Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Film Yorum: The Substance (Cevher) 2024
    Yazılar

    Film Yorum: The Substance (Cevher) 2024

    Oğuzhan Köseoğlu24 Ağustos 20255 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    The Substance filmi, güzellik standartlarına dair bir eleştiri mi, güzelliğin endüstrileştirilmesine bir eleştiri mi, yoksa kendi benliğimize yönelik yetersizlik duygumuzu bir türlü aşamayışımıza karşı bir özeleştiri mi?

    Bu soruların tamamını kapsayacak türden kışkırtıcılığının yanında, bir solucan gibi, izlediğiniz yerde sizi kıvrandırıcı bir etkisi var bu filmin.

    Film, gençliğinde büyük övgüler alan ve ismi şöhret kaldırımına yazılan Elisabeth Sparkle’ın geçirdiği kaza sonucu gittiği hastanede bir asistan tarafından yönlendirilmesi sayesinde keşfettiği bir teknoloji ile kendini kaybetmesi üzerinden şekilleniyor. Kendini kaybetmek aslında yanlış anlaşabilecek bir tabir olabilir, ancak filmi izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır.

    Elisabeth, artık gençliğini yitirdiği için yapımcısı tarafından istenmemekteydi. Yapımcısı programın genç ve güzel bir kadın tarafından sunulmasını istemekteydi. Elisabeth bunu öğrenince dünyası yıkılmaya başlar ve kendini yeniden inşa etmek, yeniden üretmek, yani “en iyi halini” ortaya çıkarmak amacıyla tanıştığı bu teknolojiyi kullanmak ister.

    Kullandığı teknoloji vücudundan “daha iyi” yeni bir beden çıkarır. Elisabeth’in vücudundan çıkan diğer benliğinin ismi Sue’dir. Çıkan bu vücut da kendisidir ve bir denge üzerine kuruludur. Bir hafta bir bedende bir hafta da diğer bedende yaşayacaktır. İki bedendeki de kendisidir. Ancak bir bedende düşündüğü fikirler diğer bedeniyle farklılık gösterebilmektedir. (Buna yazının ilerisinde daha ayrıntılı değineceğim).

    Eğer bir benliği bir haftadan daha fazla süreyle kullanırsa diğer bedende anormallikler ortaya çıkar ve vücudu daha da çirkinleşir ya da yaşlanır. Tahmin edileceği üzere bu denge daha genç ve güzel beden tarafından bozulur. Çünkü güzelliği, çekiciliği ve yeteneği sayesinde hızla ünlenir ve bir haftalık vakit ona yetmez olur. Her defasında kendisine ayrılan süreyi daha fazla suistimal eder.

    Aslında diğer bedendeki de kendisidir. Ancak yine de kendisine karşı olan hisleri ile mücadele etmeye çalışır. Bu suistimaller sonucunda Elisabeth bu duruma bir son vermek amacıyla teknolojinin çalışmasını sonlandırmak ister, ancak tam da son anda bu fikirden vazgeçer. Bunun sonucu olarak her şey hızla değişmeye başlar.

    Spoiler vermeden filmin içeriğini genel olarak anlatmaya çalıştım.

    Elisabeth ve Sue’nin birbirleriyle olan bağı hakkında aslında şunu söyleyebiliriz: Kendisinin yaşlı haline olan tutumu acımasızdır, çünkü kendisini hep genç ve güzel görmek ister. Bir hafta süreyle dahi olsa yaşlı bir vücudun içinde kalmak onda hapis hissiyatı yaratır. Yaşlı hali olarak yaşadığı süre boyunca hiçbir şey yapmaya motivasyonu olmaz, çünkü tüm özgüvenini yitirmiş, bulunduğu durumu kabullenmek ya da kavramak hissiyatından kaçınmıştır. Sparkle, hayatı boyunca bir ünle yaşamış ve bundan ayrı kalma hissiyatında tüm gerçekliğini yitirmiştir.

    Yönetmen Coralie Fargeat, 2014 yılında çektiği Reality+ isimli kısa filminde de bu temaları işlemiştir. Bu kısa filmde, insanın kendini olduğu gibi kabul edememesi, sürekli başka benliklere, bedenlere sahip olmaya çalışmasını fütüristik ögelerle harmanlamıştır. Kısa filmin sonu mutlu bir sondur. Ancak The Substance filmi aynı ögeleri daha derinlikli ve etkileyici şekilde işleyerek kaos getiren bir sonu öngörmüştür. Reality+ filmi sistemsel bir eleştiriden çok insanlığın ve teknolojinin evrileceği gelecekteki insan ilişkilerine odaklanıyordu.

