[voiserPlayer]
Soli Özel geçtiğimiz günlerde, Politikyol sayfalarında “Kemal Bey’in Adaylığı” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun böylesi önemli bir seçimde aday olmaması gerektiğini sadece seçimi kaybetme ihtimali üzerinden değil, bunun ötesinde aday olarak belirlenme yöntemi üzerinden de eleştiren sağlam bir yazıydı. Kendisinden dış politika, Amerika ve İsrail öğrendiğimiz Soli Özel, bence çok önemli bir yazıyı çok önemli bir zamanda ve de önemli bir mecrada kaleme aldı.
Bu yazı neden yazıldı, bu yazı neden bu kadar tartışma yarattı ve bu yazı ne kadar haklı noktalara değiniyor tartışmalarına girmeden iki kişiyi, cesaretleri, özgür düşünceye verdikleri önem ve de mesleklerine duydukları saygıdan dolayı tebrik etmek istiyorum. Bu iki kişi Politikyol’u yöneten ve aslında ana omurgasını oluşturan Dr. Ali Haydar Fırat ve de Murat Aksoy. Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım. Kendi siyasi görüşleri farklı olsa da onlara göre Kemal Bey yıllardır büyük ve önemli işler yapıyor olsa da böyle bir eleştiri yazısını noktasına dokunmadan yayınladılar. Bravo… Sonrasında hem Murat Aksoy hem de Bilgehan Uçak bu yazıya karşı çıkan yazılar yazarak özgür ve de demokratik tartışma ortamının hala Türkiye’de var olduğunu gösterdiler. Sanıyorum bu tavır kendi başına bir takdiri hak ediyor ve Türkiye’de hala bir kesimin kalbinin attığını bizlere gösteriyor. Umarım bu durum böyle devam eder, zira eğer otoriter bir rejimi sandık yolu ile değiştireceksek ve de Türkiye’de bir revizyon hedefliyorsak öncelikle kendi içimizde bunu yapmamız şart. Aksi takdirde aktörler değişir ama düzen aynı kalır. İşte bu nedenle de Soli Özel’in yazısının yayınlanması bile kendi başına önemli bir durum.
Soli Özel “Kral Çıplak” Dedi
Birçok farklı nedenden dolayı Kemal Bey’in adaylık konusunda muhalefeti baskı altına aldığı ve de kendi hegemonyasını kurduğu çok açık. Bunu doğrudan kendisi mi yapıyor ya da etrafı bir şekilde kraldan çok kralcılık mı oynuyor bunu bilemeyiz ama iki durum birden de oluyor olabilir. Sanıyorum bu hegemonyaya en yüksek sesle itiraz edenlerden birisi Berk Esen bir diğeri Burak Bilgehan Özpek ama onlar tek başlarına ne kadar yeterli oluyor bunu kestirmek çok zor. Zira bu dönemde insanın elinin kalem tutması sanıyorum etkisinin fazla olması anlamına gelmiyor.
Fakat belirli bir kesimin Kemal Bey’in “Çekilin ben aday olacağım” ısrarına sessiz kalmaya zorlandığını da söylemek zorundayız. Bunun en temel nedenlerinden birisi, Kemal Bey’in adaylığına onun Alevi kimliği yüzünden itiraz ediyormuş gibi gözükmeme isteği. Esasında şunu söylememiz gerek, bu adaylığa itiraz edenlerin hiçbirisi bu nedenle itiraz etmiyor, aksine bir şekilde bu durumun modern ve de seküler (laik değil) bir Türkiye için gerekli olduğunu da söylüyorlar. Fakat, böyle bir yaftayı alınlarında kara bir leke olarak taşımamak için susuyorlar. Bununla beraber “Ya kazanırsa ve böyle bir durumda da bizler oluşacak yeni iktidar bloğundan dışlanırsak” korkusu da mevcut. İşte Soli Özel böyle bir korkuya ya da çıkar beklentisine kapılmadan “kral çıplak” diyebildi ve temeli çok sağlam argümanlar ile Kemal Bey’in adaylık için ideal ve rasyonel kişi olmadığını söyledi, bunu söylerken de esasında çok tekrarlanan kampanyayı uzun vadede sürdüremeyecek olması gibi gerçekçi bir argümanın dışına çıkarak onun geçmişi ile yeni bir gelecek kurabilmesinin imkânsız olduğunu dile getirdi.
