Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Muhafazakar Milliyetçilik ve Ülkücü Kürtler
    Forum

    Muhafazakar Milliyetçilik ve Ülkücü Kürtler

    Fatih Bora Ekim21 Ekim 20206 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Türkiye’nin batısında az bilinir ancak Kürtler arasında “ülkücülük” sanıldığından daha yaygındır. Çoğu “Batı Türkiyeli” bu durumu garipser. Akp’nin İslamcılıktan uzaklaşıp, milliyetçiliğe hatta ulusalcılığa kaydığı son yıllarda Kürtlerin nasıl halen Akp’ye oy verdikleri, muhalif seçmen arasında genelde bir muammadır. İktidar ise çoğunlukla üzümü yiyip, bağını sormamayı tercih eder. Ben kendi ailemden ve hayatımdan, dilim döndüğünce, Kürtlerin, Türk milliyetçiliği ile ilişkisini anlatmaya çalışacağım. Muhafazakar milliyetçiliğin veya Türk-İslam sentezinin kodları, bu vakanın analizi ile daha iyi anlaşılır umarım.

    Babam hem ana tarafından hem baba tarafından Malatya’nın yerli Kürtlerinden. Aile son 300 yıldır  Malatya’da ve bildiğimiz herkesin anadili Kürtçe. Aslında daha büyük bir aşiretin mensubu olsalar da aşiret uzunca bir süre önce dağılmış. Herhangi bir aşiret kimliğine sahip değiller, sadece adını bilirler. Yüzyıllardır kendi aile ve akrabaları dışında, başka bir kimliğe aidiyet duymadan yaşamışlar. Müslüman olduklarını bilirler ama İslam hayatın merkezinde değildir. Hatta aşiretin bir kolu Alevi, bir kolu Sünni olsa da iki mezhebe mensup olanların da geleneklerinin önemli bir bölümü aynıdır. Gelenekleri, örfleri, kültürel hayatları İslam çevresinde şekillenmemiştir. Belli ki,  paganik dönemden kalma yatır, evliya, aziz ve ayazma gelenekleri etrafında şekillenen, heteredoks bir İslam anlayışları vardı. “Sünni İslam’la” ilişkileri ve İslami bilgileri ise devlet sayesinde, cumhuriyet dönemi ile birlikte başlayıp, gelişmiştir. Özellikle 80 sonrası İslamlaşmanın ise bizzat şahidiyim. Yani standart, Türk tipi Sünni İslam, aslında halkın kadim bir geleneği değil, bir nevi devletin dinidir.

    Ailenin devlet ile ilişkileri ise yavaş yavaş gelişti. Halen miras, mülkiyet ve benzeri konularda devletin kuralları ile gelenekler örtüşmez ve bundan dolayı problemler çıkar. Hatta devletin nüfuzu ile beraber gelen İslamlaşma ile işler iyice çetrefilli hale geldi. Miras meselesinden çıkan problemler, bu bölgedeki en büyük problemlerin başında gelir. Geleneksel olarak kız çocukların miras hakkı yoktur, İslami olarak erkeğin yarısıdır ve kanunen erkek çocuklarla eşit olmalıdır. Neredeyse herkesin birbiri ile akraba olduğu bu yerlerde üç hukukun bir arada yaşamasının nasıl bir kaos yarattığını varın siz düşünün.

    Şehir merkezine sadece 15 km mesafede olan köyümüzde dahi devlet ile ilk tanışıklık 1940’larda, erkeklerin askere alınması ve jandarma karakolu kurulması ile gerçekleşti. Osmanlının kuramadığı askeri otorite, cumhuriyet ile kuruldu. Önce devlet bu köylere giden yolları açtı, sonra öğretmen gönderip okul kurdu. Daha sonra ise cami yapıp imam gönderdi. Yol ve ulaşım imkanlarının artması ile kapalı çevrede yaşayan köyler şehir merkezi ile irtibata geçti. Civar üç beş köyden ibaret bir yaşamın yüzlerce köy ve kocaman bir şehir ile iletişime geçmesi, sıradan köylüler için nasıl büyük bir değişim! 1940’larda yeni yeni “muasır medeniyet” ile tanışan halk, bir jenerasyon içerisinde muazzam bir dönüşüm yaşadı. Eğitim imkanlarının yaygınlaşması, köyden kente göç, yüzyıllardır kapalı çevrede yaşayan halkı, bir anda bambaşka bir dünyanın içine atıverdi. Bu dönüşüm ise doğal olarak, kimlik problemlerini de beraberinde getirdi.

