[voiserPlayer]
Kabuğumuz Çatırdıyor
Ulus olarak zor günler geçiriyoruz. Çetiniz, zorluğu göğüslemeyi biliriz ve fakat kabuğumuz çatırdıyor şimdi. Toplumsal uzlaşıyı bulmakta hiç olmadığı kadar zorlanıyoruz, ortak bir zeminde paydaş olma bilincini diri tutmakta bocalıyoruz, umudu usanmadan yeniden inşa etmekte alabora oluyoruz. Toplumsal bir çözülmenin eşiğindeyiz. Bu öyle bir çözülme ki bireylerin bir kısmı kendisine yakın gelecekte yaşam hakkı sunulmayacak olmasının endişesini damarlarında iplik gibi hissettiği için gündemden uzaklaşmanın yollarını ararken bireylerin bir kısmı da elde ettiği ayrıcalıklı konumunu kaybetme korkusuyla belki de hiç olmadığı kadar tedirgin, hiç olmadığı kadar endişeli, hiç olmadığı kadar hırçın.
Biraz Ümmetçi, Biraz Milliyetçi, Biraz Ulusalcı
Bu kıyıcığa varan süreçte küresel ölçekte bölgemizi ve ülkemizi etkileyen hadiselerin etkisi pek tabii var olsa da bu keşmekeşin öncü müsebbibi ülkeyi 2002’den beri yöneten iktidar, bu iktidarın ortaya koyduğu ajanda, bu iktidarın ortaya koyduğu irade ve bu iktidarın ürettiği siyasettir. Biraz ümmetçi, biraz milliyetçi, biraz ulusalcı ama epey manipülatif popülist siyaset… Popülist iktidarlar hususiyetle de sağ popülist iktidarlar toplumu bir şekilde kutuplara ayırmaktan fevkalade keyif alırlar. İletişim mühendisliğini ellerinde bulundurdukları güçle uygulayıp kendi düşünce setlerini topluma benimsetmeye, kendi düşünce setlerini bireylerin değerleriyle eşlemeyi isterler. Trump, Johnson, Erdoğan, Bolsonaro…
Sağ Popülizm Uç Noktaları Yeğler
Sağ popülist iktidarlar bu sayede iki uca itilmiş bir toplum yaratarak kendilerini ‘’iyi’’ diğerlerini ‘’kötü’’ olarak pazarlarlar. Toplumu iyi ve erdemli olanın kendileri olduğuna ikna edene dek her türlü manipülasyonu uygular ve bir şekilde çoğunluğu konsolide edip meşruiyet kazanmaya gayret ederler. Siyasetteki merkez hattı tahrip ederler, zira merkez bir odağın, merkez bir koalisyonun varlığını tehdit olarak görürler. İkna kabiliyetlerini kaybettikçe toplumu kimlikler, kavramlar, inançlar, değerler üzerinden polarize ederek gerçek sorunlardan, beklentilerden uzaklaşmış ama uzaklaştıkça siyaset pratiğinde birbirine öykünen uç noktaların irrasyonel siyasetini yeğlerler. Bu uçurumdan faydalanarak kendi değerlerine yakın yerlerde konumlanan zümrelerle duygusal aidiyet kurmayı, seçmen sadakatini pekiştirmeyi hedeflerler.
Altılı Masa’nın Fonksiyonu
AKP iktidarı özgürlükçü hayallerle başlayıp gücü korumak uğuruna devlet aygıtını, toplumun değerlerini ve inançlarını bükmekle süren bir serüvendir. Bu serüven bahsettiğim tüm özellikleri heybesinde taşır dikkatle izlenirse. Sadakatin liyakate öncelendiği, cehaletin bilgiye öncelendiği, özgürlüğün itaate öncelendiği bir serüvendir bu. Kadim özgürlük-güvenlik dengesi tartışmalarını tepetaklak eden uygulamaların membaıdır AKP iktidarı. Bugün tam da bu yüzden ihtiyacımız alelade bir yönetme gücü sahibi değişimi değil, bu kurşun havanın, normalleşmekte olan bu siyaset anlayışın yerine yeni bir tarz-ı siyasetin kurumsallaştırılması gerekliliği ve bir düşün dönüşümüdür. Sıradaki seçimler için güç birliği yapmakta olan Altılı Masa bu yüzden sadece bir seçim ittifakı olma fonksiyonuyla yetinmemeli, bu dönüşümün gerçekleşmesi üzerinde durmalı derim.
