Amerika Birleşik Devletleri, 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en heyecanlı ve tartışmalı seçimlerinden birini Kasım 2024’te deneyimleyecek. Partilerin kendi Başkan adaylarını belirleyecekleri ön seçim süreci ise Ocak ayında başladı.
Cumhuriyetçi Parti’de Iowa ve New Hampshire eyaletlerindeki seçimlerde Donald Trump’ın yüzünü güldürecek sonuçlar gelirken Demokratlar için Başkan Joe Biden hala favori.
ABD’nin ana akım partilerinin adayları 2020’dekiyle aynı olacak gibi görünüyor. Nitekim iki seçim art arda aynı adayların yarışması durumu 1956 Başkanlık Seçimlerinden bu yana bir ilk.
Bu noktada Grand Old Party (Cumhuriyetçi Parti) ve Trump’ın 2020’den bu yana ne kadar hırs biriktirdiği belli oluyor. Demokratların seçimde hile yaptığı iddiasına sarılıp Kongre Binası’nı basmak gibi enteresan geri dönüşlerin ardından geçen üç yılın sonunda Cumhuriyetçiler hâlâ Trump’ı destekliyor ve onu Başkan olarak görmek istiyor. Peki bu saatten sonra Trump partisine ve ülkesine gerçekten bir şeyler kazandırabilir mi?
Ön Seçim Süreci
15 Ocak’ta Iowa’daki Trump galibiyetinden sonra diğer adaylardan Vivek Ramaswamy ve Ron DeSantis’in Donald Trump lehine, Asa Hutchinson’ın ise Nikki Haley lehine çekilmesinin ardından 23 Ocak’taki New Hampshire ön seçimlerinde de Trump’ın kazandığına tanık olduk.
Rakibi Nikki Haley’nin kendisini çok haklı açılardan eleştirmesine rağmen Trump yine de Cumhuriyetçilerin favorisi olarak görünüyor. Haley, özellikle Biden ve Trump’ı aynı düzleme oturtup kendisinin tek çıkış yolu olduğunu vurgulayan bir kampanya yürütüyor. İki adayın da yaşının çok ileri olması, Haley’in eleştirisinin odak noktalarından biri.
Nikki Haley destekçileri, Donald Trump destekçilerinden oluşan “Make America Great Again” akımına karşı “Make America Normal Again” diye bir akım bile başlattı. Bugün Trump’tan haz etmeyen bir diğer isim ise Cumhuriyetçilerin 2012’deki başkan adayı Mitt Romney.
Teksas Gündemi ve Donald Trump
Sınır eyaleti olan Teksas hakkında son dönemde illegal göç ve Cumhuriyetçi eyalet yönetiminin bu sebepten ötürü Washington D.C. ile karşı karşıya gelmesi durumu gündemde. ABD’de bu tarz bir kriz ilk defa yaşanmamasına rağmen bu durum medyada abartılarak sunuldu.
Seçime giderken muhalif eyaletlerin iktidarla arasının kızışması beklenen bir durum. Ancak Trump’ın durumu köpürtmesiyle birlikte olayın Rusya’nın devlet yetkililerinden Dimitri Medvedev’in esprilerine meze olması, durumu başka bir noktaya taşıyor. Eski Başkan adayı ve mevcut Utah Senatörü Mitt Romney de Trump’ı bu konuyu istismar etmekle itham etti.
Bir devlet şekli olarak federasyonu ele aldığımızda federe devletlerin federal devlete anayasayla bağlı olduğunu ve yasal olarak ayrılma haklarının olmadığını görürüz. Yani kısaca ayrılmak için olağanüstü koşulların doğması gerekir. Kendi içlerinde farklı işleyişlere sahip olmalarına rağmen diğer ülkelerle olan ilişkilerde federal devlete bağlı olan federe devletlerin zaman zaman bu federal devletle anlaşmazlık yaşamaları, federasyon şeklinde olan çoğu ülkede rastlanan bir durumdur.
