[voiserPlayer]
COVID-19 pandemisi tüm dünyanın yaşam biçimini değiştirmekle kalmayıp, ekonomiyi de ciddi şekilde etkilemekte. Vaka sayıları güncellendikçe Asya ve Avrupa’yı geride bırakarak salgının merkezi haline gelen Amerika Birleşik Devletleri, aynı zamanda tarihinin en keskin işsizliği ile karşı karşıya. Son 50 yılın en düşük işsizlik oranına sahip olan Amerika’da 21 Mart ile biten haftada 3.3 milyon kişi işsizlik maaşına başvurdu. 1982’de kaydedilen rekorun 4 katından da fazla olan bu veri bir sonraki hafta 6.6 milyona ulaşarak bir önceki haftanın rekorunu da ikiye katlamış oldu. Geçtiğimiz haftanın başvuru sayısının da gelmesiyle beraber son üç haftada yaşanan 16 milyon iş kaybının küresel krizin patlak verdiği 2008’de yıl boyunca yaşanan iş kaybının yaklaşık 4.5 katı olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Tüm bu verileri, Len Kiefer’in iş kayıplarını tarihsel bir perspektifle hazırladığı görsel ile anlamlandırabiliriz. Kiefer bu görsel ile geçmişten bugüne birçok durgunluğun yaşandığı Amerika’da bu kez durumun çok daha ciddi olduğunu çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor (Bu çarpıcı hareketli grafiğe Kiefer’ın Twitter sayfasından ulaşabilirsiniz: https://twitter.com/lenkiefer/status/1248239474708033539?s=21).
İşgücü piyasasındaki ani çöküşe dair gelen verilerin ardından gözler, piyasalar tarafından merakla beklenen, tarım dışı istihdam verisine çevrildi. Mart’ın son iki haftasında yaşanan 10 milyon iş kaybını kapsamayan, dolayısıyla pandeminin erken etkilerini yansıtan Mart ayı İş Raporu’nda, tarım dışı istihdam 701 bin kişi azalarak beklentinin 7 katı kadar azalış gösterdi. 10 yıl sonra ilk kez negatif bölgede yer alan bu veri aynı zamanda ABD tarihindeki en uzun genişlemenin de sona erdiğini gösteriyor. Dahası St. Louis Federal Rezerv tarafından yayınlanan araştırmada[i] yılın ikinci çeyreğinde işsizliğin %30’un üzerine çıkarak, 47 milyon Amerikalının işsiz kalabileceği tahmin ediliyor.
Trump’ın başarı barometresi olarak gördüğü tarihi düşük seviyelerdeki işsizliğin sağlık krizi nedeniyle tüm zamanların en kötü seviyelerine evrilmesi, COVID-19’un benzeri görülmemiş bir dışsal şok olduğunu gösteriyor. Ancak her ne kadar Avrupa’daki işsizlikte ciddi artışlar beklense de bu beklentilerin Amerika’daki ani çöküşe nazaran düşük olması, iki kıtanın işgücü piyasaları arasında uçurum oluşabileceğine işaret ediyor. Almanya Federal İstihdam Bürosu Başkanı’nın Nisan ayındaki 150.000 ila 200.000 kişilik işsizlik artışı tahminini[ii] göz önünde bulundurduğumuzda, Avrupa’daki durumun ABD’deki tahminlerle kıyaslanamaz olduğunu görüyoruz.