Barışmak İçin…
Tam da burada endişelerimi aktarma yükümlülüğünü hissediyorum. Evet, bu düşün dönüşümü nihai hedef olmalı ama bu hedefe ulaşabilmek için zorlu bir seçim süreci başarıyla yönetilmeli daha da mühimi galibiyetle neticelendirilebilmeli. Yalnızca etik bir istikamet, ideal bir gelecek tahayyülü ortaya koyup bu hedef ve iyimser öngörüler üzerinden sürdürülecek bir kampanya seçim-matik olan Erdoğan’a karşı yetersiz kalabilir, beklenmedik bir sonuca yol açabilir. ‘’Türkiye Yüzyılı’’ söylemiyle birlikte iktidar, tüm tükenmişliklere karşın tabanına yeni bir ufuk sunma konusunda kararlı görünüyor. Buna karşın Altılı Masa halen önemli konularda kararlı bir duruşu göstermekte gecikiyor.
Örnekleri gani; Kemal Bey’in ekibinin adaylık konusundaki ısrarlı çıkışları, Meral Hanım’ın Masa’ya şimdiye kadar sürece dahil olmamış bir başka partiyi indirgemeci bir tutumla oturtma girişimi, medya kanalları üzerinden Altılı Masa’daki partilerin birbirlerine gönderdikleri üstü kapalı, açık mesajlar. Tüm bunlar Altılı Masa içerisinde bir lokomotif güç olma çekişmesinin var olduğu izlenimini uyandırıyor seçmenlerde. Hele ki özellikle seçimin kaderini belirleyecek olan ekseriyeti iktidara oy vermiş seçmenler üzerinde.
Kemal Bey’in ağzından sıkça ben dili duyuyoruz artık, Meral Hanım’ın ağzından da sıkça ‘’İYİ Parti’nin iktidarı’’ tezahürünü. Masadaki aktörler giderek ben dilini benimsiyor, zat-ı alileriyle birebir diyaloğa girerek süreci birkaç şahıs arasındaki çekişme olarak lanse edebilmesinde orta açıyorlar. Halbuki 2019’da Millet İttifakını başarıya götüren modelde ben dili yoktu, iktidarla doğrudan bir ağız dalaşı yoktu, ekonominin ahvali, projeler, vaatler ve umut veren gelecek idealinin dile getirilişi vardı. Altılı Masa’nın maksadı partileri ya da liderleri merkeze almak değil, toplumu ve toplumun beklentilerini merkeze alan siyaseti olgunlaştırmak değil miydi ?
Ayrıca, Altılı Masa’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metni haricinde topluma sunabildiği bir eylem planı halen yok. Bunlar yokken iyi tartışılmadığı belli olan bir takım vaatlerle Altılı Masa’nın toplumun asıl beklentilerine ilişkin alternatif üretme becerisi gölgeleniyor. Bu saydıklarım dur durak bilmeyen aday tartışmalarıyla da birleşince ortaya bir belirsizlik manzarası çıkıyor. Bu belirsizlik oy çekilmesi gereken grup olan iktidar seçmenine oldukça olumsuz yansıyor. Zira bu grup kendisini konumlandırdığı yelpazenin kavram setleri haricinde istikrar, güvenlik ve kazanabilme/yönetebilme motivasyonuyla tercih yapıyor. Belirsizlik bu seçmen grubundaki oy geçirgenliğini kesintiye uğratmakla kalmıyor, Altılı Masa’nın sadık seçmenlerinin sandığa mobilize olma coşkusunu da sündürüyor.
Aday tartışması zat-ı alilerinin muhalefeti içine sokmak istediği havan, öyleyse neden burada su dövülüyor ? Aday meselesinin muhalefet aktörleri tarafından da diri tutulması, açık kanallarda konuşulması olumlu bir neticeyi beraberinde getirmiyor. Bu durum Altılı Masa’nın aday tartışması dışında kapsayıcı bir gündem maddesi oluşturarak moral üstünlüğünü yakalamasını da zora sokuyor. Bununla beraber tarif edilen Cumhurbaşkanı adayı profilinin toplumu heyecanlandıracağına dair bir inanç söz konusu, burada da şüphelerim var. Şimdiye kadar tarif edilen modelde neredeyse yönetmeyecek olan bir adaydan bahsediliyor ve neredeyse yönetmekte kararlı bir figürün varlığının ayıplanacak bir özellik olduğu sezdiriliyor. Az evvel yukarıda değindiğim üzere tahayyüller üzerinden, ideal toplumda var olması gerektiği düşünülen normlar etrafında kısılarak böylesine kökleşmiş ve böylesine güçlü olanaklara sahip bir iktidarı mağlup etmek olası mıdır? Zat-ı alileri tabanına bir belirlilik sunuyor, bir iddia sunuyor, güven veriyor ve yönetme becerisini gözlere soka soka gösteriyor. Ucube sistem eleştirilse de, değiştirilmesi hedeflense de bir yönüyle de iddiaların yarışı olan siyasette, günün şartlarıyla gidilecek bir seçimde yönetmeye, iktidarı değiştirmeye kararlı görünmek ve bunu açıkça dile getirmek neden çekinilecek bir özellik olsun ki? Esas olan dengeyi, doğru stratejiyi ve doğru kampanyayı inşa edebilmek derim naçizane.
