[voiserPlayer]
Yakın zamanda ABD ara seçimleri üzerine bir yayın teklifi aldım. O yayın gerçekleşmedi, ama ben aklımdakileri yazıya dökmeyi düşündüm. Aklıma ilk gelen soru “nereden başlasam acaba?” oldu.
2016 ön seçimleri ile başlayan Amerikan siyaseti maceram, oğlunu kaybettiği için 2016’da yarışa katılmayan Joe Biden’in 2020 yılında mucizevi şekilde kazandığı ön seçim ile devam etti. Bu yazıda bu mucizevi hikayeyi elimden geldiğince anlatıp bizim yaşadıklarımıza dair bazı dersler çıkarabileceğimizi düşünüyorum.
2019’da daha Covid ortada yokken Nevada’da Bernie Sanders için broşür dağıtan grubun bir üyesiydim. Devamını evden izlediğimiz kampanya dönemde Bernie, eyaletlerdeki ilk önseçimlerden ABD’de sol bir aday için pek görülmemiş bir zaferle çıkarken başına geleceklerin farkında değildi. Nevada ön seçimlerinin olduğu gün neredeyse Bernie Sanders ve genç destekçileri için bir tarihi zafer günüydü. O gün Cüneyt Özdemir’in YouTube yayınını izlerken sanırım hayatımın en büyük hayal kırıklığına uğrayacaktım. Özdemir o yayında, “sanırım seçimi Bernie kazandı, pek beklenmeyen bir sonuç” diyecekti. Oysa Bernie’nin Demokratların aday adayları arasında toplamda en büyük desteğe sahip olduğu biliniyordu.
Bu noktada parti içi hizip dengelerinden biraz bahsetmek gerek. ABD ön seçimleri öncesi propaganda süreci devam ederken iki büyük sol aday Bernie ve Warren önde gösteriliyordu. Herkes ise 2016’da Bernie’nin açtığı yoldan yürüyen Alexandira Ocasio Cortez’in (AOC) peşindeydi. Kimi destekleyeceği ön seçimler açısından çok önemliydi. Warren yıllardır Demokrat Parti’nin içindeki sol kanat tabanın kadın lideriydi. Fikirleri ve geçmişi partiyle özdeşleşen ve kendine has eğitimli destek grubu ile sol kanadın desteğini almış biriydi. Warren hem kadın hem partiliydi. Sanders ise Demokratlarla beraber hareket edebilen bir bağımsız adaydı. AOC, iki gruba da çok rahatlıkla katılabilecek hem genç bir kadın, hem de ön seçimde sonucu etkileyebilecek desteği sağlayabilirdi.
AOC kararını uzun bir süre açıklamadı. Artık idealleriyle yaşayan bir aktivist değil bir politikacıydı ve belki de sadece kazanmak için bir tercih yapmalıydı. Esasında siyasi geçmişi açısından bakınca pragmatizmin yanına ideoloji koyduğunda seçenek belliydi. Ama o son güne kadar bekledi. Nihayetinde “Squad” denilen aykırılar takımıyla beraber tercihini yaptı. İdeallerini sonu belli olmayan bir pragmatizmin önüne koydu. Ona siyasete girerken ilham veren şey salt kazanma tutkusu değil, idealleriydi. AOC “ilham kaynağım dediği” önseçim sürecinde kalp krizi geçiren Bernie tio’sunun (amcasının) peşinden gitti. Bu konu tahminen yıllar sonra bir tarih kitabının konusu olacak, çünkü Bernie’ye yapılanlar Warren önde olsa tahminen yapılamayacaktı.
Süper Salı
Bernie Sanders ön seçimin ilk üç haftasında yakaladığı ivmeyle durdurulamaz gibi göründü. Bu noktadan sonra tartışma, Bernie eğer adaylık için gereken %50’ye ulaşamazsa diğer aday adaylarının temsilcileri kazanana “destek olacak mı, olmayacak mı?” sorusuna odaklandı. Bu 2016 Trump adaylığından da hatırlayabileceğimiz üzere ABD demokrasisinde bir gelenektir.
