Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Bir Yeni Yıl Yazısı: Zaman Geçiyor, Bizi Neler Bekliyor?
    Yazılar

    Bir Yeni Yıl Yazısı: Zaman Geçiyor, Bizi Neler Bekliyor?

    Oytun Meçik26 Aralık 20248 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Bir yılın daha sonuna geldik. Kum saati misali zaman akarken, insanların bireysel hayatlarının yanı sıra toplumların kolektif yaşamlarının ne tür amaçlar barındırdığını ele almak, bizi varoluşsal tartışmalara götürür. Bir yıl biterken, zihnimizde hep bir yaşam muhasebesi teması oluşsa da bu yazının hedefi tam olarak bunlar değil. Ama şu soruyu sormalıyız: 2024 yılı başlarken de bazı sorunlarımız, ihtiyaçlarımız ve hedeflerimiz vardı. Bunların ne kadarına dair çözüm üretebildik, bir yol bulabildik, plan ve stratejiler geliştirdik? Dahası, gelecek neler getirecek ve başka nelere önlem almak zorunda kalacağız?

    2024’ün bizlere uyum ve esneklik konusunda değerli dersler verdiğini, yeni teknolojilerin dünyamızı eşi benzeri görülmemiş bir hızla şekillendirmeye devam ettiğini gördük. 2025’in kapısına yaklaşırken ise küresel görünümün, zorlukların ve fırsatların karmaşık bir etkileşimini bizlere sunduğunu söyleyebiliriz.

    Türkiye Ekonomisi Nereye?

    Türkiye ekseninde bu dönemi ele aldığımızda, her gün değişen gündeme kıyasla, başladığımız durumdan çok farklı olmayan bir noktada yılı tamamladığımızı ve gelecek yıla dair beklentilerimizin de keza, pek farklılık göstermediğini söyleyebiliriz. Makroekonomik anlamda da bakabileceğimiz pek çok gösterge bunu teyit eder nitelikte.

    Ekonomik güven endeksine bakarsak, hemen hemen yıl boyu yatay seyretmiş bir grafik görüyoruz. Bu tür grafikler hep havayolu seyahatlerini çağrıştırır. Uçak tüm gücünü vererek havalanır, yine büyük bir efor ile irtifa kazanır, daha sonra ise rotasına uygun bir irtifada stabil bir seyir izler. Bu aşamada artık o büyük eforlara ihtiyaç kalmamıştır, tek yapılması gereken mevcut koşulları sürdürmektir. Hatta bu nedenle, otomatik pilotlar günümüzde bu işi başarıyla yaparlar, çünkü ne yapılması gerektiği çoktan keşfedilmiştir. Dolayısıyla makroekonomi için de ne yapılması gerektiği yeterince açık. Eğer yapılması gerekenler yapılırsa, bir düzlükte yol almaya devam edeceğimiz gayet öngörülebilir.

    Ama… Geleceğe giden yolda, dünya döner, ülkeler ve toplumlar ilerlerken, bulunduğumuz yerde saymamız, bizi sonuç itibariyle mutlu eder mi? İşte bu konuda, toplumun bazı kesimlerinin duymaktan sıkıldığı, bazı kesimlerinin “ucu bana dokunur” diye ötelediği, bazı kesimlerinin de gerekli anlamları yükleyememesinden ötürü yabancı gözlerle baktığı yapısal meselelere değinmek zorundayız.

    İpte Yürümek: Afet Dirençliliği ve Yapay Zekâ

    Makroekonomiyi çevreleyen çok fazla yapısal konu olduğunu biliyoruz. Bunlar çok kereler dile getirildi, vurgulandı. Bu yazıda ise ülkemizdeki dış politikaya bağlı gelişmeler, asgari ücret tartışmaları ve erken seçim tahminlerinin gölgesinde kalan bu yapısal reform ihtiyaçlarından öte, sürdürülebilirlik ekseninde iki temadan bahsetmek istiyorum: Afet dirençliliği ve yapay zekâ başta olmak üzere yeni trendler. Bu iki temanın özelliği, içinde bulunduğumuz koşulları sürdürmeye çalışırken, geleceğin getireceği ani olumsuzluklara karşı kendimiz ve sahip olduklarımızı koruyabilecek miyiz ve geleceğin sunduğu yeni koşullar hayatımızın ve sahip olduklarımızın ne yöne evrilmesine sebep olacak sorularını gündeme getirmesidir.