Bu durum iki kıtanın işgücü piyasasının dinamiklerinin detaylıca incelenmesini gerektiriyor. Avrupa’da hükûmetler kısa çalışma ödeneği olan destek programları ile endüstriler kapansa dahi istihdamı koruyor. İlk olarak Almanya’nın “Kurzarbeit” adı verilen istihdam programı öne çıkıyor. Küresel kriz sırasında başarıyla test edilen bu program sayesinde, bugün diğer Avrupa ülkelerinin Almanya’dan ilham alarak daha da genişletilmiş destek programları sunduğunu görüyoruz. Bu sistemde işveren, resesyon sürecinde personel masraflarını kısmak için çalışma saatlerini önemli ölçüde azaltmak isteyebilir veya ücretsiz izin ile çalışanları eve göndermek isteyebilir. Ancak çalışanın kaybolan maaşının %60’ı devlet tarafından ödenmeye devam eder. Bu oran çalışanın çocuk sahibi olduğu durumda %67’ye yükselir. Basit bir örnek ile açıklamak gerekirse; şirket personel masraflarını kısmak için ayda 2000 Euro kazanan çalışanından %50 daha az çalışmasını isteyebilir. Bu durumda daha az çalıştığı için maaşı 1000 Euro’ya düşen çalışanın kaybettiği 1000 Euro’nun %60‘ı devlet tarafından ödenir. Böylelikle çalışma saati %50 düşse de çalışan, maaşının %80’ini alabilir.
Bu sistem sayesinde 2009 yılında ABD’de küresel krizin neden olduğu işsizlik %10 olan zirvesini henüz görmemişken, Almanya’da bir önceki yıla göre düşüşe geçmişti. Peki, nasıl? Ekonomide kriz sonrası güçlü bir toparlanma başladığında, yani hızlı dip ve hızlı yükselişi temsil eden V tipi bir iyileşme ortaya çıktığında, istihdamları korunan vasıflı ve deneyimli işgücü kadrosu büyüme sürecine olumlu katkıda bulundu. Ayrıca istihdamın belli ölçüde korunmasıyla resesyon sürecinde yaşanabilecek tüketimdeki ilave düşüşün önüne geçildi.
Sistemin küresel krizdeki başarısı da dikkate alındığında, sosyal izolasyon politikaları nedeniyle işgücü piyasasının çökmemesi adına kısa çalışma ödeneğinden yararlanılması bu noktada doğru bir strateji olarak karşımıza çıkıyor. Almanya’da 470 bin şirket başvurduğu programa talebin daha da artması bekleniyor.[iii] Ödenekten 4 ila 12 milyon kişinin yararlanacağına dair tahminler küresel krizdekine kıyasla çok daha fazla kişinin yararlanacağını gösteriyor. Fransa’da ise Çalışma Bakanlığının verilerine göre, 669 bin şirketin başvurduğu ödenekten şu ana kadar 6.3 milyon kişi yararlandı.[iv] Avrupa’nın genelinde etkin hale gelen sistemde Almanya’daki devlet teşvikinden çok daha cömert teşvikler de söz konusu. Örneğin; İngiltere’de özel sektör maaşlarının yüzde 80’ine kadar ödeme yapmak için bir hükûmet programı uygulamaya koyulurken, Danimarka ve Hollanda’da bu oran %90 seviyesinde.
Amerika’ya geri dönersek, işten çıkarılan çalışanların gelirini korumak için devasa teşvik paketi kapsamında yapılan güçlü işsizlik ödemelerinin, tüketimdeki düşüşü baskılayıcı işleve sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak milyonları işsiz bırakan COVID-19’un tahribatını azaltmaya yönelik açıklanan teşvik paketinde, istihdamı korumaya yönelik doğrudan eylem planı bulunmuyor. Büyümenin yeniden sağlanmasına yönelik eylem planı ile milli gelirdeki artış ile elbette işgücü talebi artacaktır. Ancak bu, işgücü piyasasını dolaylı yoldan etkilenmesi anlamına geliyor.
