[voiserPlayer]
Dead cat bounce (ölü kedi sıçraması), finansal enstrümanların fiyat grafiklerinde görülen bir fenomenin adıdır. Uzun süredir düşüş gösteren ve daha da düşmesi beklenen bir varlığın fiyatındaki kısa süreli, geçici artışı ifade etmek için dead cat bounce deyimi kullanılır. Çok yüksekten düşen ölü bir kedinin yere çarpmanın etkisiyle bir miktar sıçraması kedinin tekrar canlandığı anlamına gelmez, kedi yine de ölüdür. Bu fenomeni bana hatırlatan son zamanlarda kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan bulgular oldu. Araştırmalarını düzenli olarak takip etmeye çalıştığım üç kuruluş, İstanbul Ekonomi Araştırma, Yöneylem ve Team’in son araştırma raporlarının ortak bulgusu iktidarın oylarında yukarı yönlü yüzde 2-3’lük bir değişmeydi.
Peki, son kamuoyu araştırmalarında iktidarın uzun süredir düşmekte olan ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurulduğunda daha da düşmesi beklenen oylarında Aralık 2021-Ocak 2022 döneminde gözlemlenen küçük artış bir dead cat bounce etkisi midir? Yoksa Cumhur İttifakı yeniden bir toparlanma sürecine mi girdi? Seçim yaklaştıkça kendi aleyhine olan mevcut durumu tersine çevirebilir mi? Bu artışı maaş zamlarının ve 20 Aralık’ta yapılan müdahaleyle dövizin düşmesinin yarattığı algının etkisiyle açıklayabiliriz. Bununla birlikte muhalefetin henüz güçlü ve bütünlüklü bir görüntü vermemesi, ayrıca somut ve anlaşılır bir ekonomik ve sosyal programı henüz açıklamamış olması da kararsızların muhalefete yönelmeye başlamamış oluşunun açıklaması olabilir. Önceki yazımda muhalefetin eksiklerini ve yapması gerekenleri ele almıştım, buna ayrıntılı olarak değinmeyeceğim. Bu yazının odak noktası iktidarın durumu açısından dead cat bounce fenomeni. Saray rejiminin kaderi düşmeye devam etmek mi? Yoksa 20 yıldır her sıkıştığı anda bir şekilde yaptığı gibi bu krizden de paçayı kurtarmayı başaracak mı?
”Yıkılmadım Ayaktayım” Mesajı
Saray rejiminin maaş zamları ve döviz müdahalesiyle seçmene vermeye çalıştığı mesaj hâlâ sorun çözmeye muktedir olduğu yönünde. Yani sanki iktidarın sorumluluk ve kontrolü dışında doğal afet gibi nedenlerle birtakım ekonomik sorunlar oluşmuş ve bunları çözse çözse yine Saray rejimi çözermiş. Saray’ın propaganda bülteni niteliği taşıyan Sabah gazetesinin 16 Ocak 2022 tarihli manşeti bu umutsuz çabanın bir özetiydi adeta:
Rejim, 20. yılına girerken ülkeyi hukuk, ekonomi ve adaletsizlikler bakımından devraldığından daha kötü bir duruma getirdi. Şimdi bu önlenemez çöküşü devasa bir propaganda aygıtını kullanarak gizlemeye, hatta bir paralel evren inşa ederek seçmenini bu imal edilmiş gerçekliğin içinde tutmaya çalışıyor. Bu haliyle saray rejimi Eski Ahit’teki Golyat’a (Calût) giderek daha fazla benziyor. Eski Ahit’e göre Golyat, İsrailliler ile Antik Filistinliler arasında süregelen husumetin çözümü için tek başına İsraillilere meydana okuyan korkunç dev savaşçıydı. İsrailli Kral Saul’un kabul edemediği meydan okumayı, fiziksel açıdan mütevazı bir çoban olan Davud kabul eder. Davud, Golyat’ın kendisine saldıracak kadar yaklaşmasına izin vermeden sapanıyla başından vurarak onu yere yığar ve ardından kafasını keser. İkonik bir dini sahne olan Golyat’ın yenilmesi tarih boyunca tekrar tekrar yorumlandı. Bu yorumlardan birine göre Golyat tüm azameti, zırhı ve devasa kılıcına karşın aslında son derece savunmasızdır. Onu yenilmez kılan şey fiziksel gücü değil etrafa saldığı korkudur. Kimse ona meydana okumaya cesaret edemediği için Golyat yenilmez bir savaşçı sanılmaktadır. Ancak kendisinden fiziksel açıdan hayli zayıf bir çoban olan Davud’un zekâsına tek bir hamlede yenik düşer.
