Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 19 Ekim’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)’nin adayı Tufan Erhürman kazandı. Resmi sonuçlara göre Erhürman oyların (%62,76)’sını alarak KKTC’nin 6. cumhurbaşkanı oldu.
En yakın rakibi, KKTC’nin 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 2022 genel seçimlerinde toplam oy oranı (%53,47) olan iktidardaki Ulusal Birlik Partisi (UBP), Demokrat Parti (DP) ve Yeniden Doğuş Partisi (YDP) koalisyon hükümetinin desteğine rağmen oyların ancak (%35,81)’ini alabildi. Böylece KKTC tarihinde Rauf Denktaş’tan sonra iktidardaki hiçbir cumhurbaşkanının ikinci kez seçilmemesi ve her cumhurbaşkanlığı seçiminde farklı bir siyasi görüşün cumhurbaşkanlığı makamında temsil edilmesi geleneği de devam etmiş oldu.
Tufan Erhürman aynı zamanda, ülke tarihinde Rauf Denktaş’tan beri bu kadar yüksek bir oy oranına ulaşabilen tek lider. Bu da elbette ki ülkede ciddi bir milli mutabakata işaret ediyor. Sadece kendi partisi olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)’nin ya da bu dönem aday çıkarmayarak kendisine destek veren Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP)’nin seçmenlerine değil, ülkedeki diğer siyasi partilerin seçmenlerine de hitap etmiş gözüküyor. Öyle ki yıllardır UBP’li belediye başkanının görev yaptığı Güzelyurt’ta ve tarihsel olarak sağ tandanslı partilere oy veren, UBP’nin kalesi sayılan, genellikle Türkiye kökenli göçmenlerin yaşadığı İskele bölgesinde de halkın geniş kesiminin desteğini aldı.
Erhürman’ın Zaferi ve Seçimin Kaybedenleri
Tufan Erhürman’ın kazanması Kıbrıs Türk toplumunu ve siyasetini iyi takip edenler için sürpriz değil. Erhürman’in zaferi her ne kadar Türkiye medyasında Kıbrıs Meselesi’nin çözümüne dair vizyonuna atfedilmiş olsa da bu kadar ciddi bir toplum desteğine sahip olmasının nedeni bu değil.
Tufan Erhürman’ın, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet tezini benimseyen Ersin Tatar’ın aksine, temeli Birleşmiş Milletler parametrelerine ve Rauf Denktaş’ın müzakere ettiği 1977-1979 Doruk Antlaşmalarına dayanan iki kesimli-iki toplumlu federasyon modelini benimsediği biliniyor. Federasyon modeli bugün her ne kadar Türkiye’de bazı çevreler tarafından bilinçli ve toplumu yanıltacak şekilde sanki Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin çıkarlarına aykırıymış ya da Kıbrıs’ın Rumlara verilmesine neden olurmuş gibi hamaset dolu yayınlarda tartışılsa da bu tez KKTC kuruluş bildirgesinde yer alıyor.
Yıllar boyu Türkiye’deki hükûmetler Kıbrıs Türk liderliği ile beraber iki kesimli iki toplumlu federasyon modelini müzakere temeli olarak kabul etti. Bu görüş AKP tarafından da 2017 yılına kadar da destek gördü. Fakat AKP, 2017 yılında son anda başarısız olan Crans Montana barış görüşmelerinden itibaren Kıbrıs’ta iki ayrı devlet tezini savundu. Kendi çizgisini KKTC’de sorgulamadan uygulayacak siyasetçilerin iktidarda olması için çaba sarf etti.
2020 cumhurbaşkanlığı seçiminde Ersin Tatar lehine yapılan ve KKTC’de ciddi tepkilere yol açan Türkiye müdahalesi ve iktidardaki UBP-DP-YDP koalisyonunun Türkiye tarafından bu denli desteklenmesi biraz da bu yüzden. Fakat Erhürman’ın kampanyasına Kıbrıs’ta federasyon tezini desteklemeyen Serdar Denktaş gibi siyasetçilerin destek vermesi, iktidar ortaklarının seçim propagandası olarak meclisten federasyon karşıtı iki devletli çözüm önerisini geçirmelerine rağmen kendi seçmenlerinin ciddi bir kısmının da Erhürman’ı tercih etmesi, seçim zaferinin farklı nedenleri olduğuna işaret ediyor.
