaman içinde siyasi bir kutsiyete dönüştü. Artık ittifakın amaçları bir yana ittifakın kendisi bir amaç haline geldi. Masa etrafında toplanan 6 liderin ittifakı ve birbirlerine olan hoşgörülerinin Millet İttifakının tılsımını oluşturacağına ve halkın bunu takdir edeceğine dair bir inanç sergiler haldeydiler. Yani kendi ittifaklarını topluma bir vaat olarak sunma eğilimindeydiler.
Buna karşılık, Cumhur ittifakı seçim sathı mailinde bileşen sayısını artırmıştı. Cumhur İttifakının genişlemesinin reklamının pek yapılmadığı ve buna ihtiyaç duyulmadığı söylenebilir. Çünkü ittifak içinde herkesin rolü, yalnızca kendi seçmenlerine seslenmek ve onları ikna etmek olarak ortaya çıkıyordu.
Bu noktada şu saptamayı yapmak gerekir. İttifak siyaseti cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sonucu değil, bilakis cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ittifak siyasetinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. AKP ve MHP yönetimleri arasındaki yakınlaşma ve ittifak, 2017 referandumu ile siyasal tarihimize ilk defa başkanlık türevi bir sistemi yerleştirmiştir. Hem seçim usulü gereği hem de ülkedeki siyasi peyzaj nedeniyle bu sistemi getiren ittifak siyaseti sistemle beraber kalmış ve günümüze kadar gelmiştir.
Dolayısıyla AKP ve MHP’nin ittifakı muhalefeti ittifak yapmaya zorlamıştır. 6’lı Masa ile övünen muhalefet, ittifakı kendi kerametlerinden aldıkları sanrısına düşmüştü. Aslında muhalefetin içinde girdiği bu ittifak, ülkedeki kutuplaşma ortamının siyasi olarak kurumsallaşmasıyla sonuçlanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkede yerleştirmek istediği biz ve onlar sistematiğindeki siyaset daha da güçlenmiştir. Özellikle iki ittifakın da tek aday ile gittiği Cumhurbaşkanlığı seçimi bunu kolaylaştırmıştır. Hatta sonuçta, bunun cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin siyasi olarak kurumsallaşmasına sebebiyet verdiği de söylenebilir.
Bu noktada muhalefetin sayılarla ilgilenirken ittifakların siyasi anlamını gözden kaçırdığı söylenebilir. Elbette seçim sayılarla kazanılır ama kazanacak sayıyı belirleyen de siyasi formüldür. Seçmene dayatılan biz ve ötekiler kutuplaşmasını kırmak adına her muhalif partinin kendi kimliği ve duruşu ile farklılaşan bir siyasi dil kullanması denenebilirdi. Ama ortak bir payda oluşturmak yerine herkesin birleştiği noktalar üzerinden ilerlemek tercih edildi. Oysa bir ittifakı anlamlı kılan herkesin özgünlüğü ile o ittifakta yer almaya devam edebilmesidir.
Bugün ittifak siyasetinin yerel seçimlerde devam etmesi gerektiği, aksi halde seçim yenilgisinin kaçınılmaz olacağı tartışmaları başladı. İttifak siyasetinin genel seçimlerde olması anlaşılır bir olguyken aynı ittifakların ve bagajlarının yerel seçimlere taşınması ne kadar faydalıdır? Yerel seçimlerin ruhunu yerel demokrasi ve hizmet oluşturması gerekirken seçimi ideolojik tartışmalara indirgemenin geçen seçimleri kazanan Cumhur İttifakının lehine olacağını söylemek işten bile değildir. Ancak şu da bir gerçek. Genel seçimlerde partilerin aldığı nispi oya göre vekil dağılımı yapılmasından ötürü milletvekilliği seçiminde ittifak yapmanın anlamı azken, yerel seçimlerde bir çeşit tek turlu çoğunluk sistemine göre seçimler yapıldığından, bu noktada ittifakın kazanmak açısından anlamı daha yüksektir.
Geçen yerel seçimlerde büyükşehirlerin kazanılmasında CHP ve İYİP’in kurduğu Millet İttifakı referans gösterilmekteydi. Oysa kurulan ittifakın kendisinden çok adayları öne çıkarttığı ve ideolojik tartışmaları geri plana ittiği bir gerçekti. Yani kazananın Millet İttifakının değil, adaylar üzerinde kurulan ittifak olduğu söylenebilir.
Sonuç olarak, ittifak siyasetinin muhalefet açısından bir dinamizm doğurmadığı ve neredeyse bütün partilerin CHP tabanına seslenir hale geldikleri ortadadır. Ayrıca ittifak siyasetinin muhalefetin bütün farklılıklarını örttüğünü ve halkın ittifakları tek partiymiş gibi görmelerine yol açtığı da söylenebilir. Hatta, CHP logosu altında ayrıca dört partinin de olmasının muhalefet açısından stratejik bir hatta olduğu açıktır.
Bununla beraber, ittifak siyasetinin yıllar içerisinde devam etmesinin de partiler aleyhine olabileceğini ve partilerini birbirine benzeterek varlıklarını anlamsızlaştıracağı söylenebilir. Çünkü ittifak halinde özgün bir çıkış sergileyemeyen bir partinin, kendi düşünsel gerekçesini de üretemez hale gelebilir. Bu partiler mevcudiyetlerini korusalar dahi kendilerini ittifaklar içerisinde yer alan hiziplere dönüştürmekten kurtaramayabilirler. Dolayısıyla, ittifakların çatı partilere dönüşme eğilimi içinde oldukları söylenebilir.
Zaten ittifak sistemi ile küçük partilerin baraj sorunun ortadan kalkmasının bunu öngördüğü de iddia edilebilir. Dolayısıyla, AKP’nin % 35’lere düşse dahi içinde olduğu çatı partinin hala güçlü olduğu ortadadır. Diğer yandan, ittifakların çatı partilere dönüşmesi ile anti sistem karşıtı veya aşırı eğilimli partilerin güç bulması olasıdır. Aslında bunun emarelerinin de gözüktüğü söylenebilir.
Son söz olarak, ittifakların seçimi kazanmak için sayısal bağlamda bir değeri varsa da uzun vadede özellikle muhalefet açısından ittifaklar, siyasi bir tehlike olarak gözükmektedir. Bu tehlikenin en önemlileri, kimsenin özgün siyasi anlam dünyasını savunamayacak olması ve her seçim öncesinde oy bölmemek gibi bir ahlaki yasanın gittikçe güçlenir hale gelmesidir. 26 Ağustos’ta İYİP’in hür ve müstakil parti çıkışını bunların bir yansıması olarak görmek mümkündür.
Kendini ittifaktan bağımsız bir halde görünür kılmaya çalışan İYİP’in, İstanbul ve Ankara özelinde baskılara ne kadar dayanabileceği bir muamma. Her partinin kadroları ve seçmenleri bir şekilde kazanıp imkanlara erişmek istiyor. Bu durum siyasi karar alıcıları zorlamaktadır. Ancak gündelik sorunlara daha ideolojik bir perspektif ve kararlıkla yaklaşan partilerin bu çıkmazı aşabilmesi de mümkündür.