Teksas-Meksika sınırının korunması yönündeki polemik de elbette bir orta yol bulunarak çözülebilir. Fakat özellikle seçime gidilen kritik bir dönemde ülke içindeki bu tartışmaları Rusya ve Çin gibi devletlerin eline koz olarak vermek patriotism (vatanseverlik) anlayışıyla uyuşmadığı gibi Amerika’yı “yeniden harika” da yapmayacaktır.
11 Şubat’ta parti içindeki rakibi Nikki Haley’nin asker olan eşi hakkında uygunsuz çıkışlarda bulunan Trump’ın aynı konuşmasında diğer NATO ülkelerini Putin üzerinden açıkça tehdit etmesi, ABD’nin tarihi misyonunu doğru okuyamadığı anlamına gelmektedir. Kendisinin bu tutumu Beyaz Saray’ın yanında pek çok Cumhuriyetçinin de tepkisini çekmiş durumda.
Bugün Rusya’nın Ukrayna’yı işgal altında tuttuğu, Çin’in demokratik seçimlerle iktidarını belirleyen Tayvan’a karşı işgal imasında bulunduğu bir dünyada ABD’nin izolasyonist politikalara dönmesi gerektiğini savunmak maalesef muhaliflerini yok etmek isteyen ve çevresine terör saçan diktatörlerin işine yarayacaktır.
Anketler
Birleşik Krallık merkezli anket şirketi YouGov’un yaptırdığı bir anket bize Amerikan halkının son siyasi gelişmeler hakkında ne düşündüğünü özetler nitelikte. “Aynı fikirde olmasanız bile o siyasetçiyi beğeniyor musunuz?” sorusuna cevap olarak Biden’ın beğenilmeme oranı %38 çıkarken bu oran Trump’ta %57. Yine Trump’a nötr olarak bakan insanların oranı %15 iken Biden’a nötr bakanların oranı %20.
Bu anket bize 2020’deki seçim sürecini anımsatıyor. Biden’ın harika bir alternatif olmamasına rağmen Trump’ın karşısında sağduyu ve birleştiriciliği temsil etmesi, Kasım 2020’deki zaferinin en önemli sebeplerinden biri olarak yorumlanıyor. Aradan geçen dört yılda YouGov verileri bize benzer şeyleri söylüyor. Elbette Trump’ın da önde çıktığı birçok ulusal anket mevcut, ancak Joe Biden’ın eli hiç de zayıf sayılmaz.
Trump’ın Hillary Clinton ve Temsilciler Meclisi’nin önceki Demokrat başkanı Nancy Pelosi’ye benzettiği parti içindeki rakibi Nikki Haley ise Biden ile kıyaslandığı anketlerin neredeyse tamamında zafer elde ediyor. Fakat her şeye rağmen Cumhuriyetçi Parti’de kendilerini yeniden yenilgiye götürme pahasına bir Trump ısrarı mevcut.
Sonuç olarak global etkisi tartışmasız olan ABD seçimleri, tüm dünya tarafından heyecanla takip ediliyor ve iki adayın kazanma olasılıkları birbirine fazlasıyla yakın. Cumhuriyetçi Parti’nin önümüzdeki haftalarda düzenlenecek ön seçimlerinde de yüksek ihtimalle Trump, Haley’i yenecek ve partinin resmi adayı olacak. Başta ABD olmak üzere tüm dünyayı adrenalin dolu bir süreç bekliyor. Başta sorduğum sorunun cevabını tüm okurlarımızın düşündüğünü varsayarak yazımı tamamlıyorum. Dünyayı gerçek barışa götürecek adayın kazanması dileğiyle…
Kaynakça:
https://edition.cnn.com/2024/02/12/europe/trump-nato-putin-europe-analysis-intl/index.html
https://www.theguardian.com/us-news/2024/jan/25/mitt-romney-donald-trump-immigration-republicans
Fotoğraflar için: https://nymag.com/intelligencer/2017/06/sad-trumps-net-worth-slips-to-a-measly-usd2-9-billion.html
https://www.nytimes.com/2013/01/27/style/a-biden-moment.html