Sabiha ve Zekeriya Sertel’in öncülüğünde çıkarılan Görüşler Dergisi’nin ilk ve tek sayısı 1 Aralık 1945 tarihinde yayınlandı. Dergi, o sıralar ülkede yaşanmakta olan demokrasiye geçiş evresinde, birçok farklı görüş ve kesimden muhalif unsurları bir araya getirmişti. Sosyalist aydınlardan eski bakanlara, bir süre sonra kurulacak olan Demokrat Parti’nin önde gelen isimlerinden ünlü edebiyatçılara kadar birçok kişi bunların arasındaydı.
İlerleyen yıllarda birbirlerinin tam zıddı cephelerde yer alacak olan birçok farklı unsuru bir araya getiren temel etmen, CHP iktidarına karşı aldıkları eleştirel tavırdı. Derginin amacı şöyle belirtiliyordu:
“Mecmuamız memleketi ve dünya hareketlerini ilgilendiren hadiselerin içyüzlerini anlatmaya çalışacaktır. Edebi, içtimai, iktisadi meselelerle sanat davalarına da aynı derecede ehemmiyet verecektir.”(Sayfa 2)
Zekeriya Sertel’in aynı sayfada kaleme aldığı dört kısa yazı, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda birbirinden farklı konuları ele almıştı. Yazılarda, özellikle o dönem tartışmaların odağında olan Basın ve Matbuat Birliği kanunları üzerinde duruluyordu. Bu yasalarda yapılması planlanan değişikliklerin yeterli olamayacağı ve iki yasanın da bütünüyle yürürlükten kaldırılması gerektiği savunulmuştu.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin üzerinden birkaç ay geçtikten sonra çıkmaya başlayan dergide dünya meselelerinin üzerinde durmamak olanaksızdı. Sertel’in kısaca değindiği konular içinde yabancı ülkelerin gidişatı üzerine değerlendirmeler önemli bir yer tutuyordu. Sertel’e göre İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelişen süreçte dünya sola doğru kaymaktaydı. İngiltere’de, Fransa’da, Belçika’da, Yugoslavya’da, Bulgaristan’da ve İskandinav ülkelerinde yaşanan gelişmeler bunun göstergesiydi. Bunların dışında kalan yerlerde ise ABD-SSCB çekişmesi sürüyordu.
Ağustos ayında ABD tarafından Japonya’da iki defa kullanılan atom bombasının yaratabileceği yeni tehlikelerin üzerinde de duran Sertel için asıl mesele, atom bombasının sırrını ortaya çıkarmak değil, onun tehlikesini ortadan kaldırmaktı. Bu tehlikenin farkına varılması, dünya barışının sağlanması adına bir vesile olabilirdi.
Atatürk döneminin iki önemli ismi, Görüşler’in ilk sayısına yazılarıyla katkıda bulunanlar arasındaydı. Birinci dönem TBMM vekilleri arasında olan ve kısa bir süre İçişleri Bakanlığı görevini de üstlenen Cami Baykurt bunlardan ilkiydi. Baykurt’un yazısı da savaş sonrası dünyanın durumunu ve yapılmakta olan barış görüşmelerinin seyrini inceliyordu.
Yazısında Birinci Dünya Savaşı’nın Bolşevik Devrimi’ne yol açarak dünyanın seyrini değiştirdiğini vurgulayan Baykurt, bu savaşın sona ermesinden itibaren emperyalistlerin Sovyetler Birliği’ni yok etmek amacıyla gittikçe yükselen faşizme kaynak aktardığını belirtiyor ve sürmekte olan barış görüşmelerinde Sovyet yöneticilerinin bu sebeple emperyalistlere itimatsızlık duymalarının olağan olduğunu savunuyordu.
