Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Türkiye’de 2023 Seçimleri “Otokrasi ve Demokrasi” Arasında Olacak
    Forum

    Türkiye’de 2023 Seçimleri “Otokrasi ve Demokrasi” Arasında Olacak

    Doğukan Yıldız29 Aralık 20226 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Türkiye için 2023 Seçimleri, ülkenin ikinci yüzyılına otokrasiyle mi yoksa demokrasiyle mi devam edeceğine yönelik kritik bir tercihin yapılacağı bir atmosferde gerçekleşecek. The Economist’in 2022 yılı Demokrasi Endeksi’nde yarı otoriter rejim olarak tanımlanan Türkiye, dünyada demokrasiler ve otokrasiler arasında yeni bir hegemonya mücadelesinin sahne aldığı bir dönemde seçimlere gidiyor.

    Yüzyıllık Demokrasi Yolculuğuna Bir Bakış

    Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla yeni bir ülke olarak kurulan Türkiye, imparatorluk geleneklerini terk etti ve yerine cumhuriyetçi bir ulus devlet oluşturdu. Türkiye’nin modernleşme süreci, geniş toplumsal kesimlerin uzlaştığı ilkeler üzerinden içselleştirilerek ilerlemediği için Mustafa Kemal Atatürk ile özdeşleşen çağdaş bir ulus olma fikri, ülkenin farklı sosyolojik ve siyasal kimliklerinin bir arada yaşama perspektifi yerine, uygulanan ötekileştirme politikası ve gücü ele geçiren anlayışın tahakkümü nedeniyle askeri veya sivil darbelerle birçok kez kesintiye uğramıştı.

    II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru gerçekleşen Yalta Konferansı’nda Türkiye, 3 büyük gücün almış olduğu kararlar çerçevesinde kurulan yeni dünya düzeninde, jeopolitik konumu itibarıyla önemli bir güç olarak ortaya çıkmıştı. Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı sonunda Türkiye toprakları üzerinde sınırları değiştirmeyi amaçlayan istek ve arzularıyla emperyal hedefleri olduğunu açıkça ortaya koyması ve Boğazların statüsünün kendi lehine yeniden düzenlenmesi gerektiği yönünde taleplerde bulunması, Ankara’yı Batı İttifakı ile askeri, ekonomik, kültürel ve diplomatik iş birliğine yöneltmiş, bunun sonucunda Türkiye çok partili siyasi sisteme geçmişti.

    Soğuk Savaş’ı askeri darbelerin gölgesinde, milli güvenlik perspektifli politikalarla tamamlayan Türkiye, demokratikleşme sürecini iç ve dış dinamikler nedeniyle tamamlayamadı ve bunun sonucunda 1990’lı yıllardan 2000’li yıllara kadar bir dizi siyasi istikrarsızlık yaşadı.

    Erdoğan Döneminde Demokratikleşme Hedefi Otoriterleşme ile Sonuçlandı

    2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde iktidara gelen AKP, Türkiye’nin temel sorunlarına demokratik çözüm modelleri önerdi ve bu süreçte AB ile tam üyelik müzakereleri başladı. 2002-2007 yılları arasında sağlanan istikrar ve buna paralel bir şekilde Türkiye halkında ortaya çıkan rahatlama, Türkiye’nin demokratikleşmesi için tarihinin belki de en uygun konjonktürünü sağlamıştı. Ancak Türkiye’deki güç dengeleri içindeki çatışma, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarını yıprattı ve özellikle 2013 yılında gerçekleşen Gezi Olayları’ndan sonra Tayyip Erdoğan giderek otoriterleşen bir siyaset anlayışı izledi.

    7 Haziran 2015 Genel Seçimleri sonrası, Türkiye yeniden milli güvenlik perspektifli bir politikaya dönmüştü. Kürt Sorunu’na demokratik çözüm modeli olarak öne sürülen Barış Süreci sona ermiş, PKK ile yeniden çatışmalı bir süreç başlamıştı. 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası Türkiye’de oluşan politik iklim, yeniden demokratikleşme sürecine dönüşmemiş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan artan politik gücünü daha fazla otoriterleşmeden yana kullanmıştı. Ülkede ilan edilen OHAL sonrası devlet içinde geniş bir tasfiye süreci başlamış, Cumhurbaşkanı Erdoğan milliyetçi, ulusalcı ve siyasal İslamcı aktörlerle yeni bir rejim inşa etme sürecine yönelmişti.

