[voiserPlayer]
Öncelikle haksız bir başlık attığımızı itiraf etmeliyiz: Markus Söder Başbakan adaylığına talip olmuş değil. Farklı etkinliklerde kendisine aday olup olmayacağını yönünde sorulan soruları geçiştirdi. Almanya’ysa Söder ile ilgili net: 54 yaşındaki politikacı şu an anketlerdeki favori adaylardan biri.
2021 yılının Almanya siyaseti için hareketli bir yıl olacağını ve Angela Merkel’in görevinin sona ermesiyle koltuğun kim tarafından devralınacağının henüz bilinmediğini yazmıştım. Bu yazıda Almanya’da yalnızca Bavyera’da seçimlere katılan, spektrumda Merkel’in CDU’sunun sağında kalan muhafazakâr-liberal Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU)’nin Genel Başkanı ve Bavyera Başbakanı Markus Söder’i ele almak niyetindeyim.
Söder 101: Berlin nerede bilmiyor
Söder 53 yaşında, Nürnberg doğumlu, protestan, evli ve 4 çocuklu. 1983’te yani 16 yaşındayken CSU’ya üye olan Söder; yine Nürnberg’de hukuk fakültesinde okudu, mezuniyetinin devamında aynı üniversiteden 1998 yılında doktora derecesini aldı, bir süre araştırma görevlisi olarak çalıştı. Bayerischer Rundfunk’ta yani Bavyera’nın TRT’sinde kısa bir deneyimi de var. 1994’te ise Doğu Nürnberg seçim bölgesinden aday olup eyalet seçimlerini kazandı ve o günden bu yana parlamento üyesi.
Nürnbergli siyasetçi 2003 yılında CSU Genel Sekreterliği koltuğuna oturdu. 2007’de görevinden ayrılarak, Bavyera kabinelerinde sırasıyla Federal Yönetim ve Avrupa ile İlişkilerden Sorumlu Bakanı olarak 1 sene, Sağlık ve Çevre Bakanı olarak 3 sene, Ekonomi, Bölgesel Kalkınma ve Yurt Bakanı olarak ise 5 sene boyunca 2018’e kadar görev aldı.
2017 federal seçimlerinde CSU’nun oy kaybetmesiyle baskı altında kalan Seehofer, parti liderliğini koltuğunu bırakmasa da Bavyera Başbakanlığından istifa etmişti. Seehofer 2018’de kurulan federal hükümette İçişleri Bakanlığı görevini devralırken, eyalet meclisi de Söder’i Bavyera Başbakanı olarak seçti. Yalnızca birkaç ay sonra Ekim 2018’deki seçimlerde de Söder hükümeti kurma görevini elde etti, her ne kadar CSU 10%’luk bir kayıp yaşasa ve meclis çoğunluğunu kaybetse de… Bu sonuçların ertesinde Seehofer CSU liderliğini de bırakırken, 2019 Ocak’ındaki parti kongresinde Söder genel başkan olarak seçildi.
Bavyera “Halk” Cumhuriyeti’nde siyaset yapmak
“Bu ülke otokratik bir din devleti olma yolunda. Kayırmaca, yolsuzluk, hep aynı partiyi seçen fena halde aptal olan kırsal kesim halkı. Sanırım Bavyeralılardan yeteri kadar söz ettik.” Bu cümleler Alman komedyen Serdar Somuncu’ya ait. CSU’nun Bavyera’daki 71 yıllık dominasyonu sıklıkla, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne atıfla, Bavyera’nın bir “halk cumhuriyeti” olduğu şeklinde alay konusu da ediliyor.
Hristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin yalnızca Almanya’nın güneydoğusundaki bu eyalette örgütlendiğini ve seçimlere katıldığını söylemiştik. Bavyera halkı da CSU’nun yönetim kabiliyetlerinden memnun olmuş olacak ki, 1946 yılından beri 1954-1957 arası 3 yıllık bir kesintiyi saymazsak, başbakanlık koltuğuna her zaman bu parti üyesi bir erkek oturuyor.