    2025’e girerken, gelecekte bizi bekleyen ve fakat geçmişten getirdiğimiz bazı konular var. İklim değişikliği ve doğal afetlere dirençli hale gelmek ile dünyanın içinde olduğu yapay zekâ dönüşümü süreci bu konuların başında geliyor. Bu konular, tüm boyutları ile ülkeleri, ekonomileri ve toplumu yakından ilgilendiriyor. Sürdürülebilirliğin sağlanması çok genel ve kapsayıcı biçimde bu olgulara karşı geliştirilebilecek bir strateji aslında. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelen her adım ve politika, bu konularda da ülkelerin ve ekonomilerin daha güçlü ve hazırlıklı hale gelmesini sağlayabilir.

    Türkiye ekseninde bakıldığında, her ne kadar doğal afet dendiğinde konu depremlere ve iklim değişikliği dendiğinde de ise biraz daha kurak hale gelen bir doğaya indirgense de veya yapay zekâ konusu ChatGPT’ye ödev yaptıran öğrenciler düzeyinde ele alınsa da, her iki konunun da çok derin ve sarsıcı etkileri olabileceğini ve oyundaki kartların en baştan dağıtılmasına sebep olacağını yapılan çalışmalar bize gösteriyor.

    İş, Meslekler ve Yaşam Değişiyor

    Yapay zekâ, bir yenilik olmaktan çıkıp temel bir iş gerekliliği haline geliyor. Bazı iş ve mesleklerin kaybolması, yeni konuların gündeme gelmesi, bilim kurgu filmlerinin konusu olmaktan çıkıyor ve gerçek hayatta kendini bize gösteriyor. Hemen akabinde sahip olunan eğitim modellerinin, burada kullanılan araçların, mekanların ve konuların işlevsizleşeceğini, yerine yenilerinin konması gerekeceğini, oyun sahasında kalmak isteyenlerin bu yeni konulara adapte olmasını, diğerlerinin ise oyun sahasını terk etmek zorunda kalacağını görüyoruz.

    Üstelik bu terk ediş, iklim değişikliği ve doğal afetlerin yıkıcı etkileri altında insanların ve belki toplumların büyük göçler yaşamalarına, bazen sınırlar ötesinde olmasa bile kentsel dönüşüm süreçleri ile birlikte bir kentin merkezinden çeperlerine doğru yönelmesine neden olabilir. Yani bu sürecin ilgilendirmediği bir konu alanı neredeyse yok. Sağlığından eğitimine, sosyolojisinden ekonomisine, altyapısından ulaştırmasına…

    Toplum ve bireyler kadar kurumlar ve devletlerin de bu etkilerden nasibini alacağını söyleyebiliriz. Zira kurumlar; belki işgücünden tasarruf ederken daha sofistike yapay zekâ uygulamalarını hayata geçirmek, bu süreci yönetecek nitelikte yeni çalışanlar edinmek ve iş modellerini tamamen değiştirmek zorunda kalacaklar. Bu esnada, küçük ve büyük firmalar arasındaki rekabetin yönü daha belirsiz hale gelecek, rekabetin kazananlar ve kaybedenleri olacak. Öte yandan bu süreç, kurumsal yönetişim bakımından deneysel ya da deneyimsel bir süreçten daha stratejik bir alana doğru kayarak, iş dünyası için hayatiyetini daha da ön plana çıkaracak diyebiliriz.

