Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » AKP Otoriteryenizminin Uluslararası Kökenleri
    Forum

    AKP Otoriteryenizminin Uluslararası Kökenleri

    Ömer Faruk Şen12 Ocak 20206 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    21. yüzyıla Avrupa Birliği hayali ile giren Türkiye bugün mevcut demokratik kurumları, bürokratik rasyonaliteyi ve bireysel özgürlükleri en hızlı tüketen ülkeler arasında yer alıyor. Siyaset bilimciler ve uluslararası gözlemciler Türkiye’nin uğradığı siyasal erozyonu anlamaya çalışıyorlar. Literatüre baktığımızda genellikle sivil-asker ilişkileri, 2010 referandumu, Erdoğan’ın kurduğu ittifaklar, muhalefetin basiretsizliği, Gezi protestoları, 15 Temmuz gibi olay ve aktörlere yoğunlaşıldığını görüyoruz. Oysa, olan biteni ülke içi değişkenlere ve kritik dönemeçlere indirgeyerek açıklayan yaklaşımlar AKP otoriteryenizminin uluslararası bağlamını büyük ölçüde ihmal ediyor. Oysa Erdoğan, iç siyasetteki ajandasını uluslararası dinamiklerle uyumlaştırma konusunda oldukça maharetli bir lider. Erdoğan’ın, Makyavelyan anlamda, iç siyasetteki virtue’sunu analiz etmeye çalışırken çoğu zaman bunu mümkün kılan uluslararası fortuna’sını ıskalıyoruz.

    Bu bağlamda, literatürdeki eksikliğe dikkat çekmek amacıyla, bu ve bir sonraki yazıda (1) uluslararası sistemdeki güç dağılımı ile küresel rejim trendleri arasındaki ilişkiyi ve (2) ortaya çıkan uluslararası çok kutupluluğun AKP’nin otoriterleşme projesine sağladığı olanakları değerlendireceğim. Kısaca, Batılı ülke ve uluslararası kurumların kaldıraç etkisinin azalmasıyla ve illiberal ülkelerin etkinliğinin artmasıyla birlikte AKP iktidarının otoriterleşme projesi için elverişli uluslararası koşulların oluşmaya başladığını ileri sürüyorum. Başka bir ifadeyle, Batılı ülkelerin ve AB’nin Türkiye üzerindeki dönüştürücü gücündeki azalmaya paralel olarak; dış politika oryantasyonu bakımından Avrasyacılığın yükselişi, otoriter kalkınma paradigması ve ucuz kredi imkanları bakımından Çin ile yakınlaşma ve ekonomik darboğazlarda sıcak para akışı vadeden Katar ile flörtleşme, AKP’nin otoriterleşme projesinin uluslararası politika uzantıları olarak görülmelidir. AKP’nin illiberal uluslararası aktörlerle ilişkisini ve bunun sunduğu fırsatları serimlemeden önce bunu mümkün kılan uluslararası yapısal değişime değinmekte yarar var.

    Uluslararası Güç Dağılımı ve Demokrasinin Akıbeti

    Uluslararası sistemin yapısı ile dünya genelindeki rejim trendleri birbiriyle yakından ilişkilidir. Carles Boix’in dediği gibi uluslarası sistemin yapısı “demokrasi ve otokrasi yanlısı güçlerin diğer ülkeleri üzerindeki kaynak ve stratejilerini etkilemektedir.” Gerçekten de, Berlin Duvarı ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan tek kutuplu uluslararası sistem, demokrasi teşviği (democracy promotion) için geniş bir alan açmıştı. ABD, AB, IMF ve Dünya Bankası geçiş ülkelerinde ve gelişmekte olan ülkelerde demokratik kurumların yerleştirilmesi için kritik roller oynamışlardı. Zira 1990’lar boyunca ve 2000’lerin başında Batılı demokrasilerin ve uluslararası kurumların küçük-orta ölçekli otoriter ve hibrid rejimler üzerinde dönüştürücü gücü yüksekti; “koşulluluk” (conditionality) mekanizmaları kolaylıkla işletilebiliyordu. Öte yandan, otoriter ülkelerin materyal güçleri ve ideolojik meşruiyeti demokrasi teşviğini engelleyecek kadar güçlü değildi.

    Zeitgeist demokrasiden yanaydı.