Erhürman’ın seçilmesinin en önemli nedenlerinden biri şüphesiz ki Türkiye ile olan ilişkiler. Her ne kadar Türkiye’ de hükûmete yakın medyada özellikle görülmek istenmese de hem alternatif medya kanallarında hem de CTP eski milletvekili Okan Dağlı ile Daktilo1984 için yaptığımız yayında anlattığımız gibi, Türkiye’nin KKTC siyasetine müdahalesi Kıbrıs Türk Toplumu’nda son yıllardaki en önemli konulardan birini oluşturdu.
Türkiye’deki iktidarların KKTC siyasetine müdahalesi elbette yeni değil. Fakat özellikle 2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren müdahalenin kurumsallaşması ve toplumun siyasal, ekonomik, sosyal her alanına nüfuz etmesi, oldukça seküler olan Kıbrıs Türk Toplumu’nu muhafazakârlaştırma çabalarına gittikçe artan bir tepkiye neden oldu.
2025 seçimlerinde Türkiye, Ersin Tatar lehine açıktan taraf oldu. Tatar’ı desteklemek için adaya giden siyasetçiler, kampanyacılar, Türkiye televizyonlarından Tatar’ın seçilmesi için yapılan yayınlar, cübbeli Ahmet Hoca’nın bile Tatar için dua istemesi, teslimiyet mi temsiliyet mi tartışmalarını da beraberinde getirdi. Müdahale, Türkiye ile eşit ilişki kurulmasını ve Kıbrıs’ın bağımsız iradesini temsil eden Erhürman’a farklı siyasi kesimlerin toplumsal desteğini sağladı.
Erhürman’ın bu denli ciddi bir toplumsal mutabakatı sağlamasının bir diğer nedeni de kutuplaştırıcı değil uzlaşmacı, toplumu bütünleştirici ve sağduyulu bir siyaseti benimsemesi. Seçim döneminde ve sonrasında seçimin kaybedeni olmayacağını ifade etmesi, “federasyon diyen de, iki devlet diyen de Kıbrıs Türk halkının eşit egemenliğinde hem fikir” söylemi, toplumdan oldukça iyi tepkiler aldı. Son yıllarda artan Türkiye müdahalesine karşı tepkili ama her zaman Türkiye ile iyi ilişkilerin devamını isteyen Kıbrıs Türk Toplumu’nda “Türkiye ile kavga etmeyeceğiz ama konuşacaklarımız var” söylemi seçmenler tarafından benimsendi. Kıbrıs Meselesi’nin çözümü için müzakere edilmesi ama bunun Türkiye ile istişare edilerek, belli bir takvimle, sonuç odaklı yapılacağını söylemesi, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki garantörlük haklarını tartışmaması da hem sağ hem de sol seçmenin desteğini kazandı.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ve kendisini destekleyen iktidardaki UBP-DP-YDP koalisyon hükûmetinin toplum nezdindeki performansı da Erhürman’ın seçilmesinde etkili oldu. Ersin Tatar her ne kadar 2025 kampanyasını “Atak Diplomasi” üzerine kursa da toplum lideri olarak beş yıl boyunca Kıbrıs Sorunu’nun kapsamlı çözümü için müzakere masasına oturmadı. Bununla beraber 2025 Avrupa Birliği (AB)- Orta Asya zirvesi sonrası KKTC’nin gözlemci üye olduğu Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) üye devletlerin Kıbrıs Cumhuriyet’inde büyükelçilik açmaları da toplumda büyük hayal kırıklıklarına neden oldu. Artan enflasyon, sosyal hizmetlerin eksikliği, sağlık sisteminin yetersizliği konusunda zaten başarısız bulunan hükûmetin bir de yolsuzluk, rüşvet, liyakatsiz atamalar, kara paranın ve suç çetelerinin yaygınlaşması ve sahte diploma skandalı ile anılması, toplumun hükûmete ve hükûmetin desteklediği Ersin Tatar’a olan güvenini zedeledi.
