Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Instagram Yasağı | Sosyal Medya: Demokrasi mi, Tekno-Feodalizm mi?
    Yazılar

    Instagram Yasağı | Sosyal Medya: Demokrasi mi, Tekno-Feodalizm mi?

    Haşim Özpolat7 Ağustos 20245 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Türkiye’de Instagram’ın yasaklanması bizi yeni tartışmaların ortasına getirip bıraktı. Eğer Türkiye konsolide olmuş bir demokrasi olsaydı tartışacağımız şey, devletlerin egemenlik gücü ile çevrimiçi demokratik kamusal alanları yaratan dijital kapitalistlerin gücü arasındaki çatışma nasıl çözülebilir sorusu olacaktı. Ancak hükümetin otoriterleşme karnesi pek çok yan tartışmayı da beraberinde getirdi. Bu yazıda, evrensel bir mesele olarak tartışılan ilk probleme değinmek istiyorum.

    Facebook, Instagram, Twitter, YouTube gibi uygulamalar diğer büyük dijital şirketlerden bir açıdan farklılar. Bu uygulamaların hepsi yeni bir kamusallık biçimi yarattılar. İlk iletişim devrimi ile uluslaşma, demokrasi, anayasallık arasında varoluşsal bir ilişki vardı. Matbaa kapitalizmi, politik yaşamın parçası olmayan insanların devlete temas etmesine imkan sağlamış, somut olarak dokunamadıkları insanlara çeşitli şekillerde temas etmelerini sağlayarak ortak bir kolektif kimlik içerisinde birleşmelerini sağlamıştı.

    Günümüzde deneyimlediğimiz yeni iletişim devrimi de benzer bir dönüşüm yaratıyor. İlk iletişim devrimi gibi bu da bazı toplumsal hiyerarşileri yıktı; üniversitede akademisyen, gazetede köşe yazarı, televizyonda konuşmacı olmayan insanların kamusal alanda seslerini duyurma ve diğer insanlara etki etme imkanı sağladı. Artık kat be kat fazla insan siyasete, kamusal alanda aktif bir aktör olarak temas edebiliyor ve siyaseti şekillendirebiliyor. Bu yüzden bu şirketler, klasik şirketlerden farklı olarak, demokrasi ve özgürlük için çok önemli bir misyon üstleniyorlar. Terazinin bir kefesinde bu özgürlük imkanı yatıyor. Tek başına bu, sosyal medya sansürlerine karşı çıkmamız için yeterli bir sebep.

    Gelelim terazinin diğer kefesine. İlk iletişim devrimi nasıl dünyayı radikal şekilde dönüştürdüyse mevcut devrim de dönüştürecek, dönüştürüyor da. İlki nasıl feodal lordları, kiliseleri, ağaları ortadan kaldırıp ulus devlet ve ulus kimliği içerisinde erittiyse bu yeni devrim de bugün var olan bazı yapıları yıkıp, yenilerini inşa edecek. Tehdit ettiği bir numaralı aktör ise ulus devletin kendisi. Hükümetin ulus devlet egemenliğinden feragat etmeyeceğiz beyanı da bu gerçeğe işaret ediyor.

    Uzun zamandır devletler politik alanın ana aktörü olmaktan çıktılar. Özellikle küreselleşmenin hızlanmasıyla beraber küresel sermaye, uluslararası örgütler, bağımsız teknokratik kuruluşlar, ulus devletlerle beraber siyasal yaşamın ana aktörlerini oluşturuyorlar. Bu süreci yeni bir boyuta taşıyan şey dijital kapitalizmin olağanüstü yükselişi oldu. Geleneksel kapitalistlerin yüz yılda ulaşabildiği zenginliğe çok kısa zamanda ulaşabilen bu aktörler, bugün hayal edilmesi imkansız bir zenginliği ellerinde bulunduruyorlar. Bu zenginliğe ek olarak, klasik burjuvaziden oldukça farklı bir ekonomik faaliyet yürütüyorlar.  Klasik burjuvalar siyasete lobicilik, rüşvet, vaat veya tehdit gibi araçlarla, dolaylı olarak müdahale edebiliyorken bu yeni burjuvalar doğrudan politikayı şekillendirme gücüne sahipler.  Literatürde buna “tekno-feodalizm” denmesi anlamlı bir benzetme. Çünkü artık tüm yerkürede faaliyette bulunan, devletlerden bağımsız olarak norm koyan, yargılayan, cezalandıran, kendi siber toprakları içerisinde istediği şeyi yapabilen “devletimsi” şirketlerimiz var.

    Çatışmada  bu dijital şirketleri savunanların temel argümanı, yukarıda özetlediğim, bu sosyal medya uygulamalarının artık birer kamusal alan haline geldiği ve bunları sansürlemenin kamusal alanı sansürlemek anlamına geldiği tezidir. Haklı bir tez. Ancak egemenlik saflarında yer alanların da çok haklı tezleri var. Devlet her ne kadar özgürlüklerin en büyük düşmanı görülse de bu devleti bir nebze olsun ehlileştirebilmek için insanlık çok büyük bedeller ödedi ve bu alanda büyük ilerlemeler kaydetti. İnsan hakları, anayasalar, kanunlar, demokratik seçimler, egemenliğin halka ait olması gibi çok fazla güç ve değer kazandık. Ancak bu güçlerin tamamı yalnızca bir devletin sınırları içerisinde anlamlı.

