Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Gerçek Liberalizmin Özü İnsana Şefkattir
    Çeviriler

    Gerçek Liberalizmin Özü İnsana Şefkattir

    Peter J. Boettke15 Nisan 202011 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Liberal kişinin açıklık, kabullenme ve en önemlisi hoşgörü erdemlerine bağlılık göstermesinin birçok nedeni vardır.

    Bana göre, bu konuyla ilgili yapılacak ilk iş, hem destekçilere hem eleştirenlere gerçek radikal liberalizmin liberal özünü bir kez daha göstermektir. 

    Samuel Freedman, “İlliberal Liberteryenler” (2001) üzerine incelikli ve ustaca bir felsefi eser yayımladı ama burada ifade ettiği ana noktayı daha popüler bir şekilde dile getiren kişi, “Liberteryen İllüzyonlar” (2012) başlıklı makalesiyle Jeffrey Sachs oldu. Sachs’ın liberteryenizm anlayışını okuduktan sonra, son derece akıllı arkadaşların mevcut entelektüel fikir dünyamız içerisinde klasik liberal ve liberteryen duruşu sürekli yanlış temsil ettiklerine dair hiçbir şüphe kalmaması gerekir.

    Modern Dünyada Liberalizm

    Sachs neden “Merhamet, adalet, vatandaşlık görevi, dürüstlük, düzgünlük, tevazu, saygı ve hatta yoksul, zayıf ve kırılgan olanın hayatta kalmasının hepsi geri planda durmalı” diyordu? Bunu Adam Smith, J. B. Say, J. S. Mill, F. A. Hayek, Milton Friedman, James Buchanan veya Vernon Smith’te mi okumuştu? Deirdre McCloskey belki diğer bütün akademisyenlerden daha fazla çaba göstererek bu meseleleri açıklığa kavuşturmak için çok çalışıyor ama klasik liberal ve modern liberteryen tasarıda liberal değerlere sıkı sıkıya bağlılığı pekiştirecek daha fazla sese ihtiyacımız var.

    Sachs, eğer okumamışsa McCloskey’i okumalı ve eğer okumuşsa da onun liberteryen tasarı hakkında ne düşündüğü üzerine bir kez daha kafa yormalı. Fakat McCloskey’nin bağlılıklarını paylaşan bizlerin, Jeff Sachs (veya Samuel Freeman) gibi arkadaşların bizim liberalizm anlayışımızı okumasını zorlaştırmak yerine kolaylaştırmamız gerekiyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında liberal tasarının içine sızan birtakım düşünce alışkanlıkları nedeniyle bunu sık sık zorlaştırıyoruz.

    Çalışmalarımızı okuyan kimselerin sorununun ne olduğunu söylemekle yetinmek pek faydalı değil. Özeleştiri yaparak duruşumuzun nasıl bu kadar yanlış anlaşılabildiğini kendimize sormamız gerekiyor. Düşünce ve iletişimde ne gibi hatalar yapıyor olabiliriz? Asıl daha derinlikli kritik soruyu soracak olursak: Klasik metinlerimizdeki hangi unsur bu sonucu ortaya çıkarıyor?

    Kendilerince bir yanda felsefi duruşlar ve pratik duruşlar ile diğer yanda klasik liberalizm ve modern liberteryenizm arasında bir ayrım gözettikleri için hem Freeman hem Sachs’ın iddiaları daha temelli. Karşı çıktıkları şey, onlara göre modern liberteryenizmi klasik liberalizmin bir rötuşu ve uzantısı olarak okumak şeklindeki yaygın yanlış düşünce.

    Çoğumuz için liberteryen, 20. yüzyılın ilk yarısında özellikle ABD’de gerçek liberalizmin anlamının ilerici teşekkül tarafından yozlaştırılması nedeniyle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra icat edilmiş bir terim. Terime böyle baktığımız için ona ilişkin okumalar da başta uyumsuz geliyor. Örneğin, birçok kişi Nozick’i Lockçu liberalizmin bir yeniden ifadesi, Hayek’i Smith ve Hume liberalizminin modern bir yeniden ifadesi ve Buchanan’ı toplumsal sözleşme kuramı ile temsilci anayasal demokrasi inşa etmede ABD’nin “kurucu babaları” projesinin  modern bir yeniden ifadesi olarak görüyor (bkz. Boettke 1993, 106-31). 