    Elisabeth ve Sue aynı zihinden, bilinçten beslenen iki farklı bedeni temsil etmeye başlar. Bu temsillerde Sue, genç ve güzel olandır, gösteri dünyasının aradığı ve istediği fiziksel ve duygusal birikime sahiptir. Sue, zihnin hep o şekilde kalmak istediği bir varlıktır. Yaşlılıktan kurtuluşun ve görmezden gelmenin anahtarıdır. Bu özellikleri sayesinde kısa sürede büyük bir üne kavuşur.

    Elisabeth ise yaşlı ve kullanım ömrü bitmiş olanı temsil eder. Alınacak verim alınmış ve şimdi köşeye geçip ölümünü beklemesi gerekeni temsil eder. Ancak, burada toplumsal ve sektörsel bir dayatmanın mı yoksa bireysel bir kibir ve narsizmin mi etkisi altında olunarak verilen bir karar olduğunu tam anlamıyla anlayamayız. Filmin sonuna doğru Elisabeth’i ya da onun gibileri bu narsist kalıba sokan bir sistemin mevcut olduğu anlaşılacaktır.

    Bir başka açıdan bakacak olursak, güzelliğin sürekli olarak avantaj sağladığı ve belirli güzellik kalıplarının etrafında oluşturulan çembere dahil olma yarışının olduğu bir çağın içerisinde bulunduğumuzu iddia edebiliriz. Öyle ki filmde, erkeklerin yalnızca hakim pozisyonda karar verici olması vasfı ve estetikten uzak tavırları da alaycı bir eleştiri amacı güdüyor.

    Ancak günümüzde erkeklere yönelik olarak da bir güzellik standardizasyonun bulunduğunu söyleyemez miyiz? Yönetmenin kısa filmi Reality+’da bir erkeğin satın aldığı teknoloji ile tasarladığı başka bir erkek gibi gözükmek istemesi, yaşadığı toplumun ona uygulamış olduğu baskının sonucu ve “güzellik algısının” tezahürü olduğunu da pek tabii iddia edebiliriz.

    “Karşımızdaki insanın güzellik  standartlarına ne ölçüde uyduğu ona karşı davranışlarımızda etkili olur mu? Bu sorunun cevabı maalesef evet. Herkes böyledir demek yanlış olsa da çoğunluk buna eğilimlidir diyebiliriz. Filmde Sue’nin karşı komşusunun tutumu da bu duruma eleştiri getiren iyi bir örnektir. Görece güzel ve çekici biri olmak, çoğu zaman “pozitif” ayrımcılık yaratıyor. Buna pozitif demek ne kadar doğru tartışılır. Bence tam tersi negatif bir durumdur. Çünkü insanların dış görünüşünü beğendiklerine iltimaslı davranılması suistimal edilmeye oldukça müsait bir şeydir. Ne de olsa “beğeni” de göreceli bir olgudur.”[1]

    Güzel olan her zaman toplumda daha fazla ilgi uyandırıyor ama bazı zamanlar bu, o kişinin diğer özelliklerini göz ardı etmeye sebep oluyor. Örnek olarak, güzel birinin sadece güzelliğiyle ve fiziksel etkileyiciliğiyle ilgilenen biri onun fikirsel ve duygusal dünyasına pek dikkat etmeyecektir. Bu da o kişiyi tam anlamıyla tanımamasına ve diğer her şeyinin gözden kaçmasına sebep olabilecektir.

    Estetik ve çekici gözükmek günümüz dünyasında en önemli kriterlerden biri. Sinema sektörü görüntü ve gösteriyi her şeyin üzerinde tutuyor. Hikayeler hep en güzelin etrafında şekilleniyor ve o şekilde sunuluyor. Bu da herkesi belirli estetik kalıplara sıkıştırıyor. Bu kalıplar ise hayatımızın merkezine yerleşiyor.


    [1] Bu yorum Ebru Atış’a ait.

    Kültür Sanat M Sinema
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikAkademisyen Siyasete Taraf Olmalı mı?

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Akademisyen Siyasete Taraf Olmalı mı?

    22 Ağustos 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Kitap Yorum: Genç Werther’in Acıları, Johann Wolfgang von Goethe

    22 Ağustos 2025 Özge Topuz Karadayı
    Yazılar

    Meclis Nasıl Daha Etkili Hale Getirilir?

    20 Ağustos 2025 Muhammet Ali Yunus

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Film Yorum: The Substance (Cevher) 2024

    24 Ağustos 2025 Yazılar Oğuzhan Köseoğlu

    Akademisyen Siyasete Taraf Olmalı mı?

    22 Ağustos 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Kitap Yorum: Genç Werther’in Acıları, Johann Wolfgang von Goethe

    22 Ağustos 2025 Yazılar Özge Topuz Karadayı

    Meclis Nasıl Daha Etkili Hale Getirilir?

    20 Ağustos 2025 Yazılar Muhammet Ali Yunus

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}