[voiserPlayer]
Tüm Dünya’da profesyonel sporcuların kariyerleri, 20 sene öncesine oranla çok daha uzun bir sürece yayılmış durumdadır. Sporcular çok daha erken yaşlarda profesyonel olarak en üst düzeyde performans sergilemeye başlamalarına rağmen, çok daha uzun süre o sporun en üst rekabet seviyesinde performans gösterebiliyorlar. Bununla birlikte, profesyonel sporcuların emeklilik yaşları 5 ile 10 yaş aralığında ilerlemiş durumda. Bunun en büyük etkisi de genetik, anatomi ve fizyoterapi gibi farklı alanlarda gerçekleştirilen etkin çalışmalar. Özellikle sağlık ve spor ilişkisinin güçlenmesi, birbirlerine olan etki alanlarının daha iyi anlaşılması ile her iki branş da güç kazandı. Spor, sağlık ile çok daha planlı ve efektif; sağlık da, spor ile çok daha hızlı ve yapıcı.
Bu hafta, bu yazı ile birlikte insanlık adına spor-sağlık ilişkisinin önemini ve daha uzun soluklu bir spor hayatına sahip olmanın püf noktalarını öğreneceğiz. Bunun için Fizyoterapist İpek Horoz ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisi aynı zamanda Terapilates’te Klinik Pilates ve Yoga eğitmenliği de yapıyor. Yani spor ve sağlık ile ilgili dolu dolu bir röportaj sizi bekliyor.
1) Fizyoterapi nedir, ne değildir?
Fizyoterapi, insan vücudundaki tüm kas ve iskelet sisteminin bütünlüğünün sağlanması adına uygulanan tedavilerin bütünüdür. Tıpta tedaviler genelde ilaç odaklı ilerlese de fizyoterapide egzersiz odaklı bir tedavi süreci tercih ediliyor. Fizyoterapiyi daha çok koruyucu tedavi olarak da düşünebiliriz. Yalnızca rahatsızlık anında deği, rahatsızlık öncesi ve sonrasındaki süreci de kapsayan düzenlemeler ile bedenin sağlıklı hale gelmesini destekler. İnsan vücudu yaşam boyunca sürekli bir kullanım halinde. Bu kullanım süresince vücut ister istemez bir takım dezenformasyonlara maruz kalıyor. Fizyoterapi de insan bedeninde oluşabilmesi muhtemel tüm bu dezenformasyonların önüne geçmek, daha dayanıklı bir beden oluşturmak için uygulanır. Unutulmamalıdır ki, sağlıklı bir beden, yaşam standartlarımızı ve fonksiyonelliğimizi yukarı çekme adına en önemli araçtır. Fizyoterapistlik, iş tanımı ile kamuoyuca çokçası fitness antrenörleri (personal trainer) veya masörler ile karıştırılabiliyor. Bu çok değerli iki uzmanlık fizyoterapinin uygulama alanlarından birkaçı sadece. Her insanın vücut endeksi ve değerleri farklı olduğundan fizyoterapinin önceliği topluluk değil bireysel egzersiz veya antrenmanların düzenlenmesidir. Fizyoterapistlerce hazırlanan bu egzersiz ve antrenmanlar koruyucu altyapıya sahiptir. Vücutta kontrolsüz bir güç yaratmaktan ziyade, o vücudun sağlıklı ve işlevsel hale gelişine zemin hazırlar. Kondisyonerler veya personal trainerlar var olan sağlıklı bir vücudun nasıl daha üst düzey performans vereceği ile ilgilenirken; biz fizyoterapistler vücudun nasıl daha sağlıklı bir performans vereceği ile ilgileniriz. Tedavi süresince uyguladığımız masaj ise rehabilitasyon amaçlı uygulanmaktadır. Bedeni gevşetmek yerine yenilenmesi adına uygulanan bir metottur. Mesleğimizle alakalı yanlış algılanan bir diğer unsur ise tedavi süresince kullanılan cihazların herhangi bir uzmanlık gerektirmeksizin herkesçe kullanılabileceği yönünde. Hangi cihazın hangi tedavide hangi sakatlıklarda hangi bölgeye hangi dozda uygulanacağı fizyoterapistin değerlendirmesine ve insiyatifine bağlıdır.
