Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Faiz Artırmak Enflasyonu Düşürmek İçin Yeterli Mi?
    Forum

    Faiz Artırmak Enflasyonu Düşürmek İçin Yeterli Mi?

    Yasin Şimşek3 Haziran 20227 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    1960’ların sonunda Amerika’da enflasyon son 10 yılın en yüksek seviyesi olan %5’i aşmıştı. Dönemin FED başkanı William Martin ve diğer yöneticiler enflasyonun yükseliş trendinden endişe ediyorlardı. 1969 yılının kış aylarında faiz artışı yaparak enflasyonu kontrol altına almaya karar verdiler. Artan faizler insanları kredi kullanıp ev araba gibi tüketim mallarını satın almaktan alıkoyuyor böylece azalan talep fiyatların üzerinde baskı oluşturuyordu. 1970 yılına gelindiğinde, beklendiği üzere, Amerikan ekonomisinde güçlü yavaşlama sinyalleri belirdi. FED tutanaklarından[1] öğrendiğimiz kadarıyla, başkan Martin diğer komite üyelerinden gelen ekonominin yavaşlamasına ilişkin eleştirilere karşı sıkı para politikasının devamında ısrar etti. Ona göre ekonomideki bu yavaşlama enflasyonu aşağıya çekecek kadar derin ve uzun süreli olmayabilirdi.

    1970 yılının Şubat ayında Martin’den sonra başkanlığa atanan Arthur Burns çok daha farklı bir yol izledi. Başkan Burns orta halli bir gevşemenin gerekli olduğunu düşündü. Yani, her ne kadar FED tamamıyla ekonomiyi hızlandırmaya odaklanmasa da ufukta gözüken resesyonu önlemek için adımlar atmalıydı. Burns`e göre, eğer FED resesyon için adım atmazsa hükûmet maliye politikasını kullanacak ve bankanın kredibilitesini aşındıracaktı. Günün sonunda, FED 1970 yılının kış aylarında politikasını gevşetip ekonomiyi desteklemeye başladı. İşin ilginç yanı, bu sıkılaşma serüveni başladığında FED’in enflasyon tahmini bir sonraki çeyrek için %3.6 idi ama sıkılaşmadan vazgeçildiğinde tahminler %4.4`e yükselmişti.

    1971-1973 yıllarında FED büyümeyi öne alan bir politika izledi. 1973 yılının ilk aylarında enflasyon durumunun kötüleşmesi üzerine aşamalı bir sıkılaştırma politikasına tekrar geçiş yapıldı. Faiz oranları kademeli olarak %6’dan %10’a kadar yükseltildi. Sıkılaşan finansal koşullar dönemin petrol kriziyle birleşince Amerikan ekonomisi tekrar yavaşlama sinyalleri göstermeye başladı. Üstelik enflasyon bu süre zarfında yükselmeye devam etti. FED tutanaklarında geçen ifadelere göre komite üyeleri sıkı para politikasının artık politik ve sosyal açıdan kabul edilebilir olmadığına karar verdiler. 1973 Eylül ayında gelindiğinde FED enflasyonu düşürme çabalarına bir son verdi ve faiz indirimlerine başladı. Sene başında enflasyon %4.9 iken enflasyonu kontrol altına almaya çalışan FED, sene sonunda faiz artırımlarına rağmen %8.2 enflasyon ile karşılaştı.

    Klasik iktisat anlayışının tersine, FED’in her iki faiz artırma döngüsü enflasyonu kontrol altına almada başarısız oldu. Oysa beklenen netice artan faizlerin talebi baskılaması ve akabinde enflasyonun düşmesi idi. Esasında, para politikası ya da merkez bankaları maliye politikası kısıtı altında hareket ederler. Yani para politikasının istenilen sonuçları doğurması maliye politikası tarafından desteklenmesine bağlıdır (fiscal backing). Maliye desteğinden yoksun merkez bankaları yukarıdaki FED anekdotunda olduğu gibi enflasyonla mücadelede başarısız olabilirler. Bu yazıda, para politikasının neden maliye politikası desteğine ihtiyaç duyduğunu ve bu bulgunun Türkiye’nin mevcut durumu hakkında neler söylediğini tartışacağım.

    İktisat teorisi enflasyonun çıktı açığının ve beklentilerin bir fonksiyonu olduğunu söyler. Beklentiler ise para ve maliye politikalarına göre şekillenir. Dolayısıyla, enflasyon nosyonu para ve maliye politikalarının ortak bir sonucudur diyebiliriz. Zira, yukarıda bahsettiğim hikayeye sadece para politikası penceresinden bakarsak var olan iktisat anlayışımıza ters durumlarla karşılaşıyoruz. Bu karmaşayı çözmek ise para politikasını maliye ile birlikte düşünmekten geçiyor.

