2022’nin son dört ayında Zeytinli Rock Festivalinden ODTÜ Bahar Şenliklerine kadar birçok festivalin kamu güvenliğini tehlikeye atma gerekçesiyle iptal olduğuna şahitlik ettik. Ülke nüfusunun %15,3’ü (12 milyon 971 bin) 15-24 yaş aralığında olan Türkiye’de özellikle genç nüfusun katılım sağladığı konser sektörünü, 2007-2013 yılları arasında Kültür ve Turizim Bakanlığını görevini yürütmüş Ertuğrul Günay ile konuştuk. Türkiye’de kültür sanat faaliyetlerinin dünü bugünü ve yarınını ele aldık.
Konser sektörünün büyüklüğü nedir ve sektörde kaç kişi istihdam edilir?
Genç insanlara dönük önemli bir mevsimlik istihdam yaratıyor.
Büyük ölçüde de mevsimlik istihdam, çok büyük bir istihdam olduğunu düşünmüyorum ama özellikle bahar, yaz ve ardından sonbahara kadar giden süreçte önemli. Genç insanlara dönük önemli bir mevsimlik istihdam yaratıyor.
Biliyorsunuz bu yaz ayında birçok konser kamu güvenliğini tehlikeye atma sebebiyle iptal edildi. Bu sektörler gerçekten kamu güvenliğini tehlikeye atacak kadar endişe edilmesi gereken sektörler midir?
Bir küçük şarkı, bir küçük slogan çok rahatlıkla iktidar aleyhine gösterilere dönüşebiliyor ya da dönüşebileceği kaygısı var bazı yöneticilerde.
Bu iptal edilen konserlerin kamu güvenliğini zedeleyeceğini düşünmüyorum. Şimdiye kadar böyle bir sorun yoktu. Sanıyorum ki bu ekonomik koşullar, ağırlaşan siyasi koşullar, kitlelerde iktidara yönelik büyük tepkiler oluşmasına yol açtı. Bu konserlere çoğunluğu genç insanlar ve daha çok da modern dünyaya dönük insanlar katılıyor. Bu tür yaşam tarzını isteyen ve sürdüren insanlar bu topluluklar. Bir küçük şarkı, bir küçük slogan çok rahatlıkla iktidar aleyhine gösterilere dönüşebiliyor ya da dönüşebileceği kaygısı var bazı yöneticilerde. Bu yüzden iptal ediliyor. Herhangi bir güvenlik sorunu açısından değil, iktidar aleyhinde sözlü tepkileri mümkün olduğunca engellemek amacıyla iptal ediliyor bence.
Peki geçtiğimiz günlerde İzmir’de düzenlenen Tarkan konserine yaklaşık 500.000 kişi katıldı. Büyük bir ilgi oldu. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Buna insanların hâlâ büyük bir coşkuyla sahip çıkmasının, hele böyle önemli bir sanatçıyla böyle bir günü kutlamasının haklılığının, doğruluğunun ve büyük kitlelerce sahiplenilmesinin bir işareti olarak görüyorum ve de sevinçle alkışlıyorum.
Tabii Tarkan bir kere Türkiye’de gerçek bir star, dünya çapında bir star. Onun herhangi bir özel gün olmadan bile bir büyük kentte yapacağı konser çok büyük toplulukları bir araya getirebilir. Son zamanlarda çevreci tutumuyla dikkati üzerine yoğunlaştırmıştı. Muhalif tavrıyla daha da öne çıktı. Son konseri, böyle yüz binlerce kişinin bir araya geldiği konseri 9 Eylül gibi çok özel bir tarihtir. 9 Eylül 1922’nin yüzüncü yıl dönümü, Anadolu’nun düşman işgal ve istilasından kurtuluşunun yüzüncü yıl dönümü son derece önemli bir tarih ve bu işgal ve istilanın sona ermesinin simgesi olan bir kentte İzmir’de yapılan bir konserdi. Bütün bunlar bir araya gelince hem İzmir’in ve Anadolu’nun işgalden kurtulmasını kutlamak hem de Tarkan gibi uluslararası tanınmış bir sanatçıyla kutlamak haklı olarak, bütün ayrımları bir tarafa bırakarak 100 binlerce insanı bir alanda toplamaya yetti. Buna insanların hâlâ büyük bir coşkuyla sahip çıkmasının, hele böyle önemli bir sanatçıyla böyle bir günü kutlamasının haklılığının, doğruluğunun ve büyük kitlelerce sahiplenmesinin bir işareti olarak görüyorum ve de sevinçle alkışlıyorum.