Bir varoluş sorunu: Bavyera tahtını bırakmak
Markus Söder, sıklıkla yerinin Bavyera olduğunu, burası için bir şeyler yapmak istediğini hatırlatıyor. Bir Bavyeralıdan bu cümleyi duymak ne Almanya’nın geri kalanında ne Kıta Avrupası’nda tam anlamıyla anlaşılabilir. Şüphesiz bu durum, ülkenin en zengin eyaleti olan Bavyera’nın kendine özgü karakteri ve politik tavrından kaynaklanıyor.
Siyasi birliğini sağlamış bir Alman devletinin kuruluşunun diğer devletlere göre çok daha geç olmuş olması, Bavyera’nın Nazi Almanyası döneminde nasıl bir yer olduğu meseleleri başka bir yazının konusu olsun. Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nı kaybetmesiyle Bavyera, Amerika Birleşik Devletleri’nin işgal bölgesine dahil edilmişti. Sovyetler Birliği, Almanya’nın doğusunda uydu devlet Doğu Almanya Demokratik Cumhuriyeti’nin temellerini atınca, işgal devletlerinin yönlendirmesiyle batıda Federal Almanya Cumhuriyeti kurulmuştu. O süreçte Bavyera’nın bir monarşi olarak yönetilmesi gündeme gelmişti fakat, ABD buna izin vermedi. O günden bugüne Bavyera siyaseti her zaman kendini federal yönetimden ayrıştırmaya çalıştı. Bavyera hükümetleri geleneksel olarak, federal hükümete rol çizme ve çoğunlukla didişme rollerini öylesine içselleştirdiler ki; şimdi CSU’dan birinin çıkıp tüm Almanya’nın çıkarlarını düşünen bir politika izleyeceğini ilan etmesi, kendi içinde bir tutarsızlık örneği olarak görülüyor.
Spektrumun ne kadar sağında?
- 2018’de Bavyera’da kamu kurumlarının girişine haç asılması zorunlu hale getirildi. Her ne kadar Söder, haçın dini değil “bavyerasal” bir anlamı olduğunu savunsa da basın bu kararı sağ popülist AfD’den seçmenleri geri kazanmak için sağa kayma olarak yorumladı. (Aslında bu noktada belirtmek gerekir ki AfD’nin arzusu dinsel değil, ulusal kültüre dair bir odaklanma. Haç meselesinin de sağ seçmence “göçmenlere sınırı gösteriyoruz” olarak algılanması hedeflenmişti.)
- Söder, Merkel’in göç politikalarıyla arasına bir sınır çizmeyi amaçlıyor. “İltica turizmi”ni sonlandırmayı ve Bavyera kültürünü yeniden popüler hale getirmeyi vadediyor. (Son zamanlarda bu kavramı kullanmayı reddediyor.) Bavyera Başbakanı, göçün sınırlanması ve katı kurallara tabi tutulması gerektiği de savunuyor; Söder’e göre kontrolsüz göç Avrupa demokrasileri için tehdit arz ediyor. Geleneksel olarak CDU’dan daha sağda olan CSU’da bu görüşler kuvvetli bir destek buluyor.
- Almanya’daki birçok politikacı gibi Söder de göçmenleri “entegre” olanlar ve olamayanlar olarak ayırıyor. 2020 Ocak ayında Bavyera’da bir beldedeki belediye başkanlığı seçiminde CSU’nun adayı Şener Şahin göçmen kökenli olmasının yarattığı tepkiler üzerine istifa etti. Söder, bu duruma çok üzüldüğünü belirterek, CSU’nun değerlerini paylaşan, entegre olmuş herkese kapılarının açık olduğunu vurguladı. Sonrasında parti yönetimi Şahin’i fikrinden vazgeçirmek ısrar edildiğini ancak bunun sonuç vermediğini açıkladı.
- Pandemi döneminde karantina kapatmalarına karşı çıkanların gösterilerinde sıklıkla yer verdiği “imparatorluk bayrakları”nın yasaklanması gerektiğini düşünüyor. Bu tür bayraklar radikal sağ örgütlerin ve neo-nazi bağlantılı kişilerin referans noktalarının temsili olarak nitelendiriliyor. Söder’e göre imparatorluk bayrakları demokratik düzen karşıtlığının net bir ifadesi.
