[voiserPlayer]
Bu yazının amacı, Açıköğretim Fakültesinde psikoloji bölümünün açıldığı iddiasıyla gündeme gelen psikologluk mesleğinin gerçekliğini ele almak ve toplumun niçin tehdit altında olduğunu açıklamaktır.
Psikologlar, dikkat alanımıza çoğunlukla yabancı dizi ve filmler yoluyla girse de çalışma alanları ve ortamları bakımından sinematografik algının dışında bir mesleki gerçekliğe sahiptir. Zihinlerde canlanan psikoloğun, psikolojik şikayetleri olan kişilere yardımcı olan ve psikoterapi (terapi) yapan bir uzman olduğunu varsayabiliriz. Psikolog bu kurguda serbest meslek mensubudur, sosyoekonomik düzeyi yüksektir ve bir kişinin yaşam kalitesini arttıracak denli rol sahibidir. Öte yandan, Türkiye’de durum biraz farklı denebilir. Psikologların ne yaptığı ya da nasıl çalıştığı kuşkusuz başka bir konu. Ancak, gelin psikologların niçin gündem olduğuna göz atalım.
İstanbul Üniversitesi’nin Açıköğretim Fakültesinde psikoloji bölümü açtığının fark edilmesi ve sosyal medyada yayılmasıyla (13.07.2020), psikologlar ayağa kalktılar ve yoğun şekilde tepkilerini göstermeye başladılar. Başlarda haberin doğrulundan emin olunamadı ancak, sonrasında gerçek olduğu öğrenildi [1, 2].
Hashtag’ler açıldı, olay medyaya yansıdı [3, 4, 5]. Psikologların meslek örgütü olan Türk Psikologlar Derneği (TPD) ivedilikle sürece dahil oldu ve tüm ruh sağlığı çalışanlarını desteğe çağırdı [6]. Konu, CHP’li milletvekili İrfan Kaplan tarafından meclis gündemine de taşındı [7].
Aktarılanlardan anlaşılan, İstanbul Üniversitesi senatosunca Açıköğretim Fakültesinde psikoloji bölümünün açılmasına karar verildiği ve YÖK’ün bile habersizmiş gibi davrandığı yönünde. Geçtiğimiz yıllarda Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde açılması planlanan psikoloji bölümünün niçin açılmaması gerektiği YÖK ile kurulan diyalogla aşılmıştı ve bölüm açılmamıştı. Öte yandan, Türkiyenin ilk ve en eski psikoloji bölümünü barındıran İstanbul Üniversitesinde bu kararın psikoloji bölümünden habersiz alınması, “sessiz sedasız” yapılmaya çalışıldığı izlenimini veriyor.
Peki, açıköğretim fakültesinde psikoloji bölümünün açılmasının ne gibi bir sakıncası olabilir?
TPD Genel Başkanı Okan Cem Çırakoğlu’nun “Halk sağlığı için ciddi bir risk ve tehdit” olarak nitelediği durumun iki ana nedeni bulunuyor. Bunlardan birincisi psikoloji eğitiminin özgünlüğü, ikincisi ise sahte psikologlara kapı aralamasıdır.
Hükümetin izlediği yükseköğretim politikası nedeniyle psikoloji bölümlerinin sayısı o denli çoğaldı ki, mesleki yetkinlik ve yeterlilik sorgulanmaya başlandı. Sürekli arttırılan kontenjanlar dolayısıyla yıllık toplam mezun sayısı yükseldi ve uzun süredir psikolog enflasyonu yaşanıyor [8, 9]. Akademik kadrosunu psikologlardan değil de psikiyatri, ilahiyat ve sosyoloji gibi başka alanlardan akademisyenlerin oluşturduğu bölümlerin sayısı arttı. Çoğu üniversitenin psikoloji bölümünde eğitim, araştırma ve gözlem için hiçbir laboratuvar yok. Çoğu bölümde araştırma faaliyetleri yürütülmüyor. TPD’nin yaptığı açıklama durumu daha iyi özetliyor:
“Psikolog unvanı kazandıran psikoloji lisans derecesi, kuramsal ve uygulamalı ders içeriklerinin yanı sıra gözlem, gözetim ve deney ortamlarının kesin gerekliliği ile geliştirilen müfredat kapsamında edinilebilmektedir. Bu minvalde daha önce Anadolu Üniversitesi tarafından da önerilmiş olan açık öğretimde psikoloji lisans programı uygulaması, psikoloji bilimi ve evrensel yükseköğrenim ilkeleri uyarınca mümkün ve kabul edilebilir değildir.“.
Türkiye’de pek çok meslek grubunun aksine psikologluk mesleğini ve psikolojik hizmetleri düzenleyen bir yasa bulunmuyor. Sağlık Bakanlığının yönetmeliğinde yapılan tanım ise yalnızca bakanlıkta çalışanları kapsıyor. Dolayısıyla, yasal anlamda psikolog diye bir meslek bulunmuyor, pratikte ise durumlar daha karışık. Psikoloji eğitimi olmayan ve çokça new age takipçisi kişilerin “psikolog” taklidi yaptığını ve hizmet verdiğini biliyoruz. Hiçbir yetkinliği ve altyapısı olmayan bu kişilerin “danışan” gördüğünü hatta “terapi” yaptığını ana akım (eski) medyaya yansıyan haberlerden de görebiliyoruz. Sosyal medya gibi yeni medya kanallarında ise neredeyse her gün yeni bir sahte psikolog ifşa ediliyor. Halk, hizmet aldığı kişilerin psikolog olmadığını doğal olarak bilmiyor ve istismara uğrayanlar yani mağdurlar bunu fark edemeyebiliyor.
