[voiserPlayer]
Dünyada aşılama hızının artışına bağlı olarak iktisadi toparlanma da güçleniyor. İktisadi hayatın normale dönüşü tüm enerji emtialarında olduğu gibi doğalgaz fiyatlarını da yukarı çekerek geçen seneye göre 4,5 kat artışa neden oldu. Türkiye’nin 2020’de 48 milyar metreküp olan toplam doğalgaz ithalatının yaklaşık %60’ı uzun dönemli kontratlardan, %40’ı ise spot piyasalardan karşılandı. Türkiye’nin bu sene ekonomide beklenen telafi üretimlerinin etkileriyle yıllık tüketiminin 60 milyar metreküp gibi rekor seviyelere çıkabileceği tahmin ediliyor. Spot piyasalarda LNG fiyatlarının artmasının yanı sıra Türkiye’nin Rusya’dan uzun dönemli kontratlar çerçevesinde aldığı gazın 8 milyar metreküplük bölümünün süresi 2021 yılı sonunda doluyor. Soğuk geçmesi beklenen bir kışa daha girilirken, uluslararası piyasalarda enerji fiyatlarının artmasının kamuya ve tüketicilere olası iktisadi etkilerini BOTAŞ Eski Genel Müdürü Gökhan Yardım ile konuştuk.
1 Ekim’de BOTAŞ doğalgaz tarifelerinde sanayi ve elektrik üretim amaçlı tarifeye yüzde 15 zam gerçekleştirdi. Doğalgaz fiyatlarındaki mevcut artışın, bir sonraki fiyat hesaplama tarihi olan Ocak ayında da görüleceğini ve devamında benzeri bir zam politikasının uygulanacağını düşünüyor musunuz?
Kısa yoldan cevap verirsek evet, önümüzdeki dönemde yeni zamların yapılacağını ve bunların kaçınılmaz olacağını düşünüyorum. Ancak bu tartışmalarda dikkatimi çeken bir nokta var, hükümet elektrik fiyatlarında artış yaşandığı ay doğalgaz fiyatlarında zam yapmamaya çalışıyor. Bunun nedeni de elektrik tarifelerindeki artışın doğrudan genel enflasyonu etkilemesidir. Benzer şekilde doğalgaz fiyatlarındaki artış da yine genel enflasyona yansımaktadır. Bu nedenle iki zammın aynı anda yapılması tercih edilmiyor. Konut sektöründe ise mümkün olduğu kadar fiyatları artırmamayı veya minimum arttırmayı öngören bir politika uygulanıyor. Bütünüyle bu politikanın doğru olduğunu söylemek mümkün değildir. Uygulanan politika hükümetin siyasi bir kararıdır. Döviz kurundaki artışlar, petrol ürünlerine dayalı uzun dönemli doğalgaz alım anlaşmalarındaki petrol fiyatlarının artması sonucunda oluşan yukarı doğru hareket, dünya spot fiyatlardaki yükseliş sonucunda, sanayi ve elektrik sektöründe zam politikasının devam edeceğini düşünüyorum. Ocak ayı beklenmeden, Kasım veya Aralık aylarında sanayiye ve elektrik üretim amaçlı tarifelere elektrik tarifeleriyle aynı anda olmamak üzere zam gelebilir. Ben burada rasyonaliteyi ifade ediyorum. Politikacı ise “2021 yılı enflasyon hesabını fazla arttırmayalım, memura emekliye çok fark çıkabilir zamları Ocak 2022 ayına erteleyelim” de diyebilir. İhtimal dahilindedir.
BOTAŞ’ın özellikle konut ısınmasında yapabileceği sübvansiyonların, uluslararası doğalgaz fiyat artışları karşısında etkinliğini değerlendirebilir misiniz? Finansal olarak bu uygulama rasyonel midir?