    Geçtiğimiz 10 yılda ise bu tablonun hızla değiştiğini görüyoruz. Yeni küresel ve bölgesel aktörlerin dahil olmasıyla birlikte “Batı” ile “diğerleri” (West vs. Rest) arasındaki güç farkı kapanıyor, uluslararası sistem çok-kutupluluğa doğru evriliyor. Ekonomik alanda Çin, jeopolitik alanda Rusya bu dönüşümün baş mimarları. Çin’in küresel ekonomideki payı 2000-2018 yılları arasında %3.6’dan %15.8’ye yükselirken, aynı zaman diliminde ABD’nin payı %30’dan %23.8’e düştü. Satın alma paritesine göre, Çin 2014’ten beri dünyanın en büyük ekonomisi. Çin tarzı otoriter kalkınmacılık (autoritarian developmentalism) liberal kalkınma paradigmasına alternatif, güçlü bir model olarak itibar kazanıyor.Rusya NATO’nun Doğu Avrupa’da daha fazla genişlemesini durdurdu ve eski Sovyet coğrafyasında gücünü konsolide etti. Bu ülkeler, NDP, SCO ve AIIB gibi Batılı muadillerine alternatif uluslararası kurumlar oluşturdular. Putin ve Xi hükümetleri yalnızca kendilerini hedef alan demokrasi teşviklerini savuşturup güçlerini konsolide etmediler, aynı zamanda otoriter kurum ve değerleri bulundukları bölgelere ve bazı üçüncü dünya ülkelerine ihraç/teşvik etmeye başladılar.

    Öte yandan, ABD kaynaklı 2008 finansal krizi ve AB’deki siyasal ve ekonomik krizler, Batılı ülkelerin ve kurumların materyal gücünü göreli olarak kaybetmesini hızlandırdı. Bu durum, demokrasi teşviği için gerekli olan maddi kapasiteyi azalttı. Daha da önemlisi Batılı ülkelerde populist siyasetin yükselişi demokratik yoğunluğu (democratic density) azaltarak demokrasi teşviği iradesinin azalmasına yol açtı. Böylelikle, küçük-orta ölçekli, Batı ile hatırı sayılır bağı bulunan ülkelerde otoriter ajandaya sahip olan liderler amaçlarını gerçekleştirmek için daha geniş bir alana sahip olmaya başladılar. Bu liderler için otoriterleşmenin maliyeti zaman içinde göreli olarak azaldı.

    Kısacası, materyal ve ideolojik bakımdan liberal demokrasiler içeride ve dışarıda amansız meydan okumalarla karşı karşıya. Bununla birlikte, demokrasi ile otokrasi arasında gidip gelen Türkiye gibi ülkelerin liderleri, uluslararası sistemde onlara referans/model olan alternatif güç merkezleri bulmaya başladılar.

    Zeitgeist otokrasilerden ve populistlerden yana.

    AKP Otoriteryenizminin Uluslararası Bağlamı

    Türkiye yukarıda kısaca özetlediğim iki küresel trendi de takip etti. Tek kutuplu uluslararası sistemin hakim olduğu ve AB entegrasyonunun derinleştiği 1990’larda Türkiye’de kurumsal yapı değişmeye başladı. Gümrük Birliği belki de en önemlisi. AB ve diğer uluslararası kurumların Batı’ya entegre olan Türkiye üzerinde kaldıraç gücü oldukça yüksekti. 1990’ların sonunda yaşanan siyasal ve ekonomik kilitlenme, bu kaldıraç etkisini iyiden iyiye artırdı. 1999 ve 2001 anayasa değişiklikleri ve takiben yapılan yasal değişiklikler; AB, IMF ve Dünya Bankası’nın 2001 krizi sonrası öncülük ettiği “düzenleyici devlet” (regulatory) paradigmasına uygun yapısal (kurumsal) reformlar bunlardan bazıları. 2002 yılında iktidara gelen AKP için yüksek olan Batı kaldıracı (Western leverage) ilk yıllarda sorun teşkil etmediği gibi, iç siyaseti kendi gücünü artıracak biçimde dizayn etmesine ve hayatta kalmasına yardımcı oluyordu.

