[voiserPlayer]
Dünyada birçok ülkede posta ve uluslararası kargo ile ithal edilen küçük paketler için özel gümrük kuralları ve prosedürleri uygulanır. Bunlar genellikle şahıslara ve şirketlere gelen ve ticari mahiyet taşımayan ürünlere bazı muafiyetler tanır. Türkiye’de özellikle 2009 yılında başlatılan Elektronik Ticaret Gümrük Beyannamesi yani ETGB sistemine geçtikten sonra bu konu daha detaylı bir mevzuata tabi tutuldu ve bir lisansa bağlandı. Bu lisans, posta operatörü (PTT) ve muhtelif hızlı kargo şirketleri aracılığıyla şahıslar ve şirketler adına 30 kg/150 Euro değere kadar kargoların vergisiz, 1500 Euro değere kadar olan kargoların ise tek tip maktu bir vergi ödenerek kolaylıkla ithal edilebilmesini sağladı. Böylece bu işlemler gümrük müşavirine gerek kalmadan hem masrafsız hem de çok hızlı gerçekleşebiliyordu. Özellikle dünyada sınır ötesi e-ticaret gelişmeye başlaması ile bu şekilde ülkeye giren ürünleri sayısı artmaya, mahiyeti değişmeye başladı.
Kısa bir süre sonra korumacı politikalar devreye girdi ve öncelikle 2011 de hem muafiyet sınırı 75 Euro’ya indirildi, hem de bu şekilde getirilebilecek ürünlerde kısıtlamalar uygulanmaya başlandı. Ayrıca cep telefonu ve kozmetik gibi ürünlerin bu şekilde ithal edilmesi yasaklandı. Bugün biliyorsunuz yurtdışından bir cep telefonunu beraberinizde bile getirseniz 1500 TL kayıt ücreti ödemeniz gerekiyor. Türkiye’nin o zaman için uyguladığı ilerici politikayı yavaş yavaş geriledi; 75 Euro olan miktar önce 30 Euro’ya, sonra 22 Euro’ya düşürüldü, nihayetinde bugünkü 0 (sıfır) vergi muafiyetine kadar gelindi. Bugün yurtdışından size 1 Euro değerinde bile bir hediye gönderilse, siz bunun için Avrupa Birliğinden geliyorsa %18, diğer ülkelerden geliyorsa %20 maktu vergiyi peşinen ödemek zorundasınız. Ayrıca bazı ürünlerde ekstra ÖTV uygulamaları ile bu oran %40’lara kadar çıkmakta.[1]
Aynı trend dünyada ise farklı ülkelerde farklı şekillerde devam etmekte. Avrupa Birliği, birlik dışından gelen ürünler için bu konuda en düşük sınırlardan birine sahip 22 Euro ile, Türkiye’de aslında bu sınırı takip ediyordu, ta ki bir kaç ay öncesine kadar. Belki de ticari eşyada gümrüğü en sıkı ve masraflı olan ülkelerden Rusya bile 2010’da vatandaşlarına yurtdışından gelen paketleri için aylık 1000 Euro değere kadar muafiyet tanıdı. Rusya ile gümrük birliğine giren Kazakistan, Belarus, Kırgızistan gibi ülkeler de aynı kuralları benimsedi. ABD bugün ticaret savaşları ile gündemde ama 2016’da 200 dolar olan muafiyet sınırını 800 dolara çıkarmıştı ve halen böyle devam etmekte. Çin gibi e-ticaret hacmi ve ihracatı çok olan bir ülke bile ithalatı teşvik etmek için bugün paket başına 700 dolar, yıllık toplam 3500 dolar değere kadar vatandaşlarına vergi muafiyeti sağlamakta. Gürcistan mesela bu konudaki en progresif gümrük rejimlerden birine sahip. 25 kg/100 dolara kadar gönderilerde şahıs ve şirketlere muafiyet sağlamakla kalmıyor, bunun üstünde kalan gönderiler için de uygulanacak vergiyi mükellefe gönderilen 30 gün vadeli bir bildiriye bağlıyor. Türkiye’nin ihracatçıları da bu bölgelerde internet üzerinden son tüketiciye mal sattığında bu muafiyetlerden yararlanıyor. Pratikte birçok ülkenin şahısların kendi ihtiyaçları için yurtdışından bu şekilde alışveriş yapmasına izin vermesi, bu ülkelerin, vatandaşların en makul fiyata istedikleri tüm ürünlere aracıların çoğunu ortadan kaldırarak ulaşabilmelerinin onların yaşam standardına direkt bir etkisi olduğunu anladığını göstermekte.