    Ortaya çıkan yeni küresel aktörler aynı zamanda çok büyük bir politik ve ekonomik gücü ellerinde bulundurmalarına rağmen onları denetleyecek ve dengeleyecek araçlarımız yok. Bu yüzden bu kamusal alanları korumak kadar, bu kamusal alanda bu şirketlerin ve bu şirketlerin ait olduğu ülkelerin sahip olduğu kontrol gücünü de bir şekilde kırmak zorundayız. Bu yeni devletimsi aktörler için de özgürlükçü, demokratik kontrol araçları kurmalı ve bu gücü ehlileştirmeliyiz.

    “Özel bir şirket istediğini yapar” ifadesi, “feodal lord toprağında istediğini yapar” cümlesinden farkı olmayan bir cümle. O dönemeçte nasıl yeni bir mülkiyet, yeni bir güç, yeni meşruiyet tanımları üretildiyse bugün de yenilerini üretmek zorundayız. Sahip oldukları zenginliğin onda birine bile sahip olsalar yine de dünyanın en zengini olacak bu insanların, bizim üzerimizden kazandıkları zenginlik ve güçle, bizi nasıl kontrol edebileceklerini de fark etmeliyiz.

    Korkunç paralar kazandıkları ülkelere vergi vermeyi kabul etmeyen ve dünyanın tüm zenginliğini Amerika’ya akıtan bu sistem, kısa vadeli bir bakışla lehimize görünse de, uzun vadede büyük bir güç asimetrisine neden olacaktır. Siber dünyanın içinde yaşadığımız gerçek bir dünya olduğunun ayırdına varmalıyız. Neyi görüp görmeyeceğimizi, hangi içeriğin yüksek etkileşim alıp almayacağını ve nasıl düşüneceğimizi belirleyebilen, özetle siber varlığımız üzerinde bu denli büyük bir güce sahip olan bu firmaları dostumuz görmek büyük bir körlük olacaktır.  

    Bu nedenle, küreselleşme vs. ulus devlet egemenliği tartışmasına daima üçüncü bir ayak ekleyerek tartışmayı gerekli görüyorum. Çünkü kalıp birer ezber haline gelen bu iki tanım içerisinde de gerçek olmayan çok fazla önsel yargılar var, özellikle egemenlikle ilgili. Zira halk egemenliği ve demokrasi gibi yola çıkış kavramlarımızın hepsi de ciddi sorunlar barındırıyor. Meclislerde el kaldırıp indiren ve yasalar çıkaran insanların gerçekten de halkları temsil ettiği hikayesi gerçeğin ancak %20’sine tekabül ediyor. 

    Demokratik siyaset profesyonel siyasetçilerin atamayla seçtirdiği milletvekilleri eliyle işleyen ve bu haliyle de bir oligarşiden ibaret olan bir sistem. Bu durum Amerika için de böyle İngiltere için de. İşin en kötüsü bu insanlar, falanca özel şirkete karşı dururken diğeriyle işbirliği içerisinde politika yürütüyor. Yani aralarında gerçek bir karşıtlık da yok. Bu yüzden ulus devleti savunurken bu kutbun bizi temsil ettiğini düşünme saf dilliğine de düşmemeliyiz. Biz üçüncü ayaktayız ve bu ikisi de bizi mümkün olduğunda pasifleştirmek için elinden geleni yapıyor. Birinin amacı bizi kontrol etmek; diğeri ise bizi tüm zamanını sosyal medyada geçiren ve en hayati politik meseleleri bile sosyal medyada ömrü bir günden fazla sürmeyen tartışmalar içerisinde arayan mutlak bir tüketiciye dönüştürmek.

    Bir zamanlar birileri, bu topraklar tek başına feodal beylere ait olamaz, farklı bir dünya mümkün dediğinde çoğunluk bu itirazları anlamsız bulmuştu. Bugün bu çoğunluktan olmama fırsatımız var. Yeni, daha demokratik; yaşamlarımızı, politikalarımızı, duygularımızı birer entry’lik tüketim paketlerine sığdırmaya çalışmayan bir sosyal medya da mümkün. Burada üretilen zenginliğin, bunu üreten kamuya daha adil şekilde dağıtıldığı bir dijital ekonomi de…

    Dünya R2 Siyaset Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikABD Gündemi: Trump’a Suikast Girişimi, Biden Adaylığı Devretti, Netanyahu Kongrede
    Sonraki İçerik İngiltere’de Protestolar ve Türkiye’de Son Anketler | 2’li Görüş #5

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Erdal Kesin
    Röportajlar

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Daktilo1984
    Röportajlar

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}