Neden dolaylı bir yol seçildiğine bakacak olursak; Amerika’da işsizlik ödemelerinin birçok Avrupa ülkesine göre daha düşük olduğunu görebiliriz. Bu nedenle istihdamın ücret sübvansiyonları ile hükûmet tarafından korunması daha maliyetli bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca tazminat oranları kıyaslandığında Amerika’da işten çıkarma sürecinin Avrupa’ya göre daha ucuz olması, Amerika’daki işgücü piyasası daha esnek hale getiriyor ve böylece piyasada değişen koşullara hızlı tepki veriliyor. Bu dinamizm esasen normal koşullarda işgücü piyasalarının rekabetçi olmasını sağlayarak, verimli sektörlerin büyümesine verimsiz sektörlerin ise daralmasına izin verir. Ancak, her ne kadar iki kıta da kendi işgücü piyasasının dinamiklerine göre krize en uygun cevabı veriyor olsa da yaşadığımız dışsal şok, verimlilik veya katma değer ayırt etmeden ekonominin tamamına zarar veren bir küresel bir halk sağlığı krizi. Dolayısıyla ne yazık ki bu noktada, ciddi bir işsizliğe neden olan esnek işgücü piyasasının avantajından bahsedemeyiz.
Şu ana kadar doğru olarak değerlendirdiğimiz Avrupalı yaklaşımın başarısı ise, aslında başka bir konu olan toparlanmanın ne kadar sürede olacağına bağlı. COVID-19’un her yönüyle bir bilmece olması, toparlanmanın uzunluğuna dair belirsizlikleri gündemden düşürmüyor. Kuşkusuz, güçlü bir toparlanma durumunda istihdamın korunduğu Avrupa’da işgücü piyasasının yeniden inşa edilmesine gerek kalmayacak ve üretim kaldığı yerden hızla devam edecektir. Daha geç toparlanma senaryolarının gerçekleşmesi durumunda ise, ücret sübvansiyonları ile istihdamın korunmasının maliyeti artacaktır. Bu durum hükûmetlerin teşvikler kalemlerinde kademeli kısıtlamalara gitmesini gündeme getirebilir. Bu senaryoya göre Amerika’daki yaklaşım hükûmet için daha az maliyetli olabilir. Ancak daha uzun süreli yaşanan işsizlik, işçilerin becerilerine zarar vererek ve ekonomi iyileştiğinde bile iş bulmada sorunların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ayrıca iş kaybının, yeni iş bulunsa dahi işçilerin psikolojik refahını olumsuz etkilediğinde dair birçok çalışma mevcut.[v]
Türkiye’de işgücü piyasasına destek kapsamında atılan adımlara değinmeden önce ülkemizdeki kayıt dışı ekonominin getirdiği güvencesiz iş ortamı nedeniyle işgücü piyasalarının Avrupa’ya göre esnek olduğunu söylemek gerekiyor. Pandeminin yarattığı dışsal şok, Türkiye’de hâlihazırda kırılgan olan işgücü piyasasını kuşkusuz daha savunmasız hale getirecektir. Ocak ayında %13.8 olarak hesaplanan resmi işsizlik oranıyla işsiz sayısı 4.36 milyona ulaştı. [vi] İşgücüne dahil olmayan “iş aramadığı halde iş bulduğu anda başlayacak” durumda olanlar ve mevsimlik çalışanları da dikkate alan “geniş işsizlik” ise 7.26 milyona ulaştı.[vii]
Ancak her 4 gençten 1’inin işsiz olduğu gerçeği bu verilerden daha kasvetlidir. COVID-19 nedeniyle tek bir iş kaybı olmasa dahi mevcut konjonktürde bu kadar kişi iş bulamayabilir. Ayrıca her ay alttan gelen çalışma çağındaki nüfusun bir kısmı, yani çalışmak isteyerek işgücüne katılacak olan kesim de iş bulamayabilir. Aslında bu kesimin işgücüne katılamayacağını belirtmek daha doğru olur. Çünkü işsizliğin tanımlanma metodu nedeniyle bireyi işsiz olarak sınıflandırmada, “aktif olarak iş arama” koşulu aranır- ki bu, kişileri pasifleştiren mevcut koşullar altında oldukça sınırlı olacaktır. Dolayısıyla bu durum resmi işsizlik verisinin daha yüksek çıkmasını engelleyebilir. Ancak bu kesimi “geniş işsizlik” hesaplamalarına dahil edebiliriz. Kısacası salgın nedeniyle tek bir iş kaybının olmadığı gerçekçi olmayan bir senaryoda bile Amerikan işgücü piyasasını çökerten oranlarla yüzleşiyoruz.