Konut sektöründeki uygulama rasyonel ve sürdürülebilir değildir. Konut sektörü doğalgaz sisteminde işletmecilere en çok maliyet yükleyen sektördür ve maliyetlerin satış fiyatlarına yansıtıldığını söylemek zordur. Neden? Konut sektörü doğalgazı kış aylarında yoğun kullanır. Yaz aylarında tüketim çok azalır. Sadece birkaç ayda kullanabileceğiniz büyük yatırımlar yapmanız gerekir. Bu yatırımlar diğer aylarda atıl kalır. Kış aylarında kullanacağınız doğalgazı kış aylarında tedarik etmeniz gerekir. Tedarikçiler sadece birkaç ay tüketmek için binlerce kilometreden boru hatları ile doğalgaz taşımazlar veya bunların fiyatları çok pahalı olur. Doğalgaz uzun dönemli boru gazı alım kontratlarında bütün yıl boyunca yaz kış +- %5-%10 esneklikle düzgün olarak tedarik edilir. Uzun dönemli LNG Kontratlarında da aynı şekilde doğalgaz tedarik edersiniz. Yıllık belki de mevsimlik al ya da öde taahhütleriniz vardır. Bu gazın hepsini yıl içerisinde konutlarda düzgün tüketemeyeceğiniz için kışın doğalgaz bulmanız gerekir. Bu da spot LNG alımı ve yeraltı doğalgaz depolarıyla sağlanır. Belki çift yakıtlı elektrik santrallarıyla da kısmen bu tüketim oynamalarını dengeleyebilirsiniz ama bunların hepsi hem tedarik hem de yatırım açısından pahalı uygulamalardır ve bunların bedelini kullanan yani Konut Sektörünün ödemesi gerekir. Türkiye’de doğalgazın Konut tüketiminde kullanımına son yıllarda ağırlık verilmeye başladı ve konut tüketiminin payı sanayi tüketimini ve zaman zaman elektrikte kullanımını aşıyor. Doğalgaz tüketiminde payı devamlı artan konut sektörü halkın gelir seviyesine bakmadan sübvanse ediliyor. Konut ısıtılmasında yıllık tüketim farklılıklarına göre fiyatlandırmaya dönülmeli sübvansiyon sadece dar gelirli tüketimi az olanlara yapılmalı, yüksek tüketim grupları sisteme yükledikleri maliyetlere göre fiyatlandırılmalıdır. Unutmayalım ki konutta tüketim miktarına bakmadan sübvansiyon aynı zamanda enerji tasarrufu yapılmadan enerjinin verimsiz kullanılmasına ve israfına yol açıyor. İhtiyacınız olan geliri de sanayi ve elektrik üretim sektörüne daha pahalı doğalgaz satarak elde ediyorsunuz. Bunun doğru bir uygulama olduğunu düşünmüyorum. Ancak fiyatlama politikasını değiştirirken alt gelir gruplarını koruyacak uygulamaları mutlaka hayata geçirmeniz gerekir.
Geçen seneye göre 4.5 kat artmış olan doğalgaz fiyatlarının kalıcı olması halinde, spot LNG ve uzun vadeli kontratlar göz önünde bulundurularak Türkiye genel bütçesi üzerindeki etkilerini değerlendirebilir misiniz?