    Dünyada sağ popülist siyasetin yükselişinin Türkiye’de tezahürlerini gözlemlediğimiz bu dönemde, diğer ülkelerden farklı olarak otoriter rejimin 2017 yılında yapılan referandumdan sonra anayasallaştığı görülüyor. OHAL sürecinde gerçekleşen referandumla, 1876 yılından bu yana devam eden parlamenter sistem değişmiş ve yerine Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen başkanlık sistemine geçilmişti. Denge ve denetlemeden uzak, Cumhurbaşkanına çok geniş yetkiler veren bu sistem, referandumla kabul edildikten sonra 2018 yılında yine OHAL şartlarında erken genel seçime gidilmiş ve seçimlerden %52’lik oy ile Tayyip Erdoğan galip ayrılmıştı.

    Erdoğan Artık Türkiye ile Özdeşleşti

    Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yasama, yargı ve yürütmede belirleyici olduğu sisteme geçmesi, devletin kurum ve kuruluşlarında ortak akıl, istişare ve liyakatın kaybolmasına neden olmuştu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm kurumlarıyla, özellikle 2016 yılından sonra otoriterleşmenin ciddi tezahürlerini yaşamış ve çok derin bir ekonomik krizin içine girmişti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur” ısrarı nedeniyle, TCMB’nin rezervleri eksiye düşmüş, TL’ye olan güven kaybolmuş ve kamuda artan yolsuzluk, denetimsizlik ve israf, devletin kaynaklarının hızla tüketilmesine neden olmuştu. Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin, yabancı yatırımcılara güven vermek için “bürokrasiyi alaşağı ederiz”, “arkamızda Cumhurbaşkanı var” sözleri, Türkiye’deki otoriter rejimi gözler önüne seriyor. Giderek ortak akıl, uzlaşma ve liyakatten uzaklaşan Türkiye, KHK’larla yönetilen bir ülkeye dönüştü.

    Ayrıca kamu ihalelerinin yap-işlet-devret modeliyle Erdoğan’ın yakın çevresinden olan iş insanlarına verilmesi, Türkiye’nin kaynaklarının hızla tüketilmesine neden olurken, 2021 yılının sonunda dövizin artışını durdurmak için yürürlüğe giren Kur Korumalı Mevduat hesabı sistemi, hazinenin borç yükünü arttıran bir başka gelişme olarak ortaya çıktı.

    Demokrasi ve Ekonomi Arasındaki İlişki

    2013 yılından sonra demokrasinin gerilemesine paralel bir şekilde giderek kırılganlaşan Türkiye ekonomisi, 2018 yılında Tayyip Erdoğan’ın ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra döviz ve borçlanma krizi yaşamış, iktidar krizi aşmak için TCMB rezervlerini satmış fakat döviz kurlarındaki artış durdurulamamıştı. Döviz kurlarının artışı enflasyon üzerindeki baskıyı artırırken, 2022 Kasım ayı itibariyle ENAG Araştırma verilerine göre enflasyon %170’i aştı.

    Dünyada demokrasiyle ekonomik refah arasında Daron Acemoğlu tarafından gözlemlenen doğrudan ilişki, Türkiye için bir istisna taşımıyor ve Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 2016 yılında kurulan otoriter rejimin sürdürülebilirliği açısından bu konu önemli bir unsur olarak ortaya çıkıyor. Nitekim, makro ekonomik göstergelere baktığımız zaman enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’nin cari açık sorununu, ithalata bağımlı ihracatı ile çözümleyemediği görülüyor.

