Türkiye çok garip günlerden geçiyor ve neredeyse her gün akıl almaz polemiklerle oyalanıyoruz. Son günlerde cereyan eden Türk Ocağı hadisesi buna güzel bir örnek. Kamuoyuna yansıdığı üzere İstanbul Türk Ocağı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile “Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları” isimli sempozyumun ikincisi 27-29 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da düzenlendi. Sempozyumun açılışında İstanbul Türk Ocağı Başkanı Cezmi Bayram, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu birer konuşma yaptılar.
Etkinliğin duyurulduğu tarihten itibaren özellikle sosyal medyada başlayan kişisel homurdanmalar etkinliğe Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun katılmasıyla başka bir boyuta ulaştı. Nihayetinde etkinliğin ilk gününün akşamında Türk Ocakları Genel Merkezi bir açıklama yayınlayarak Türk Ocağı İstanbul Şubesi’nin yönetim kurulunu görevden aldığını açıkladı. Ertesi gün ise konuya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin müdahil olması ile konu siyasi bir tartışmaya döndü ve iyice magazinsel bir anlam kazandı.
Bu duruma basitlik diyorum çünkü özellikle bazı Türk Milliyetçileri bu etkinliğin CHP’li bir belediye ile birlikte yapılmasını eleştirdi. Devlet Bahçeli ise daha çok CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkinlikte konuşma yapmasını içerlemişti. Oysa bu insanların unuttuğu bir konu var. Bugün ikincisi düzenlenen sempozyumun birincisi 10-12 Ekim 2016 tarihleri arasında yine İstanbul’da yine CHP’li bir belediye olan Kartal Belediyesi işbirliği ile düzenlenmişti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yine etkinliğe katılmış, açılışında bir konuşma yapmıştı. O günlerde Türk Ocakları Genel Merkezi’nden, MHP Genel Başkanı Bahçeli’den ve Türk Milliyetçilerinden dişe dokunur bir itiraz gelmemişti.
Bunlar hiç yaşanmamış gibi Devlet Bahçeli meclis grubunda yaptığı konuşmada İstanbul Türk Ocağı’nın düzenlediği etkinlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına çok üzüldüğünü, dalıp dalıp uzaklara gittiğini söyledi. MHP Genel Merkezi ile Türk Ocakları arasındaki ilişkinin detaylarına vakıf biri olarak bu davranışı çok samimiyetsiz bulan sadece ben olamam. Zira, bu beyanatları okuyan biri Türk Ocakları’nın, Devlet Bahçeli için üzerine titrediği bir kurum olduğunu zannedebilir. Aslında böyle bir şey yok.
MHP’nin siyasi arenaya çıktığı günden bu yana Türk Ocakları ile MHP arasındaki ilişki, diyebilirim ki, çoğu zaman iyi olmadı. MHP, milliyetçi camianın sivil toplumdaki uzantılarını hep kontrol etmek istedi. Türk Ocakları ise kendini siyasetin dışında tutarak bütün partilere eşit mesafede olduğunu sık sık vurguladı. Özellikle 1992’de 12 Eylül’ün kapattığı partilerin yeniden açılması gündeme geldiğinde, dönemin Türk Ocakları Genel Başkanı Sadi Somuncuoğlu ile MÇP Genel Başkanı Alparslan Türkeş arasında yaşanan gerilim Türk Ocakları ile MHP arasındaki ilişkinin boyutunu çok açık bir şekilde gösteriyor. Durum böyleyken Bahçeli’nin çıkıp çok üzüldüğünü söylemesi başka bir amaç taşıyor.
Hadisenin diğer tarafında ise Türk Ocakları Genel Merkezi’nin almış olduğu tavır var. 6 yıl önce düzenlenen etkinlikte bir tavır almayan genel merkez, bugün başka şekilde davranarak İstanbul Şubesi Yönetim Kurulunu görevden aldı. Bunun sebebi elbette ki Türkiye’nin değişen siyasi şartlarıdır. 6 yıl önce Kartal Belediyesi’nin düzenlediği etkinlik siyasi iktidarı ve özellikle Devlet Bahçeli’yi rahatsız etmezken, bugün muhalefet tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi kazanıldıktan sonra aynı etkinliğin İBB iş birliği ile yapılması suya sabuna dokunmadan cemiyetçilik yapan Türk Ocakları Genel Merkezini bir tavır almak zorunda bıraktı.