Sonra seçim “Super Tuesday’e” (Süper Salı) giderken bizim Liberallerin büyük Tanrısı Barack Obama seçime karıştı. Tüm Demokratların yönetim kabinesini bir araya getirdi. Bernie hariç ne olduğunu anlayan dahi yoktu. Normalde seçim ofisi için parası olmayan bir aday olan beşinci sıradaki yaşlı kurt Biden, başkan yardımcılığını yaptığı siyahi seçim makinasının müdahalesi ve diğer dört adayın yarıştan çekilmesiyle büyük bir zafer kazandı. O gün Obama’ya yakın biri olsanız sanırım tarihin en büyük bahis kârını elde edebilirdiniz. Bir anda seçim değişti. Malum pandemi dönemiydi. Bernie’nin genç destekçileri ise her şeye rağmen kalan eyaletlerde katılım sağlayacaklarını söyleyerek direndiler. Herkes bir anda gözlerini Demokrat Parti’deki Sol’un diğer büyük ismi Elizabeth Warren’a çevirdi. Çünkü belki Bernie %30-35 ile yarışı önde götürüyordu, ama Warren’da %15’lik oy oranıyla ilk üçteydi. Tüm gençler 24 saat boyunca Warren’dan çekilme mesajını beklediler, ama Warren yarıştan çekilmedi. Bernie genç destekçileriyle beraber herkese karşı tek kaldı.
Önseçimlerdeki son “Debate”ler (adaylık münazarası) yaklaşmıştı. Biden yaşlı ve pek akıl sağlığı yerinde bir aday gibi durmuyordu. Tüm Sol kanat Bernie’ye o gün tek şeyi söylüyordu: “Adaylık için bastır”. Zaten Demokratlar arasında hatta bazı Cumhuriyetçi eyaletlerde bile popüler olan tüm politikaların sahibi Bernie’ydi. 2008 Obama kampanyasının peşine gelen hayal kırıklığından sonra ABD siyasetinden inanılmaz şekilde bunalmış (“ne yaparsak yapalım kazanamayız” diyen) bu genç kadın ve erkekler Bernie’den ne olursa olsun bu yarı ölü adama saldırmasını bekliyorlardı. Hillary’e maddi nedenlerle kaybettikleri 4 yıl önceki seçimlere nazaran bu kez çok daha hazırlıklıydılar ve 2018 ara seçimlerinin yıldızlarından biri olan Sol’un yıldızı Alexandria Ocasio Cortez (AOC) örgütün başındaydı.
Parti içinde açıkça görünmese de ciddi bir kuşak çatışması başlamıştı. Genç seçmen 2018 ara seçimlerinde tattığı zafer ile Bernie’ye yapılanları kabul edemiyordu. Ama aynı zamanda da kendi tarihlerinin en büyük “Canavarına” karşıydılar: Donald Trump. Bernie’ye ve 2018 ara seçimlerinde sadece bağışlarla ayakta kalabilen liderlerine kendi platformları olan YouTube’dan bayrak açtılar ki pek beklenmeyen bir şey oldu. Noam Chomsky, Bernie ve grubu için Biden’e destek videosunda neden oy vermeleri gerektiğini anlatıyordu. Solcu aktivist gençler şaşkındı. Chomsky kısaca tarihin en büyük sorunun iklim krizi olduğuyla ilgili başlayan videosunda politikanın bir aktivizm ve bugünün sorunu olmadığını, bugünün hayatta kalmak için bir seçim olduğunu, ama Trump’a bir seçim daha kaybetmenin bu kavganın sonu olduğunu anlattı. Herkes şok olmuştu, ama yıllarını neoliberal ABD’de bir Demokratik Sosyalist olarak geçirmiş Bernie’nin neden yarıştan çekildiğini anlatır nitelikteydi.
Süper Salı’dan sonraki üç tartışma programı bir bakıma Bernie ve arkadaşım dediği Joe Biden arasında nazikçe geçti. Bazı noktalarda Bernie sesini yükseltse bile asla Demokratlar arasında bir ayrışma çıkartacak şekilde tartışma yaratmadı. Gelecek günlerde her ne kadar hayatında ilk kez ön seçimlere katılan genç seçmen delirse de Bernie ve Biden ortak çalışma grupları kurdular.
Bernie anlayacağınız üzere salt kendisi üzerine bir strateji kurmamıştı, o zaten bir demokrattı. Onun kariyerini anlatan şey, AOC ve genç seçmen gruplarına 2018 ön seçimlerinde sağladığı ilhamdı. Herkes önseçimlerde Bernie ve Biden arasında son kapışma beklerken, tartışmadan bir gün önce Bernie’den tüm beklentilerin tersine acayip bir demeç geldi: “Joe benim arkadaşım, uzun yıllardır Senato’da beraberiz. Dediklerinizi yapmayacağım. Bu tartışmaların hepsinde inandığım politikaları savunacağım, ama yarıştan çekiliyorum. Pandemi döneminde insanların oy kullanmalarını istemiyorum.” Kaybedeceği neredeyse kesin olan, 2016 yılında seçimden çekilmeyip her eyalette inatla miting yapan Demokratik Sosyalistlerin lideri kendine yapılan bu saygısızlığa rağmen bu kez yarıştan çekilmişti.