Atatürk’ün uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı’nı yapan Tevfik Rüştü Aras, dergide yazısı bulunan bir diğer isimdi. Diğer yazarların aksine güncel olaylara değinmeyen Aras, Atatürk ile geçirdiği son yılbaşını anlatmıştı. Aras’ın anılarına göre Atatürk, 1938’e girilirken içlerinde kendisinin ve Kavalalı İsmail Hakkı’nın da bulunduğu bazı arkadaşlarına kıyafetlerini hediye etmiş ve gelecek yılbaşını göremeyebileceğini söylemişti.
Derginin fikri anlamda öncülüğünü yapan iki isimden biri olan Sabiha Sertel iki yazısıyla dergide yer almıştı. Bu yazılardan ilki Cami Baykurt’un yazısıyla paralellikler taşırken, diğeri ise Zekeriya Sertel’in de değindiği baskıcı kanunlar üzerineydi.
Sabiha Sertel’in ilk yazısı “Değişen Dünya” başlığını taşıyordu. Savaş sonrası solun yükselişi Sertel tarafından da dile getirilmiş ve muhafazakarların buna karşı faşistlerle birleşerek mücadele ettiği yazılmıştı. Bu gelişmeler Üçüncü Dünya Savaşı’na davetiye çıkarmakla eş anlamlıydı ve savaş isteyen yöneticilere karşı halklar barış için birleşmelilerdi.
“Dünya milletlerinin birleşmesi, üçüncü bir harbin önlenmesi, milletlerin sulh içinde ve birbirine dost olarak yaşayabilmeleri için harbin sebeplerini ve tecavüzü ortadan kaldırmak lazımdır.”(Sayfa 5)
Sertel’in iç sorunlarla ilgili kaleme aldığı diğer yazısı ise oldukça sert ve çarpıcıydı. Mevcut yasalarda faşist zihniyetin egemen olduğunu vurgulayan Sertel, hürriyet ve demokrasi idealinin ortadan kalktığını iddia ediyor, bazı partilerin kurulmasına izin verilirken bazı partilerin izin alamamasını şiddetle eleştiriyordu. Sertel’e göre bu, zincirli demokrasiydi. Asıl ihtiyaç duyulan ise herkesin hür olduğu gerçek demokrasiydi.
Altı ay sonra kuracağı parti kısa süre içinde kapatılacak olan Esat Adil’in yazısı da yukarıda yazılanlarla benzer yanlar taşıyordu. Esat Adil’e göre Atatürk’ün hedefi demokrasi olmasına rağmen özellikle dış faktörlerin etkisiyle faşist yasalar yapılmıştı. Halen yürürlükte olan ve Esat Adil’in tek tek verdiği örneklerle zaman zaman Anayasa’nın da üzerine çıkabilen bu yasalar Türkiye’nin anti demokratlığını ispatlıyordu ve yapılması gereken buna bir an önce son vermekti.
“Büyük Millet Meclisi’nden mevzuatımızın sıkı bir taramaya tabi tutulmasını ve bu taramanın demokrasi prensiplerinin meşalesi altında ve Türk Cumhuriyeti’nin süratle kalkınmasını istihdaf eder iyi niyetlerle yapılmasını diler ve bunu Millet Meclisi’nden Türk vatandaşlığının mukaddes hak ve hürriyetleri namına ısrarla isteriz.”(Sayfa 7)
1945 yılında dünya çapında yenilgiye uğrayan faşizm, derginin cephe aldığı ideolojilerin başında geliyordu. Birçok farklı yazıda anti faşist görüşler dile getirilmiş, ilk sayıyla birlikte “Faşizmin Misyonerleri” başlıklı bir de seriye başlanmıştı. Adnan Cemgil’in yazdığı “Faşizmin Misyonerleri No 1” başlıklı serinin ilk yazısında konu edilen isim Peyami Safa’ydı.