    Liberalizm ve İnsanlık

    Fakat, Freeman ve Sachs, “O kadar hızlı gitmeyelim,” diyor, “liberalizmin özü temel insan eşitliği, insanları birbirlerinin denkleri olarak görmesidir” ve elbette haklılar da. Fakat, onlara göre liberteryenler özgürlüğü diğer bütün sosyal değerlerin üstünde konumlandırır ve her şeyin ötesinde sözleşmelerin kutsallığını savunurlar.

    Onların okumasına göre, bu durum modern liberteryenlerin daha ziyade illiberal duruşlar benimsemesine neden olabilir ve olur da… Temel insan eşitliği ve birinin yek diğerine dengi olarak muamele etmesi yerine mülkiyet hakları ve sözleşme özgürlüğüne bağlılık, bazılarının diğerleri üzerinde tahakküm kurmasıyla sonuçlanabilir. Liberteryenizm zulmün prangalarını kırmak yerine o prangaları daha da sağlamlaştırabilir ve esasen yeni zulüm prangalarının ortaya çıkmasının sorumlusu olabilir.

    İtiraf etmeliyiz ki, liberteryen yazarlar ilerici teşekkülü ve özel mülkiyet, sözleşme özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü ihlali taleplerini eleştirirken sıklıkla mülkiyet ve sözleşmeye kutsallık atfeden retorik bir duruş benimsediler ve pek çoklarının doğum, aile, inanç tesadüfleri ve belki hatta uzun uzadıya düşünülmüş kişisel deneyimler nedeniyle değer verdiği geleneği ve dar görüşlü duruşları savundular.

    Fakat, bizim tartışmamız için kritik olan, dar görüşlerimizin sebebi ne olursa olsun bu görüşlere çerçeve seviyesinde sahip olmanın yalnızca grup içi âdet ve pratiklere ilişkin iç gözlem yapmak ve grup dışındakiler ile onların bireysel seviyedeki inanış ve davranışlarına şüpheyle bakmak değil, aynı zamanda güç sahibi olanları diğerleri adına HAYIR diyecek şekilde güçlendirmek anlamına geldiğidir. Öte yandan, dar görüşlülüğü birey ve grup seviyesiyle sınırlandıracak olursanız, HAYIR demenin bedelini birey ve grup öder ve diğerleri ister yakın ister uzak toplumsal mesafedekilerle müştereken faydalı ilişkiler geliştirme olasılığına HAYIR veya EVET demeye kendileri karar verme özgürlüğüne sahip olmaya devam ederler.

    HAYIR deme hakkına vurgu yapmak kategorik olarak bazı çalışmalarda bir aradayken, tecrit halindeyken yaşayabileceğimizden daha iyi yaşamamızı mümkün kılan toplumsal etkileşim kaideleri üzerine düşünme noktasında bilhassa faydasız olan bir tür “turnusol testi” liberteryen retoriği olarak kullanılmıştır.

    Kişinin saldırmazlık ilkesinden hareketle, liberal değerler ve hassasiyetlere göre bir kişinin sahip olabileceği en “kişisel olarak” çirkin/uygunsuz duruşu mantık silsileleri neticesinde mantıklı gösterme şeklindeki zihinsel egzersizi ve sonrasında bir liberteryen olarak insanların bu duruşa sahip olma “hakkı”nı savunmak; komşularımıza rastlamanın, bir arada yaşamak ve verimli uzmanlaşma ve huzurlu toplumsal işbirliği için bizi onlarla pazarlık yapmaya zorladığı bir dünyada adil davranış kurallarını belirlemekle aynı tasarı değildir.

    “Turnusol testi” liberteryeni muhalif olmaktan ve okuyucuları şoke etmekten büyük “gurur” duyabilir ama bu “gurur” muhalefet sanatının siyasal ekonomi ve toplum felsefesinde yanlış anlaşılmasının bir sonucudur. Biz okuyucuları gereksiz yere “şoke etmek” değil, onları iki tarafı da ilgilendiren bir soruşturmaya “davet etmek” istiyoruz demek bir pazarlama meselesi değildir. Soruşturma; hâlâ düşündüğünüze, hâlâ öğrenme sürecinde olduğunuza, bir şeyler keşfetmekten zevk aldığınıza işaret ederken; şoke etme, gerçeğe sahip olmanın ve neşenizin anahtarının hataları ifşa etmekte ve üstünkörü düşündükleri varsayılan diğerlerini yakalamakta saklı olduğuna işaret eder.