Kısacası, KKTC cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi Tufan Erhürman ve öne sürdüğü değişim umudu olurken, kaybedenleri de Kıbrıs Türk Toplumu’nun bağımsız, demokratik iradesine saygı duymayan yaklaşım; kutuplaştırıcı, toplumun refahını ve çıkarlarını hiçe sayan bir siyasi anlayış oldu.
Türkiye ve Dünya ile Olan İlişkiler
Tufan Erhürman, kendisinden önceki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar döneminin aksine, kendilerine uygulanan izolasyonların altında ezilen ve uluslararası toplum tarafından tamamen yok sayılan Kıbrıs Türk Toplumu’nun dünya ile tekrar buluşmasını temsil ediyor.
Erhürman, KKTC’nin, Türkiye’nin çabaları neticesinde gözlemci statüsüne sahip olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi kurumlarda, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdinde eskisinden daha aktif bir diplomasi yürütülmesi gerekliliğini savunuyor. Fakat daha önemlisi, Kıbrıs Türk Toplumu’nun adadaki iki eşit kurucu ortaktan biri olduğuna vurgu yapıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen haklarının korunması ve Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm için Kıbrıs Rum kesimi ile müzakere edeceğini söylüyor. Bu yüzdendir ki seçim sonuçları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides tarafından Kıbrıs sorununun çözümüne dair pozitif bir gelişme olarak değerlendirildi. Christodoulides, Erhürman’la müzakerelere kaldığı yerden başlamaya hazır olduğunu ifade etti.
Kıbrıs Cumhuriyeti ile kapsamlı bir çözüm için müzakere edilmesi, Kıbrıslı Türkler kadar Türkiye’nin de bölgesel çıkarlarının yararına. Müzakerelere geri dönülmesi, AB’ye üyelik sürecini canlandırmak isteyen, AB’nin savunma sanayisini güçlendirmeyi hedefleyen SAFE programına katılmayı arzu eden Türkiye’nin, özellikle de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Ocak 2026 da AB dönem başkanlığını tekrar üstlenecek olduğu bir dönemde elini güçlendirebilir. Fakat yine de 2017 yılından beri iki devletli siyaseti savunan ve bunu farklı platformlarda dile getiren Türkiye’deki iktidarın ikna edilmesi gerekiyor. Erhürman’ın işi zor. Bu yüzden ilk yüz gün hedeflerinde mülkiyet, serbest dolaşım, karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık hakları, Yeşil Hat Tüzüğü ile ilgili sorunları ele almayı hedefliyor.
Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin İç Siyasete Etkisi
KKTC Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları, Ersin Tatar’ı destekleyen iktidar bloğunda bazı milletvekilleri tarafından kendi partilerinin siyasetine dair bir özeleştiriye ve geçmişte var olan sorunların tekrar ortaya çıkmasına neden oldu. UBP-DP-YDP koalisyon ortakları arasında sorunlar olduğu ve bu sorunların çözülmesi ve mevcut iktidarın görevde kalması için Ankara’nın aracı olduğu biliniyordu. Keza, 2020 senesinden beri UBP kurultaylarına genel başkan adayı olacak isimlerin çektirilmesiyle yapılan müdahalelerin, delege sisteminin değiştirilmesinin ve 2024 Meclis Başkanlığı seçiminde yaşananların parti içinde ciddi muhalefete neden olduğu da biliniyordu. Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları hem koalisyon ortakları arasında hem de parti içinde başbakan Ünal Üstel’e olan muhalefetin daha ciddi bir biçimde ifade edilmesine neden oldu.
Seçimlerden sonra YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı ve DP Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, erken milletvekilliği seçimine gidilmesinin gerekliliğini vurguladı. UBP milletvekilleri Resmiye Canaltay ve İzlem Gürçay Altuğra ise cumhurbaşkanlığı secim sonuçlarının UBP’nin halkın nezdinde 3. kez güven oyu alamaması demek olduğunu ve bunun nedeninin de parti içinde liyakatten uzak uygulamalar olduğunu söyleyerek olağanüstü kurultay çağrısı yaptılar. Kısacası, KKTC seçim sonuçları daha şimdiden hem uluslararası alanda hem de KKTC siyasetinde ciddi dönüşümlere neden olacak gibi gözüküyor.

