[voiserPlayer]
23 Haziran’da gerçekleşen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkalığı seçiminde Sayın Ekrem İmamoğlu lehine gözle görülür bir yükseliş gerçekleşirken dikkatler en çok İstanbul’un muhafazakâr kaleleri olarak görülen ilçelere çevrildi. Fatih, Eyüp, Üsküdar gibi ilçe belediyelerini Ak Parti’nin kazandığı mahallelerde Ekrem İmamoğlu’nun daha yüksek oy alması, doğru – yanlış birçok analizin yapılmasına sebep oldu. Kimileri bu ilçelerdeki oranlara isyan ederken, kimileri de sevinçle karışık bir şaşkınlık gösterip rejimin düşüşüne varan sınıfsal, ekonomik, siyasi analizler sunmaya başladılar. Bu semtlerde “azgın azınlık” olarak yaşamaya çalışan ve biraz da romantik bir biçimde yaşadıkları semte bağlı olan, aslında “o kadar da şey” olmadığını savunmaya çalışan insanlarsa bu sonuçlara şaşırmadı. Bu insanlardan biri de bir Üsküdarlı olarak benim. Üsküdar’daki sonuçların değerlendirilmesi konusunda tüm İstanbul’dan farklı görüşlerim ve gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Üsküdar’ın Genel Görünümü
Üsküdar, Kadıköy ile birlikte Anadolu yakasının büyük bir kısmını kaplayan, yarım milyonu aşkın nüfusu ve otuz üç mahallesiyle bazı Avrupa şehirlerinden (örneğin Portekiz’in başkenti Lizbon’dan) bile büyük bir ilçedir. Geçtiğimiz üç sene içerisinde Belediye Hizmet Binası’nın yeniden inşa edilmesi ve Hükümet Konağı’nın hemen yanına konuşlanması, bütün resmi kurumların yan yana hizmet için var olması ve Üsküdar’ın merkezinin sahilden yaklaşık bir kilometre kuzeye taşınması ile Üsküdar’ın çehresi bir hayli değişti. Aslında bu süreci Marmaray inşaatına kadar götürmek mümkün. Marmaray ile birlikte eskiden Üsküdar’ın merkezi sayabileceğimiz yerler bir şantiyeye dönüştü. Sonrasında yapılan Üsküdar Meydanı projesi ile yaya dostu(!) ve betondan ibaret bir sahil şeridi oluşturuldu.
Kadıköy, Ümraniye, Ataşehir ve Beykoz ilçeleriyle sınır komşusu olan Üsküdar’ın her bölgesinde farklı bir demografik yapı bulunmaktadır. Özellikle Üsküdar’ın merkezinde, sahil şeridinde ve Altunizade, Bağlarbaşı gibi bölgelerinde çok eski mahalle sakinleri yaşamakta ve buralar dışarıdan insanların gelmesine kapalı bir yapı sergilemektedir. Bu bölgelerde yaşayan bir insan için Üsküdar’da olmak; güvenli bir bölgede yaşamak, evine gelmek anlamına gelmektedir. Yine de farklılıklara rağmen bir arada yaşama kültürünün oluştuğunu söylemem mümkün. Kadıköy’e yakın Selimiye, Zeynepkamil gibi mahallelere öğrencilerin ve beyaz yakalı çalışanların yerleşmesine rağmen mahalle kültürü korunabilmektedir. Nuh Kuyusu Caddesi itibariyle düşünüldüğünde, semtler arası geçiş güzergâhı olan bu bölgede muhafazakârlığın düşünüldüğünden çok daha az olduğunu gözlemlemek mümkün. Ataşehir ve Ümraniye sınırına yakın bölgeler ise emlak fiyatlarının nispeten daha düşük olması nedeniyle daha kozmopolit bir yapıda. Yavuztürk, Ferah gibi mahallelerde gelir düzeyi Üsküdar’ın merkezine göre daha düşük insanlar ve özellikle göçmenler yaşamaktadır. Sayın Nezih Onur Kuru’nun da çalışmalarında tespit ettiği yoğun bir Karadenizli nüfusu ise Beykoz sınırlarına yakın mahallelerde görülmektedir. Tüm bu bileşenleri bir arada düşündüğümüzde, aslında Üsküdar’ı İstanbul’un küçük bir prototipi olarak hayal edebiliriz. Üsküdar’daki seçim sonuçlarına şaşırmak aslında tüm İstanbul’a şaşırmak anlamına gelmektedir.
İyi ki Üsküdar Var
Üsküdar’da yaşayan her insanın kocaman “Ü” sembollerinin altında gördüğü bu slogan; Üsküdar’da inşa edilmeye çalışılan steril, kendine yeten, sosyal ve kültürel etkinliklerle dolu aktif belediyeciliğin nişanı haline gelmiş durumda. Belediye Başkanı Sayın Hilmi Türkmen’in girişimleri ile Kültür Merkezleri, Nev Mekân adlı öğrenci dostu ders çalışma ve kültür mekânları (iki adet), Down Sendromlu bireylerin çalıştığı Tebessüm Kahvesi gibi mekânlarda, Üsküdar ve Üsküdarlılık vurgusu oldukça sık yapılmaktadır. Belediye’nin sağladığı Valide Sultan gemisi ile boğaz turu ve servis araçlarıyla ilçedeki tarihi eserlerin gezilmesi hizmetleri randevu sistemiyle şeffaf bir şekilde yürümektedir.