Konser Yasakları son zamanlarda oldukça revaçta. Peki bu sürecin bir sonucu olarak ilerleyen zamanlarda kültür sanat atmosferimizde bir kuraklaşma olur mu?
Zulümle, haksızlıkla, özgürlükleri yok edemezsin, elinden geliyorsa insanın aklını kaldır bakalım der Namık Kemal.
Böyle baskıcı dönemlerde kültür ve sanat, başka yol, başka mecralar bulabiliyor. Sosyal medyadan başlayarak birçok alanda mizah duygusu gelişiyor. Kara mizah duygusu gelişiyor. Siz Anadolu’da bir ilde yapılacak olan bir konseri iptal ediyorsunuz ama daha lokal olarak farklı alanlarda daha çok sayıda etkinlik, konser, sanat gösterisi çoğalıyor. Yani bu tür baskılarla bu tür yasakçı tutumlarla ne toplumun size karşı olan öfkesinin kabarmasını engelleyebilirsiniz ne de toplumda yükselen duyguları, tepkileri engelleyebilirsiniz. Bunlar çaresiz çırpınışlarıdır. Yeni de değil yani gençler belki çok bilmezler ama benim kuşağım çok iyi bilir. Namık Kemal’in ünlü bir Hürriyet Kasidesi vardır. Orada; “Ne mümkün zulm ile bi-dâd ile imhâ-yı hürriyet, Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten” diye bir beyiti vardır. Yani zulümle, haksızlıkla, özgürlükleri yok edemezsin, elinden geliyorsa insanın aklını kaldır bakalım der Namık Kemal. Bu da onun gibi. Yani bu tür yasakçı tavırlar hiçbir zaman o yasakları koyanlar için hayırlı bir sonuca varmamıştır.
Biliyorsunuz 2010’lu yıllarda çok fazla konser, festival olurdu Türkiye’de. O zamanlara geri dönmemiz mümkün mü? Bundan sonraki süreçte yapılan kültür sanat faaliyetleri sayısında bir ivme kazanabilir miyiz?
Türkiye’nin bu kendisinin içine sığmadığı kabuğu kıracağını ve yeni baştan çağdaş uygarlık yolunda emin adımlar atacağını hem umut ediyorum hem de diliyorum.
Tabii tabii… Türkiye’ye bakın, bugün Eylül’ün ortalarına geliyoruz. Birkaç gün önce Türkiye 12 Eylül darbesinin 40 küsur yılını geride bıraktı, onu andı. Türkiye neler gördü? 12 Eylüller gördü, 12 Martlar gördü, 27 Mayıslar gördü. Geçmişte tek parti iktidarları ve saltanatları gördü. Hepsi tarihte kaldı. Bütün bu yasaklar, yolsuzluklar… Bunların hepsi tarihin çöp sepetine atıldı. Bu da öyle olacak. Bu da böyle bir dönemdir. Türkiye dediğiniz gibi 2000’lerin ilk 10 yılında bundan çok daha özgürlükçü, çok daha katılımcı bir süreç yaşıyordu. Üstelik alıştığımız geleneksel etkinliklerin ötesinde Anadolu’nun yerel dilleriyle Anadolu’nun başka kültür özellikleriyle ortaya çıkan nice güzel şenlikler yaşamıştı. Sonra, bir karabasan döneminden geçiyoruz. Özellikle 2017-2018’den bu tarafa… Önümüzde Cumhuriyet’in yüzüncü yılı var. Ben Cumhuriyet’in yüzüncü yılıyla birlikte Türkiye’nin bu kendisinin içine sığmadığı kabuğu kıracağını ve yeni baştan çağdaş uygarlık yolunda emin adımlar atacağını hem umut ediyorum hem de diliyorum.