Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Bir Yüzük vs. Bir Beyaz Gömlek
    Yazılar

    Bir Yüzük vs. Bir Beyaz Gömlek

    Murat Can Akbaş9 Nisan 20255 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Türkiye’de liderlik tartışması uzun zamandır yalnızca ideolojik eksende değil, aynı zamanda toplumun sınıfsal yapısı, kimlik politikaları ve kültürel sermaye dinamikleri üzerinden de yürümektedir. Seçmen davranışının önemli bir bölümü, liderin halkla kurduğu duygusal ve sınıfsal bağ ile şekillenir. Pierre Bourdieu’nün “kültürel sermaye” kavramı bu bağlamda kullanıldığında, bir liderin temsil kabiliyeti yalnızca siyasi söylemleriyle değil, aynı zamanda sahip olduğu eğitim, görgü ve estetik duyarlığıyla birlikte değerlendirilir.

    Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal kariyeri, bu yapıya dair belirgin örnekler sunar. Yoksul ve muhafazakâr bir aileden gelen Erdoğan, siyasete girdiği ilk yıllarda bu kimliğiyle bir mağduriyet dili kurmuş, “benim başörtülü bacılarım üniversiteye alınmıyordu” gibi söylemlerle sistem karşıtı bir halk lideri imajı inşa etmiştir. Bu mağduriyet söylemi uzun yıllar boyunca hem muhafazakâr hem de dindar seçmen kitlesinin siyasal sadakatini pekiştirmiştir.

    Ancak zaman içinde bu söylemin içeriği değişmiş, iktidarda geçen uzun yıllar boyunca bu anlatı bir sınıf atlama gösterisine, siyaseti ailevi ve maddi çıkarlarla iç içe geçiren bir yapıya evrilmiştir. Saray yaşamı, şatafatlı temsil tarzı, kamu kaynaklarının sınırsız kullanımı ve bu yaşam tarzının doğal bir parçası haline gelmesi, halktan geldiklerini söyleyen bir yapının halktan uzaklaşmasının simgelerine dönüşmüştür.

    İdeolojik düzlemde de benzer bir dönüşüm yaşanmıştır. Bir zamanlar eğitim hakkı engellenen muhafazakâr kadınları savunan bir iktidar söylemiyle öne çıkan Erdoğan, bugün geldiği noktada seküler kadınların kamusal alandaki görünürlüğünü sınırlandıran, hatta eylemlere katılan muhafazakâr kadınları dahi dışlayan bir iktidar pratiğiyle anılmaktadır. Bu durum, mağduriyetin bir hak arayışından çıkıp, ideolojik bir araç olarak kullanıldığı; kimin makbul, kimin ötekileştirileceğine karar veren bir siyasal çerçeveye dönüştüğünü göstermektedir.

    Bu çelişkili dönüşüm, kamuoyunda yalnızca lider figürleri değil, temsil ettikleri değerlerin istikrarını da sorgulayan çok katmanlı bir tartışma yaratmaktadır. Öte yandan, bir zamanlar eğitim hakkı engellenen muhafazakâr kadınları savunan iktidar, bugün seküler kadınların kamusal alanda görünürlüğünü sınırlayan, eylem yapan muhafazakâr kadınları dahi yaftalayan bir noktaya evrilmiştir. Mağduriyetin bir ideolojik aygıta dönüştüğü bu çelişkili dönem, kamuoyunda çok katmanlı bir sorgulamaya neden olmaktadır.

    Bu tabloda, halkın neden daha görgülü, eğitimli ve etik liderlere mesafeli davrandığı sorusu önem kazanır. Türkiye’de popülist siyaset, yıllardır “biz” ve “onlar” ayrımı üzerinden yürütülmekte, seçmen davranışı bu yapay çatışmanın içine sıkıştırılmaktadır. Eğitimli, şeffaflık iddiası taşıyan liderler, medya ve siyasi propaganda aracılığıyla “elit”, “Batıcı” ya da “halktan uzak” gibi etiketlerle yaftalanmakta ve bu durum seçmenle arasındaki bağı zayıflatmaktadır.

    Ekrem İmamoğlu, bu noktada alışılagelmiş siyasi kalıpların dışına çıkan bir figür olarak öne çıkıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde 2019 yılında, eski başbakan, eski meclis başkanı ve AKP’nin en güçlü isimlerinden biri olan Binali Yıldırım’a karşı yarıştı ve seçimi iki kez kazandı. İlk seçimi çok az farkla kazandığında Yüksek Seçim Kurulu kararıyla seçim iptal edildi, ancak ikinci seçimde çok daha büyük bir farkla galip gelerek halkın güvenini perçinledi.

    Sadece İstanbul’da değil, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde de AKP’den devraldığı yönetimi yüksek oy oranlarıyla kazanan İmamoğlu, Erdoğan’ın karşısına çıkarılan güçlü isimleri tabir caizse “çiğ çiğ yiyen” bir siyasi performans sergiledi. Bu başarı, hem muhalefet içindeki liderlik kapasitesi açısından hem de toplumun farklı kesimleriyle kurduğu temas bakımından dikkat çekicidir. Karadeniz kökenli, muhafazakâr hassasiyetlere yabancı olmayan, ancak aynı zamanda seküler, modern ve halkla samimi bir üslup kurabilen bir lider. Beylikdüzü Belediyesi’nden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kadar uzanan siyasi kariyeri boyunca, sadece CHP seçmeniyle değil, AKP tabanından da destek alabilmiş olması, bu dengeyi başarıyla kurduğunu gösteriyor. İmamoğlu’nu farklı kılan, sade bir yaşam tarzını gösteri malzemesi yapmadan temsil gücü taşıyabilmesi ve halkla ilişkisini bir stratejiye indirgemeden kurabiliyor olması.

