[voiserPlayer]
“…Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.” Stefan Zweig’ın son eseri intihar mektubundan bir kesit… 2.Dünya Savaşı sonrası Hitler’in yarattığı kaosun ve faşist düzenin kalıcı olacağına duyduğu karamsarlık, Brezilya’da eşiyle birlikte intihar etmesiyle sonuçlandı. Ve biz bu intiharı tarihsel bir gerçek olarak hep hatırladık.
2023’e geldiğimizde ise yeni bir tarihsel gerçekliğimiz oluştu: Türkiye’deki genç intiharları. Türkiye’de 2000’lerin başlarında her yıl 2000’li rakamlarla ifade edilen intihar sonucu ölüm vakaları, 2012 yılından itibaren 3000’li rakamlara çıkmış durumda. Türkiye’deki intiharlarla ilgili en son yayınlanan istatistik 2018 yılını kapsıyor. Buna göre 2018 yılında 3 bin 161 kişi hayatını intihar sebebiyle kaybetti ve bu, günde ortalama sekiz kişinin yaşamına son verdiği anlamına geliyor. Ancak sadece genç intiharlarını içeren bir veri hâlâ yok.
Oysa hepimiz önümüzde uzun ve iyi bir gelecek olduğunu umarak planlar yapıyorduk. İntihar vakaları sayısal bir veri olmaktan çıkıp sosyolojik bir gerçekliğimiz oldu. Özellikle son dönemde artan genç intiharları, tekil olaylar olarak karşımıza çıksa da, arka planda görmezden gelinemeyecek toplumsal dinamikler mevcut. Bilinen intihar sebeplerinin ilk sıralarında maalesef ki geçim sıkıntısı ve hastalıklar yer alıyor.
Artan ekonomik sorunların özellikle gençleri etkilediği ortada. Gençler büyük umutlarla kazandıkları üniversiteler için şehir değiştirirken önce barınma sorunu ile karşılaşıyorlar. Bir miktar maddi güçleri ve şansları varsa iyi bir evde yaşayabiliyorlar. Bunlara sahip değillerse sosyal devlet imkanlarından yararlanıp bir yurda yerleşiyorlar. Ama artık bunun için de bir miktar şans gerekiyor sanırım…
Ve burada yaşanan bir “kaza” her şeyin yarım kalmasına sebep oluyor. Aydın’da KYK Yurdu’nda asansör kazasında ölen Zeren Ertaş’ın babası, “Çocuğumu devlete emanet ettim ama devlet benim çocuğuma bakamadı.” diyerek açıklıyor bu kazayı. Veya bu kaza üzerine devam eden ihmal zincirinde aynı olayın tekrar yaşanması ve can kaybı olmadığı için görmezden gelinmesi… Bu görmezliğin/görünmezliğin gençler üzerinde yarattığı güvencesizlik hissi… Bu hissin sebep olduğu intiharlar… Her şey bir döngünün parçası…
Ancak bunların hepsi önlenebilir ölümler. Genç intiharları, genç nüfusun maruz kaldığı ekonomik ve toplumsal zorluklarla yakından ilişkili. Bu olayların ardında yatan sebepleri anlamak, gençlerin yaşadığı zorluklarla başa çıkmak ve toplumsal bir çözüm üretmek mümkün.
Fakat 2023 seçimlerinde de gördüğümüz gibi seçime giderken neredeyse hiçbir partinin gençlik politikalarına yeterince yer vermemesi, verenlerin ise bunu sadece oy kaygısıyla yapması, gençleri intihara kadar sürükleyen sorunların çözülmesi için çaba gösterilmediğini ortaya koyuyor. Buna rağmen “gelecek için gençlerden umutluyuz” söylemini sürekli duyuyoruz.
Okumak için gittiği KYK yurdunda asansör kazasında ölen, geçim sıkıntısı yaşadığı için intihar eden ve sayıları maalesef her geçen gün artan gençlerden umudu olduğunu belirten siyasiler, bu umudu hayata geçirmekten çok uzakta gündemlerle meşgul.
İntiharların Önlenmesinin Çözümü İktidarda
Doğruluk Payı’nın TÜİK verilerini kaynak gösterdiği rapora göre 2017-2021 yılları arasında Türkiye’deki intihar oranlarında ciddi bir artış yaşandığı gözlemleniyor. Yüz bin nüfus başına düşen intihar sayısını ifade eden kaba intihar hızı 1975’te 1,97 iken 2022’de 4,88 oluyor. Bu artıştaki en büyük kırılım ise 2017-2022 yılları arasında gerçekleşiyor. Bu yıllar arasında yaşanan ekonomik krizin intihar vakalarındaki artışta büyük bir payı olduğunu söylemek için uzman olmaya gerek yok sanırım.
İstatistikler bizlere Türkiye’deki intihar vakalarının hızla artma eğiliminde olduğunu göstermenin yanı sıra intihar vakalarında yükseköğretim mezunlarının oranının arttığını da ortaya koyuyor. Bu durumun, mezuniyet sonrası gençlerin karşılaştığı, iş bulma, barınma, evlenme ve diğer ekonomik sıkıntıları yansıttığını söyleyebiliriz.
İktidarın intihar olaylarına yaklaşımı da konu hakkında önemli bir parametre. 6 Ekim 2022’de TBMM’de görüşülen polis intiharlarının araştırılmasına dair muhalefetin verdiği soru önergesinde olduğu gibi öğrenci intiharlarının araştırılmasını da iktidar reddetmiş ve bu konuların araştırılmasında ne kadar isteksiz olduğunu göstermiştir. Meclis, iktidarın çoğunluğu nedeniyle artık toplumsal sorunların araştırıldığı bir mecra olma vasfını çoktan yitirdi.
Hangi Somut Adımlar Atılmalı?
Genç intiharların önlenmesi için öncelikli olarak ekonomik ve toplumsal alanlarda çeşitli adımlar atılmalı. Ekonomik olarak gençlere daha fazla istihdam imkanı sağlanmalı, eğitim sistemi gelecekteki iş piyasası ihtiyaçlarına uygun olarak dizayn edilmeli, ek kurslarla ihtiyaç olan alanlarda meslek edindirme projeleri geliştirilmeli. Mental sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılmalı ve ücretsiz psikolojik destek programları hazırlanmalı.
Özetle genç intiharları karmaşık ve çok yönlü bir konu. Çözümü ise ekonomik ve toplumsal düzeyde gerçekleşecek değişimler içermelidir. Ancak, gençlerin gelecekten umutsuzluğu ve siyaset kurumuna olan güvenlerinin azalması da zorluklarla mücadele etme güçleri ve motivasyonlarını olumsuz etkiliyor.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, adalet sistemine olan güvenin azalması, özgürlüklerin bastırılması ve adam kayırmacılık gibi son dönemde yaşadığımız anti-demokratik gelişmeler, yalnızca ekonomik krize değil, gençlerin intihara sürüklenmesi gibi psikolojik ve toplumsal sorunlara da neden oluyor. Tepede filler tepişirken aşağıda çimenlerin umarsızca ezildiğini unutmamamız lazım!
Fotoğraf: Gian Reichmuth