Soli Özel aslında çok insani bir noktaya değiniyor. Diyor ki: “Bu zamana kadar olan karne elimizde ve bu karne ile bir üst sınıfa geçmek imkânsız”. Ben bunun bir adım daha ötesinde gideyim, oldu ya bir adım öteye geçildi ve seçim kazanıldı. Amerika gezisi, muhtarlara özel kalem müdürü atanması ya da son zamanlardaki sansür yasasına verilen tepkiler gibi durumlar göz önüne alındığı zaman Kemal Bey’in mevcut ekibinin de Türkiye gibi büyük bir gemiyi yeniden ayağa kaldıramayacağı açık. Bu kadronun yetersizliğinden çok, yıllar içerisinde hantallaşması ile alakalı bir durum. Hoş, elbette buraya daha çok var ama öncesinde Erdoğan’ın çok boyutlu bir şekilde kurguladığı seçimi kazanma oyununa nasıl karşılık verilecek? Örneğin, Rusya’nın Erdoğan’ın yanında yer aldığı bu seçimde onun etkisini azaltacak uluslararası bir etkinliği ve de bilinirliği de yok. Bu kadar kısa bir sürede nasıl kurulacak bu etki? Bu çok zor, çünkü Kemal Bey ile yerel ve de küresel güçlerin bir şekilde ilişki kuracağı tutku-güven-açıklık üçgeni de bulunmamakta. Hal böyleyken olamayacak duaya kimi çekinceler üzerinden evet demeyen Soli Özel, bence önemli bir iş yapmış ve sanıyorum faydalı olacak bir tartışmayı da başlatmış bulunuyor.
Durum Tespitlerinde Alternatif Şart Mıdır?
Yukarıdaki satırlardan da anlaşılacağı gibi ben, Soli Özel’e ufak bir fark ile katılıyorum. Buradaki fark Kemal Bey’in geçmişini onun kadar eleştirmiyor olmam. Ama bence de Kemal Bey bu denli önemli bir ölüm-kalım seçiminin doğru adayı değil. Kendisine giden eski bürokratlar, askerler, çevresini saran siyasi danışmanları ve onu olduğundan daha iyi konumda gösterenler ise öncelikle ona, sonrasında ise Türkiye’ye büyük haksızlık ve de kötülük yapıyorlar. Belki de bunu kasıtlı yapıyorlar. Çünkü bu sayede Kemal Bey’in gerçek dünya ile ilişkisini dolaylı yoldan kesiyorlar. Hal böyle olunca bu işin ahlaki bir boyutu da ortaya çıkıyor. Gerek aday belirleme sürecinden bakıldığında, gerek diğer aday adaylarını bir şekilde etkisiz hale getirme taktiklerine bakıldığı zaman çok da ahlaklı bir süreç işlemiyor.
Kemal Bey’in adaylığını daha duygusal ve de normatif gerekçeler ile destekleyenler onun “doğal” aday olması gerektiğini söylüyor. Ama artık itiraf etmek zorundayız. Yıllardır doğal bir süreç yaşamıyoruz ve seçimlerin çok doğal bir ortamda geçmeyeceği de aşikâr. Bu noktada “doğal” aday yerine “doğru”, “kazanacak” adaydan başka şansımız yok. Durum böyle iken kimsenin, “Aman efendim konuşuyorsunuz ama alternatifiniz kim?” şeklinde soruya soru ile cevap veren çömez Mossad ajanı taklidi yapmasına da gerek yok. Kısacası durum tespitleri kendi içerisinde alternatiflerini barındırıyor. Kemal Bey ile ne yazık ki bu işin olmama şansı çok yüksek ve bu hepimizin içindeki korku. Ancak çoğumuz bu korkuyu dudaklarımızı kımıldatarak söyleyemiyoruz. Fakat bunu Soli Özel çok düzgün ve bir çıkar gözetmeden yaptı. Korkmadı, çekinmedi, gereksiz hesap yapmadı. Bence iyi de yaptı ve bu konuda da yalnız kalmamalı.
Ne dersiniz, nedeni ne olursa olsun korkularımız ile yüzleşmenin zamanı gelmiyor mu geç olmadan?
Fotoğraf: Mayur Deshpande