Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Trump’la Uyanmayı Ben Seçmedim
    Forum

    Trump’la Uyanmayı Ben Seçmedim

    Derin Koçer8 Ekim 20208 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Bu Yüzden Dijital Devrimin Demokrasi Mücadelesini Vermek Zorundayım.

    Her sabah ondan gelen bir elektronik postayla uyanıyorum. Kahvaltıma yine o eşlik ediyor. İşe oturunca dahi telefonun ışığı yanıyorsa, biliyorum ki karşıma onun adı çıkacak. Öğlen yemeğini beraber yapacak; akşam yürüyüşe beraber çıkacağız. Karantinadayım ama biliyorum ne yalnız başıma yemek yiyeceğim ne de yatağa yalnız gireceğim.

    Keşke bu, Karantina’da Aşk romanının giriş paragrafı olsaydı ama bahsi geçen “o” ne yazık ki, ABD Başkanı Donald Trump. Zira, yaklaşık bir aydır kendisi -daha doğrusu kampanyası- bana günde ortalama 8 e-mail yolluyor. Bazılarında “yolsuz Demokratların” kendisi hakkında yeni “komplolar” ürettiğinden, bazılarındaysa “Amerikan yaşam biçimini Joe Biden’ın mahvedeceğinden” bahsediyor. Benden bağış istiyor. Gözlerine girebilirsem Trump ile fotoğraf çektirebileceğimi vaat ediyor. Bağış alamadıkçaysa, Melih Gökçek’ten alışık olduğumuz CAPS LOCK üslubuyla beni uyarıyor, korkutmaya çalışıyor.

    Bunların hepsi ben istemediğim hâlde oluyor. Söylenmiyorum. Benim gibi kampanya nerdleri için bundan güzel hizmet mi olur? Ama bana nasıl ulaştıkları sorusu haftalardır kafamı kurcalıyor. Kendim abone olmadığımı biliyorum; zira Biden tarafından gelip giden bir mesaj yok. Olsam, ikisine aynı anda abone olurum. Bağış yapmışlığım da yok – ki ABD’de oturmadığım için bu zaten mümkün değil, telefon numaram kabul edilmiyor. (Biden’ın Başkan Yardımcısı adayını ilk öğrenen olmak için denemiştim.)

    Her yanı pis kokan bir durum. Bu açık. Hele hele geçmiş kampanyasında üst düzey görev almış bir klanın neredeyse eksiksiz hapis cezasıyla yargılandığı düşünüldüğünde koku daha da keskinleşiyor. Facebook’tan veri çalarak (evime gelen hırsıza bulamadığı altınların yerini söylersem, bir de yemek ikram edersem çalmış olur muyum?) 2016’da Trump kampanyasına boyut atlatan Cambridge Analytica (CA) hikayesini de unutmadık elbette. Fakat, CA yıllar içinde yok edildi; Facebook -oldukça hafif bir şekilde de olsa- hesap vermeye zorlandı. Ama ağın nasıl bana kadar uzandığı sorusu, belli ki ABD’yi yine meşgul edecek.

    Etmeye de başladı zaten. Ben Trump-Pence imzalı nefret, gözyaşı, umutsuzluk ve en çok da korku dolu mesajları almaya başladığımda henüz sır perdesi aralanmamıştı. Ama şimdi işin aslı, yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. University of Texas’ın propaganda araştırmacıları Jacob Gursky ve Samuel Woolley’nin MIT Technology Review’da yayımlanan makaleleri, birkaç ay içinde yaygara koparacağa benziyor. (Belki o kadar uzun sürmez.)

    İkili, Trump ve Biden kampanyalarının kullandıkları, seçmenlerle doğrudan iletişim kurabilmek için yayınladıkları mobil uygulamaları incelemiş. Kullandıkları yazılım, içerik ve kullanıcıların ulaşım izni verdikleri veriler üzerinden her iki kampanyanın da oyun planını çıkarılmış.

