Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Deprem ve Yaşam Hakkı
    Yazılar

    Deprem ve Yaşam Hakkı

    Pınar Özkan27 Haziran 20237 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    En temel hakkımız olan yaşam hakkına ilişkin olan Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”

    Ülkemizde, en temel hakkımız olan yaşam hakkımıza hala yeterli güvence sağlanmadığını 06 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremle bir kez daha görüyoruz. 50 binin üzerinde yurttaşın hayatını kaybettiği, 100 binin üzerinde yurttaşın yaralandığı depremin üzerinden dört ayı aşkın bir süre geçti, hala enkazlarda cansız insan bedenlerine ulaşılıyor ve hala kayıp yakınlarını arayan yurttaşlar var. Üç milyona yakın depremzede yurttaş insan onuruna uygun yaşam şartlarına (temiz su, besleyici gıda, uygun barınma alanları, hijyen) sahip olmadan yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.

    ‘Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin -negatif bir yükümlülük olarak- yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra -pozitif bir yükümlülük olarak- yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır.’ (1) Devlet, yaşam hakkına ilişkin pozitif yükümlülük olarak genel ve objektif hukuk kuralları koyma, koyduğu bu kurallara kendisi uyma, kamu gücü kullanmak suretiyle bu kurallara uyulmasını sağlama ve yaşam hakkını koruyucu önlemler alma yükümlülüğü altındadır.

    Devletin bu yükümlülüğünü deprem olgusu bağlamında değerlendirecek olursak; depreme karşı can ve mal güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınması için kuralları belirlemeli ve uygulamaya geçilmesini sağlamalıdır. Bu kapsamda öncelikle yerleşim yerlerinin insan yaşamını tehdit etmeyecek şekilde belirlenmesi gerekir. Anayasamızın 56. maddesinde herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının bulunduğunu, 57. maddesinde de devletin şehir özelliklerine göre çevre şartlarını gözeten planlamalar yapacağı hususu düzenlenmiş bulunuyor. Bu kapsamda afet riski taşıyan alanların belirlenmesi ve alınacak hukuki, fiziki tedbirlerle bu alanların ya yerleşime kapatılması ya da can ve mal tehlikesini azaltıcı sıkı koşullar getirilerek imar izni verilmesi mümkün olmalıdır.

    1999 Marmara Depremi sonrasında ülkemizde depreme ilişkin birçok hukuki düzenlemeyle beraber ülke genelinde kentsel dönüşüm projelerinin yapılması, depreme dayanıklı olmayan binaların kentsel dönüşüm ile yenilenmesi, afet bölgelerinin belirlenmesi ve fay hatlarıyla afet alanı kapsamına alınan yerlerde yapılaşmanın engellenmesi kararları alınmıştır. Kentsel dönüşüm planlanırken yurttaşların katılımını sağlayacak bir ortamının hazırlanması ve planlamalarda esas olanın yaşam haklarının korunması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi olduğu gerçeğine ulaşmaları sağlanmalıdır.

    Dünya deprem haritasına bakıp dünya ile karşılaştırdığımızda ve AFAD tarafından güncellenerek 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Deprem Tehlike Haritasına baktığımızda tam bir deprem ülkesiyiz. Öncelikle bu gerçeği kabul etmemiz ve buna bağlı olarak öngörülebilen bu doğa olayının bir felakete dönüşmemesi, can ve mal kayıplarının yaşanmaması için alınabilecek tüm tedbirlerin alınması gerekir. Hukuk sistemimiz devleti sadece yardım yapmak konusunda değil tedbir almak konusunda da kanunla görevlendirmiş durumda. Doğal afet riski yüksek bir yaşam alanında imarla ilgili hizmetleri yapmak veya yaptırmak idarenin görev ve sorumlulukları arasında olduğu için ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan yapıların idare tarafından yıktırılmaları ve kullanma izni verilmeyen veya alınmayan yapıların izin alıncaya kadar elektrik, su gibi hizmetlerden faydalandırılmamaları gerekir.

    Depremden doğabilecek olası zararların önlenmesi için önem taşıyan bir diğer husus insanların yaşamlarının önemli bir bölümünü içinde geçirdikleri yapıların, bilimsel standartlara uygun inşa edilmesi ile birlikte etkili bir yapı denetiminin sağlanmasıdır. Bu konuyla ilgili olarak 1999 Marmara depreminin ardından 13 Temmuz 2001 tarihinde 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun çıkarıldı. Bu kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemek. Denetim, Yapı Denetim Kuruluşları tarafından idare adına yerine getirilmektedir. Başlangıçta pilot uygulama halinde olan kanun 2011 yılı itibariyle ülke genelinde uygulanmaya başladı. Bu durumda en azından 2011 yılı itibariyle yapılan binaların ilgili mevzuata uygun ve depreme dayanıklı olarak yapılmasını bekleriz ama böyle olmadığını görüyoruz. Bir iki yıllık binaların yıkılması aslında yapı denetim sisteminin de çalışmadığını gösterdi. Bu durumun bir nedeni olarak kanunun ilk halinde yüklenicinin, işini denetleme görevini kendi belirlediği yapı denetim kuruluşuna verebilmesini gösterebiliriz. Bugün artık yapı denetim kuruluşlarının sırayla atanması usulüne geçildi. Ancak sistemin en başından sağlıklı bir şekilde düzenlenmemesinin sonuçlarını meydana gelen depremle bir kez daha görüyoruz.