- Söder, “iklim koruma”nın Alman Anayasası’nda olması gerektiğini savunuyor. Bavyeralı politikacıya göre, iklim değişikliği tarihteki en önemli sorun. Bavyera’nın ilk “climate-neutral” Alman eyaleti olacağı vaatleri arasında.
- Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden bu yana ekonomik gelişmişlik anlamında geriden gelen Doğu’nun desteklenmesi için dayanışma vergisi veriliyor. Söder, bu verginin hemen kaldırılmasından yana.
Türkiye’ye ve Türklere bakış: Döner seviyor
2000’li yılların başında Türkiye’nin AB üyeliğinin gündeme geldiği zamanlardan bu yana, partisiyle paralel olarak üyeliğin doğru bir ortaklık tarzı olmadığını savunuyor. En son 2017’de Bavyera Maliye Bakanlığı görevini yürüttüğü dönemde, “böyle bir Türkiye’nin” AB üyesi olamayacağını söyledi.
Söder’in Türkiye’yle ilişkiler bağlamında atacağı adımlara etkisi eğer şansölye olarak görev yaparsa oldukça sınırlı olacak. Şöyle ki Söder’in başbakan olduğu bir hükümet formasyonunda dışişleri bakanlığı görevini çok büyük bir ihtimalle seçimleri ikinci olarak tamamlaması beklenen Yeşiller’den bir politikacı üstlenecek. Yeşiller, Türkiye politikalarını iyi çalışan ve Türkiye’nin Avrupa’yla olan entegrasyonunu çok önemseyen bir siyasi parti. Uzunca zamandır Erdoğan’ın refomlara zorlanmasının federal hükümet politikası olması gerektiğini savunan Yeşiller, Merkel’i Türkiye hükümetine karşı çok yumuşak olmakla suçluyor. Eğer Yeşiller koalisyon hükümetinin parçası olursa, dışişleri bakanlığı koltuğuna Cem Özdemir’i oturtması bekleniyor. Bu iki hükümet arasındaki ilişkilerin buz devri dönemine gireceği anlamını taşıyor. Bunu Yeşiller’in başbakan adayını yazarken uzunca ele alacağız.
Seçilebilir mi?
Senede 4 kez eyalet başbakanlarının bir araya geldiği toplantılara, Bavyera’nın dönem başkanlığının denk gelmesi Söder’in pandemi önlemlerine ilişkin fikirlerinin ana akım olmasına yol açtı. Bu süreçte 54 yaşındaki politikacı, İtalya’yla olan coğrafi yakınlığından dolayı Bavyera’da çok yüksek olan vaka sayısını kontrol altına alarak hem basının hem de Almanya’nın geri kalanının takdirini kazandı.
Yine de tekrar hatırlatılması gereken bir husus var. Her ne kadar anketlerde önde gitse de bir Bavyeralı’nın federal başbakan olması Almanya’nın geri kalanı için iç gıcıklayıcı. Üstelik 1980 ve 2002 seneleri hariç tutulursa, birlik partilerinin ortak adayı hep CDU’dan çıkıyor.
Almanya’nın yeni başbakanını öğrenmek için biraz da beklememiz gerekecek. Mart ayında gerçekleşecek birkaç eyaletteki yerel seçimlerin ardından birlik partilerinin adayı açıklanacak. CDU lideri Laschet, Sağlık Bakanı CDU’lu Spahn ya da Söder’in başbakan adayı olması bekleniyor. CSU’lu başbakan adayları katıldıkları her iki seçimi de kaybetmişti.
Fotoğraf: merkur.de
Kaynaklar
https://www.bayern.landtag.de/abgeordnete/abgeordnete-von-a-z/profil/markus-soeder/
https://www.br.de/nachrichten/bayern/markus-soeders-wege-zur-macht-auch-im-bund-eine-analyse,SIrr3O7