2) Fizyoterapistler, düzenledikleri antrenman ve tedavi programları ile amatör veya profesyonel sporcuların spor yapabilme, kariyer sürelerini uzatabiliyorlar öyle değil mi?
Kesinlikle öyle. Profesyonel sporcuların bedenleri amatör sporculara oranla her ne kadar daha dayanıklı olsa da en çok yaralanan veya sakatlananlar da profesyonel sporcular oluyor. Çünkü profesyonel sporcuların yaptıkları sporda vücutlarını aşırı derecede zorlamaları gerekebiliyor. Bu da onların mesleklerinin bir parçası. Limitlerini zorlamaları ve her seferinde istisnasız en yüksek performansı göstermeleri gerekiyor. Bizde fizyoterapi sayesinde bu sporcuların kendi vücut değerleri ölçüsünde, sahip oldukları potansiyeli en yüksek seviyede, en sağlıklı şekilde kullanmaları için ortam sağlıyoruz, ön hazırlık yapıyoruz. Böylece hem sakatlık öncesi hem de sakatlık sonrası uygulanan düzenlemeler ve tedaviler ile sakatlık veya yaralanmaların şiddetini azaltıyoruz. Sakatlıkların daha rahat atlatılmasını ve sporcuların daha hazır seviyede spor hayatlarına geri dönmelerini sağlıyoruz. Amatör sporcularda ise o kişilerin uyguladıkları spor/sporlara paralel olarak kendi vücutlarında ihtiyaç duyduğu kas grubuna ilişkin bölgesel güçlendirme çalışmaları uygulayabiliyoruz. Böylece spor o kişilerin hayatında daha uzun bir süre var olmuş oluyor.
3) Herhangi bir spora başlamadan önce fizyoterapist incelemesine girmek ve gelen brifingler ışığında o spor branşa yönelmek ne denli önemli?
Amatör olarak yani sağlık için spor yapacaksa bir kişi o noktada fizyoterapistin yönlendirmesi çok önemli. Çünkü o kişinin eksik yönlerini tespit edip, ona göre bir egzersize veya bir spora yönlendirmek fizyoterapistin en öncelikli yetkinliklerinden. Fizyoterapist nezaretinde egzersiz programını çeşitlendirmek ve kişiyi o spora yönlendirmek spora başlangıç aşamasında doğru bir ilk adım oluyor. Mesela tenis yapmayı tercih eden bir kişide omurga eğriliği ya da eklem stabilizasyonuyla ilgili bir rahatsızlık varsa, değerlendirmemizde bunu tespit ediyorsak onu tenise yönlendirmekten ziyade, yüzme gibi o kişinin ihtiyaç duyduğu kuvvetlendirmeyi sağlayacak, daha rahat performans verebileceği sporlara yönlendirmek bizim görevlerimizden biri. Spora başlangıç aşamasında fizyoterapist görüşünün alınmadığı durumlarda, kronik rahatsızlıklara ve sakatlanmalara yol açan pek çok rahatsızlıklarla karşılaşabiliyoruz. O nedenle doğru kişi için doğru bir sporun yapılıyor olması çok önemli. Özellikle erken (çocukluk) yaşlarda ve gelişim (ergenlik) çağında kişi özelinde doğru sporun fizyoterapist nezaretinde belirlenmesi bedenin sağlıklı bir şekil alması adına çok kritik bir önem taşıyor. Bir kişinin anatomik yapısını inceleyerek basketbola mı, voleybola mı, yüzmeye mi, dansa mı daha elverişli olduğunu tespit etmek mümkün. Genetik, omurga, eklem yapısı ve kas uzunlukları, spor branşının belirlenmesinde fark yaratan unsurlardan. Bu ölçütleri en doğru değerlendirecek kişiler de fizyoterapistlerdir. Ayrıca kişinin anatomik yapısını inceleyerek uyguladığı spora da paralel olarak sakatlık geçmişini ve olası sakatlıklarını tespit edebiliyoruz. Olası sakatlıkların önüne geçmek adına da o kişilerin hangi pozisyonlarda hangi faaliyetlerde kendisini daha iyi koruyabileceğini aktarabiliyoruz.