    Kendi köyünde yaşayan, devlet ile ilişkisi minimal olan birisi için Kürt olmanın ne bir avantajı ne de bir dezavantajı vardı. Ancak modern devlet ile irtibata geçildiği andan itibaren, Kürt olmanın bir dezavantaj olduğu fark edildi. Öncelikle başka bir dil, iyi seviyede öğrenilmeliydi ve bu dili anadili olarak bilenler, sizi ikinci sınıf insan olarak görme hakkına sahiptiler. Kendi adınız, köyünüzün adı, diliniz, aslında yoktu. Bunu kabul etmeliydiniz. Bu duruma itiraz ederseniz de devletin imkanlarından yararlanamadığınız gibi, devletin sopası ile tanışmanız işten bile değildi.

    Babam ve amcamın devlet ile tanışmaları ilkokulda oldu. Bize hep ilkokulda Türkçe öğrenmelerini, Kürtçe konuştukları için yedikleri dayakları ve yaşadıkları kimlik bunalımını anlattılar. Bir şekilde Türk olduklarını ve Türklüğün üst ve üstün kimlik olduğunu, ta ilkokulda kabul ettiler. Devlet ile beraber gelen Sünni İslam’a ise en az Türklük kadar, hatta daha fazla sarıldılar. Soğuk savaşın etkisi ile 1950’lerden itibaren anti-komünizm furyası, devlette daha da güçlenmişti. Devletin komünizm ile mücadeledeki temel dayanağı İslam oldu. Bu sürecin sonunda bizim Sünni Kürt köyü milliyetçileştikçe, karşımızdaki Alevi Kürt köyü solculaştı, komünistleşti. Türk İslam sentezi sayesinde Türkleşmiş bir Kürt, devletin ve jandarmasının gözünde, Kürt bir Alevi’den daha makbul bir vatandaştı ve hatta Türk bir Alevi’den bile daha makbuldü. Devlet babamlara sadece vatandaşlık hakkı vermekle kalmıyor, aynı zamanda birilerinden üstün olma hakkını da veriyordu. Bu fırsat hiç tepilir mi!

    Eğitim ve toplumun geri kalanı ile etkileşim süreci orta eğitim seviyesinde, öğretmen okulunda tamamlanan amcam için, milliyetçilik algısı da bu seviyede tamamlandı ve tarih orada durdu. Bu “sağcı” ideolojiye olan inancı sayesinde yıllarca devlete gönül rahatlığı ile hizmet etti, devletin bekası için çalıştı, devlet de ona iş, aş ve itibar verdi. Türklük ile İslam’ın arasına nifak sokmaya çalışan her türlü “laik”, dinsiz, “komünist” müdahalenin düşmanı oldu ve canla başla bu düşmanla savaştı. Sağ-sol ayrımı derinleştikçe amcamın pozisyonu daha güvenli hale geldi. Sadece komünist seviyesinde olan solcular değil, devletin kurucu partisi olan CHP bile rahatlıkla devletten dışlanabilirken, Türkçeyi sonradan öğrenmiş olan amcam, artık Türkiye Cumhuriyeti devletinin asıl sahiplerinden biriydi.

    Amcam mensubu olduğu, Türk-İslam sentezine dayalı, muhafazakâr, ülkücü camia içerisinde de, Atsızcılar gibi gayri İslami fraksiyonlar ile mücadele etti. Sünni İslam’dan kopan bir Türkçülük, kendi Türklüğünün sorgulanması manasına gelirdi ki, bu isteyeceği bir şey değildi. Solculuk zaten komünizm, dinsizlik ve vatan hainliği demekti. Ancak, safi İslamcılığın da devletin ve ordunun Kemalist kodlarında makbul olmadığının farkındaydı. İslamcılığa sığınmak, almayı hedeflediği vatandaşlık payesini ona vermeyecekti.