Savaşın başlangıcından itibaren kaleme aldığı yazılarla Nazilere büyük destek veren Peyami Safa, Cemgil tarafından sert eleştirilere uğruyor, “Millet ve İnsan” adlı kitabından alıntılar yapılarak adeta yerden yere vuruluyordu. Peyami Safa’nın faşizmin Türkiye’deki baş savunucusu olmak gayretiyle bu yazıları yazdığı ancak Naziler savaşta gerilemeye başladıkça Hitler’i eleştirecek noktaya savrulduğu eleştirilerin bir diğer unsuruydu.
“Çeyrek münevverlere kendisi için ‘mütefekkir edip’ dedirten, biyoloji, psikoloji, sosyoloji terimlerini doldurarak ‘fikri’ çeşni vermek istediği fıkralarında öteden beri daima septik görünmeyi züppelik derecesine vardıracak kadar ileri götüren Peyami Safa’nın tam altı yıl boyunca imanlı bir mücahit oluvermesi inanılmaz bir şey olmuştur. Peyami Safa, inandığı faşist dinini kendinden geçerek yaydığı o yıllarda, ‘İlayı kelimetullah’ uğrunda kafirlere kılıç sallayan bir mümin, Saint Barthelemy gecesinde hançerleyecek Protestan arayan gözü dönmüş bir Katolik kini ile anti faşistlere saldırmış, Nazi işgalindeki yerlerde Gestapo’ya verilen jurnallere pek benzeyen yazılar yazmıştı.”(Sayfa 8)
Yıllar sonra Türkiye İşçi Partisi liderliğine kadar yükselecek olan sosyolog Behice Boran da derginin yazarlarından biriydi ve ilk yazısının konusu ziraat ve köy kalkınması üzerineydi.
Boran yazısında yakın zamanda çıkarılmış olan toprak dağıtımı ile ilgili kanun ve yine kısa zaman içinde çıkarılması beklenen zirai donatımla ilgili kanunun sorunların tümüyle çözümünde yeterli olmayacağını belirtiyor ve ülkenin zirai gelişimi için makineler yerine el aletlerinin kullanılmasını savunuyordu. Çünkü Boran’a göre Türkiye bir tarım ülkesiydi ve daha uzun yıllar bu şekilde kalacaktı.
“Makinenin ve daha ileri usullerin Türkiye ziraatinde yeri olamaz, çünkü tekniğin mümkün kıldığı birçok işlerin hakiki hayatta yeri yoktur ve memleketimiz ziraatine ileri ziraatlerden birinin teşkilatını vermek ne mümkündür ne de doğrudur.”(Sayfa 9)
Bir yıl sonra birlikte Markopaşa Dergisi’ni çıkaracak olan Sabahattin Ali ve Aziz Nesin, Görüşler’in ilk sayısına katkı veren edebiyatçılardı. Sabahattin Ali’nin yazısının başlığı “Katil Osman”dı ve hapishanede beraber yattığı bir mahkumun öyküsünü anlatıyordu. Aziz Nesin’in kendine has mizahi diliyle eleştirdiği isim ise Necip Fazıl’dı.
İlk sayıda yer alan tek şiir, 1930 yılında Nazım Hikmet ile birlikte “1+1=Bir” adlı bir şiir kitabı da çıkaran Nail V. imzalıydı. İkinci Dünya Savaşı’nın en yoğun yıllarından biri olan 1942’de yazılan şiirin başlığı “Mavzer Konuşuyor” idi. Şiir, “düşman haddini bilecektir, mavzer konuşuyor” dizeleriyle bitiyordu.
Haftalık olması planlanan ve 8 Aralık 1945’te ikinci sayısının çıkması beklenen Görüşler, 4 Aralık 1945 günü derginin çıkarıldığı Tan Gazetesi matbaasının basılması ve yağmalanması sonucu henüz ilk sayısında yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Çok partili düzene doğru yol alan Türkiye’de böyle bir olayın meydana gelmesi, Görüşler’in ilk sayısında vurgulanan, Türkiye’nin gerçek demokrasiye kavuşamadığı gerçeğinin de kanıtı oldu.