Türkiye’deki bu son radikal değişiklikler aslında 27 Şubat 2019’da Bakan Berat Albayrak’ın sinyali vermesi ile başladı[2]. Özellikle Çin’den posta yoluyla 2018’de gelen 26 milyon paketin ezici çoğunluğunun bu vergi muafiyetinden yararlanması bakanlığın gözünden kaçmamıştı. Jet hızıyla önemler alındı ve bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bu konuşmadan yaklaşık iki ay sonra vergi muafiyetin kaldırıldığı ve uygulamaya sadece 15 gün içinde geçeceği bildirildi.[3] Türkiye’nin yeni sistemi baş döndürücü hızını bir kez daha göstermişti. Bir genelge yayınlanıyor ve 15 gün içinde herkesin sistemsel, fiziksel ve ticari olarak buna hazır olması bekleniyordu. Örneğin, Rusya daha 2017’de aldığı kararla, 2019’da aylık vergisiz limiti 1000 Euro’dan 500 Euro’ya düşüreceğini açıkladı ve buna göre de herkes iki sene boyunca hazırlığını yaptı.
Sadece posta gönderilerindeki büyük hacimden kaynaklanan ve daha sıkı kontrol edilmesi gereken bir nokta varken tamamen radikal bir karar ile devlet her paketi, hatta kişisel hediye ve numuneleri dahi, vergiye tabi tuttu. Üstüne üstlük bir adım daha ileri giderek bu şekilde ithal edilebilecek paket sayısını da 5 adetle sınırladı. [4] Daha sonradan özellikle firmaların numuneler konusunda mağdur olduğunu görüp firmalar özelinde bu sınırlamayı kaldırsa da, şahıslar üzerindeki uygulamayı devam ettirdi. Bu kararlar ve genelgeler silsilesi de aslında alınan tedbirlerin ne kadar aceleye getirildiğinin ve üzerinde düşünülmeden, tartışılmadan uygulandığının bir kanıtıydı.
Bugün Çin’deki sitelerden verilen ortalama bir siparişin değeri 5 doları geçmiyor. Yani yine 26 milyon paket gelse bile devletin bundan alacağı yıllık toplam vergi miktarı sadece 26 milyon dolar. Hâlbuki bunun vatandaşa, sektöre ve devlete maliyeti bunun çok daha üstünde olacak. Ayrıca yapılan araştırmalar vergi muafiyetlerinin bölge ekonomilerinin gelişimine ve ticaret hacmine ne kadar yararlı olduğunu da göstermekte.[5]
Bugünkü durumda hızlı kargo şirketleri ve posta idaresi sadece vergiyi alıcı adına gümrük idaresine ödemek değil, aylık 5 adet ile sınırlanmasının da takibini yapmakla da yükümlü. Yurtdışındaki sitelerin böyle bir altyapısı olmadığı için de bunu ancak ya kapıda teslimat aşamasında ya da önceden telefonla alınan kimlik numarası ve tahsilat ile yapılıyor, o da tabi alıcı vermek isterse. Gelinen noktada posta kuruluşu PTT’nin işi diğer hızlı kargo operatörlerine göre çok daha zor çünkü hacimleri çok daha fazla ve gönderi detay bilgileri eksik. Teslim olamayan, gümrüğe bırakılan ve iade edilen gönderiler tavan yapmış durumda. Onlar da kendine göre bir sistem geliştirmiş ve gümrüğe sunma bedeli diye bir sabit bedel uyguluyor tüm ürünlere, böylece hem gümrükte çıkan masrafları, hem de artan iş yükünü karşılamak istiyorlar.
Tabii ki birçok başka soru da akla geliyor, mesela devlet bir yandan e-ihracatı teşvik etmeye çalışırken bir yandan ithalatı kısıtladığında haksız rekabete yol açtığı düşünülürse farklı ülkelerde aynı uygulamalar ile karşılaşmaz mıyız? Gerçekten 26 milyon dolar ek vergi kalemi için değer miydi? Bu kimseyi mağdur etmeyecek şekilde düzenlenemez miydi? Ticareti kolaylaştırmak ve bir lojistik üssü olmak isteyen Türkiye’nin artık gümrük kurallarını serbest ticarete ve rekabete uygun şekilde düzenlemesinin ve vatandaşlarına potansiyel kaçakçı gözüyle bakmaya son vermesinin zamanı gelmedi mi?
[1] http://ggm.ticaret.gov.tr/sikca-sorulan-sorular/bireysel/posta-ve-hizli-kargo-muafiyetleri
[2] https://www.dw.com/tr/alibaba-vergisi-%C3%A7inden-ucuz-al%C4%B1%C5%9Fveri%C5%9F-d%C3%B6nemi-bitiyor-mu/a-47904275
[3] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/05/20190515-6.pdf
[4] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/06/20190629-5.htm
[5] Holloway & Rae, 2012 https://worldcustomsjournal.org/Archives/Volume%206,%20Number%201%20(Mar%202012)/04%20Holloway_Rae.pdf