[voiserPlayer]
Kalbimde bir yaradır video oyunu uyarlaması filmler. 30 yıla yaklaşan izleyicilik kariyerimde lezzetlisini bir türlü bulamadığımdan olsa gerek. Yani vardı da ben burun kıvırdım diye bir husus yok. Bir türlü olduramıyor sinema sektörü nedense. Görünmez bir el gelip en beğenilen, saatler boyu başından kalkamadığın, konusuna, tasarımlarına, heyecanına hayran kaldığın oyundan bomboş bir eser çıkartıyor her nedense. Bir lanet mi var, yoksa sinemacılar her geçen gün gelir ve kitlelere ulaşım açısından onları yakalayan bir diğer endüstriyi görmezden mi geliyor bilmiyorum açıkçası.
Antik tarihe ait olduğu için hatırlamakta zorlanıyorum biraz ama 90lı yıllarda çoğu oyun uyarlaması filmi hemen izledim. Bazıları sinemaya geldi diye hatırlıyorum, bazısı da gösterimden kalktıktan hemen sonra televizyon ekranlarına teşrif etti. O kısımlar biraz bulanık. Ama daha film beğenimin henüz oturmadığı o yıllarda bile ne kadar kötü bulduğumu hatırlıyorum. Orta okuldan arkadaşlarla Double Dragon filmiyle dalga geçtiğimizi bugün gibi hatırlıyorum. Daha neler neler sindirmek zorunda kaldım saymakla bitmez: Super Mario Bros, Street Fighter, Lara Croft: Tomb Raider, Resident Evil filmlerinin önemli kısmı (inanması güç ama TAM 6 TANE RESIDENT EVIL filmi var, hepsi de berbatlıkta birbiriyle yarışır), Alone in the Dark (aman tanrım, gerçekten izlediğim en kötü filmlerden birisi olabilir bu), Hitman, Max Payne, Warcraft (salondan nefes nefese dışarı kaçıp havayı derin derin soluduğumu hala bugünmüş gibi hatırlıyorum), Assasin’s Creed… Daha var aslında ama hepsini anıp kendi moralimi bozmak ve sizin sebebiniz olmak istemiyorum.
Bu defa, bu furyanın nadide örneklerinden olan Mortal Kombat yeni ve taze bir başlangıçla karşımızda. 29 yıllık bir oyun franchiseı olan Mortal Kombat’ın artık bizzat kendisi neredeyse bir film gibi oynanıyor bugünlerde. Birkaç ay önce izleyecek bir şey bulamadığım için Youtube’dan bir MK 11 gameplay videosu açtım; dövüş, hikaye vs derken 6 saat (yargılamayın beni, çok bunalmıştım) nasıl geçti hiç anlamamıştım bile. Hazır çizgi roman filmleri de piyasayı domine etmişken MK için yeniden uyarlama neden yapılmasındı, değil mi? Ben de açıkçası bu fikre boş değildim ne yalan diyeyim. Gamerlık günlerimin sigorta primi yatırılmış olsaydı şu an emeklilikte yaşa takılanlarla birlikte meydanlarda yerimi alabilecek olan ben, elbette bu haberi olumlu karşılamıştım. Trailerlar ve yapım ekibinin röportajları da biraz gaza getirmişti. Bu defa şeytanın bacağını kıracaktı oyunlar. Mutlu yarınlar yakındı. Yakındı değil mi?
Yönetmen: Yönetmen Simon McQuoid’in ilk filmi. Aslında kendisini takdir ediyorum. Öyle konuştu ki film çıkmadan önce benim neredeyse sıfıra yakın olan beklentilerime tavan yaptırdı. “Dövüşler harika”, “oyuncular yılan”, “CGI yok, dişe diş/ kana kan” minvalinde açıklamalarına ben inandım şahsen. Filmi izledikten sonra kendimi dolandırılmış hissediyorum o ayrı ama algı yönetimini iyi yaptı, hakkını teslim etmek lazım. Aslında o kadar kötü değil film idaresi konusunda. Oyuncular ve sahne seçiminde bazı tercihleri parlıyor ama her sahne sanki daha iyi bir seçenek varken ondan vazgeçilmiş gibi duruyor. Aslında Zack Snyder’a zaten bitmiş ve her haliyle dökülen bir film için ekstradan 70 milyon dolar gömen stüdyo neden bu proje için 30 milyon dolar koklatmış anlayamıyorum. Sanki yönetmenimizin de çok yapabileceği bir şey yokmuş gibi hissediyorum bir noktada.
