[voiserPlayer]
Geçtiğimiz hafta Anayasa Mahkemesi, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğer başvurucular tarafından yapılan bireysel başvuru dosyasında karar verdi. Ülkemizde basın özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün zayıf karnesi sebebiyle bu karar oldukça önemliydi. Mahkeme hem ifade özgürlüğü bakımından hem de basın özgürlüğü bakımından Anayasa’nın ihlal edildiğine karar verdi. Bu karar pilot bir karar olması yönüyle daha da önemli hale geliyor.
Öncelikle başvuru sebebini incelemekte ve özetlemekte fayda olduğunu düşünüyorum. Haklarının ihlal edildiğini öne süren Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğer başvurucular, olayların geçtiği tarihte bazı ulusal gazetelerin yayımcısıdır. Basın İlan Kurumu, gazetelerinde yayımlanan bazı haber ve köşe yazıları nedeniyle çeşitli sürelerde resmî ilan ve reklamlarının kesilmesi kararı vermiştir. Başvurucular da bu yaptırımlara itiraz etmişlerdir. Ancak bu itirazları mahkemelerce reddedildiğinden Anayasa Mahkemesine ayrı ayrı bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
Basın İlan Kurumu aracılığıyla verilen bu cezai yaptırımların konusunda mahkeme, önünde 14 bireysel başvuru bulunmakta olduğunu belirtmiş ve dosyaları birleştirerek inceleme yapmıştır. Mahkeme inceleme yaparken Basın İlan Kurumu’nun bu yaptırımlarının nereden kaynaklandığını da incelemiştir. Kurumun çeşitli yetkileri, Basın İlan Kurumu İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’da düzenlenmiştir. Bu Kanun’un 49. Maddesi, yaptırım yetkilerini belirtiyor. Mahkeme de bu maddeyi doğrudan dikkate alarak incelemiştir. Burada maddenin incelenmesi önemli. Zira mahkemenin de belirttiği gibi bu yaygın bir ihlal konusu olduğu için aslında sorunun temelinde düzenlemenin yattığı aşikar. Kanuni düzenleme değişmediği müddetçe de bu başvuruların olması kaçınılmaz.
Kanun maddesine bakıldığında hangi fiillerin ne şekilde cezalandırılmaya konu olacağı hususunda karar yetkisinin yalnızca ve tek başına Kurum’a bırakıldığı, çerçeve hükümler ile düzenlenmediği ve sınırları belirsiz bir düzenlemeye kanun yoluyla imkân tanındığı görülüyor. Mahkeme de bu hususun altını çiziyor kararda. Yukarıda bahsetmiş olduğum gibi bu kadar çok ihlal ve başvuru olmasının sebebi, düzenlemeden kaynaklanıyor ve bu değişmediği müddetçe de ihlallerin ortadan kalkması mümkün değil.
Mahkeme başvurucuların hak ve yükümlülüklerini öngörerek davranışlarını bu doğrultuda tanzim etmesini imkânsız kılan Kanun’un 49. maddesinde yer alan kuralın, öngörülebilirlik koşulunu sağladığını söyleyemeyeceğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin bu tespiti de önemli. Öngörülebilirlik hukuk devletinin olmazsa olmazıdır. Vatandaşlar neyin doğru neyin yanlış olduğunu, yanlış bir fiili gerçekleştirirlerse sonuçlarının ne olacağını bilmelidir ve tercihlerini buna göre yapmalıdır. Fakat bunun gibi öngörülemez düzenlemeler hukuk devletinde kabul edilemez.
Bu kanuni düzenlemedeki eksikliğe ek olarak Anayasa Mahkemesi, Kanun’un evrak üzerinde şeklî bir inceleme önermekte olduğu, mahkemelerin uygulamada önlerine getirilen işin esasını çözmedikleri ve yalnızca cezanın öngörülen usul izlenerek yapılıp yapılmadığını denetlediklerine vurgu yapmış. İnceleme konusu Kanun maddesinde önerilen usule ilişkin uygulamanın henüz yerleşmemiş olmasının, temyiz aşamasında bu konuda verilen kararlar ile derece mahkemelerinin önündeki dosyalarda muhakemeyi nasıl yürüteceklerine ilişkin olarak Kanun’da mevcut olan belirsizliği daha da derinleştirdiğine dikkat çekilmiştir. Yani uygulamaya ilişkin durum yukarıda bahsettiğim öngörülemezlikte daha da büyük bir boşluğa yol açmıştır.
Pilot karar usulünün önemini burada vurgulamak gerekiyor. Anayasa Mahkemesi önüne gelen bir davayı incelerken konunun münferit bir ihlal olmadığını, kanundan kaynaklanan ve yapısal bir sorun olduğunu dile getirerek yasama organından bir düzenleme beklediğini dile getirmiştir.
İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü demokratik bir yönetimin olmazsa olmazıdır. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı ilkesel olarak çok önemli. Pilot karar olduğu için meclis açıldığında bu konuda bir düzenleme yapılması gerekir. Fakat daha önce verilen bazı pilot kararlar için henüz düzenleme yapılmadı. Bu nedenle, Türkiye’de sıklıkla gördüğümüz gerekenin yerine getirilmemesinin mümkinatını unutmamak gerekiyor.
Fotoğraf: Clay Banks