Geçen seneye göre 4.5 kat artmış olan doğalgaz fiyatlarının kalıcı olması halinde, Türkiye’nin genel bütçesi üzerindeki etkileri olumsuz olacaktır. Kamu yönetiminde faiz dışı denge, yani kamunun borçlarının faizlerini ödedikten sonra borcunun ana parasını ödeme kabiliyeti özellikle 2001 yılı ekonomik krizinden sonra önem arz etmeye başladı. O zamanlar Kamu Bütçe disiplini açısından enerji fiyatlarının satış fiyatları belirlenirken BOTAŞ’ın da faiz dışı fazlaya katkı yapacak fiyatlandırma politikaları uygulanırdı. BOTAŞ ithal ettiği doğalgazı dolarla alıyor. Doğalgazın fiyatını dolar kuru ve petrol ürün fiyatları ile uluslararası doğalgaz borsasında oluşan spot fiyatlar belirliyor. İç piyasada ise doğalgazı Türk lirasıyla satıyorsunuz. BOTAŞ sürekli yatırım yapıyor. TANAP yatırımına katıldı, yeraltı deposu, FSRU yatırımları yapıyor. Yaptığı yatırımlar için borçlanıyor. Doğalgazı öyle bir fiyatlar satmanız lazım ki hem bu yatırımlarınız faiziyle birlikte geri ödensin hem de doğalgazı ithal edebilecek paranız olsun. Doğalgaz ortalama satış fiyatları tespit edilirken doğalgaz alım bedellerini, diğer masraflarınızı ve yatırımlarınızı Hazine desteğine ihtiyaç olmadan sürdürmek esas olmalıdır. 1987 yılında doğalgaz ithalatına başlarken ana fikir doğalgaza sübvansiyon yapmamaktı. Sübvansiyonlar dolayısıyla Hazine’den BOTAŞ’a kaynak aktarılıyor ve BOTAŞ Hazine’ye kaynak yaratan değil, Hazine’den kaynak desteği alan bir kurum haline geliyor. Sübvansiyon haksız bir vergidir. Örneğin 2016 yılında Doğalgaz satış fiyatlarında sübvansiyon yoktu. İran tahkimini ileri sürerek yıl sonunda doğru doğalgaz fiyatlarında indirim yapıldı. BOTAŞ 2016 yılını 8 milyar 759 milyon TL faaliyet karıyla kapatmıştı. 2017 yılında sübvansiyon başladı. Maliye Bakanlığı Kamu İşletmeleri 2019 raporuna göre BOTAŞ’ın 2017 yılında 1 milyar 980 milyon, 2018 yılında 7 milyar 700 milyon, 2019 yılında da 6 milyar 107 milyon lira faaliyet zararı olmuştur. Öz kaynakları 20 milyar liradan 12.7 milyar TL’ye inmiş ve Hazine 2019 yılında 830 milyon lira bütçeden transfer yapmıştır. Faiz dışı fazlası da 2018 yılından itibaren eksiye geçmiş 4.2 milyar TL den 7.8 milyar TL ye azalmış. Yani BOTAŞ sübvansiyonlarla Hazine’ye yük olmuştur. 2020 yılı rakamları henüz yayınlanmadığı için bilmiyoruz ama 2021 yılında bu yükün daha da artacağını söylemek zor değil. Burada satış fiyatlarını bürokratların belirlemediğini ve siyasi otoritenin belirlediğini vurgulamalıyım.
Geçtiğimiz sene Türkiye 48 BCM olan toplam doğalgaz ithalatının yaklaşık olarak %60’ını uzun dönemli kontratlardan, %40’ını spot piyasalardan LNG tedariğiyle karşıladı. Bu oranın dengesi ne kadar idealdir?
Bunun ideal dengesini hesaplamak için fiyatları, alım şartlarını ve doğalgaz pazarınızı bilmeniz lazım. Pazar dinamiktir. Yani bu sene yağış olur, barajlar dolar Doğalgazın elektrik üretiminde tüketimi düşer veya ekonomik kriz vardır sanayi tüketimi düşer veya çok soğuk olur tüketim beklenmedik biçimde artar, Spot LNG tedarik fiyatları uzun dönemli alım kontratlarının fiyatının altına düşer siz daha fazla Spot LNG almak istersiniz. Uzun dönemli kontratlarınızı yönetebilme kabiliyetinize göre yıllık asgari alım miktarına, varsa mevsimlik alım taahhütlerinize göre planlarınızı yaparsınız. Bu planlarınızı tutturmakta kolay değildir çünkü bu planlar yıl başlamadan önce yapılır. Yıl içerisindeki hava şartları beklentilerinizin dışına taşar. Tabii başka tedarikçiler piyasada var mı, onların davranışları da önemli. Yeraltı depoları tüketim arttıkça önem kazanır. Depo kapasitemiz hala istenilen seviyede değil ama sevindirici yanı her sene artıyor. Yerine hızlı FSRU kurulumu ile Spot LNG Alım kapasitesi yarattık. Tuzgölü ihalesi 2011 yılında yapılmıştı 2019 yılında 1 milyar m3 tuz yeraltı depomuz olacaktı. Tuzgölü deposu neden önemli.? Bu 1 milyar m3 kapasiteyi yılda birkaç defa doldur boşalt yapabilecektik yani orada tüketime bağlı 2-3 milyar gaz depolamış olabilirdik. Birinci ihaleden sonra böyle bir esneklik ve kapasite elde edemedik. Buradan sisteme 40 milyon m3/gün gaz verilecekti ama şu anda maksimum 20 milyon m3/gün. Yeni bir yüklenici ile çalışmalar devam ediyor. Yeraltı depoları doğalgaz güvenliğimiz için önemli. Sonuç itibariyle spot ve uzun dönemli kontratlar ideal oranı alım ve pazar şartlarınız belirler ve bu oran dinamiktir.