İstihdama destek teşvikleri konusunda Türkiye’de de salgın nedeniyle istihdamı korumak için oldukça önemli bir adım atılarak kısa çalışma ödeneğine başvuru şartları esnetildi. En fazla 3 ay süreyle alınabilecek ve en az ödemenin brüt asgari ücretin %60’ı olan ödenekte son üç yıl içinde aranan sigortalılık süresi 600 günden 450 güne, son 120 gün sigortalılık şartı ise 60 güne indirildi.[viii] Ancak Türkiye’nin, istihdamı korumak için en cömert, en esnek ve süresiz destek paketi sunan Avrupa ülkelerden daha sorunlu bir işgücü piyasasına sahip olduğu gerçeği düşünüldüğünde, ödeneğin en kısa sürede kapsayıcılığının genişletilmesi gündeme gelmelidir. Her 4 gençten 1’inin işsiz olduğu Türkiye’de genç nüfusun 450 gün olan sigortalılık süresini doldurabilmesi kolay olmadığı gibi, hasat ve turizm sezonun açılmadan kapandığını hesaba katarsak mevsimlik işçilerinin kesintisiz 60 gün çalışarak hizmet akdini doldurmaları mümkün görünmüyor.
Türkiye’de kronikleşen işsizlik nedeniyle yapısal reformlara ihtiyacı olan işgücü piyasasının, milyonları işsizlikle tehdit eden salgından en az hasarla çıkabilmesi için mevcut düzenlemenin kimseyi kapsam dışı bırakmayacak şekilde düzenlenmesi ve istihdamın mümkün olduğunca korunması gerekiyor.
Tüm bunlara ek olarak işten çıkarılmaların yasaklanmasına dair yasa tasarısı gündemimizde. Bu gelişmeyi kısa çalışma ödeneğinin genişletilmesi olarak değerlendirilebiliriz. İşverenin masrafları kısmak için çalışana ihtiyacı kısmen değil tamamen ortadan kalkabilir. Bu süreçte ücretsiz izine çıkarılan çalışanın maaşının belli bir oranı devlet tarafından sübvanse edilerek istihdam korunur. Ancak tasarıya baktığımızda, sübvanse edilecek oran maaşın yüzdesinden ziyade günlük 39,24 TL olarak belirlendiğini görüyoruz. Bu miktarın brüt asgari ücretin %60’ına tekabül etmediğini belirtmek gerekiyor.
Devletin işsizlik fonundan yapacağı ödemenin çalışanın ileride kullanabileceği işsizlik fonundan mahsup edilip edilmeyeceği ise bir başka tartışma konusu olacaktır. İstihdam kaybını önleyen ve henüz tasarı aşamasında olan bu yasa hayata geçirilirken istihdamı koruduğu gibi, çalışanı da koruması gerektiğini hatırlatmak isterim. Köşeye sıkışmış vaziyette yakalandığımız salgın, kontrol altına alındığında ekonomik olarak bir enkaz devralmama adına kısa çalışma ödeneğinin etkin bir şekilde çalıştırılması oldukça önemli olacaktır.
Fotoğraf: thom masat
[i] https://www.stlouisfed.org
[ii] https://www.spiegel.de/international/business/half-a-million-german-companies-have-sent-employees-into-short-time-work-a-a31b487a-5d4e-4adc-9cb6-3bcb0923fe8c
[iii] Bkz.(iii)
[iv] https://www.web24.news/u/2020/04/6-3-million-french-people-affected-by-partial-unemployment.html
[v] Brand, Jennie E. “The Far-Reaching Impact of Job Loss and Unemployment.” Annual review of sociology vol. 41 (2015): 359-375. doi:10.1146/annurev-soc-071913-043237
[vi] http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=33785
[vii] https://twitter.com/mahfiegilmez/status/1248517035639922688
[viii] https://www.ailevecalisma.gov.tr/tr-tr/haberler/bakan-selcuk-kisa-calisma-odenegi-sartlarini-kolaylastirdik/