Bugün Türkiye’nin Golyat’ı, yaratmaya çalıştığı muktedirlik imajı, sahip olduğu zırh ve silahlar (devlet, medya ve sermaye) ve muhalefeti sürekli tehdit ederek yaymaya çalıştığı korkuya karşın giderek daha fazla kırılganlaşıyor. Hatta tam da bu kırılganlaşma nedeniyle daha fazla Golyatlaşmak için çabalıyor. Golyat bir yanılsamadan ibaret değil. Sahip olduğu avantajlar gerçek. Bununla birlikte yenilmezliğinin sırrı bu avantajlar değil, yenilmez sanılması ve yaydığı korku. Golyat ve Davud’un hikâyesindeki bir diğer önemli ayrıntı da Golyat’ın kibridir. Davud’un zayıf görüntüsü karşısında Golyat’ın şişirilmiş özgüveni ve kibir sarhoşluğu onun sonunu hazırlayan hataları olur.
İktidar kanadının gerçeklerden kopuk kibri karşısında muhalefetin bilinçli olarak düşük bir profil çizmeye çalışması bu bağlamda son derece anlaşılır bir taktik. Adayın mümkün olan son ana kadar açıklanmaması, iktidarın karşısında tabanını harekete geçirebilecek güçlü ve tekil bir hedef bulamaması Davud’un Golyat’ı yanıltmasına benzetilebilir. Bu taktiği nihai olarak anlamlı kılacak olan şeyse Golyat’ı kendisine yaklaşamadan mağlup edeceği akılcı bir hamle olacaktır. İktidarın İmamoğlu’na yönelik soruşturma ve görevden alma tehdidi belki İmamoğlu’nun popülerliğini yükseltebilir ve toplumsal tepkiyi buraya kanalize edebilir. Ancak saldırı mesafesinin gereğinden fazla kısalıp tekrar eden darbelere (yargı ve medya eliyle siyasi operasyonlara) müsait bir konuma gelmesine izin verirse muhalefet bundan zararlı çıkacaktır. Yeri gelmişken bu konuya da bir not düşmek isterim. İmamoğlu’nun görevden alınma ihtimalinin zayıf olduğunu düşünüyorum. Görevden alıp toplumsal desteğini büyütmek yerine hakkında sürekli şaibeler yaratıp onu zan altında bırakmaya çalışmaları, zamana yayılan sert bir yıpratma faaliyetine girişmiş olmaları daha muhtemel görünüyor.