    Soruşturma, karmaşık meselelerle ilgili süregelen yoğun düşünce gerektirir; şoke etme, bu konu üzerine düşünmenizin sona erdiğini ve ayrıcalıklı anlayışınızı diğerlerine zorla kabul ettirmeye çalıştığınıza işaret eder. Soruşturma, yetişkin öğrenciler -ömür boyu öğrenciler- arasında bir diyalogdur; şoke etme, basit ve ahmakça olanla yetinen çocuklar içindir. İnsanlık denen çarpık malzemeden dümdüz bir şey yapılamayacağı şeklindeki liberal iddia şoke edicilerin aklına pek yatmaz.

    Liberteryenler ve Hoşgörü

    Liberal insanların açıklık, kabullenme ve en önemlisi hoşgörü erdemlerine bağlılık göstermesinin birçok nedeni vardır.

    Mises’in Liberalizm’de yazdığı gibi, “liberalizmi hoşgörü talep etmeye ve göstermeye yönelten, hoş görülecek doktrinin içeriğinin göz önünde bulundurulması değil; eksikliğinde insanlığın asırlar öncesinin barbarlığı ve sefaletine döneceği toplumsal huzur durumunu, yalnızca hoşgörünün meydana getirebileceği ve muhafaza edebileceği bilgisidir” ([1927] 1985, 34).

    Elbette Mises aynı zamanda liberalizmin hoşgörüsüzlüğe hoşgörü göstermemesi gerektiğini de savunmuştur. Düşüncelerini şiddet aracılığıyla ve huzuru bozarak ifade etmeye çalışanların kınanması gerekir. Fakat, yanıt hoşgörü ile düşünce ve inançların serbest akışı şeklindeki Liberal ilkede saklıdır.

    Liberal hoşgörü ilkesi kişinin, diğerlerini kendi davasını kabule zorlamasını imkansız kılıyorsa, aynı zamanda sizin başka davaları kabule zorlanmanızı da imkansız kılar. Partizanların bile, der Mises, bunu teslim etmesi gerekir.

    Fakat, “turnusol testi” liberteryenlerinin retoriği liberal erdemleri değil; bireyin kapalı olma, reddetme ve hoşgörüsüz olma hakkını yüceltir. Burada, eğer bu hak bireysel seviyede kullanılırsa seçimlerin bedelini yalnızca bireyler öder; fakat, bu hakkın sistemin çerçevesine dönüşmesine müsaade edilirse, diğerleri seçimi kendileri yapmamış olmalarına rağmen bedel ödemek zorunda kalacaktır. Bu retorik hatayı yapmak ve kişilerin inançları ve diğerleriyle ilişki pratiklerinde illiberal olma haklarına ilişkin mantıklı bir sav türetmek yerine ben gerçek liberal radikallerin; ciddi düşünme süreçlerinin, insanın sosyalleşebilirliğinin, uzak toplumsal mesafedekilerle işbirliğinin ve alış-verişin medenileştirici yönlerine vurgu yapması gerektiğini savunuyorum.

    Voltaire, Montesquieu ve Smith’teki doux-commerce savının küreselleşme, göç, mülteciler; farklı düşünen, farklı ibadet eden, farklı yaşayan kişilerle iki taraf için de faydalı alış-veriş olasılığı ile para politikası, mali politika ve uluslararası hukukta küresel ticaretle bağlantılı pratik ayrıntılarına ilişkin meseleleri ele alacak McCloskey’den başka modern savunuculara ihtiyacı var.

    Teknik ekonomi, yapısal siyasal ekonomi ve Adam Smith’in daha derinlikli ahlak felsefesine ilişkin modern anlayışımız o kadar hatalı ki İskoç filozofların medeni ve merhametli bir toplumun teşekkül koşullarını ortaya çıkarma şeklindeki temel müşterek derdi bu süreçte kayboluyor. Hume’un özel mülk, mülkün rıza yoluyla aktarımı ve sözlere sözleşmelerle sadık kalınmasına odaklanması yalnızca diğerleri pahasına toplumun bir kesimine yarayan kaideler değildir, sivil toplum ve huzurlu toplumsal işbirliğinin genel temellerini oluşturur.

    Smith’in ulusların zenginliği tahlili son kertede ıvır zıvırla ve açgözlü tüketim eylemleriyle değil, genel nüfusun giderek daha fazla kesimince paylaşılan yükselen yaşam standardıyla ölçülür.