    Babamın macerası ise Ankara’da, üniversite eğitimi ile devam etti. Muhafazakar Türk Milliyetçisi bir Kürt köylü çocuğu olarak, milliyetçilerin yurduna yerleşmişti. Yeni düşman da belliydi, üniversitede gelip kendilerine köylerin nasıl kalkınması gerektiğini anlatan, hayatında köy görmemiş, Galatasaray Lisesi, Saint Joseph Lisesi mezunu “züppeler”. İlkokulda kendini döve döve Türkçe öğreten öğretmenlerin ağababaları, köylü çocuğu diye aşağılayan devlet memurunun orijinali, işte bunlardı… Bunca yıllık ezilmişlik ve aşağılanmışlığının bedelini ödetebileceği insanlar karşısındaydı ve bu sefer devlet kendisinden yanaydı. Bu komünist, Allahsızlara günlerini göstermek gerekiyordu.

    İşte o gün solcuların yurdunu bastıklarında, babamın milliyetçilik günleri de sona erdi. Çünkü karşısında zevkle dövmek istediği Robert Kolejliyi değil, kendi gibi Hakkârili, Artvinli, Sivaslı köylü çocuklarını gördü. Bu kavgayı sürdürmenin bir manası olmadığına kanaat getirmişti. Ertesi günlerde yurttan ayrıldı ve siyaseten daha tarafsız bir yere geçti. Zamanla Robert Kolejlilere olan nefreti dahi azaldı, hatta birisine gönül rahatlığıyla oy bile verebildi. Tabii ki bu dönüşümü her “Ülkücü Kürt”, üniversiteye gidince, batıya göç edince yaşamadı. Halen Türk-İslam sentezine sığınanlar, azımsanmayacak ölçüde kaldı. Belki de sayıları milliyetçilikten vazgeçenlerden daha fazladır.

    Özellikle Karadeniz ve Doğu-Güney Anadolu’nun, muhafazakâr milliyetçi kimliğinde benzer hikayeler bolca bulunur. Bu Türk İslam sentezi, sadece Fransız ihtilalinden devşirilen bir Türkçülük akımı değil, “yerli ve milli” bir versiyonudur. Son dönemde de Osmanlı sembolleri ile Türk-İslam sentezi milliyetçilik, laik, Kemalist yüklerinden kurtulmuş, halkta daha da geniş bir kesime yayılmıştır. AKP iktidarı sonrasında geriye ne kalır ne kalmaz bilemem; ancak, Anadolu’nun Türkleşmesinde, vatandaş kimliğinin inşasında, muhafazakâr milliyetçiliğin üstlendiği rol, alternatifi olmadığı için kolay kolay yok olmayacaktır. Özellikle solun çöküşü ve liberalizmin yaygınlaşamaması bu görevin, muhafazakâr milliyetçiliğe kalmasında etkilidir. Kemalist ideoloji, Anadolu’nun Türkleşmesinde başarısız olmuştur. Mevcut CHP ise, bu meselede gökyüzüne bakmaktan, eski ezberleri tekrarlamaktan başka bir şey yapmamaktadır.

    Taşrada ve taşralılarda yaygın olan, bu muhafazakâr milliyetçilik, özünde, Anadolu yerlisinin vatandaş olma çabasının ideolojisidir. Devletin gadrinden korunma ve devlete eklemlenme aracıdır. Oğlunun veya kızının iş bulabilme umududur, devlet nezdinde eşit muamele görme arzusudur, Ermeni gibi Rum gibi göçe maruz kalmama garantisidir, Dersim gibi bombalanmamaktır. İster bir Gürcü’nün ister bir Kürt’ün çocuğu olun, başbakan hatta cumhurbaşkanı olma umududur. O yüzden AKP milliyetçileştikçe, tek bir Kürt’ün dahi oy vermeyeceğini düşünenler yanılmıştır, yanılacaktır.

    Fotoğraf: Benjamin Davies

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikSeçim 2020: Hangi Proje? | Nazlıcan Kanmaz & Barış Ertürk | Açık Toplum #26
    Sonraki İçerik İhtiyacımız Neo-Kemalizm mi?

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}