2021 yılının sonunda Türkiye’nin Rusya ile uzun dönemli kontratlarının bitmesiyle birlikte enerji güvenliği açısından sanayi ve elektrik sektörleri başta olmak üzere oluşabilecek riskleri değerlendirebilir misiniz?
Rusya Federasyonu’ndan alınan 8 milyar metreküplük kontrat -ki bunun 4 milyar m3 Botaş’ın 4 milyar m3 kısmı özel sektöre ait- bitiyor. Nijerya’dan 1.2 milyar m3 LNG Kontratı bitti. Özel sektörün Gazexport’tan alması gereken 6 milyar m3 lük kontratın 4.25 milyar m3 alınmıyor veya Ruslar vermiyorlar. Azerbaycan ‘dan alınan 6.6 milyar m3 lük Şahdeniz 1 Kontratının süresi bitti. Şahdeniz 1 Kontratından spot olarak yıllık 2.6-3.8 milyar m3 gaz olmak üzere 2024 yılına kadar toplamda yaklaşık 10.3 milyar m3 gaz alınabileceği anlaşılıyor. Yani sonuçta yıllık 17.45 milyar m3 gaz 1 Ocak 2022 itibariyle eksik gözüküyor. Elimizde ne var? 16 milyar m3 Mavi Akım, 10 milyar m3 İran, 4 milyar m3 Cezayir, 6 Milyar m3 Azerbaycan TANAP ve Azerbaycan spot boru gazıyla toplamda 40.35 milyar m3 gaz alım kontratımız var. Talebin 60 milyar m3 olabileceğini düşünürsek yıl bazında eksiğimiz 19.65 milyar m3 oluyor. Spot LNG piyasasındaki gelişmelere bakarsak bunun yüksek bir risk olduğunu söyleyebiliriz. Bu gazı Türkiye’nin bir şekilde tedarik etmesi gerekmektedir. Biten kontratların yapılabiliyorsa orta vadede, hatta mümkünse kısa vadede uzatılması gerekmektedir. Bunun nedeni, uzun vadeli kontratların ülkenin enerji güvenliğine katkı sağlamasıdır. Biz enerji güvenliği konularını tartışınca, ülkedeki tedarik kaynaklarının yani ülkelerin çeşitlendirilmesi ve sonra boru hatlarından gelen doğalgazın güzergahı diye tartışırdık. Örneğin Batı Hattı ile Mavi Akım boru hatları kaynak olarak Rusya Federasyonu’ndan gelseler dahi güvenlik konumları güzergah sebebiyle farklıdır. Artık sektörde yeni konseptler de gelişmeye başladı. Buna örnek olarak, kontratlarda kısa vadeli alımlar önemli hale gelmeye başladı. Ülkelerin enerji güvenliği tartışmaları, “Spotla mı alalım, üç yıllık mı, beş yıllık mı alalım?” şeklinde gelişmeye başladı. Türkiye her sene dünya spot LNG fiyatlarına, uzun dönemli kontratlarına ve iç pazar şartlarına bakarak en ekonomik koşullarda riske etmeden yıllık doğalgaz miktarını sağlamak zorundadır. Sonuçta, olmayan enerji en pahalı enerjidir. Burada biz piyasanın hakimi ve en büyük tedarikçi kamu şirketi BOTAŞ olduğu için Rusya’dan doğalgaz alımını tartıştık. Aslında 2001 yılında çıkan ve halen yürürlükte olan 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanununu tam olarak uygulasaydık bunları hiç tartışmazdık. Doğalgazı ihtiyaç varsa piyasa en uygun şartlarda sağlardı.
