Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?
    Forum

    Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?

    İlhan Archy18 Nisan 20215 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Yazının sonunda yazmam gereken şeyi başında yazacağım. Keşke görmez olsaydım. Okuyuculara karşı dürüst olmak istiyorum. Yılmaz Erdoğan şu sıralar ülke sınırları içinde en sevmediğim kişilerden birisi dersem herhalde yalan olmaz. Yıllar önce kendisi ve Mısır Kardeşliği denen oluşumun diğer üyelerinin ülkenin en büyük sinema salonu tröstüne karşı verdiği mücadelenin seyircilerin aleyhine neticelenmiş olması gerçeğini, üzerinden yıllar geçmiş olsa da hala sindiremiyorum. Hangisi kazanırsa kazansın sonuçta biz kaybedecektik ama Yılmaz Erdoğan ve kankileri kazanınca daha da fazla kaybettik ve korkum o ki ülkede sinema sektörü bir daha asla toparlanamayacak. Mesuliyet en çok onlarda, istedikleri kadar unutturmaya çalışsınlar.

    Buraya mutlu bir Mükremin çizelim

    Neyse tüm bunları bir kenara bırakalım. Yer yer en sevmediğim oyuncu, yönetmen veya yapımcılar ile bazen bir güzel iş sonrası barıştığımı bilirim. Tek gereken bir tane eli yüzü düzgün, izlediğinde güzel zaman geçirtecek bir iş. Samimiyim ki rövanşist veya öfkeli hislerle izlemedim SHABG adlı eseri (film ismi çok uzun, SHABG diye kısaltacağım yazının kalanında), zaten salonlar kapalı, izlenecek bir şey yok. Netflix ve Prime’da dikkate değer şey neredeyse yok. Yıllar önce TV ekranlarında “meh” duygularla izlediğim bir tiyatro eserinin filme aktarılmış halini merak ettim.

    Bir itiraf daha. Tiyatro ile aram hiç iyi olmadı. Çocukluğumdan beri (genelde arkadaş zoruyla) götürüldüğüm tiyatro eserleri beni bir seyirci olarak hiç etkilemedi. Şimdiye dek herhalde 10 civarı eser izlemişimdir ama ömrümün geri kalanında bir daha gitmesem eksikliğini hissetmem gibi geliyor bana. Ama yine de uyarlama olarak nasıl ekrana aktarıldığı merakımı uyandırmıştı yalan yok.

    Dürüst esnaf kriterleri gereği SHABG adlı eseri izlerken baştan sahip olduğum ön yargıları sizinle paylaştım. Ama bunu söylediğim zaman bana güvenin: bu film yukarıda saydığım handikaplar olmadan dahi izlemesi başından sonuna dek bir işkence. BKM ve Yılmaz Erdoğan kendi elleri ile mezarını kazdığı sinema salonlarından umudunu tamamen kesmiş olacak ki sermayesini ufaktan Netflix’e bağlamış benim anladığım. Aslında bunun işaretini vizyona girdiği 2 hafta içerisinde 2.5 milyon kişi tarafından izlenen Organize İşler 2 Sazan Sarmalı filmini apar topar Netflix’e satmasıyla anlamıştık ama görünen o ki orta ve uzun vadeli planlarını bu platforma göre şekillendiriyor mahzun şair bakışlı, bıyıklı “sanat üstadımız”. Yani bir şekilde para gelsin de ortaya çıkan eserin niteliği o kadar da önemli değil gibi düşünüyor anladığım kadarıyla.

    24/100

    Yönetmen: Züppelikle alakası yok ama zaten önceki yazılarımdan biliyorsunuzdur. Yerli sinema ve dizi sektörüne biraz mesafeliyim ben. Yaratım süreçleri olsun, ortaya çıkan işlerin kalitesi olsun vs izlenecek bir şeyler bulabildiğimi çok söyleyemem. Tam da o sevmediğim işlere örnek bir film var şu an klavyemin ucunda. Daha önce izlemediğim film ve dizilerin yönetmeni bir isim Andaç Haznedaroğlu. Zaten tiyatro sahnesi için yazılmış bir oyunu ekrana taşımak konusunda çok zorlanmış gibi geldi bana. Anların yakalanması, oyuncuların performansları, görselliği gibi konular baştan sona aksak, sorunlu. Bu filmin zaten senaryosundan kaynaklanan anlatım handikaplarına da neredeyse hiç dokunmamış.