Bernie belki kendi başlattığı yolun sonunu kendi göremeyecekti ama ABD Solu için bir yol açmıştı ve bunu miras bırakacak bir kadın lider de artık vardı: Ön seçim sürecinde Bernie kalp krizi geçirdiğinde ona desteğini açıklayan ve New York eyaletinde onun adına miting yapan AOC. Biden ve Bernie seçim bitene kadar ellerinden geldikçe ortak çalıştılar. Tek amaçları vardı: Demokrasi için en büyük düşmanlarını yenmek.
Sonuç
Tarihin “en özgür” addedilen ülkesi Covid’in etkileriyle sarsılmıştı. 25 Mayıs 2020’de George Floyd’un bir polis tarafından canice katledilmesiyle Demokratların bir bakıma kararsız seçmeni uyandı ve eylemlerle mobilize oldu. “Black Lives Matter” isimli hareket bu caniliğe karşı Demokrat tabana toplumsal yönden ivme kazandırdı.
2020 Seçimleri bittiğinde Amerika tarihinin en büyük seçime katılımı oranlarından biri gerçekleşmişti (%68, karşılaştırmak gerekirse Türkiye’de ortalama %84). Trump tahminen uzun bir süre Cumhuriyetçilerin pek ulaşamayacağı 71 milyon oy almıştı. Sabah olduğunda Türkiye’de birçok muhalif Biden’ın kaybettiğini zannediyordu. Hatta yayınlarda Trump’ın ne kadar büyük bir deha olduğu anlatılıyordu. İşte orada bu anlattığımız tüm hikayeleri boşa çıkaran bir gerçeklik ortaya çıktı. Evet Cumhuriyetçiler kendi taraftarlarını parti tarihinde pek eşi benzeri görülmemiş şekilde birleştirmişti, ama Demokratlar da buna karşı bu kez genç seçmenini Bernie sayesinde sandığa götürmeyi başarmıştı. Beyaz kadınların zaten Trump’tan pek hazzetmedikleri bilinen gerçekti. Biden Florida hariç bütün rekabete sahne eyaletleri (swing state) kazandı.
Bizim yaşadıklarımıza geleyim. Bizim 20 yıldır tecrübe ettiğimiz giderek otoriterleşen siyasi ortamın benzerini, ABD’li seçmen 2016’da Trump’ın Demokrat Partideki bölünme yüzünden seçilmesiyle yaşanmaya başladı. Genç seçmenler arasında başlayan, kadın seçmenlerin ısrarıyla devam eden, siyahi seçmenin ısrarıyla doruğa çıkan bu taban hareketi aşağıda demografik verisini görebileceğiniz büyük bir zaferle sonuçlandı. Bu toplumsal tabanın Demokratların 2022 Ara Seçimlerinde, beklentilerin aksine tarihi bir başarı kazanmasındaki rolünü de umarım bir gün tartışırız.
CNN’in 2022 çıkış anketlerine bakarak anlayabileceğimiz gibi siyaset toplumsal tabanların dağılımına göre oynanan bir oyundur. Sosyoloji bilimi ile yola çıkılır ve değişen durumlara göre tavır alıp maksimum kârı ya da minimum kaybı hedeflersiniz. Bu yönüyle siyaset pokere benzer.
İyi bir poker oyuncusu kazanmanın ana şartının oturduğu masadaki pozisyonu olduğunu bilir. Siyasette bir “oyuncunun” pozisyonunu belirleyen toplumun halidir. Toplumda siyasete etki edebilecek dağılımı belirleyen şeyse Dünya’daki akımlar, yani değişimlerdir. Eskiden bu tip cereyanları durdurabilecek ya da tersine çevirebilecek Devlet ve Medya gücü olsa da artık günümüzde bu tip olanaklarınız yoktur. Biden ve Bernie’nin o gün anladığı şey seslendikleri toplumsal tabanın yaşanan değişimle olan bağlarıdır. Değişimi destekleyen iki grubu (kadın ve genç seçmeni) tam ortasından kesen şey iki liderin bir araya gelebilmesiydi. İki başkan adayı partilerinin konumunu doğru belirlemeyi başarmıştı. Bu olgu bir bakıma bize de yol göstermesi gereken şeydir. Demokrat Partinin hizipleri arasında o gün başlayan bu inişli çıkışlı ilişki 2022 seçimlerinde Demokratların beklenmedik zaferiyle taçlanmış görünüyor. Artık herhangi bir kimse Trump ya da Trumpizm tehlikesinden bahsederken Demokratların son iki senede nasıl olup da bu tehlikenin önüne set çektiğini hesaba katmak durumunda.
Belki bizim için de yapılması gereken tam da budur. Kazanmak, sonra her şeye rağmen tekrar kazanmak.
Fotoğraf: Michał Parzuchowski