Senaryo: Bu bir oyun filmi. Böyle bir eserden düzgün bir senaryo bekleyen, mevcut iktidarın ekonomiyi düzeltmesini de bekleyebilir. Yani diğer türdeşleri ile karşılaştırıldığında zaten beklenti düşük. Ama düzgün diyaloglar ve karakter hikayesi yazmak o kadar zor olmasa gerek. 29 yıldır devam eden bir oyun serisinde bir haftasonu kapanıp playstationda oynayıp, bir yandan not alarak yapabilecekleri bir şeyi de ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Çok daha kötü örneklerin piyasada olması bu filmin beceriksiz anlatım tekniklerini göz ardı etmemize yol açmayacak, üzgünüm. Bir de zaten kendine has bir lore var bu oyunlarda MCUvari arayışlara gitmek hiç hoş olmamış açıkçası. Kan, fatality, animality istiyoruz biz. Dandik arcana muhabbeti ilgimizi çekmiyor hiç…
Oyunculuk: Film düşük bütçesine kıyasla dikkate değer oyuncular almış bünyesine. Geçmiş kariyerlerine bakacak olursak sadece Joe Taslim (Sub-Zero) ve Hiroyuki Sanada (Scorpion) filmi tek başlarına sırtlayabilecek yeteneğe sahipler ve aslında bunu bir dereceye kadar beceriyorlar da. Oyuncu kadrosu bu film için biçilmiş kaftan olmasa da ellerinden geleni yapmışlar. Özellikle Kano rolünde Josh Lawson çok hoş bir sürpriz olmuş. Her sahne aldığında dikkatleri üzerine çeken, esprili, güçlü ve tehlikeli bir karakter portresi çizmiş ve fevkalade başarılı.
Sinematografi/ Diğer: Bir hususta anlaşalım: CGI çoğunlukla görsel olarak filmleri aşağı çeken bir seviyede son zamanlarda. Aksiyon ve bilimkurgu filmlerine görsel derinlik ve estetik katmak bir yana 3d ile birlikte (sinema salonlarında özellikle) seyir keyfini baltalamaktan öteye gitmiyor. Elbette sinema sektörü bundan vazgeçecek değil ama biraz özenli kullanılmasını beklemek izleyiciler olarak hakkımız. CGI kullanımlarından beni en çok rahatsız eden ise kan efektlerinde ortaya çıkıyor. O kadar belirgin ki CGI kullanıldığı, sanki birisi film rulosunu almış bazı yerlere kırmızı pilot kalemle bir şeyler çizmiş gibi görünüyor. Görsel olarak yorucu, inandırıcılığı azaltan bu uygulamalardan keşke vazgeçilse. Onun haricinde filmde karşımıza çıkan efektler fena değil. Tabii her düşük bütçeli aksiyon filminde olduğu gibi bunda da yine shaky cam çıkıyor karşımıza. Tek bir kamera ile tüm sahneyi düzgün şekilde çekip anı yakalamaktansa bu hilelere başvurmaları can sıkıcı. Bourne serisinden beri shaky cam ile çekilen inandırıcı bir aksiyon sahnesi görmedim diyebilirim. Bu ısrarın sebebini pek anlayamıyorum. Fatalityler beklediğimden daha az sayıda olsalar da güzel ve etkileyici.
Kurgu: Bu bir oyun uyarlaması. Sanatsal açıdan beklentimiz zaten pek yok. İnandırıcı karakterleri heyecanlı bir serüven içinde görmek istiyoruz. Tabii MK bu konuda da naz yapıyor ve bizi düzgün bir maceradan mahrum bırakıyor. Filmi izlerken bazen “keşke ilk filmin konu ve karakterlerini alıp biraz geliştirselerdi” dedim kendi kendime. Çünkü icat etmeye çalıştıkları şeyler üzerinizde etki bırakmıyor. 3rd act olup bittiğinde aslında neyin anlatılmak istendiğine dair büyük soru işaretleri vardı kafamda. Çok basit bir şekilde kotarılabilirmiş aslında anlatılmak istenenler.
Son Söz: Ben gençlik yıllarında tüm harçlığını atari ve çizgi romanlara gömmüş birisi olarak mecbur izledim. Kaçış yolum yok arkadaşlar, bu filmler çıktıkça iyi/ kötü beklentisine girmeden de izlemeye devam edeceğim. Ama sizin böyle takıntılarınız yoksa mecbur değilsiniz. Bazı iyi tarafları olsa da herkese eğlenceli zaman geçirmeyebilir.