    Devletlerin burada karşı karşıya kaldığı ve kalacağı yükün çok daha fazla olduğu öngörülüyor. Piyasacı bir tutumla sorumlulukları üzerine almayan bir devlet yapısında dahi dolaylı maliyetler, yine bir şekilde devletin yanı sıra toplumun yüzleşeceği bir sorun haline gelecektir. Kaldı ki, sosyal devlet anlayışının yerleşik olduğu devletlerin gerek koordinasyon gerekse kaynak yaratma bakımından uzun erimli politikalarla bu sürece yaklaşması gerektiği de açık.

    Sadece İklim Değişmiyor, Dünya Değişiyor

    Sürdürülebilirliğe yönelik küresel baskıların kritik bir kavşağa ulaştığı günümüzde, iklim değişikliğinin etkilerinin giderek daha görünür hale gelmesiyle birlikte 2025 yılı, sürdürülebilirlik girişimlerinin kurumsal taahhütlerden somut eylemlere geçmesi gereken bir yıla işaret ediyor. Bu çerçevede döngüsel ekonomi; firmaların tedarik zincirleri atıklarını en aza indirecek ve kaynak verimliliğini en üst düzeye çıkaracak şekilde yeniden tasarlanmasıyla sürdürülebilirliğin sadece çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir iş fırsatı olduğunun giderek daha fazla anlaşılmasını ve inovasyonu teşvik eder niteliktedir. Öte yandan, küresel ekonomi jeopolitik gerilimlerden pandemiye ya da doğal afetlere kadar çeşitli zorluklarla karşılaşarak, krizlerden daha sağlam dersler çıkarılmasını gerektiriyor.

    Bu çerçevede iş modellerinin tek bir bölgeye veya tedarikçiye bağımlılığı azaltmak için çeşitlendirilmesi; uzaktan çalışmayı ve sanal işbirliğini desteklemek için geliştirilmiş dijital altyapının, çalışanların beceri gelişimine ve uyum yeteneğine yatırım gibi eksenlerde geliştirilmesi gerekiyor. Finans sektörü, gelişmiş risk değerlendirme modelleri ve daha sofistike erken uyarı sistemleri aracılığıyla aksaklıklarla daha iyi başa çıkmak için ilerleme göstermeli. Buna, iklim riskinin finansal planlama ve yatırım stratejilerine daha iyi entegre edilmesini de dahil etmemiz gerekir.

    Bu çerçevede 2025’te, teknolojik değişimi inovasyon ile güvenlik ve etik hususlar arasında denge kuran sorumlu bir şekilde kucaklamamız, sürdürülebilirliği eklenti bir girişim olarak değil, iş operasyonlarının dokusuna işlememiz, siber saldırılardan doğal afetlere kadar çeşitli aksaklıklara dayanabilecek sağlam sistemler oluşturmamız, yapay zekâ çağının sürdürülebilirlik gereksinimleri ve ekonomik zorluklarının üstesinden gelecek yenilikçi çözümler üretmemiz gerekiyor. Kuşkusuz bu süreçte başarı, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk konusunda uzun vadeli bir bakış açısını korurken hızlı bir şekilde uyum sağlayabilenlerin olacak.

    Türkiye Ne Yapmalı?

    Türkiye’nin, afetlere karşı dirençlilik ve yapay zekâ teknolojilerinin sunduğu fırsatlarla şekillenen geleceğin gereksinimleri dikkate alındığında, ciddi stratejilerle yola devam etmesi gerektiği açıkça görülüyor. Zira doğal afetler ve iklim değişikliği, Türkiye için yalnızca çevresel bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal açıdan derin sonuçlar doğuran bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor.

    Acı tecrübeler, mevcut altyapıların dayanıklılığını artırmanın yanı sıra, şehir planlama süreçlerinde sürdürülebilirliğe ve afet yönetimine daha fazla önem verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu bağlamda, afet dirençli bir ekonomi oluşturmak, yalnızca ekonomik kayıpların önlenmesi için değil, aynı zamanda toplumun genel refahının korunması adına da kritik bir gerekliliktir. İleriye dönük olarak, afet yönetimi stratejilerinin daha katılımcı bir anlayışla geliştirilmesi, afet sonrası toparlanma süreçlerinde ise kamu-özel işbirliğinin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu tür bir yaklaşım, Türkiye’nin uzun vadeli kalkınma hedefleriyle uyumlu olacak şekilde afetlere karşı daha hazırlıklı olmasını sağlayabilir.