Golyat Bütçesi: Hesap Kabarıyor
Golyat’a dönecek olursak, iktidar açısından Golyat olabilmenin maliyeti her geçen gün geri dönülmez şekilde artıyor. Uluslararası yatırım bankası JP Morgan Türkiye’de Mayıs ayında TÜİK enflasyonunun yüzde 55 olacağını öngörüyor.[1] Hesaplama yönteminin değiştirilmesiyle ulaşılabilen bu minimum enflasyon oranına karşın vatandaşın deneyimlediği gerçek enflasyonun çok daha yüksek olduğu ortada. Alım gücünün iyileştirilmesi bir yana, daha fazla erimesinin biraz olsun frenlenebilmesi için bile asgari ücret zammı ve diğer maaş artışlarının yıl içinde birkaç kez tekrarlanması gerekiyor. Bu da kamu bütçesine daha fazla yük ve dolayısıyla Golyat olabilmek için daha fazla maliyet anlamına geliyor. İktidarın bu maliyeti karşılaması mümkün görünmüyor. Fakirleşme derinleşmeye devam edecek. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı 2021 yılı bütçe uygulama sonuçlarına göre merkezi bütçe 192,2 milyar lira açık vererek rekor kırdı. Bu açığın 145,7 milyar lirası sadece Aralık ayında gerçekleşti.[2] 2018 yılı bütçe açığı 72,6 milyar liraydı. Sürekli artan bütçe açığında döviz kuru yükselişinin de payı var ancak hükümetin bu açıkları yamayacak ve kamu harcamalarını devam ettirebilecek araçları iyice tükenmiş durumda. Dolayısıyla iktidar açısından çifte maliyet etkisi ortaya çıkıyor: Hem Golyat olma iddiasını sürdürebilmek hem de kaybettiği seçmenin tekrar desteğini alabilmek. Bir diğer deyişle zor ve rızanın bir arada inşa edilebilmesi.
Rant Ortaklığının Sonucu: Hazıra Dağ Dayanmadı
AKP’nin iktidara geldikten sonra gücünü ve seçmen desteğini giderek artırmasını sağlayan ekonomik etkenler, dünyadaki sıcak para bolluğu, ABD-AB desteği sayesinde ülkeye gelen finansman, borçlanma yoluyla elde edilen refah ve alım gücü artışıydı. Emsali görülmemiş biçimde artan vergi oranları ve özelleştirmeler yoluyla elde edilen gelirler kamu ihaleleriyle yandaş şirketlere, oradan da taşeronlara ve diğer hizmet sağlayıcılara akıtıldı. Bu pasta parti teşkilatları ve yerel yönetimler eliyle yukarıdan aşağıya doğru bölüştürüldü. Ticaret ve kamu ihaleleri yoluyla zenginleşen veya durumu iyileşen, sınıf atlayan yeni bir orta ve üst sınıf yaratılırken dar gelirli kesimler partiye verilecek destek karşılığında sağlanan sosyal yardımlarla iktidara bağımlı kılındı. 2017 referandumuyla yasal statüsüne kavuşan bu mekanizma bir hükümet sistemi gibi görünen rant dağıtım şebekesinden başka bir şey değildi. Dolayısıyla yaşam döngüsü de bu rantın büyüklüğü ve dağıtılabilme imkânına endeksli oldu. Elde edilen kaynakların üretken olmayan sektörlere ve yağmaya aktarılması sonucu “hazıra dağ dayanmadı”. Kamu hizmetlerini sağlıklı şekilde yerine getirebilme, topluma müreffeh ve istikrarlı bir yaşam sunabilme vasıf, kapasite ve arzusunun giderek ortadan kalkması nedeniyle çıplak zor ve propaganda aygıtından ibaret kadük bir rejime dönüştü. Otoriterleşti ancak otoriterliği kurumsallaştıramadı, istikrarlı ve kurallı bir sisteme dönüşemedi. Tamamen kişisel kararlara ve anlık ihtiyaçlara göre hamur gibi yoğurulan, yarınını göremeyen, stratejik akıldan ve planlamadan yoksun bir ucube ortaya çıktı. Toplumsal rızayı yeniden kazanmasını sağlayacak araçlardan ve yapısal olanaklardan mahrum, doğası itibariyle kısa sürede ölüme mahkûm. Kaba güç ve korkudan beslenen Golyat, akla ve cesarete yenilecek.
[1] https://www.bloomberght.com/jp-morgan-turkiye-de-50-enflasyon-bekliyor-2295983
[2] https://www.hmb.gov.tr/bumko-aylik-butce-uygulama-sonuclari
Fotoğraf: Mateus Campos Felipe