Fakat Türk Ocakları çok yanlış bir tavır aldı. Alanında uzman, çok sayıda yetkin akademisyenin çok önemli bir meseleye dair yapacağı etkinliği duyurmak, daha önemli ve görünür hale getirmek varken, etkinliği düzenleyen İstanbul şubesini görevden almayı tercih etti. Diğer bir ifadeyle Türk Ocakları Genel Merkezi, Türkiye’nin değişen siyasi şartlarının ve bu ortamda muhalefete yakın gözükmenin bedelini ödemeye cesaret edemedi, cesur davranamadı. Türk Ocakları Genel Merkezi yönetimi 110 yıllık birikimin, Cumhuriyetten daha yaşlı bir kurumu yönetmenin sorumluluğunu taşıyamadı. Oysa, Türk Ocaklarının eski başkanlarından Eski Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver şöyle der;
“Bir memleket ki susmuştur, korkuyor, başındaki adamların dini, siyasi, zümrevî veya ailevi tazyikine karşı dalkavukluktan başka bir şey yapmıyor, o ahlaken mütereddidir, aşağıdır. Bir devir ki hükümetini tenkit ve murakabe eder, kanaatini matbuatında, kürsüsünde ve her yerde söyler, onun ahlakı yükselmiştir.”
Bugün Hamdullah Suphi’nin koltuğunda oturanlar bırakın iktidara karşı konuşmayı ve muhalefet etmeyi, muhalefet liderine kürsü verilmesine bile tahammül edemiyor. Adı Türk Ocakları olan, gayesi Türk Milliyetçiliği ve/veya Türkçülük olan kurumun yöneticileri, Türk milleti haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, sefalete mahkum edilirken susuyor. 1923’te kurduğumuz Cumhuriyet ile egemenliğimizi bir ailenin elinden almanın şerefine nail olmuşken, cumhuriyeti kuran kadroların içinden çıktığı Türk Ocakları, bugün egemenliğin vatandaştan alınmasına ve tek bir kişiye verilmesine karşı herhangi bir adım atmıyor, sesini yükseltmiyor.
Türk Milleti hayatın her alanında türlü zorluklar çekerken, gittikçe daha çok bozulan eğitim sistemi sebebiyle gelecek nesillerimiz heba olurken, Türkiye’de aydınlanmanın öncüsü olan Türk Ocaklarının bugünkü yöneticileri susuyor. Türk Ocakları, Erdoğan ile Bahçeli iktidarlarının devamı için Türk Milliyetçiliğini nargile masalarına meze ederken, Türkiye’de modernleşmenin ve aydınlanmanın öncüsü olan Türk Milliyetçiliği fikrini lümpenlik bataklığına sokarken sadece seyrediyor. Millet bu kadar ağır şartlarda yaşarken, Türkiye ve Türk Dünyasının bugünü ve geleceğine dair herhangi bir sözü, fikri ve projesi olmayan bir Türk Ocakları olabilir mi?
Bütün bu olumsuzluklar karşısında herhangi bir eylemi, görüşü, kamuoyunu tatmin eden bir açıklaması ve duruşu olmayan Türk Ocakları Genel Merkezi, ana muhalefet partisi ve muhalif bir belediye ile etkinlik yapılmasına karşı çok hoyrat davranmaktan ise çekinmiyor.
Türk Ocakları Genel Merkezi, CHP Genel Merkezi ve İBB’ye ne kadar teşekkür etse azdır. Negatif bir gündemle dahi olsa çok sayıda insan Türk Ocakları diye bir kurumun varlığından haberdar oldu. Umut ederim ki Türk Ocakları, tabelasından başka bir anlam ifade etmeyen mevcut yapısından çok kısa sürede kurtulur. Türkiye’nin ve Türk Milletinin karşı karşıya olduğu sorunlar karşısında tıpkı 100 yıl önce yaptığı gibi çağdaş çözümler üretir.
Fotoğraf: Faruk Melik ÇEVİK