    Ancak tam da bu özellikleri, onu iktidar çevrelerinde giderek daha fazla rahatsız eden bir figür haline getirdi. 2025 Mart ayına gelindiğinde, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasına dair geçerlilik tartışmaları hukuki bir sürece dönüştü ve kamuoyuna yansıyan iddialar eşliğinde diploması hile hurdayla iptal edildi. Bu tartışmalar daha soğumadan, İmamoğlu bu kez terör ve yolsuzluk iddialarıyla gözaltına alındı. Oysa İmamoğlu’nun siyasi kariyeri boyunca benimsediği şeffaf, hesap verebilir, uzlaştırıcı ve toplumun farklı kesimlerini bir araya getirme çabasına dayalı siyaset anlayışı, geniş bir kesim tarafından umut verici bir alternatif olarak görülmekteydi.

    İmamoğlu’nun gözaltı işlemi sırasında düzenlenen sorgu tutanağında “eğitim durumu: yüksek lisans” ifadesine yer verilmesi, sürecin trajikomik yönünü daha da belirgin hale getirdi. Süleyman Soylu’nun yıllar önce sarf ettiği “hukuk arkadan gelir” ifadesini andıran bu gelişmeler, hukuk devletinin tüm ilkelerinin ayaklar altına alındığına dair kamuoyunda geniş bir kanaat oluşmasına yol açtı. İmamoğlu’na yönelik bu girişimler yalnızca bireysel bir siyaseti hedef almadı, aynı zamanda daha şeffaf, katılımcı ve uzlaştırıcı bir siyasetin temsil ihtimalini bastırma çabasının parçası olarak okundu.

    Tutuklama sonrasında Saraçhane’de binlerce kişi barışçıl protestolar için bir araya geldi. Bu eylemler, yalnızca bir belediye başkanına değil, aynı zamanda anayasal haklara, ifade özgürlüğüne ve demokrasiye sahip çıkmanın bir çağrısıydı. Ancak bu barışçıl gösterilere katılan çok sayıda genç hukuki dayanağı zayıf gerekçelerle gözaltına alındı, bazıları ise tutuklandı. Polis müdahalesi oldukça sertti; protestoculara biber gazı sıkıldı, coplarla müdahale edildi ve bu durum, kamu güvenliğini sağlama iddiasının ötesine geçerek anayasal hakların ihlali olarak değerlendirildi.

    Bu görüntüler, şeffaf ve demokratik bir siyasal iklimin ne kadar kırılgan olduğunu ve hukuk devletinin temel ilkelerinin ciddi bir tehdit altında olduğunu ortaya koydu. Bayram günlerine denk gelen bu süreçte, birçok aile çocuklarının cezaevinde olması nedeniyle buruk bir bayram geçirdi. Yaşananlar, kamuoyunda yalnızca bir lidere değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğüne ve demokratik değerlere duyulan inançla şekillenen güçlü bir toplumsal duyarlılığın ifadesi haline geldi.

    ​CHP, Kasım 2023 tarihlerinde Ankara’da düzenlediği 38. Olağan Kurultayı’nda önemli bir değişim sürecine girdi. Bu kurultayda, Özgür Özel genel başkanlığa seçildi ve liderliğinde partisi; daha esnek, halkla iç içe ve umut veren bir siyasi hat oluşturmayı hedefliyor. 2024 yerel seçimlerinden CHP’nin birinci parti çıkması, bu değişimin hem parti içinde hem de toplum nezdinde karşılık bulduğunu gösteriyor. Özgür Özel’in seçim sonrası yaptığı konuşmada, “Gidecek denilen gençler, bir seçim daha beklemeye karar vermiştir.” ifadeleri, bugünün seçmeninin ihtiyaç duyduğu umut dilini güçlü bir şekilde yansıtıyor.

    Bu siyasal zeminde İmamoğlu’nun temsil ettiği liderlik anlayışı, etik, liyakat ve kapsayıcılık temelinde yeni bir model sunuyor. Ancak bu modelin bir kişiye indirgenmeden, kurumsal bir yapıya dönüşebilmesi; umutla yükselen dalganın siyasallaşması ve kalıcılığının sağlanması gerekiyor. Mağduriyetin ötesine geçen, halkla doğrudan bağ kuran, şeffaflığı esas alan bir siyaset anlayışı, Türkiye’de gerçek bir dönüşümü müjdeler nitelikte olabilir.

    L2 Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDünya Gündemi: Trump’ın Gümrük Vergilerine Dünyadan Tepkiler, Orta Doğu’daki Son Gelişmeler
    Sonraki İçerik Sanayi Devrimi’ni Açıklamak – 4 | Sömürgecilik, Küresel Ticaret ve Kurumlar

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}