Spot piyasalardaki fiyat değişimleri ve doğalgaz depolama kabiliyetlerimiz göz önünde bulundurulduğunda, yakın zamanda Rusya ile yapılması planlanan uzun dönemli kontratların yapısında ve fiyatlama politikasında bir değişime ihtiyaç var mıdır?
Rusya ile kontratlarımızı uzun dönemli diye konuşurken öncelikle burada uzun dönemli kontratı nasıl tanımladığımız önemlidir. Bazıları bir yılın üzerindeki kontratları bile uzun dönemli olarak sayıyor. Bana sorarsanız, artık günümüzde mevcut kontratlarımızı yirmi yıllık süreyle yenilemek uygun değildir. Hatta on beş yıllık kontratların süresi bile fazladır. Bunun ideali, maksimum on yıl olmak üzere beşer yıllık ikinci 5 yıl tarafların tekrar gözden geçirip süre uzatımı için opsiyonlu (Maksimum (5+5) 10 yıllık) kontratlar yapılmasıdır. Gönül ister ki bunları üçer yıllık kontratlar şeklinde her üç yılda bir tarafların bir sonraki 3 yıllık uzatma için görüşebilecekleri anlaşamazlarsa sonlandırılabileceği kontratları yapalım. Ama karşı taraf o kadar uygun bir teklifte bulunur ki süreyi makul uzunlukta mesela 15 yıl kabul edebilirsiniz. Masada ne var bilmiyorum. O yüzden ileride yanlış yerlere çekilecek konuda kesin konuşamam. Müzakere süreçlerine gelirsek, her doğal gaz alım satım görüşmelerinin iki tarafı bulunmaktadır. Alıcı ile Satıcı ortak bir noktada buluşursa Doğalgaz Alım Satım Anlaşması imzalanır. Bu anlaşmalar teknik anlaşmalardır ve müzakereleri ihtisas sahibi kuruluşlara bırakmak gerekir. Müzakereler sırasında bazı hedefleriniz olur ve bu hedefleriniz müzakerelerin gidişatına göre gerekirse değişebilir. Her müzakerede verilecek veya verilemeyecek tavizler vardır. Bunları müzakerelerde bir bütün olarak değerlendirmek gerekmektedir. Şimdi oturup “Ben şunlar olursa bu kontratı yaparım, olmazsa bu kontratı imzalamam” düşüncesi uygun bir müzakere tekniği değildir. Müzakerelerde duygusal davranılmaz. Karşınızdaki savaştığınız veya yıllarca düşman olarak gördüğünüz bir hasım değildir. Böyle düşünenlere müzakere grubunda yer vermemek gerekir. Müzakereler ön yargıyla yapılmaz. Esnek ve yapıcı olmak lazımdır. Gerektiğinde nerede durabileceğinizi veya gerekiyorsa dişinizi karşı tarafa göstermeniz gerekebilir. Ama dediğim gibi bunlar teknik müzakerelerdir ve masada konunun uzmanları oturmalıdır. Müzakereler ilerledikçe nereye gidebiliyorsunuz, karşı taraf nereye gelebiliyor, bunlar zamanla ortaya çıkar. Tabii ki en ucuz doğalgazı en esnek ve uygun şartlarda almayı herkes ister. Ama dediğim gibi bunlar müzakereler sırasında olgunlaşır. Neden sürekli masada teknik elemanlar bulunmalıdır ve onlar tarafından yapılmalıdır diyorum? Geçmişte bir Sayın Bakan görüşmelerden sonra Ruslardan %10.25 indirim aldık diye basında demeci olmuştur. Yine basından bunun gerçekleşmediğini okuduk. Demek ki teknik kuruluşun anlaşılan konularda bazı tereddütleri oldu veya başka konular oldu. Sonuçta bu tür müzakereleri ihtisas sahibi kurumlara bırakmak lazımdır.
Avrupa’daki doğalgaz fiyatlarının radikal biçimde artışların temelindeki parametreler nelerdir?