    Danıştay tarafından, 23/10/2011 tarihinde Van’da meydana gelen depremde yakınlarını kaybeden yurttaşın idareye karşı açtığı davada, deprem nedeniyle oluşan zarara ilişkin idarenin sorumluluk alanlarına yer verilmiştir. ‘Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu davada, yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları ayrı ayrı irdelenmeli ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp kalmadığı ortaya konulmalıdır.’(3)

    Doğal afetin meydana gelmesinden önce alınması gereken önlemlerle birlikte depremin gerçekleşmesi anından itibaren ivedilikle arama kurtarma faaliyetlerine başlanması gerekir. Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği’nde, afet sonrası yapılacak müdahale ve bu müdahale konusunda kurumlar arası iş bölümü yapılmıştır.  Devlet, ayrıca deprem nedeniyle zarar görmüş yurttaşların zararlarını saptamak, saptanmış zararları gidermek ve insanların deprem öncesi yaşamlarına benzer koşulları sağlamak durumundadır. Elbette yapılacak bu faaliyetlerde yurttaşların itibarlarının korunması ve onurlu bir yaşam sürme haklarına gereken özenin gösterilmesi gerekir.

    Sonuç olarak, deprem önlenemez ise de öngörülebilirdir ve devletin, deprem sonucu oluşan zararları önleme ya da en aza indirme konusunda görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. 06 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen deprem sonucu yaşanan can kayıpları ve yıkım, bu görev ve sorumlulukların tam olarak yerine getirmediğini ortaya çıkarmıştır. Bu eksikliğin sebebi depremin ilk gününden itibaren meydana gelen doğal afetin şiddetinin dünyada eşi benzeri olmadığı, yüzyılın felaketi söylemleri üzerinden mücbir hal ile açıklanmaya çalışılmış ise de doğa olaylarına, özellikle depreme kadercilikle yaklaşmak, mücbir hal olarak değerlendirmek günümüzdeki bilimsel ve teknolojik gelişmeler karşısında kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Ayrıca meydana gelen depremde yıkılan birçok binayla birlikte, yıkılan bu binalara komşu olup hiç hasar görmeyen binaların varlığı, mevzuata, teknik usul ve şartlara uygun olarak inşa edilen binaları yıkacak derecede bir deprem olmadığını göstermektedir.

    Devletin, yaşam hakkının korunması kapsamında bir diğer yükümlülüğü meydana gelen deprem sonucu oluşan can kayıplarına ilişkin varsa sorumluluğu olan kişilerin belirlenmesini ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bir soruşturma yapmaktır. Resmi kayıtlara göre 17.480 yurttaşımızın hayatını kaybettiği 1999 Marmara Depreminin ardından başlatılan soruşturma süreçlerinin etkili bir şekilde yürütülmediğini, TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın, Türkiye’de Deprem Gerçeği ve TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın Önerileri (4) çalışmasında ortaya konulmuştur. İlgili çalışmaya göre deprem sonrası, sorumlular hakkında yaklaşık 2.100 dava açılmış, açılan bu davalardan 1.800’ü şartlı salıverme yasası ve zamanaşımı sebebiyle cezasız kalmış, diğer 300 davanın 110’unda ceza verilse de çoğu ertelenmiş.

    6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremin böyle büyük bir felakete dönüşmesinin bir diğer nedeni geçmişte yaşanan depremlerde sorumlulara karşı etkili bir soruşturma ve yargılama sürecinin yürütülmemiş olmasıdır. Deprem coğrafyasında bulunan ülkemizde, meydana gelen depremin karşılaştığımız son deprem olmadığı gerçeği karşısında tekrar benzer durumlarla karşılaşmamak gerekli tüm önlemlerin alınması ile gerçekleşen ölüm ve yaralanma neticelerinden sorumluluğu olan kişilerin hassasiyetle belirlenmesi ve hukuk önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır. Biz yurttaşların da yargılama süreçlerinin takipçisi olması ve deprem gerçeğini gündemde tutması önem taşımaktadır.

    • Anayasa Mahkemesi, Karar tarihi 05/11/2015, Başvuru Numarası: 2013/512
    • https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/03/20180318M1-1.pdf
    • Danıştay 6. Daire Başkanlığı 02/03/2021 tarihli 2021/568 E. 2021/2729 K.
    • https://www.mmo.org.tr/sites/default/files/d4419b4a44bde5f_ek_0.pdf
    Deprem Deprem Belgeseli
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikJoan is Awful: Yapay Zeka ile Kendi Distopyanı Kendin Yarat
    Sonraki İçerik Osman Is Awful

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz
    Yazılar

    Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı, Ekrem İmamoğlu Başbakan Formülüne Dönüş mü?

    2 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}