Hilmi Türkmen’in seçildiği ilk dönemden ikinci döneme dek kültür merkezlerinde sık sık ilçe halkı ile bütünleştiği, esnafları tek tek gezdiği görülmekte ve aslında başarısını partisinden bağımsız bir şekilde kendi kendine yükselttiği Üsküdar kamuoyu tarafından dile getirilmektedir. 2014 seçimlerinde CHP adayı İhsan Özkes ile başa baş bir mücadele yürüten Türkmen, 31 Mart 2019 seçimlerinde üç puana yakın bir oy artışı sağlamıştır. Bu durumda, Üsküdar halkının belediyeciliğe ve hizmete verdiği önem görülmektedir. 23 Haziran 2019 seçimlerinden çıkan sonuçta, Üsküdar’daki oy farkının yaklaşık on puana yakın olduğu ve bunun İstanbul genelindeki oy dağılımı ile aynı olduğu görülmüştür. Benim nazarımda, çıkan iki sonuç Üsküdar halkının siyasi görüşten ziyade hizmete ve halkla bütünleşmeye verdiği önemi göstermektedir.
Kritik Mitingler
Üsküdar’ın geniş coğrafi yapısı ve kozmopolit demografisi siyasilerin de dikkatini çekmekte ve seçimlerden önce kritik sayılabilecek mitinglerde ilçe halkına seslenilmektedir. Üsküdar’da yürütülen seçim çalışmalarından ikisi son dönem Türkiye siyaseti açısından oldukça dikkat çekicidir. Öncelikle 16 Haziran 2018’de cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyaları sırasında Sayın Muharrem İnce’nin Üsküdar sahilinde yaptığı mitingden bahsetmek istiyorum. Muharrem İnce rüzgârı Üsküdar’a ulaşmış ve büyük bir coşku ile Üsküdar sahili doldurulmuştu. Sayın İnce konuşması sırasında ikameti Kısıklı, Üsküdar’da bulunan Sayın Erdoğan’a evinden seslendiğini belirtmiş ve ona onun evinde meydan okuduğunu dile getirmişti. Bu mitingin en önemli çıktısı, İnce’nin seçim kampanyası için en önemli miting olan 23 Haziran 2018’deki İstanbul mitingi için büyük bir destek toplaması ve milyonları aşan katılım talebi oldu. Kaderin bir cilvesi ya da sürekli seçimlerle uğraşan ülkemizin makûs talihi olarak, 23 Haziran 2019 seçiminden bir gün önce Sayın Ekrem İmamoğlu da yine aynı noktada Üsküdarlılara seslenerek halkından büyük bir destek talep etti.
22 Haziran 2019’da Üsküdar sahili oldukça hareketliydi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sayın Binali Yıldırım, –ben öğlen bir sularında Salacak sahilinde iken- seçim arabası ile Üsküdar’da dolaşmaya ve halkı selamlamaya çıktı. Öğleden sonra dört sularında İmamoğlu Üsküdar sahilinde miting gerçekleştirdi. Marmaray’ın önündeki duraklar, tıpkı İnce’nin mitinginde olduğu gibi iğne atsan yere düşmeyecek derecede kalabalıktı. Hatta deniz bile kalabalıktı ve sahile yanaşan sivil teknelerden pankartlar görülmekteydi. Seçimden bir gün önce yapılan mitingde, 31 Mart seçim çalışmalarını da göz önünde bulundurursak aylarca süren seçim çalışmalarının özeti yapıldı. İmamoğlu’nun Üsküdar mitingindeki en önemli slogan “Türkiye seninle gurur duyuyor.” sloganıydı. Belediye başkanlığı mitinginden ziyade cumhurbaşkanlığı mitingi atmosferi hakimdi.
Atı Alan Üsküdar’ı Geçti (mi?)
Seçim sonuçları belli olduğunda, Üsküdar’da daha önceki yıllarda seçim gecelerinde olduğu gibi bir karmaşa hakim değildi. Önceki senelerde saat beşten itibaren başlayan korna ya da silah sesleri duyulmadı. İlk saatlerde insanlar belli – belirsiz eğlenmeye, belirli noktalarda toplanmaya başladılar. Akşam dokuz sularında, Üsküdar CHP ilçe binasının ve aynı zamanda Üsküdar Hükümet Konağı’nın bulunduğu Dr. Fahri Atabey Caddesinden sahile dek yaklaşık yedi yüz – sekiz yüz metrelik bir alanda, davul zurna eşliğinde kutlamalar başladı. Her kesimden insanın kurtlarını döktüğünü, komşularımdan gelen videolarla gördüm. Kutlamaların yüz metre yukarısında bulunan Belediye binasının çevresinde ise sessizlik hakimdi. O saatlerde belediye binasına yakın olan kahve zinciri dükkanında benim gibi sakin sakin ders çalışmak ve dünyadan bihaber olmak mümkündü.
Sonuç olarak, Üsküdar için yapılan değerlendirmelerde benim gördüğüm eksiklik hem muhalefetin hem iktidarın dozu aşan iyimserlik ya da kötümserlikleri. Üsküdar’da hiçbir şey bir gecede, bir ayda değişmedi. Muhtemelen değişmeyecek de. Ak Parti Üsküdar’ı tamamen kaybetmedi, CHP Üsküdar’ın çehresini değiştirmedi. Kutlamalar dozajında hatta biraz mahcup ve kısıtlıydı. Üsküdar’ın hatta tüm ilçelerin farklı dinamikleri var. Üsküdar seçmeni, Avrupa yakasındaki seçmenler gibi yoğun bir göçmen nüfusundan şikâyet eder durumda değil çünkü bu ilçede zaten kısıtlı bölgelerde göçmenlerin yaşamasına imkân var. Üsküdar farklılıklara müsaade etmeyecek derecede muhafazakâr bir yer değil ancak komşusu Kadıköy kadar özgür bir yer de değil. Kısaca İstanbul’un özeti. İmamoğlu İstanbul’da neden kazandıysa aynı nedenlerle ve aynı oy oranıyla Üsküdar’ı kazandı.