    Duke Üniversitesi’nden iktisat profesörleri Francesco Bianchi ve Cosmin Ilut yaptıkları bir çalışmada, merkez bankalarının faiz artışları ile enflasyonu düşürmesi için maliye tarafından destek görmesinin(fiscal backing) şart olduğunu iddia ediyorlar (Bianchi ve Ilut (2017)). Örneğin, ekonomiye Vietnam savaşı gibi kamu harcamalarını artıracak bir şok geldiğini kabul edelim. Bu şokun getirdiği mali yük enflasyonu yukarı yönlü itmeye başlar. Merkez bankası ise enflasyonu kontrol altına almak için faizleri artırır ve ufak bir resesyon yaratır. Eğer maliye politikası resesyonu tolere edeceğine ve oluşan ekstra mali yükü yüksek enflasyon ile reel olarak azaltmayacağına dair ekonomideki aktörlere bir sinyal verirse oluşan bu enflasyonist baskılar yok edilebiliyor. Böylece enflasyon yeniden kontrol altına alınıyor. Diğer yandan, eğer maliye tarafı sinyal göndermekten imtina ederse, ekonomideki aktörler resesyondan çıkmak için mali yükün daha da artacağını beklemeye başlıyorlar. Bu da ek bir enflasyonist baskı yaratıyor. Günün sonunda maliye tarafı yavaşlamayı tolere etmiyor ve ekonomiyi hızlandırmaya başlıyor. Elbette maliyeye ekstra borç yükü biniyor ve bu da enflasyonun yükselmesiyle sonuçlanıyor.

    Açık bir şekilde makalenin bulguları bize FED’in 1969 ve 1973 faiz artışlarının sonuçsuz kalmasını maliye politikasının desteksizliğinden geldiğini söylüyor. Yani, Amerikan yönetimi FED faiz artırdığında maliye tarafını da pasifleştirerek destek olmuyor veya olacağına dair bir sinyal üretmiyor. Bu da aktörlerin eninde sonunda mali destek gelecek, yavaşlama tolere edilmeyecek beklentisini doğruluyor. Bu yüzden de sıkılaştırma periyotlarının sonu hep görece daha yüksek bir enflasyon ile bitiyor.

    Türkiye’de Yüksek Enflasyon Düşürülebilir Mi?

    Maliye ve para politikaları arasındaki bu etkileşim sadece Amerika`ya özgü bir durum değil. Birçok ülke benzer bir para-maliye politikası karışımı üzerinden enflasyonu düşürmeyi başardı.[2] Bu ülkelerden biri de Türkiye. 1990’ların Türkiye’si 1970`lerin Amerika’sı ile karşılaştırılmayacak kadar yüksek bir enflasyonla yaşadı. Örneğin, 1994 yılında enflasyon %100’ü aşmıştı. Türkiye o yıllarda 3 haneli enflasyonla birlikte devasa bütçe açıkları da veriyordu. Yani, maliye politikası hayli gevşekti. 2001 krizinden sonra uygulanmaya başlayan stabilizasyon programı bir yandan enflasyonu düşürürken diğer yandan 1990’larda kronikleşmiş kamu bütçe açığı sorununu da çözdü.

    Yukarıda Şekil 1’de gördüğümüz gibi enflasyon (mavi çizgi) ve bütçe açığı (yeşil çizgi) 2000’lerin başında ters yönlü hareket ediyor sonrasında stabil kalıyorlar. Akkaya ve Gürkaynak (2012) makalesi de 2001 krizinden sonra yaşanan dezenflasyonun sıkı para politikası ve ona uyum sağlayan sıkı bir maliye politikasının sonucu olduğunu söyler ve gözlemlerimizi doğrular. Bu politika setinin doğal sonucu olarak, enflasyon bir süre belirli bir düzeyin altında kaldı. 2021 yılının Aralık ayı itibari ile de tekrar çok yüksek enflasyon değerleri görmeye başladık. Bunun parelelinde, şaşırtıcı olmasa gerek, maliye tarafında yapısal bir kırılım yaşandığını görüyoruz.