Altılı Masa aday tartışmalarını kamuoyu önünde sürdürmeyi bitirerek, gündemden uzaklaştırmalı.
Altılı Masa ortak söylemi, ‘’biz’’ söylemini benimseyerek, bu söylem çerçevesinde tutarlı bir iletişim stratejisi gütmeli.
Altılı Masa’nın paydaşları kişisel yahut örgütsel beklentilerini dondurarak, kazanmaya, kazanacak stratejiye ve kazandıktan sonra yönetebilmeye odaklanmalı. Özgüllüklerin, farklılıkların varlığı icabı paydaşların seçmenler üzerinde seçmende yer tutmaya yönelik rekabeti bir ölçüye kadar anlaşılabilir fakat bir dur noktası belirlenmeli. En karlı ittifak modeli, doğru aday, kampanya stratejisi, eylem planları gibi müşterek meseleler öncelenmeli.
Altılı Masa ortak eylem planlarını kamuoyuna anlaşılabilir dille, ayağı yere basan hedeflerle açıklamalı ve Erdoğan’la tartışmaları kenara bırakmalı, planları, projeleri konuşmalı. Beklentilere yanıt vermeli.
Altılı Masa’da Kemal Bey, Meral Hanım ya da bir diğer lider adaylığı düşünüyorsa ya da bir kişinin adaylığı hususunda kararlıysa da bunu Masa’yı dışarıdan yönlendirecek adımlarla değil; doğrudan Altılı Masa’da, içeriden diyalog yoluyla gündeme getirmeli. Liderler el yükseltmek yerine tartışıp bu fikrin uygulanıp uygulanamayacağını, uygulanacaksa nasıl uygulanacağını somut göstergeler üzerinden değerlendirmeli.
Adaylık meselesi kamuoyu üzerinden veya Altılı Masa dışından bir başka kanalla sağlıklı neticeye ulaşmaz, altı partinin tabanda bütünleşerek çalışmasını baltalar, süreci ciddi şekilde zedeler. Ortaya çıkacak adayın potansiyelini, etrafında oluşacak konsensüsü yaralar.
Bugün, AKP iktidarının korktuğu merkez odağın, merkez koalisyonun ve merkez siyasetin yeniden inşası için gereklilikler göründü, beklentiler doruğa ulaştı. Bunu başarması arzusuyla döndü Altılı Masa’ya gözler.
Kutuplaşmanın, iyi-kötü çıkmazının sonu için ilk ciddi adım 2017’de atıldı. Bir eşik aşıldı 2019’da. Hayati adım olarak 2023 seçimi göründü, geliyor. Son adımıysa AKP iktidarından sonra, Erdoğan’ı değil Erdoğanizmi mağlup etme gayretiyle başarılacak veyahut başarılamayacak.
Lakin ilerleyişi son adıma ulaştırmak için 2023 sınavını vermek gerekiyor, bu sınavın bütü yok.
Zat-ı alileri küresel gelişmeleri hatırlatarak, güvenlik tehdidini canlı tutarak altı benzemeze karşı tabanına güvenlik ve istikrar vadediyor. Ülkeye dış politikadaki yeni arayışlar aracılığıyla sıcak para sokmanın yollarını arıyor. İşsizliği patlatmadan, nominal büyümeyi sürdürmeyi hedefliyor. Baz etkisiyle enflasyonu dizginlemeye göz kırpıyor. Piyasaların katılığını gevşeterek kısa süreliğine de olsa topluma derin bir nefes aldırmanın hesabını yapıyor.
Elinde bu sistemin sınır aşan yetkileri, arkasında devletin ayrıcalıklı aygıtları…
Bunları başarırsa, kutuplaştırdığı toplumda, yine iyi olabilir mi?
Yine ötekilerini kötü kılabilir mi?
Merkez koalisyonu yine işlevsiz bırakabilir mi?
Gitmekte olan seçmenini geri getirebilir mi?
Evet…
Korkarım evet.
Kolay olmayacak, kolayı beklemek yanılgı…
Altılı Masa zamanı lehine çevirmeli, yeniden.
Başarmalı, becermeli; gecikmeden, yenilmeden.
Biz olmak için, kavuşmak için, barışmak için.
Fotoğraf: Robert Lukeman