    İşin kolayından, Biden’dan başlayalım. Çünkü pis işler burada dönmüyor. Kampanyanın istediği izinler, sadece uygulamanın internetten kendini yenilemesi (içinde haber bülteni, güncel videolar var) gibi basit ve şüpheyle yaklaşılmaya pek açık olmayan özellikler. Trump’ın uygulaması da aynı izinleri istiyor çünkü her iki kampanya da yayınladıkları mesajların anlık iletilmesini ya da canlı yayınlar sırasında bildirim gitmesini istiyor.

    İşin komplike hâle gelmeye başladığı nokta, her iki kampanyanın da “kişiler”e ulaşmak istemesiyle başlıyor. Bunun sonuçları, bir bilim kurgu filmini andırıyor ama aslında çok da zor olmayan bir matematiği var. Uygulamalar, aldıkları kişi bilgilerini kendi veri depolarıyla karşılaştırıyor ve uygulamayı kullanan kişinin temas edebileceği “kararsız” seçmenleri, uygulamayı kullananlara bildiriyor. Biden kampanyasının dijital aktivistlerine söylediği şey, basit bir psikoloji hamlesi: İnsanlar, tanıdıkları kişilere güvenirler. Tanıdığınız kararsızlarla konuşun; bize oy versinler.

    Burası, bazı belgesellerin gerilim müzikleri ve modern Matrix’i andıran görsel kullanımlarıyla şaibeli hâle gelebilir. Ama aslında kampanyaların yapmaya çalıştığı şey, dijital dönüşümden önce hedefledikleri şeyden pek farklı değil. Olabildiğince geniş bir gönüllü havuzu yaratıp, seçmenlerle temas etmenin yolunu arıyorlar. Bu, illa ki kötü bir şey olmak zorunda değil. Zira, kararsızların -doğru- bilgiye ulaşıp olabildiğince rasyonel kararlar alarak sandığa gitmeleri, demokrasinin hayrına olur. Fakat bu prensip, hiçbir etik norma saygı duymayan ve eylemleri denetlenmeyen kişiler söz konusu olduğunda tabii ki riske giriyor. Trump kampanyasında da sorun, aslında bu noktada başlıyor.

    Fakat Trump uygulaması, “kişileri” sadece kendi veri sistemindeki numaralarla eşlemiyor; kullanıcıların bütün rehberlerine ulaşıp, kendine özgü yeni veri setleri çıkarıyor. 2016’da Cambridge Analytica’nın yaptığından pek farklı değil bu. Onlar, kullanıcıların Facebook arkadaşlarına -izinleri olmadan- ulaşıyordu; Trump uygulaması aynısını kullanıcıların rehberlerine yapıyor. Dolayısıyla, sadece 1.4 milyon indirmeyle 100 milyona yakın seçmenin verilerine ulaşılabileceği düşünülüyor. Bunların önemli bir kısmının da tam olarak kim olduğunu, neye değer verdiğini, nereden haber aldığını, nerede oturduğunu Trump Kampanyası öğrenecek.

    Şu ana kadar Trump2020 uygulamasının 780 binden çok indirildiği düşünülüyor. Biden’ınkiyle hemen hemen aynı işi gören uygulamanın içeriği, Biden App’ten oldukça farklı. Yalan haberler gırla geziyor, kara propagandanın ardı arkası kesilmiyor. (Bana gelen emaillerin kaynağı burası. Demokratların komploları her yerde!) Ne yazıları yazan belli ne haberlerin kaynağı. Ama asıl şaibe, kampanyanın peşine düştüğü veriler.