Daha önceki yıllarda piyasada doğalgaz bolluğu vardı. Bu bolluk artık azalmaya başladı. Başka bir deyişle, Avrupa’daki doğalgaz üretimi düştü, yenilenebilir enerjiden yeterli elektrik üretiminden yeterli elektrik üretimi sağlanamayınca doğalgaza dayalı santralların talebini karşılamak için Yeraltı Gaz depolarını doldurmak yerine bu gaz Santrallara verildi. Nasıl olsa Spot LNG buluruz denildi ama dünyada artan spot LNG talebi daha yüksek fiyat öneren Uzak Doğu’ya gitti. Burada Çin, Güney Kore, Brezilya’da artan LNG talebine bakmalıyız. ABD’de fırtına mevsiminde bazı LNG terminalleri kapandı. Üretim aksadı, Avrupada doğalgaz üretimi pandemi sebebiyle yapılamayan bakım çalışmaları sebebiyle azaldı. Avrupa’nın geleneksel doğalgaz tedarikçisi Ruslar’da kendi gerekçeleri ile ilave üretim yapmadılar. Kuzey Akımı 2 Hattı’nı devreye almak istiyorlar ve bunun için de kapasiteleri olmasına rağmen Polonya’dan ve Ukrayna’dan doğalgaz vermek istemiyorlar. “Mevcut uzun dönemli kontratlarım neyse ben o kontratlara uyarım o kadar miktar gönderirim” diyor. Ukrayna hattı pahalı diyerek AB’yi kendi kuralları çerçevesinde Ukrayna Energy Community’ye üye olduğu ve uyduğu için vuruyorlar. Diğer bir noktada Ruslar, Uzun dönemli kontratlardan vaz geçtiniz spot kontratlara döndünüz ben Uzun Dönemli Kontratlara uyuyorum ama kendi yeraltı depolarımı doldurmalıyım ilave kapasitem şu anda yeterli değil diyor.
Doğalgaz fiyatlarının radikal biçimde artışların temelindeki birinci parametre olarak arz ile talebin dengelenememesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
İkinci parametre ise Avrupa’da ve dünyada özellikle spot kontratların daha fazla yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte arz rehavetine girildi. Piyasadaki birçok oyuncu spot LNG alırız diye düşündü ama LNG piyasası yeterince derin olmadığından sıkıntılar yaşanmaya başladı.
Üçüncü nokta da ise ülkelerin izledikleri karbon politikalarıdır. Ülkeler, düşük karbonlu politikalara geçmiş yıllara göre daha fazla önem vermeye başladılar. Yenilenebilir enerjiden elektriğimizi üretiriz dendi ama burada zaman kavramı hesaba katılmadı. Evet yenilebilir kaynaklardan elektrik üretilebilir ama üretiminizi karbonsuzlaştırken o kadar da hızlı yenilenebilir enerji kaynağı devreye alamıyorsunuz. Yenilenebilir enerji bana göre henüz güvenilir bir elektrik üretim kaynağı değildir. Elektrik enerjinde depolama konusu henüz çözülememiştir. Öte yandan sektörde hidrojen ile ilgili de birçok tartışma var ama onun da daha çok alacağı yol var. Sonuç itibarıyla yenilenebilir enerjiden veya düşük karbonlu kaynaklardan beklenen üretim aynı hızda sağlanamadı. Mesela geçen sene bazı aylarda yeterli rüzgar esmedi elektrik üretimi azaldı ve yerine doğalgaz kullanıldı. Hızlı karbonsuzlaştırma politikalarında biraz frene basmak gerekiyor diye düşünüyorum. Nükleer Enerji Karbonsuzlaştırma politikalarında önem kazanmaya başlayabilir ama en küçük bir kaza bu politikalara da zarar verebilir. Daha rasyonel düşünülmesi lazım. Ülkelerin enerji politikaları sloganlarla değil, daha akılcı politikalarla yürür. O açıdan fosil yakıtlar içerisinde kömüre göre 3 kez petrole göre 2 kez daha temiz bir yakıt olan doğalgazın arama ve üretim yatırımları durmamalıdır. Bu yatırımların azalması, Hollanda’daki İngiltere’deki Norveç’teki doğalgaz rezervlerinin azalması da doğalgaz fiyatlarının yükselmesine bir etkendir.