    Hangi kurumlar kümesinin bu görevi en iyi şekilde yerine getirdiği ise ampirik bir meseledir. Fakat, toplumun en az avantajlı kesiminin yaşam standardını yükseltme gayesi, Adam Smith’ten Vernon Smith’e her dikkatli liberal siyasal ekonomi okumasında açıkça görülebilir. Başka şekilde ifade etmek gerekirse, Jeff Sachs’ın liberteryen ekonomiye ilişkin çizdiği karikatüre dönecek olursak, kendisinin daha akıllıca davranması gerektiğini savunuyorum. Felsefe, siyaset ve ekonomideki diğer isimlerin de…

    İnsana ilişkin atomistik modelin -neoklasik ekonominin ortaya çıkardığı karikatürün- klasik siyasal ekonomistin veya eleştirmenlerinin benim “turnusol testi” liberteryenizmi olarak adlandırdığım modern liberteryen cenahla birlikte gruplandırılan ana akım siyasal ve ekonomik düşüncenin neslinden gelenlerin anladığı şekliyle liberalizmle hiçbir alakası yoktur.

    Şunu olabildiğince açık ifade edeyim: “Turnusol testi” liberteryenizmi, liberteryenizmi temsil etmez, zamanda bir anda ortaya çıkan eşsiz bir sapmadır. Uygulamalı etikte arkitektonik sistemler inşa etmek şeklindeki ayrı çabanın bir düşünce hatası olarak reddedilmesi gerekir.

    Liberteryen düşüncenin en muteber felsefi sesi Robert Nozick’i düşünün. Klasik eseri Anarşi, Devlet ve Ütopya dikkatle okunduğunda “haklar”a ilişkin liberteryen duruştan mantıksal bir sapmadan ziyade “görünmez el” kuramlaştırmasına derinden bir bağlılık ortaya çıkacaktır. Nozick elbette “haklar”ı varsayar ama çalışmasının üç bölümünün tamamındaki tahlili, en gelişmişi ekonomi ve rekabet edebilirlik kuramı olan süreç temelli düşünceye dayanır. Nozick, Rawls ve toplumsal adalet eleştirilerinde “haklar” tarzındaki argümanlara bel bağlar fakat bu eleştiri aynı zamanda kendisinin değiş-tokuş, üretim ve dağıtım arasındaki ilişkiye dair savları, üretim faktörleri ödemesiyle ilişkili mekanizmalar ve kârın cazibesi ile kaybın cezasına dair argümanlarıyla da desteklenir.

    Klasik liberal siyasal ekonomistler bireyleri atomistik olarak değil, toplumsal ortamlarla -ailelerle, topluluklarla, tarihle- bütünleşik olarak ele alır. Evet, burada hem bireysel çıkar varsayımı hem de görünmez el teoremi söz konusudur ama bunlar geleneksel eleştirmenlerin onları sunmak istediği şekilde anlaşılmazlar.

    Smith’ten Hayek’e ekonomi düşüncesi ana akımı, seçim mantığı meseleleri söz konusu olduğunda mantıksal seçim analitik yapısına sahiptir ama bu robotlar değil, ölümlüler için mantıksal seçimdir. Çeşitli çalışmalarda görünmez el süreçleri tartışılır ama bunlar ortaya koyulan dengeleyici eğilimleri zorunlu kılan filtreyi temin eden bir kurumsal bağlama bağlıdır. Kısacası, Smith’ten Hayek’e siyasal ekonomi ana akımı, mantıksal seçimi yapanlar insanlarmış gibi, kurumsal analizi de tarihin önemi varmış gibi tatbik eder. Layıkıyla okunduğunda bu çalışmalarda atomistik, egosantrik, safi ihtiyatlı bir tahlile rastlanamaz.

    Analitik Eşitlikçi

    Dahası, kaynak eşitlikçiliğine ilişkin ahlaki savları reddeden bu siyasal ekonomi yaklaşımı ana akımının sağlam analitik eşitlikçilik temelleri bulunur.

    Analitik eşitlikçi bakış açısına kafa tutan herkes Smith’in -örneğin, filozof ile hamal arasındaki tek farkın filozofun nazarında olduğu şeklindeki önermesi veya piyasayı aklıyla alt etmeye çalışan devlet adamının yalnızca sağduyuyla tatbik etmeye muktedir olmadığı seviyede bir sorumluluk üstlenmekte kalmayacağı, aynı zamanda bunun, görevi yerine getirebileceğini düşünen bir adamın elinde olacağından çok daha az tehlikeli olacağı şeklindeki daha önce alıntıladığım uyarısındaki gibi- tahkirine maruz kalacaktır.

    Hume ve Smith siyasal ekonomide yapısal bir argüman sunmuşlardı; kötü adamların, güç sahibi olacakları konumlara gelecek olurlarsa en düşük seviyede zarar ortaya çıkaracakları bir kurumlar kümesi bulmak üzere tasarlanmış bir argüman.