Açıköğretim Fakültesinde psikoloji bölümü açılırsa sahte-psikologlar, gerçek bir psikoloji eğitimi almadan bu ünvanı kullanabilecekler. Psikoloji lisansı, etik ilkelerin ve uygulamaya yönelik temel becerilerin kazandırıldığı, yalnızca kuramsal bilgilerden oluşmayan bir eğitim programı gerektirmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında açıköğretim koşullarında gerekli eğitim standartlarının yakalanması imkansız görülmektedir.
Güncel Durum: Mesleğin yasal zemini yok.
Türk Psikologlar Derneği, meslek yasası için 45 yıldır çalışıyor [10] ancak hazırlanan yasa taslakları pek çok kez mecliste dile getirilmesine karşın bir sonuç alınamadı. Türkiye’deki psikolog sayısı 50 binin üzerinde, her yıl 4 bin dolayında mezun veriliyor ve kayıt olanlar 8 bini geçiyor [11]. Yaygın kanının aksine psikologların az bir bölümü klinik psikoloji alanında çalışıyor veya psikoterapi yapıyor. Psikologların büyük bölümü kamuda ve özel sektörde çeşitli görevler alıyor. Yer alınan sektörleri sağlık, adli, eğitim ve askeriye-emniyet gibi örneklerle ifade edebiliriz. Dolayısıyla, tüm bu alanlardaki mesleki faaliyetleri bir yasal güvence olmaksızın yürütmek, psikologların görev tanımlarının kötüye kullanılmasına ve etik dışı dayatmalarla karşılaşmalarına neden olabiliyor. Yazının başındaki zihinlerdeki psikolog algısına dönersek, güncel durumun ondan çok uzakta olduğunu görebiliriz. Psikoloji alanı; mesleki tanımlamalarından yoksun, resmî kurumlar tarafından sistematik olarak görmezden geliniyor ve hiçbir ihtiyaca hizmet etmeyen politikalarla müdahalelere maruz kalıyor.
Ruh sağlığını koruyucu bir yasa yok!
Ruh sağlığı alanında faaliyet gösteren psikiyatrların, psikologların, psikolojik danışmanların, hemşirelerin ve sosyal hizmet uzmanlarının talebi ise ruh sağlığını gözeten bir yasanın çıkarılması [12]. Sağlık Bakanlığının son 3 yıllık verilerine göre yaklaşık 8 milyon kişi psikiyatri polikliniklerine başvurmuş [13]. Ruh ve beden sağlığının bir bütün olarak ele alınması ve ruh sağlığı meslek mensuplarının birlikte çalışabilmesi gerekiyor. Psikoloji eğitiminde niteliğin düşmesi ve sahte-psikologların önüne geçilmemesi yalnızca bireysel değil, toplumsal sağlık bakımından tehlike oluşturuyor.
Psikologlar doğal afetler gibi travmatik kriz durumlarında gönüllü hizmet veren sayılı meslek grupları arasında yer alıyor. Lisans eğitiminden sonra bir alanda uzmanlık kazanılabilmesi için yüksek lisans veya doktora derecesinin alınması gerekiyor. İlerleyen meslek yaşamında farklı yöntemleri öğrenmek ve güncel kalabilmek için ek eğitimlere katılmak gerekebiliyor. Dolayısıyla, yapılandırılmamış mesleki çalışma koşulları ve eğitim niteliğinin devlet eliyle düşürülmesi psikologların ayaklanmasındaki önemli motivasyonlar arasında görünüyor. Yinelemek gerekirse, açıköğretim koşullarında gerekli eğitim standartlarının yakalanması uzak bir hayalden ibarettir.
Fotoğraf: Priscilla Du Preez
Kaynaklar
1-https://twitter.com/okancem/status/1282449861409898497
2-https://twitter.com/arkonacsibel/status/1282576054859825153
4-https://www.birgun.net/haber/uzaktan-psikoloji-olmaz-308207
6-https://twitter.com/TPDBilgi/status/1282603555078184970
7-https://twitter.com/irfankaplanchp/status/1283028381752270850
8-https://psikolojiagi.com/psikoloji-lisans-egitiminde-sorunlar-ve-oneriler/
10-https://www.psikolog.org.tr/tr/files/folder/meslek-yasasi-calismalari-kitapcigi-x735.pdf
11-https://psikolojiagi.com/gelecek-5-yil-icinde-turkiyede-kac-psikolog-olacak/
12-https://www.psikiyatri.org.tr/1800/ruh-sagligi-yasa-taslagi
13-https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/yazili_sozlu_soru_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=262067