[voiserPlayer]
ABD, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Hindistan ve İsrail devlet ve hükümet başkanları, 14 Temmuz tarihinde bu dört ülkenin İngilizce isimlerinin kısaltması olan I2U2 (India, Israel, USA, UAE) adı verilen bir forum çerçevesinde sanal bir toplantı düzenlediler. Bu forum, son dönemde Avrasya coğrafyasında tesis edilen “az taraflı” devletlerarası oluşumların son örneğini teşkil etti. Bu girişimin ilk adımı, Ekim 2021 tarihinde Hindistan dışişleri bakanının İsrail ziyareti esnasında bu dört ülkenin dışişleri bakanlarının yaptığı bir diğer sanal toplantı ile atılmıştı.
Bu yeni girişim, taraf ülkelerin sermaye, uzmanlık ve pazar gücü gibi kendilerine has güçlü yanlarını kullanarak, dört ülke arasındaki ikili ve çoklu iş birliğini ilerletmeye matuf önemli bir gelişme. Toplantı sonrası ilan edilen ortak bildiri, bu “özgün gruplaşmanın” su, enerji, ulaşım, uzay, sağlık ve gıda güvenliği alanlarında ortak yatırımlara ve yeni inisiyatiflere odaklanacağını beyan etti.
Toplantının gündemine dair ortak bildiride gıda güvenliği krizi ve temiz enerji şeklinde ifade edilen iki başlık öne çıkıyor. Gıda güvenliği alanında ülke liderleri, uzun vadeli ve çeşitlendirilmiş gıda üretimi ve gıda teslim sistemlerinin temini noktasında yenilikçi yöntemleri tartıştıklarını beyan ettiler. İlk somut proje olarak ise BAE’nin Hindistan’ın muhtelif yerlerinde kurulacak bir dizi bütünleşik gıda parkının geliştirilmesi amacı ile 2 milyar dolarlık bir yatırım yapması öngörülüyor. Diğer taraftan, projenin sürdürülebilirliği adına ABD ve İsrail özel sektörlerinin uzmanlık ve teknoloji alanlarında desteğinin aranacağı ifade ediliyor.
İkinci somut proje ise Hindistan’ın batı eyaletlerinden Gujarat’ta 300 megawatt büyüklüğünde enerji üretim kapasitesine sahip bir yenilenebilir enerji projesi. Rüzgar ve güneş enerjisine dayalı olacak proje için ABD Ticaret ve Kalkınma Ajansı bir fizibilite çalışmasına fon sağlamış bulunuyor. Projeye İsrail ve BAE’den şirketlerin yatırım ortakları olarak katılım sağlaması bekleniyor.
Daha geniş çerçevede ise, her şeyden önce, dört ülke arasındaki bu girişim, taraflar arasında bölgesel stratejik ekonomik ortaklıkların kurulması ve sürdürülebilir ekonomik iş birliklerinin geliştirilmesi hedefini öncelikli hedef olarak tespit etmiş gözüküyor. ABD yönetimi, stratejik ortakları arasındaki iktisadi münasebetlerin yoğunlaşması ve kurumsallaşmasına özel önem veriyor. Stratejik ortakları arasındaki mukayeseli avantajların karşılıklı iş birlikleri ile kolektif faydalara çevrilebileceğini ve bu sayede bu ülke ekonomilerinin dayanıklılığının artacağını umuyor.
Bu noktada, I2U2 girişiminin ilk toplantısında Hindistan ekonomisinin desteklenmesine öncelik verildiği göze çarpıyor. Hızlı artan nüfusu ve özellikle Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgali ile ivme kazanan küresel gıda fiyatlarındaki artış, gıda güvenliğini Yeni Delhi hükümetinin politika öncelikleri arasına sokmuş durumda. Benzer biçimde, enerji güvenliği ve özellikle enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, Hindistan hükümetlerinin uzun zamandır ehemmiyet atfettiği bir husus. Ortak bildiri, gerçekleştirilmesi beklenen projelerin Hindistan’ın gıda ve yenilenebilir enerji sektörlerinde önemli bir küresel tedarik zinciri merkezi olmasına katkıda bulunacağını özellikle vurguluyor.
BAE yönetimi için de Hindistan ve İsrail ile arasında hızla gelişen ekonomik ilişkilerin geleceği mühim bir mevzu. Burada, BAE’nin Hindistan ile Şubat ayında, İsrail ile de Mayıs ayında Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması adı verilen serbest ticaret anlaşmaları imzaladığı hatırlanmalı. Özellikle Yeni Delhi ile arasındaki 60 milyar dolara ulaşan ikili ticaretin çeşitlenerek gelişmesi ve büyük Hindistan pazarının sunduğu yatırım imkanları, Abu Dabi için büyük önem arz ediyor.
İsrail için ise İbrahim Anlaşmaları sonrası gelişen bölge ülkeleri ile diplomatik ilişkilerin normalleşmesi sürecinin bir bölgesel ekonomik entegrasyon hedefine matuf olarak evrilmesine hizmet edecek şekilde ilerlemesi, I2U2 girişiminin kayda değer bir ayağı. Bilhassa BAE ile arasındaki ekonomik ilişkilerin iş birliğine dayalı, daha kalıcı ve daha kurumsal bir yapıda evrilmesi arzulanan bir amaç. Hindistan ile arasındaki iktisadi münasebetlere yönelik de benzer bir bakış açısı mevcut. Örneğin, daha önce Çin Halk Cumhuriyeti’ne ait bir kamu şirketine ihale edilen Hayfa Limanı projesi, Çinli şirketten alınarak geçtiğimiz Temmuz ayında Hindistanlı ve İsrailli şirketlerin teşkil ettiği bir konsorsiyuma verilmişti.