    Hume’un ifade ettiği şekliyle, idari kurumları tasarlarken herkesin düzenbaz olduğunu varsaymamız gerekir. Hem Hayek’in hem Buchanan’ın liberal ekonomisini önceleyen bir hamleyle Smith de temelde düzenbazca davranışlarımızın kendisini kibir veya fırsatçılık şeklinde gösterdiğini öne sürmüştür.

    Fakat şimdiye kadar temin ettiğim vurgu, klasik liberallerin siyasal elitlerin güç suistimaline  getirmek istedikleri kısıtlamalara ilişkin. Fakat, doktrinin özgürleştirici yönünü vurgulamak da bir o kadar önemli.

    Hayek’in “Individualism: True and False” (Bireycilik: Doğrular ve Yanlışlar) makalesinde yazdığı gibi, Smith ve diğer klasik liberal siyasal ekonomistler “insanın en iyi halindeyken arada sırada neler başarabileceğiyle değil, en kötü halindeyken mümkün olduğunca az zarar verme olanağı olması gerektiğiyle” ilgileniyorlardı.

    Hayek şöyle devam eder: “Kendisinin ve çağdaşlarının savunduğu bireyciliğin esas erdeminin, kötü adamların en az zararı verebilecekleri bir sistem olduğunu iddia etmek pek abartılı olmayacaktır. Bu, işlemesi onu işletecek iyi adamlar bulmamıza veya herkesin şimdi olduklarından daha iyi insanlar olmalarına bağlı olan bir sistem değil -bazen iyi bazen kötü, bazen akıllı ve daha sıklıkla ahmak- muayyen çeşitlilikleri ve karmaşıklıklarıyla herkesten istifade eden bir sistemdir.” Hayek sözlerini şöyle sonlandırır: “Onların amacı Fransız çağdaşlarının istedikleri gibi özgürlüğün ‘iyi ve akıllılar’la sınırlanması yerine herkese bahşedilmesinin mümkün olması gereken bir sistemdi” (vurgu bana ait).

    Hayek ve Sachs arasındaki muhakeme farkı en az avantaja ilişkin felsefi bir kaygı değil, hangi sistemin “Merhamet, adalet, vatandaşlık görevi, dürüstlük, düzgünlük, tevazu, saygı ve hatta yoksul, zayıf ve kırılgan olanın hayatta kalması”nı en iyi şekilde temin ettiğinin ampirik bir değerlendirmesidir. Liberal vizyon, tarihi boyunca kâr ve zararda temellenen bir piyasa ekonomisine iştirak etme ve böyle bir ekonomide başarılı olma fırsatı bulunan, şefkatli topluluklarda yaşayan ve bu topluluklarla hemhal olan, özgür ve sorumluluk sahibi bireylerden müteşekkil bir toplum meydana getirecek bir kurumlar kümesi bulmaya çalışmıştır.

    Bu son kertede ampirik bir soru. Ampirik sorular felsefeyle değil, yalnızca özenli ve kapsamlı akademik çalışmayla yanıtlanabilir. Bunun anlamı da merhamet, adalet, vatandaşlık görevi, dürüstlük, düzgünlük, tevazu, saygı ve yoksul, zayıf ve kırılgan olan için kaygı duymaya ilişkin diyaloğu romantik şiirin ve katı gerçekçi kurumsal analizin ötesine taşımamız gerektiğidir.

    En az avantaja sahip olanlar için merhametle kaygı duymanın, içinde birlikte yaşadığımız kurumsal çevrenin aktörlerin karar alırken karşı karşıya geldikleri saikleri nasıl yapılandırdığına ve karar almada ve toplumsal etkileşimden dersler çıkarmada kullanılması gereken, toplumsal sistemin tamamına dağınık bilgiyi nasıl harekete geçirdiğine ilişkin tahlille her daim zapturapta alınması gerekir.

    Liberalizm, hataya düşebilen ama muktedir insanlar olarak bizi birlikte daha iyi yaşamamızı mümkün kılan yönetim kaidelerini araştırmaya, iş bölümü altında toplumsal işbirliğinin faydalarının farkına varmaya çağıran bir davettir. Gerçek liberal radikalizm liberal değerleri yüceltir ve bu liberal değerler de liberal siyasal ekonominin kurumlarını kuvvetlendirir.

    Fotoğraf: Jennifer Bonauer

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikKriz Döneminin Kahveleri
    Sonraki İçerik Kriz Zamanlarında Devlet

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Leave A Reply

    Güncel İçerikler

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}