Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Cesur Yeni Dünya
    Forum

    Cesur Yeni Dünya

    Ali Efe13 Ekim 20196 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Barack Obama, 2008 yılında ABD başkanlığına seçilirken, 70 yıllık Amerikan müdahaleciliğinin mirasını da devralmıştı. Pearl Harbor Baskını ile 2. Dünya Savaşı’nı uzaktan işleyişine son veren ABD; Afrika, Avrupa ve Asya’da savaşa dahil oldu. Bu dönem, Almanya ve Japonya’ya karşı kazanılan zaferin hemen ardından başlayan Soğuk Savaş ile devam etti. Dış müdahalelerin ismi 11 Eylül saldırıları ile Terörizmle Savaş olarak güncellendi ve yeni başkan süreci bu isimle ele aldı. 

    8 yıllık başkanlık sürecinin ilk yıllarından itibaren Obama, seleflerinin aksine, Amerika’nın hem komutan hem asker olduğu bu düzeni değiştirmek istediğini göstermeye başladı. Afganistan ve Irak’ta yerel orduların eğitimi hızlandırıldı. Normalde topyekûn işgale girişebileceği Yemen, Suriye ve Libya’da sadece küçük özel birlikler ve hava kuvvetleri ile yerel güçleri desteklemekle yetindi. Askeri yönden geri çekilen ABD, politik olarak da gücünü coğrafyadaki yerel müttefik ülke ve örgütlere devretmeyi planlıyordu. Bu plan kağıt üzerinde işleyebilecek gibi görünse de pratikte pek böyle olmadı. Hem Obama yönetiminin kararsız ve yavaş hareket edişi, hem de dini, etnik ve siyasal olarak çok parçalı olan Ortadoğu’nun yerel güç merkezlerinin birbirleriyle paylaşıma gitmeye yanaşmaması, sürecin istendiği gibi pürüzsüz yürümesini engelledi.

    Suriye İç Savaşı başlangıcında Suriye Arap Ordusu’ndan ayrılıp, Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) kuran eski Baas rejimi askerleri, ABD tarafından destekleneceklerine inanıyorlardı. Türkiye dahil birçok aktör buna göre pozisyon aldı ve ABD’nin Esad rejimini devirmek için askeri müdahalede bulunmaktan çekinmeyeceğini düşündü. Ne var ki, ABD bu konuda çekimser kalınca, bu görevi Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi bölgesel güçler üstlendi ve Suriye devrimi Ortadoğu jeopolitiğinin alışılmış bir sahnesine dönüştü. Bu sahneyi daha da renklendiren Esad yönetimini destekleme kararı alan İran ve Hizbullah oldu. Herkes göklerden gelecek olan o karara, yani ABD’nin askeri müdahalesine hazırlanıyordu. Türkiye-Katar-Suud ekseni rejimi yıpratmak İran ve Hizbullah ise rejimi olabildiğince ayakta tutmak için çabalıyordu.

    Beklenen ABD müdahalesi geciktikçe Suriye Devrimi kirli bir iç savaşa dönüştü ve kendi piyasasını oluşturdu. Bölgeye silah, militan ve para akmaya başladı. Suudi Arabistan ve Katar fonları muhaliflerin içindeki radikal grupları  güçlendirdi ve ÖSO içindeki ılımlıve alternatif sesler tedrici olarak etkisiz hale gelmeye başladı. Buna Suriye hapishanelerinden salınan ve kaçırılan El Kaide üyeleri de eklenince (kimilerine göre bunlar Esad tarafından bilinçli bir şekilde bırakılmıştı), ÖSO artık radikal bir cihatçı örgüte dönüştü. Esad’ın arzu ettiği sekülarizm ile cihatçılık ikilemine dayanan eksen oluşmaya başlıyor, ÖSO hızla batının  sempatisini kaybediyordu.

    Bugün yaşadığımız YPG sorunu da tam olarak burada başladı ve muhalefetin radikalleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Radikalleşme Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) doğuşunu beraberinde getirdi. 2014 senesinin yaz aylarında örgüt muazzam bir çıkış yaptı ve hem Irak hem de Suriye’de egemenlik sahasını kurmayı başardı. Bazı yorumcular, bunun bir de facto devlet olduğunu, kurumsal açıdan Irak’tan da Suriye’den de daha kuvvetli bir yapı olduğunu iddia ettiler. Öyle ki, IŞİD, kurduğu İslam devleti yapısıyla, dünyanın dört bir yanından gelen cihatçıları bir mıknatıs gibi kendisine çekerek güçleniyor, güçlendikçe de sınırlarını genişletiyordu. BU durum ABD politikası açısından iki tepkime doğurdu. Birincisi, IŞİD tehdidi Esad rejiminin devrilmesinden daha öncelikli bir tehdit halini aldı. İkincisi ise IŞİD’in ilerlemesini durdurmak için yeni partnerlere ihtiyaç duydu ve bu kesinlikle Özgür Suriye Ordusu değildi. YPG’nin bir anda sahneye çıkması ABD’nin politika değişikliğinin sonucuydu. IŞİD’in genişlemesine karşı bölgedeki Kürt gruplar ile ABD’nin işbirliği yapma süreci bu şekilde başladı.