    Türkiye’nin siyasi olarak güven vermeyen otoriter bir rejime geçmesiyle en büyük ekonomik ortağı olan AB’den aldığı yatırımlar ciddi azalma gösterdi. Ülke ihtiyaç duyduğu dövizi, Çin, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Güney Kore ile yapılan swap anlaşmalarıyla temin etmeye çalışıyor. Öte yandan, Türkiye’nin yaptırımlara katılmaması nedeniyle Rusya’dan da ciddi bir sermaye akışının olduğu görülüyor.  

    Muhalefetin Şansı ve Şanssızlığı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter rejimini sürdürebilmesinin önünde, ülkede artan ekonomik kriz başat engel olarak görülüyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarında da Türkiye’deki ekonomik krizin halkın en öncelikli gündemini oluşturduğu sonucu ortaya çıkıyor.

    Ayrıca internetin küreselleşmesiyle ortaya çıkan ve hızla gelişen sosyal medya, iktidarın baskısı altında olan ana akım medyaya alternatif oluşturuyor ve haber tüketiminde giderek belirgin bir şekilde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tercih ediliyor. Ancak iktidar, seçim öncesi basın ve ifade özgürlüğünü çıkarılan Dezenformasyon Yasası ile daha fazla baskı altına almak istiyor.

    Türkiye’de siyasetin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devletin organlarını kendi siyasi geleceği doğrultusunda araçsallaştırması nedeniyle tıkandığı gözlemleniyor. Özellikle Gezi Olayları sonrası devletin toplumsal muhalefeti artan polis gücüyle baskılaması ve kriminalize etmesi, muhalif sivil toplumun, parlamenterlerin, belediye ve siyasi parti başkanlarının iktidar tarafından hukuk yoluyla siyasetten devre dışı bırakılmak istenmesi, Türkiye’de 2023 yılında yapılacak genel seçimlerde muhalefet için en büyük dezavantajı oluşturan unsurlar.

    Son olarak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen  2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararı, seçim öncesi iktidarın siyasete yargı eliyle yön vermesi olarak görülmüş ve İmamoğlu’nun çağrısıyla Saraçhane’de 6’lı Masa’nın liderlerinin katılımıyla Milli İrade Mitingi yapılmıştı. Seçim öncesi muhalefetin adayının kim olacağı tartışmasının alevlenerek sürdüğü bir atmosferde alınan bu karar sonrası siyaset bilimciler, Erdoğan’ın en büyük rakibini yargı darbesiyle sürecin dışına ittiği yorumları yapıyor. Nitekim karar sonrası Erdoğan’ın ortağı Bahçeli’nin, Kılıçdaroğlu’na, Akşener ve İmamoğlu tarafından aday olmaması yönünde operasyon çekildiğini söylemesi, Erdoğan’ın kendi karşısında aday olarak Kılıçdaroğlu’nu görmek istediği yorumlarını güçlendiriyor. Muhalefetin tüm unsurlarıyla diyalog geliştiren ve 6’lı Masa’ya liderlik eden Kılıçdaroğlu’na göre belediye başkanları bir dönem daha görevlerine devam etmeli ve muhalefetin adayı 6’lı Masa tarafından belirlenmeli.

    2022 yılı sona ererken tüm bu gelişmeler, 2023 seçimlerinin Türkiye için demokrasi ve otokrasi arasında bir referandum niteliğine dönüştüğünü gösteriyor. Muhalefetin yaşadığı temel açmaz, Türkiye’de Erdoğan karşıtı %60’lık blokun nasıl ortak bir program ve siyasi söylev ile mobilize edileceği yönünde. Muhalefetin oluşturacağı bu siyasi söylem aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini nerede gördüğüne dair demokratik dünyaya da bir perspektif sunmalıdır.

    Yüzüncü yılımıza demokratik bir Cumhuriyet olarak girme ümidiyle yeni yılınızı tebrik ediyor, sağlık, mutluluk ve başarı diliyorum. 

    Fotoğraf: Element5 Digital 

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikBüyük Buhran ve Sonrası: Ekonomik Müdahale Neden Endişelendirdi?
    Sonraki İçerik Kitap Yorum: Namık Kemal, Akif Bey

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}