    Öte yandan, yapay zekâ teknolojilerinin yükselişi, ekonomik ve toplumsal dinamikleri yeniden tanımlayan bir güç olarak etkisini artırıyor. Yapay zekâ, üretimden hizmet sektörüne, eğitimden sağlık sistemlerine kadar pek çok alanda büyük dönüşümlere yol açarken, aynı zamanda yeni zorlukları da beraberinde getiriyor. Türkiye’nin bu süreçte başarılı olabilmesi için öncelikle mevcut eğitim sisteminin, bireylerin bu teknolojilere uyum sağlayacak bilgi ve becerilerle donatılmasını hedeflemesi gerekiyor. Mevcut müfredatlar, yalnızca teknolojik yeterlilikleri artırmakla kalmamalı, aynı zamanda eleştirel düşünme, etik değerlere uyum ve inovasyon kapasitesini destekleyen bir yapıya kavuşturulmalıdır. Ayrıca yapay zekâ uygulamalarının etik ve yasal çerçevelerle düzenlenmesi, bu teknolojilerin sosyal eşitsizlikleri derinleştirmesi yerine kapsayıcı ve sürdürülebilir çözümler sunmasını sağlayabilir.

    Türkiye’nin geleceği açısından yapay zekâ ve afet dirençliliği gibi konularda benimseyeceği yaklaşımlar, sadece bu alanlara yönelik politikaların başarısıyla sınırlı kalmayacak; aynı zamanda ülkenin ekonomik rekabetçiliğini, sosyal uyumunu ve küresel konumunu da belirleyecektir. Bu nedenle, stratejik planlamalar ve politika uygulamaları, kısa vadeli kazanımların ötesinde, uzun vadeli sürdürülebilirlik hedeflerini öncelemelidir. Devlet, özel sektör ve sivil toplumun eşgüdümlü bir şekilde çalışmasıyla bu alanlarda yapılacak yatırımlar, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yapısını güçlendirerek, gelecekteki belirsizliklere karşı daha dirençli bir duruş sergilemesini sağlayabilir.

    Yeni Yıl Dilekleri

    Sonuç olarak, Türkiye’nin 2025 yılına girerken karşı karşıya olduğu fırsatlar ve tehditler, yapısal dönüşümlere odaklanan, kapsayıcı ve dayanıklı bir kalkınma vizyonuyla ele alınmalıdır. Türkiye, doğal afetlere karşı hazırlıklı bir ekonomi ve yapay zekâ çağında küresel rekabet gücünü artıran bir strateji benimseyerek, yalnızca krizlere direnç göstermekle kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilir bir geleceğe doğru güvenle ilerleyebilir. Bu dönüşüm, yalnızca ekonomik başarıyı değil, aynı zamanda toplumsal refahı artıracak bir vizyonun da temel taşlarını oluşturacaktır.

    Yeni yıl, bu hedeflere ulaşma yolunda bizlere yeni bir başlangıç ve umut kaynağı sunuyor. 2025’in Türkiye için dayanışma, yenilik ve sürdürülebilir kalkınma adına atılım yılı olmasını diliyorum. Her bireyin katkısıyla daha dirençli, daha güçlü ve daha mutlu bir Türkiye inşa etmek dileğiyle… Sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir yıl dileklerimle…

    Fotoğraf: Annie Spratt

    Dünya Ekonomi R2
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikEkonominin Üstündeki Perde: Asgari Ücret
    Sonraki İçerik Notalar ve Renklerin Ebedi Dostluğu: Chopin ve Delacroix

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Bültenler

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Yazılar

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Umut Dağıstan

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}