I2U2 girişiminin içeriği ekonomik bir boyutu içerse de girişimin bizatihi kendisi stratejik bir boyutu ihtiva ediyor. ABD, BAE, Hindistan ve İsrail, aralarındaki mevcut münasebetleri, düzenli istişare mekanizmaları ve kurumsal uygulamalar ile desteklenen bir stratejik zeminde yeniden düzenleme ve geliştirme arayışında. Bu yeni girişimin, Avrasya jeopolitiğinde son dönemde tesis edilmiş bulunan devletlerarası gruplaşmalardan bağımsız düşünülmesi mümkün değil. 2017 yılında yeniden canlandırılan ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya arasındaki bir stratejik diyalog sürecini ifade eden QUAD forumu ile ABD, Avustralya ve Birleşik Krallık arasında Eylül 2021 tarihinde ilan edilen AUKUS anlaşması, Avrasya coğrafyasında yeni ihdas edilen az taraflı gruplaşmaların göze çarpan örnekleri.
ABD açısından Batı Asya’daki müttefikleri arasındaki münasebetlerin tahkim edilmesi, I2U2 girişiminin başlıca gayelerinden birisi. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, girişime dair sarf ettiği beyanatında, diğer üç ülkeyi ABD’nin ‘en önemli stratejik ortaklarının üçü’ şeklinde tanımladı. Washington’un “dostlarını yeni yollar ile bir araya getirmesi” ile, bu ortaklıkların müşterek stratejik ağırlığının artması hedefleniyor. Ortak bildiride, İsrail ve BAE arasındaki İbrahim Anlaşmalarına yapılan hususi atıf, bu siyasi iradenin bir yansıması. ABD, özellikle Yeni Delhi yönetimini, Orta Doğu ülkeleri ile daha münasebetdar ve bölge jeopolitiğine daha müdahil olmaya teşvik ediyor. ABD’nin Hint-Pasifik stratejisinin kurucu bir parçası haline gelen Hindistan’ın, Batı Asya’da da ABD ile stratejik bir eşgüdüm içerisinde hareket etmesi bekleniyor.
ABD’nin bu yaklaşımı, Hindistan yönetiminin dış politika yönelimi ile benzerlik arz ediyor. Basra Körfezi’ndeki stratejik bağlantılarını geliştirme çabasındaki Yeni Delhi yönetimi, BAE ile arasındaki ilişkilere özel önem veriyor. Haziran ayında Hindistan Başbakanı Narendra Modi Abu Dabi’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirirken Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, 31 Ağustos-2 Eylül tarihleri arasında yine bu ülkeyi ziyaret etti. Ziyaret esnasında BAE-Hindistan stratejik diyalog sürecinin 3. toplantısı tertip edildi. Hindistan Dışişleri Bakanlığı, BAE ile ilişkileri “kapsamlı stratejik ortaklık” şeklinde tarif ediyor. I2U2 girişimi, Hindistan’ın hem BAE ile hem de İsrail ile ilişkilerini stratejik kurumsal bir çerçeve içerisine oturtması noktasında önemli görünüyor.
İsrail açısından ise I2U2 girişiminin, bir taraftan ABD ile arasındaki ikili stratejik ittifakı daha kapsamlı çok taraflı bir kurumsal zemine çekme, diğer taraftan ise İbrahim Anlaşmaları temelinde BAE ile tesis edilen münasebetleri bölgesel iş birlikleri vasıtasıyla destekleme amacına hizmet etmesi bekleniyor. Bu dört ülkenin dışişleri bakanları arasında bir toplantı düzenlemesi teklifini ilk olarak İsrail Başbakanı Yair Lapid yapmıştı. BAE yönetimi ise bu yeni oluşumu daha ziyade ekonomik bir perspektiften değerlendiriyor. Her ne kadar, BAE’nin Yeni Delhi Büyükelçisi Ahmet el-Benna, I2U2 girişimini “Batı Asya’nın QUAD’ı” olarak ifade etmiş olsa da özellikle Hindistan pazarının sunduğu ticari ve mali imkanlar, Abu Dabi yönetiminin bakış açısını şekillendiriyor.
I2U2 girişimi, Avrasya coğrafyasında birbiri ardına ilan edilen az taraflı devletlerarası gruplaşmaların son halkasını teşkil etti. Ne var ki somut ekonomik projeler ile kendini ortaya koyan bu girişimin geleceğine dair ciddi soru işaretleri de bulunuyor. Girişime taraf olan dört ülkenin bölgesel stratejik tercihlerindeki ve güvenlik politikalarındaki farklılaşma, ilişkilerde hassas bir fay hattı oluşturuyor. Çin’in yükselişi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve İran tehdidi gibi konularda dört ülke benzer önceliklere ve ortak yaklaşımlara sahip değil. Bu durum da I2U2 girişiminin ne derece etkin ve ne ölçüde sürdürülebilir olacağı sorusunu beraberinde getiriyor.
Fotoğraf: Martin Jernberg