4) Bölgesel rahatsızlıklar için tavsiye ettiğiniz bazı spor branşlarını örneklendirebilir misiniz?
Bel ağrıları olan kişiler için amatörce yapılacak en ideal spor yüzmedir. Çünkü suyun kaldırma kuvveti ile bele yüklenen vücut ağırlığı azalırken aynı zamanda tüm kas sistemlerini sistematik olarak da çalıştırma imkânı bulabiliyorsunuz. Kifoz, lordoz veya skolyoz gibi omurga eğriliği rahatsızlıklarına sahip kişiler için omurgayı açan egzersizler öneriyoruz. Voleybol bu noktada çok etkili bir spor. Keza barfiks. Tenis, hentbol, basketbol gibi tek yönlü sporların skolyozu tetiklediğini görebiliyoruz. Nedir bu tek yönlü sporlar? Vücudun ağırlıklı olarak sağının yada solunun kullanıldığı ve yahut öne ve arkaya eğilmelerin baskın olduğu sporlar. Skolyozunuz olmasına rağmen basketbol, hentbol, tenis gibi sporlar yapıyorsanız eğer bunların yanı sıra pilates ve mat egzersizleri de yaparak vücutta oluşabilecek dezenformasyonu en aza indirgeyebilirsiniz. Ayak ve diz bağlarında bir takım rahatsızlığı olan kişiler için masa tenisi gibi duruş temelli sporlar öneriyoruz. Yine bu kişiler için kondisyon ve oksijen kapasitelerini arttırmak adına nefes egzersizleri önerebiliyoruz.
5) Sporcu sağlığı için sakatlık öncesi ve sakatlık sonrası tedavi süreçlerinin ayrıntıları nelerdir?
Her sporda, her sporcuda sakatlığın tipi, şiddeti ve tedavi süreci farklılık gösterebiliyor. Bu nedenle tek düze bir tanım ortaya koymak pek mümkün değil. Yeri geliyor sakatlığın gerçekleştiği alanı, fiziksel koşulları görmek isteyebiliyoruz. Hangi hamle ile nasıl bir pozisyonda, nasıl bir zemine düşüldüğü bile tedavi için önemli bir belirleyici unsur haline geliyor. Amatör bir sporcunun profesyonel fizyoterapistler gözetiminde o sporu yapması sakatlıkların önlenmesi adına çok kritik. Çünkü en küçük bir harekette, bir duruşta bele, dize veya eklemlere nasıl bir yük bineceğini biz o amatör sporcudan çok daha iyi biliyor oluyoruz. Böylece doğru pozisyon ve egzersiz yönlendirmesi ile hem daha yüksek performans alabiliyor hem de sakatlıkların önüne geçmiş olabiliyoruz. Bu bağlamda fizyoterapistlerin de aktif olarak sporun içinde yer almaları, o sporun beraberinde getirdiği fiziksel, mental ve psikolojik gerekliliklere hakim olmaları ve bu doğrultuda sporcuları doğru antrenman sistemini uygulamada ikna edebilmeleri son derece önemlidir.
6) Fiziksel tedavi sürecinde mental tedavi (rehabilitasyon) ne kadar etkili? Bunu ne oranda uygulayabiliyorsunuz?