    Türkiye ise Esad yönetimini zayıflatabileceği öngörüsü ile YPG’ye karşı net bir tavır sergilemedi. Özellikle Davutoğlu döneminde YPG kontrol altına alınabilir bir güç olarak görüldü ve Türkiye ÖSO ile YPG’nin kordinasyonunu sağlayabileceğini, onların Esad karşıtı tutumlarını diri tutabileceğini düşündü. Kobani olayları sırasında her ne kadar tereddüt edilse de Barzani peşmergesinin Türkiye üzerinden Ayn el Arab’ta IŞİD’e karşı savaşmak için geçmesine izin verilmesi bu tezahürün ürünüydü. Aynı günlerde, PKK ile yürütülen çözüm sürecinin de devam ettiğini hatırlayalım. Yani Türkiye YPG ve PKK ile çatışmayı tercih etmedi ve kurduğu diyalog mekanizmasını Esad karşıtı bir enerjiye dönüştürmekte ısrar etti. İlerleyen dönemde bu beklentinin boşa çıkması (Rusya’nın bölgeye gelmesi, ABD’nin isteksizliği gibi sebeplerden ötürü) ve iç siyaset dinamiklerinin de değişmesi ile birlikte YPG bugünkü gibi bertaraf edilmesi gereken bir örgüt konumuna geldi.

    Aradan geçen süreçte IŞİD’in görece bertaraf edildi. Bugünlerde ise ABD bu defa yine Afganistan ve Irak’ta yaptığı gibi savaş bölgesinden çekilmeyi tartışıyor. Suriye’de önce ÖSO’yu yalnız bırakan ABD, şimdi de YPG’nin arkasından çekilmek üzere. Amerikan iç siyasetinde büyük bir fırtına koparmış olmasına rağmen, Başkan Trump kararının arkasında görünüyor. Yıllardır kendi ve müttefiklerinin çıkarlarını savunmak adına para, asker ve politik güç harcayan ABD, artık bu eforun getirisini karşılamadığını düşünüyor. Mevcut başkan Donald Trump, ne kadar selefi olan Barack Obama’yı her fırsatta eleştirse de onun başlattığı non-interventionist (müdahaleci olmayan) politikayı devam ettirmekte kararlı. Hatta bunu izolasyonist bir noktaya taşımak istiyor. Bugün için İran ve Kuzey Kore’ye tehditler hala geçerli, ayrıca Çin ile soğuk savaşa girilmiş durumda ama ABD’nin sıcak savaşa girmeyeceği ve halihazırda taraf olduğu çatışmalardan çekileceğini öngörmek zor değil. Yani yeni bir Bush doktriniyle kısa vadede karşılaşmayacağız. 

    Barack Obama ve Donald Trump arasındaki politika sürekliliğini söylemler üzerinden de görmek mümkün. Tıpkı Obama’nın “ABD dünyanın polisi olmayı bırakacak” dediği gibi, Trump da “ABD, NATO’nun yükünü çekmek zorunda değil” diyor. Yine ikili bölgesel güç çekişmelerinin ABD eliyle çözülemeyeceğine inanıyorlar. 2020 yılındaki başkanlık seçimini kimin kazandığının bu durumu çok değiştirmeyeceği de ortada. Mevcut adaylardan, Amerika’nın eski rolüne dönmesi gerektiğini söyleyen yok. Bu da bizi, şu soruya götürüyor: peki, ABD’nin yokluğunda bu boşluğu kim dolduracak ve ABD’nin oyunda geriye çekilmesi nasıl sonuçlanacak?

    İlk sorunun bölgemizdeki cevabını ikiye ayırabiliriz; bölge dışı güçler ve bölgesel güçler. Bölge dışı güçler arasında en aktif olan şu an için Rusya. İngiltere’nin halihazırda bölgede varlığı sürüyor ve gelecek dönemde Amerika’nın boşluğunun yarattığı vakum muhtemelen bölgeye utangaç bir şekilde girmeye çalışan Fransa ve Almanya’yı da daha çok içeri çekecektir. Bölgesel güçler ise Türkiye-Katar, İran-Hizbullah-Esad, İsrail ve Suudi Arabistan-Mısır-Birleşik Arap Emirlikleri olarak 4 cepheye ayrılmış durumda. Bu cephelerin çıkar çatışmalarının yönlendireceği bir gelecek bizi bekliyor. 

    Yıllardır Ortadoğu’da emperyalizmden dert yanan ve yaşananları, Ortadoğu toplumlarının; moderniteyi yakalayamamış, bireyleşmeyi geçin uluslaşamamış halkları yerine sürekli olarak dış güçlere bağlayanlar için zor günler yaklaşıyor. Çünkü artık bölgemiz, bir nevi, kendi başının çaresine bakacak. ABD’nin Irak’ı işgali sırasında yaşananlar ile Suudi Arabistan’ın Yemen’i işgalinde yaşananları karşılaştırınca, ABD’nin bölgeden ayrılışının, bölgesel güçler için büyük değişiklikler getirse de bu coğrafyada yaşayan siviller için pek değişiklik yaratmayacağını söylemek mümkün.

    Fotoğraf: Trent Yarnell

    Dünya Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikBarış İdealizminin İflası, Militarist Kültürün Zirvesi ve Muhtemel Sonuçları
    Sonraki İçerik RadyoDaktilo | Avrupa’da Popülizm ve Kültürel Miras #2

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Bültenler

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Transformation of the Sovereign in Liberal Democracy and Criticism of Liberalism from Schmitt’s Perspective

    16 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Deniz Nas

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Yazılar Salih Yasun

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}