    Senaryo: Eskiden özel televizyon kanallarının yaygınlaştığı dönemde piyasaya çıkıp parsanın belli bir kısmını “kendine has” üslubuyla kapatan Yılmaz Erdoğan’ın yıllar içinde hurdaya çıkmış tarzının birebir stereotipi. Uzun ve anlamsız kelime oyunları ile komiklik veya duygusal aktarım yapmayı deneyip bir süre sonra hangi sahnede hangisinin amaçlandığını anlayamadığımız tüketen bir maraton adeta. Eğlendirici olabilmek için fazla uzun dialoglar var. Sürekli sündürdükçe sündürüp şakanın punchlineını kaçıran esprilerden kaçarken çatısı kurulmamış karakterlerin ve dönemin inandırıcılıktan uzak duygusallık enjekte etme girişimlerine maruz kalıyoruz. Hangisi daha bıktırıcı tam emin olamadım.

    Oyunculuk: Film boyunca Ecem Erkek harici tüm diğer oyuncular konuk oyuncudan hallice rol aldıkları için çizdikleri portreler çoğunlukla yarım, bir çıkartım yapılamayacak kadar silik. Önlerinde inandırıcı ve doyurucu bir senaryo olmayan, prodüksiyon sürecinin her aşamasında herhangi bir sanatsal veya dramatik kaygı güdülmeden ortaya çıkartılmış eserin kurbanları gibi göründü bana. Ecem Erkek de yıllardan beri Demet Akbağ ile özdeşleşmiş olan bir rolü tüm bu eksiklere rağmen elinden geleni vererek portrelemeye çalışmış ama elinden gelebilecek pek bir şey de yokmuş sanki.

    Sinematografi/ Diğer: Anlatım tarzı olarak sık sık geçmişe gitme ve foto albüm üzerinden ışınlanma tekniklerini benimsemişler. Orijinal değil, ilginç ve merak uyandırıcı hiç değil. Dünya sinemasında çeşitli örneklerini görmemiş olsak bile bir albenisi yok. Ama filmin kesinlikle dip noktası ateş böceklerinin olduğu sahneler. Ya böcekler ya da Ecem Erkek sanki photoshop marifeti ile ekrana yerleştirilmiş gibi duruyorlar ki görselliği de kullanarak bir şeyler anlatılmak istenen bir eser için yüz kızartıcı bence.

    Kurgu: Açıkçası senaryo zaten çeşitli eksik gediklerle başlıyor ama karakterlere ve döneme dair anlatımların hepsi de bir şekilde toplanıp bütünlüklü bir iş çıkart(a)mıyor. En azından filmi izlediğim kadarıyla baş karakterimizin geçen yıllar içinde Türkiye’nin değişmen siyasi ve sosyal atmosferindeki yerini anlatmayı dert edinmiş bir film için irili ufaklı bir sürü “olmasa da olurmuş” denilebilecek yan hikaye mevcut. Hikaye içinde ne işe yaradığını bilemediğimiz olay ve karakterler beklendiği gibi derinlik katmıyor maalesef.

    Son Söz: Bkz: İlk söz.

    İzleyici kitlesinin kaliteden çok abartılı ruh hallerini aradığı Türkiye piyasasında daha çok ekmek yiyecektir Yılmaz Erdoğan. Bunu ne kadar sürdürebileceği konusunda emin olmasam da kendisine fena halde hayran olduğunu hepimizin bildiği tahtından inip gerçekleri görmeli. Sanat açısına odaklanacaksa nitelikli ve derinlikli, pop corn tarza odaklanacaksa sürükleyici ve heyecanlı şeyler çıkarmaya odaklanmalı. Ha kendi çöplüğünde öten horoz olmak ona yetiyorsa bilemem elbette, tercih meselesi.

    Kültür Sanat
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikİstanbul Kadın Orkestrası | #KadınOlmak – “Sadece 8 Mart’ta sahneye çıkalım istiyorlar”
    Sonraki İçerik Bahar Çağlar ile Kadın Basketbolu Üzerine | Sporosfer #12

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Oscar Ödül Töreni: Kazananlar, Sinema Sektörü ve 2024’ten 2025’e Yansımalar

    3 Mart 2025 Ayçe İdil Ağca
    Yazılar

    Film Yorum | Konsey: Şimdinin Gücüyle Gelen Aydınlanma

    2 Mart 2025 Su Sertdemir
    Yazılar

    Gassal Dizisi: Ölü Beden Kimin?

    29 Ocak 2025 Adem Sağır

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dönüşü ve CHP’de Çoklu Evrenler Siyaseti

    8 Haziran 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    İran-ABD İlişkilerinde 2025 Yılı Gelişmeleri

    4 Haziran 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Dünya Gündemi: Ukrayna’nın Örümcek Ağı Operasyonu ya da Rusya’nın Pearl Harbor’u

    3 Haziran 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de İşgücü Piyasası: Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan Belli midir?

    2 Haziran 2025 Yazılar Oytun Meçik

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}