    Uygulamayı indiren herkes, ad-soyad, konum, telefon numarası ve e-posta bilgilerini paylaşmak zorunda kalıyor. Kullanıcılar, aynı zamanda, insanlarla uygulamayı paylaştıkça ya da daha fazla veriye ulaşım imkânı tanıdıkça “puan” kazanıyorlar ve Trump ile fotoğraf çektirme ihtimali için yarışıyorlar. Bu, kampanyanın 40-50 milyon Trump seçmeninin telefon numaralarına doğrudan ulaşma hedefine hizmet ediyor. Uygulama izin isteyebileceği her şeyin iznini istiyor: Kullanıcının konumunu takip ediyor, Bluetooth’una ulaşıyor, takvimine giriyor, cihaz bilgilerini alıyor, diğer uygulamalarla eşleşiyor…

    Bunun anlamı şu: Bir seçmen kiliseye girdiğinde kampanya bundan haberdar olup, kendilerini “dinin adayı” olarak kodlayabiliyorlar. Ya da her hafta ava giden, Walmart’tan alışveriş yapan ve geceleri uzun süre uyuyamayan bir seçmenin profili çıkartılıyor. Ona benzeyen binlerce başka seçmenin de olduğu anlaşılıyor ve seçmen segmentleri oluşmaya başlıyor. Onlara özel mesajlar üretiliyor. Eskiden de yapılan bir propaganda yönteminin, son noktasına geldiğimizi gösteriyor bu. Birkaç yıl öncesine kadar seçmenler, “silah yasasına duyarlı” ya da “kürtaj karşıtı” olabiliyorlardı. Şimdi çok daha küçük gruplarda, kendilerine başka alanlarda da çok daha benzer insanlarla, birer veri bulutu olarak tutuluyorlar. O gruptaki insanlar, birbirlerini “ikna” edip oy veriyorlar.

    Aslında bu, Sumoshana Zuboff’un tanımladığı “izlenme kapitalizmi”nin bir parçası gibi duruyor. Herkes “izleniyor”, “inceleniyor”, küçük veri gruplarına hapsedilip özgürlüğü birtakım algoritmaların insafına bırakılıyor. Bütün bunları reklam endüstrisi bize, günlerdir aradığımız botu bir Facebook reklamı olarak gösterdiğinde pek sorun etmiyoruz. Ama iş, demokrasi gibi zaten kırılgan bir yönetim modeline geldiğinde durum iyice karışıyor. (Karşısına bot çıkınca şaşıranlar, veri kullanımını kapatınca karşılarına çıkan reklamları görünce hemen bu şaşkınlıklarından vazgeçip izlendikleri kapitalist modele geri döneceklerdir.)

    Aslında iki temel prensibin paramparça edildiğini görüyoruz: Hakikat ve Eşitlik. Bu gibi uygulamalar ya da veri setleri, insanların duygusal zayıflıklarını zaten tespit ediyorlar. Bu bir sorun olmayabilir. Silahlanma hakkını korumak isteyen bir seçmenin, bu hakkı koruyacak adayın kim olduğunu bilmesi demokrasiye katkıdır; seçmeni bilinçli hareket etmeye iter. Ancak, kampanyaların bu kırılgan seçmen kitlesiyle doğrudan iletişimi (ki bazen dolaylı bir şekilde kara propaganda da yapıyorlar; örneğin, bu profilde bir seçmenin önüne “Biden silahlarınızı geri alıp paralarını da vermeyecek” diye bir yalan haber çıkartıyorlar) hakikate sadık kaldıklarına dair bir ön kabulle olmuyor. Doğrudan bilgi vermek yerine, doğrudan yalan korkular saçıp, vatandaşların kırılganlıklarını kullanıyorlar. Yalanla haftalar boyunca baş başa kalmış bir seçmenden doğru kararı vermesini beklemek zor.