    Aşağıda Şekil 2’de IMF World Economic Outlook tarafından yayınlanan genel hükümet yapısal dengesi (general government structural balance) verisini görüyoruz. Bu veri bütçe dengesini ekonominin konjonktürüne ve bir defaya mahsus oluşmuş gelir kalemlerine göre düzeltiyor. Böylece, bu veriye bakarak ülkedeki maliye politikasının genel trendinin genişlemeci mi yoksa sıkılaşmacı mı olduğunu anlayabiliyoruz. Şekil 2’de son yıllarda oluşan trend maliyenin sürekli gevşediğini ima ediyor. Özellikle 2016 yılı sonrasında dramatik hareketler görüyoruz. Örneğin, 2015 yılında -10 milyar TL olan yapısal açık(structural balance) 2021 yılında -200 milyar TL`yi aşıyor. Yani, 6 yıl içerisinde 20 kat bir hareket olmuş. Dahası, IMF projeksiyonlarına göre bu değerlerin 2022 yılında -500 milyar TL`yi ve 2023 yılında -700 milyar TL`yi geçeceği öngörülüyor. Bu durumun enflasyonla mücadelede para politikasına pek de yardımcı olduğunu veya olacağını söyleyemeyiz.

    Hiç şüphesiz, yüksek enflasyondan kurtulmak, üzerinde düşünülmüş bir ekonomi programının birinci önceliği olacaktır. Ancak, halihazırda %70’i aşmış bir enflasyon ve gevşeme trendinde disiplini hayli bozulmuş ve daha da kötüleşmesi beklenen bir maliye politikası Türkiye’deki politika yapıcılar için çetrefilli bir duruma işaret ediyor. Ortada sıkılaşması gereken bir para politikasının yanında pasifleşmesi gereken de bir maliye politikası var. Politika yapıcılar için gevşeyen maliyeyi sıkmak ise oldukça sevimsiz bir iş. Maliyeyi sıkmak demek enflasyonla mücadele eden merkez bankasının tüketimi düşürmesine hatta işsizlik yaratmasına göz yummak demek. Bu ise işin başındaki politikacıların popülaritesini kötü etkileyebiliyor. Örneğin, 1979 yılında göreve başlayan FED başkanı Paul Volcker faizleri artırmak suretiyle parasal sıkılaştırmaya gitmiş, paralelinde işsizlik oranı da artmıştı. Bunun sonucunda dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan’ın popülaritesi seçildiği dönemde %68 iken bir yıl içinde %45’e kadar gerilemişti. Özellikle, siyasi elitin henüz göreve başlamış olması durumunu düşünürsek, böyle bir maliyeti göze almak oldukça zor olabilir.

    Sonuç olarak, gerek FED tecrübesi gerek Türkiye’nin dezenflasyon süreci gerekse Bianchi ve Ilut (2017) makalesinin çizdiği teorik çerçeve bize, teknik bir tabirle pasifleşen bir maliye politikası olmadan para politikasının enflasyonla mücadele edemeyeceğini söylüyor. Sadece faiz silahıyla enflasyonla mücadele etmek bugün enflasyonu düşürse bile yarın daha yüksek enflasyon olarak geri dönebiliyor, 1969 ve 1973 yılındaki FED’in sıkılaştırma denemelerinde olduğu gibi. Bu sebeplerden ötürü, güncel enflasyon tartışmalarında kendine yeterince yer bulamayan maliye politikasının daha çok konuşulması gerektiğini düşünüyorum.

    Not: Bu yazı her ne kadar pasif maliye politikasının enflasyonu düşürmek için gerekli olduğunu iddia etse de pasif maliyenin detaylı bir tasvirini yapmıyor. Mevzunun kompleksitesini düşündüğümüzde bunun ancak bir devam yazısında ele alınabileceğini düşünüyorum.

    Kaynakça:

    Akkaya, Y., & Gürkaynak, R. S. (2012). Cari açık, bütçe dengesi, finansal istikrar ve para politikası: Heyecanlı bir dönemin izi. İktisat İşletme ve Finans, 27(315), 93-119.

    Bianchi, F., & Ilut, C. (2017). Monetary/fiscal policy mix and agents’ beliefs. Review of economic Dynamics, 26, 113-139.

    Weise, C. L. (2012). Political pressures on monetary policy during the US Great Inflation. American Economic Journal: Macroeconomics, 4(2), 33-64.


    [1]    Dönemin FED tutanaklarının detaylı bir analizi için bakınız Weise (2012)

    [2]    İktisat ve Toplum dergisinin Mayıs 2021 sayısındaki “Latin Amerika’da Dezenflasyon: Şili ve Peru Örnekleri” başlıklı yazı Şili ve Peru`nun benzer bir para-maliye politikası ile enflasyon sorununu çözdüğünden bahseder.

    Fotoğraf:  Nathália Rosa

    Ekonomi
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikHakaretin Politikası | Beril Eski & İlkan Dalkuç | Nabız #91
    Sonraki İçerik Top Gun: Maverick | Sinekritik #47

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    1 Mayis’ta, 10 Maddede Türkiye’de Emek

    1 Mayıs 2025 Burak Dalgın
    Yazılar

    Türkiye’de Medyanın Kurtuluşu: Geniş Bir İstişare Süreci ve Teknolojik Dönüşüm

    24 Nisan 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}