[voiserPlayer]
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı yaklaşırken kuruluş dönemindeki olayların da 100. yılı arda arda geliyor. Böylece bunları bir yüzyıl sonra tekrar inceleme ve tahlil etme imkanına sahip oluyoruz. 7 Şubat 1923’te düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nin 100. yılını andığımız şu günlerde geçmişe farklı bir gözle bakma imkanına sahibiz. Sadece Kongre’ye değil o dönemdeki tüm olaylara da bir yüzyıl sonra bakarak bugünden bir analiz getirmemiz, düşünce hayatımıza faydalı olacaktır.
İzmir İktisat Kongresi, resmi ideoloji tarafından henüz Cumhuriyet ilan edilmeden yeni devletin ekonomik paradigmasını ortaya koyan bir etkinlik olarak anıldı. Hatta lise kitaplarında işlenecek seviyede bir indirgemecilikle 1923-1930 liberal ekonomik dönem, 1930-1938 arası devletçi dönem olarak kodlanır. Yine aynı yüzeysellikte liberal ekonominin işe yaramadığı görüldüğü için devletçi ekonomiye geçildiği çok sorgulanmayan bir jenerik realite olarak söylenir geçilir.
Kongrede Verilen Mesajlar
İzmir İktisat Kongresi’nin zamanlaması aslında bize pek çok şeyin anahtarını veriyor. Saltanat’ın kaldırılmasının ardından Ankara hükümeti Lozan’da barış anlaşması görüşmelerini sürdürürken 31 Ocak’ta bu görüşmeler kesilmişti ve 4 Şubat’ta İsmet İnönü görüşmelerden çekilmişti. Görüşmelerin tıkanmasında en önemli başlık yeni devletin kapitülasyonlar konusunda geri adım atmamasıydı.
Zamanlamayla ilgili bir başka nokta da 30 Ocak tarihinde Yunanistan ile Mübadele Anlaşması’nın yapılması ve İstanbullu Rumlar ile Yunanistan’daki Müslümanlar arasında yer değiştirmenin önünün açılmasıydı.
Böyle bir ortamda İktisat Bakanı Mahmut Esad Bozkurt, bir iktisat kongresi önerisiyle geldi ve onun öncülüğünde İzmir’de bir iktisat kongresi toplandı. Türkiye’nin farklı bölgelerinden ve mesleki temsil temel alınarak 1135 delegenin katıldığı kongrenin bağlayıcılığı yoktu ve alınacak kararlar da tavsiye niteliğindeydi.
Açılışta konuşan Mustafa Kemal genel olarak siyasi içerikli bir Osmanlı tarihi eleştirisi yaptı. Mustafa Kemal’in kapitülasyonları yerden yere vurduğu konuşmasındaki şu sözler aslında Kongre’nin yapılış amacını da özetler nitelikte:
“Efendiler; İktisadiyat sahasında düşünür ve konuşurken zannolunmasın ki, ecnebi sermayesine hasımız; hayır bizim memleketimiz vasi’dir. Çok say ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza riayet şartıyla ecnebi sermayelerine lazım gelen teminatı vermeğe her zaman hazırız. Ecnebi sermayesi bizim say’imize inzimam etsin ve bizim ile onlar için faideli neticeler versin. Mazide, Tanzimat devrinden sonra ecnebi sermayesi müstesna bir mevkiye malikti, devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmalığından başka birşey yapmamıştır. Her yeni millet gibi Türkiye buna muvafakat edemez. Burasını esir ülkesi yaptırmayız.”
Görüldüğü üzere Kongre’ye damgasını vuracak iki unsur Atatürk’ün konuşmasında mevcut: Bağımsızlık ve küresel sisteme entegrasyon kaygısı.
Kongre sonunda 4 Mart 1923’te “Misak-ı İktisadi” adını taşıyan kongre kararları ilan edildi.
12 maddenin en önemlisi olan dokuzuncu madde şu şekildeydi:
9- Türk; dinine, milliyetine, toprağına, hayatına ve müessesatına düşman olmayan milletlere daima dosttur; ecnebi sermayesine aleyhtar değildir. Ancak kendi yurdunda kendi lisanına ve kanununa uymayan müesseselerle münasebette bulunmaz. Türk ilim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun, doğrudan doğruya alır ve her türlü münasebette fazla mutavassıt istemez.
100 Yıl Sonra Yeniden Kongreye Bakmak
İzmir İktisat Kongresi’nin amacı Lozan görüşmeleri kesilmişken Batılı ülkelere diplomatik bir mesaj vermekti. “Biz sizinle eşit şartlarda ticaret ve yatırıma açığız. Yabancı sermayeye açığız. Biz Sovyetler Birliği gibi değiliz, komünist değiliz” mesajı, masanın öteki tarafına Kongre vesilesi ile iletilmiş oldu.
Bu diplomatik mesajın yanında yeni Cumhuriyetin milli bir burjuva yaratma yönündeki politikasına yönelik işaretler de mevcuttur. Ticaret hayatında aktif şekilde yer alan Ermeni ve Rumlardan dolan boşluğun doldurulması için yeni rejime bağlı bir yatırımcı sınıf yaratma isteği Kongre’nin öne çıkardığı bir başka konu oldu.
Böylece Türkiye, Kurtuluş Savaşı sırasında çokça yardım aldığı Sovyetler’den ideolojik olarak ayrıldığını ve küresel ekonomik sisteme karşı olmadığını muhataplarına anlatmış oldu. Ancak bunu yaparken olmazsa olmaz olarak gördükleri devletin egemenlik haklarından vazgeçmeyeceklerini de anlattılar. Cumhuriyetin kurucuları yeni dönemde milli bir burjuva sınıfı oluşturmak ve ekonomik kalkınmanın bu Türk-Müslüman-Laik ve yeni rejime bağlı bu sınıf eliyle olmasını sağlamak istiyordu. Kongre’de verilen mesajlar da bunu sağlamaya yönelik bir vizyonu içeriyordu. İş Bankası’nın kuruluşu ve Aşar vergisinin kaldırılması da Kongre’de tavsiye edilen konular arasında bu amaca hizmet ediyordu.
Gerek yabancı yatırımlara açıklık gerekse milli bir burjuva yaratma arzusu, özellikle 1930’dan sonraki ekonomik kadrolar tarafından İzmir İktisat Kongresi’nin liberal olarak etiketlenmesine neden oldu. Önce Kadro, sonraki yıllarda Yön hareketlerinin, dünyadaki devletçi ideolojik hegemonyasının da etkisiyle bu dönemi “Liberal ekonomi denendi başarısız oldu, biz de devletçiliğe geçtik” basitliği ile formülize etmesi; dönemin ekonomi politikalarının hangi toplumsal, tarihi ve diplomatik aşamalardan geçtiğinin yeterince incelenmemesine neden oldu.
Umulur ki dönemin 100. yılı geride kalırken o döneme ait araştırmalar yüzeysellikten uzak şekilde, bugünün teknolojisinin getirdiği avantajlar da kullanılarak daha analitik ve belge bazlı olarak yeniden ele alınsın.
Biz de Türkiye’nin ikinci yüzyılında ona yakışır şekilde ilerleyelim.
Kaynaklar
Ayşe Afet İnan, İzmir İktisat Kongresi, TTK, Ankara 1989.
Hazırlayan Ali Sevim vd, Atatürk Söylev ve Demeçleri, Ankara 2006.
Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi 1908-2009, Ankara 2018.
Zafer Toprak, Milli İktisat-Milli Burjuvazi, İstanbul 1995.