    Bir diğer yandan da Trump ve Biden’da da Clinton ve Trump’la da hatta Obama ve Romney ile de gördüğümüz bir kampanyalar arası eşitsizlik söz konusu. Bir tarafta ilkeli davranmak zorunda olmadığı hâlde ilkeli davranan ve insanların verilerine kısıtlı bir şekilde ulaşanlar varken; diğer tarafta hiçbir norm gözetmeksizin hepimizi izleyen kampanyalar kol geziyor. Eskiden basın danışmanlarının yaptığı yarışı şimdi doğru düzgün regüle edilmeyen (ya da kendi alanları göz önünde bulundurulmadan denetlenen) veri merkezleri yapıyor. İki ayrı kampanya, farklı değerlerle hareket ettikleri için, birbirinden radikal şekilde farklı uçlarda mücadele etmek zorunda kalıyor. Bunun savunulabilir bir yanı yok.

    Aslında bu temel meseleler de yasa yapıcıların dünyanın dönme hızına yetişemediğini gösteriyor. Demokrasinin kırılganlığını bu çağa adapte edecek denetlemeler henüz üretilmemiş; ahlaki normlar ortaya konmamış. Dünyanın en güçlü ülkesini kimin yöneteceğine dürüst bir şekilde karar verilmesi, şu anda, iki bağımsız kampanyanın etik kodlarının insafına bırakılmış hâlde: Tartışmaya değil, kutuplaşmaya hizmet ediyorlar. Bilgi değil, yalan saçıyorlar. Özgürlüklerimizi yaşatacaklarına farkında olmadığımız özgürlüklerimizi kısıtlıyorlar. Kendi kurallarını koyup, kendi çaldıkları müziğe istedikleri gibi dans ediyorlar.

    Bilinçli, rasyonel seçmenin kararlarıyla işlemesi gerektiğine inandığımız demokrasiyle bugünkü durumun alakası yok.

    Dolayısıyla insanın hak ve demokrasi mücadelesi, henüz bitmiş ve kazanılmış bir noktada değil. Tersine, yeni mücadele alanları açılıyor; üstelik, alışık olmadığımız ve yasa yapıcıların yetişemediği bir hızda yaşanıyor bu. “Veri hakları, bugünün insan haklarıdır” diyen kitlelerin Meclislerde temsil gücü de az, bahsettikleri hakkı anlayan da… Oysa tuvalete girdiğinde bile telefonunu elinden bırakmayan toplumlar için, internette bıraktıkları izler paha biçilemez hâle geliyor. Bizden habersiz, bizi tanıyorlar. Bizden habersiz, bizim hayatlarımıza karışıyorlar. İş, sadece uygun fiyata bot almakla bitmiyor; yıpratılmış demokrasiler de kendimize benzeyen insanlarla sıkışıp kaldığımız balonların içinde yaşamaya çalışıyorlar.

    Belli ki ömrünün sadece birkaç ayında ABD’de bulunan ben bile Trump’ın hedefi olabiliyorum. Onunla uyanıp, onunla yemek yiyip, onunla uyumak zorunda kalabiliyorum. Üstelik gözümün içine baka baka bana yalan söylemekten imtina etmiyor. Ben hak talep edeceğim ki, bulduğu her boşluğu fırsata çeviren Trump gibi zorbaların yoluna taş konsun. Ben hak talep edeceğim ki özgürlük, bugün hâlâ bir anlam ifade edebilen bir kavram olsun.

    Fotoğraf: History in HD

    Dünya
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikHdp’li siyasilerin tutuklanması ne anlama geliyor? | Tülay Hatimoğulları | Keyfî Gündem #21
    Sonraki İçerik Sağlık Sistemimizde Ne Yaşanıyor? | Metin Kandemir & Enes Özkan | Varsayılan Ekonomi #20

    Diğer İçerikler

    Bültenler

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Yazılar

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Elif Menderes
    Videolar

    Küreselde ve Yerelde Kadınlar, Romanya-Polonya Seçimleri ve Trump’ın Ortadoğu Gezisi |2’li Görüş #41

    20 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi ve Melis Konakçı

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Yazılar Kadir Serkan Selçuk

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Yazılar Elif Menderes

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}