Kişinin yaşadığı sakatlık ve yaralanma ile ortaya çıkan kaygı, stres, ağrı, kariyer korkusu (profesyonel sporcularda) gibi pek çok endişesini giderebilmek adına telkinlerde bulunuyoruz. Hatta bu süreç ana tedavi uygulamasından çok daha geniş bir zaman aldığı da oluyor sıklıkla. Fizyoterapide hastayı tedaviye ikna etmek her şeyden önemli. Çünkü egzersiz ve cihaz tedavileri sürecinde hasta ile birebir ilgilenilenmen gerekiyor ve kişinin rızası olmadan bu tedavileri uygulatabilmen de mümkün olmuyor. Hastayı egzersizleri yapma konusunda ikna edemediğinde verimli bir tedavi uygulama şansı bulamıyorsun. Birebir iletişim kurarak, anlaşarak, ikna ederek, egzersizin mantığını anlatmaya gayret gösteriyoruz. Bu noktada fizyoterapistlerin sosyal yönünün çok güçlü olması gerekiyor. Profesyonel sporcularda sakatlıklara bağlı olarak kariyer ve gelecek kaygısı ile karşılaşabiliyoruz. Bu tür ağır travmatik durumlarda profesyonel psikolojik desteğe başvuruyoruz. Bu her ne kadar işimizin bir parçası olsada bütünüyle fizyoterapistlerin üstesinden gelebileceği bir durum değil bu. Kaygı, endişe gibi durumlarda psikolojik destek sunabilsek de travma durumlarında uzmanlardan destek alıyoruz. Keza kondisyon arttırma temelli bir egzersiz çalışması, tedavisi uygulayacaksak bir diyetisyenden de destek almamız mümkün olabiliyor. Yağ ve kas dengesini orantılamak sporcu sağlığında çok önemli. Buradan da çok net anlaşılacağı üzere multi-disipliner bir çalışma sürecinde yer alıyoruz ve evet bunu son derece önemsiyoruz.
7) Amatör ve profesyonel sporcuların fizyolojileri farklı. Bu farklılıkları da göz önüne alarak yapılan spor branşında, o sporcuların sağlığı adına ne tür düzenlemeler yapıyorsunuz?
Spora yeni başlayacak amatör bir sporcu ise spor branşının belirlenmesi veye daha önceden belirlenmiş branşta o kişinin sağlığını, performansını koruyacak bireysel egzersizlerin şekillendirilmesi ve öğretilmesi süreçlerinde destek veriyoruz. Mesela omurga eğriliği bulunan bir kişi basketbol oynamayı tercih etmiş. Biz o kişinin vücudunun her iki yönünüde kullanmasını ve güçlenmesini sağlayacak mat egzersizleri veriyoruz. O egzersizleri yapmasına eşlik ederek öğrenmesini sağlıyoruz. Böylece o spor branşı o fizyolojideki bir kişi için her ne kadar uygun olmasa da oluşabilecek dezenformasyonların önüne geçebiliyoruz. Takım sporlarında sporcular hep birlikte takım halinde ısınma veya soğuma hareketleri yaparlar. Ancak, bu ortak egzersizlerde yer alan sporcuların her birinde fizyolojilerinden kaynaklı bir takım avantajlar veya dezavantajlar mevcuttur. Bu sporcuların o ortak çalışmada yaptıkları egzersizleri, bireysel düzenlemeler yaparak fonksiyonel hale getirebiliyoruz. Yani ortak antrenmanı bozmadan egzersizi bireye uygun hale getiriyoruz.
8) Bir fizyoterapist olarak pilates eğitmenliğine nasıl bir geçiş yaptınız? Buna elverişlilik sağlayan unsur ne oldu?
Pilates eğitimi bir fizyoterapistin eğitim serüveninin bir parçası. Pilates, tüm vücudu bütünsel olarak çalıştıran nadir sporlardan biri. Sağlık için spor yapma prensipi ile yola çıkan amatör bir sporcu için pilates, boyundan ayak bileğine kadar tüm vücudun fonksiyonelliğini, duruşunu, kondisyonunu, esnekliğini, kas kuvvetini arttıran bir spor. İstenilen bölgede istenilen oranda etki yaratma imkanı tanıyan bir spor. Pilates amatörler için düzgün bir duruş, sağlıklı bir beden ve dayanıklılık sunarken, profesyonel sporcular için de performans arttırıcı ve destekleyici bir etki sunuyor. İşte pilatesin bu bütünselliği, sağlık ve performans arttırıcı yönü bir fizyoterapist olarak bu alanda kariyerimi devam ettirmemde elverişlilik sağladı. Performans odaklı değil, sağlık odaklı bir spor oluşu da pilateste uzmanlaşma motivasyonumu arttıran etmenlerdendir.