    Bugünkü vaziyet tamamen farklı. AKP iktidarı Batılı ülke ve kurumlarla arasındaki mesafeyi tedrici olarak açıyor. Zira AKP, Batı ile olan ilişkisini demokratik kurum ve normların mevzubahis olmadığı bir eksende gerçekleştirmek istiyor. Bu mümkün olduğu sürece AKP için sorun yok. Nitekim, bunun Batı’da karşılık bulmaya başladığını görüyoruz. Söz gelimi, daha önceki Amerikan yönetimlerinin aksine Trump yönetimi, Türkiye’deki illiberal politikaları, kendi vatandaşlarını tehdit etmediği sürece kayda değer bulmuyor. Batı demokrasilerinde popülist siyaset güç kazandıkça Türkiye’deki özgürlük ihlalleri ve demokratik gerilemeye yönelik tepkiler azalacaktır. Ayrıca bazı uluslararası gelişmeler Türkiye’nin elini Avrupa ülkelerine karşı güçlendiriyor; AKP’nin şantaj kapasitesi artıyor. 2016 yılında imzalanan Mülteci Anlaşması’ndan sonra başta Merkel olmak üzere Avrupalı liderlerin Türkiye’deki insan hakları ihlallerine yönelik eleştirilerinde kaydadeğer bir düşüş söz konusu.

    AKP iktidarı Batılı demokrasi ve kurumlarla arasına mesafe koymakla beraber illiberal ülke ve kurumlarla da bir yakınlaşma içinde. Bugün geldiğimiz noktada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Türkiye’de herhangi bir siyasal veya ekonomik kriz ortaya çıktığında bunu geleneksel Batılı partnerleriyle diyalog halinde çözmeye çalışan bir siyasal iktidar artık yok. AKP’yi buna zorlayabilecek bir alternatifsizlik de söz konusu değil. AKP’nin 10 Ağustos 2018 krizine verdiği tepkiler ve “alternatif” arayışı bunu açık bir biçimde gösterdi.

    Onun yerine, “Vestfalyan egemenlik” zemininde buluştuğu otoriter liderlerle ilişkilere daha fazla kıymet veren bir iktidar var. Demokrasi bahsinde “benim ülkemin içinde ne olup bittiğine karışma, ben de seninkine karışmayayım” olarak özetlenebilecek bu anlayış özellikle Türkiye gibi otoriterleşen ülkelerde iktidarlar için daha güvenilir ve öngörülebilir bir uluslararası ilişkiler modeli sunuyor. Bu modelin güç kazanması ise yukarıda kısaca bahsettiğim uluslararası güç dağılımının illiberal ülkeler lehine değişmesi ve Batılı demokrasilerin ve ekonomilerin gücünün, cazibesinin ve dönüştürücü kapasitesinin azalmasıyla mümkün hale geldi. Türkiye’nin uluslararası otoriter güçlere erişimi artık daha kolay.

    Bir sonraki yazıda AKP otoriteryenizminin uluslararası kökenlerinin spesifik mekanizmalarına, kritik dönemeçlere ve rol oynayan illiberal aktörlere (Rusya, Çin ve Katar) değineceğim. Otoriter kalkınma modellerinin artan itibarı, kalkınmacı merkez bankası tartışmaları vs. bu bakımdan çok önemli. Alternatif güçlerden ucuz kredi ve sıcak para talebi ve doğrudan yabancı yatırımı çeşitlendirme arayışı da AKP otoriteryenizminin uluslararası politik ekonomisine işaret ediyor. Dış politika oryantasyonu bakımından da Türkiye’de daha öne karşılaşmadığımız ölçüde Batı ekseninden uzaklaşma görüyoruz.

    Son olarak şunu not etmek gerekiyor: Her ne kadar dünyada illiberalizmin yükselişi AKP’li elitlerin kendilerini daha fazla güvende hissettiği bir uluslararası atmosfer yaratsa da, Türkiye’nin Batı ile olan ekonomik ve kültürel yakınlığı AKP iktidarına yapabileceklerinin sınırı olduğunu gösteriyor. Yine de bu yakınlığın dayattığı engeller dayanıklı olmayabilir. Ekonomik ilişkiler de siyasi ve jeopolitik ilişkilerde olduğu gibi hızla erozyona uğrayabilir. AKP’nin alternatif güçlere erişimi ve onların sunduğu fırsatlar arttıkça bu süreç hızlanabilir. Henüz yolun başında olabiliriz.

    Fotoğraf: Brian Wertheim

    Dünya Ekonomi Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikUnderwater / Derin Sular
    Sonraki İçerik Liberalizm ve Örgütlülük Halleri

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Bültenler

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Bültenler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Emrullah Özdemir

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}