[voiserPlayer]
Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (5 – 11 Eylül 2022)
Bir süredir devam eden ve bu bültene de konu olan borsadaki sert yükseliş devam ediyor. Daha önce bu bültende tuhaflıkların bankacılık sektörü tarafına dikkat çekilmişti. Özellikle Ağustos ayının sonlarına doğru bankacılık sektöründe çok sert yükselişler gerçekleşmişti. Sektörden gelen olumsuz haberlere rağmen bu yükseliş kafa karıştırıcıydı. Fakat bu kafa karıştırıcı yükseliş bankacılık sektörü ile sınırlı kalmadı.
Türkiye Varlık Fonu’na ait şirketlerden Türkiye Sigorta şirketinin hisselerine baktığımızda hissenin, Şubat 2021’de 7,5 TL civarlarını gördükten sonra düşüşe geçtiğini görüyoruz. Bu yılın Haziran ayının sonunda ise hisse 4,66 TL’ye kadar gerilerken yatırımcısına da yaklaşık olarak yüzde 38 değer kaybettirmiş. Üstüne bu süreçteki yüksek enflasyonu eklediğimizde yatırımcının reel kaybının çok daha büyük olduğu görülüyor. Yaklaşık 1,5 senelik düşüş ise yerini birden hızlı bir yükselişe bırakmış ve hissenin son üç aylık getirisi yüzde 50 civarı olurken, son bir aylık getirisi ise yüzde 29 olmuş. Şirketin bilançosuna bakıldığında ise yılın ilk iki çeyreğinde 314 milyon TL kâr elde etmiş. Fakat geçen senenin aynı dönemine bakıldığında şirketin kârı 845 milyon TL. Bu da demek oluyor ki şirketin kârlılığı bu enflasyonist ortamda yüzde 63 oranında düşüş göstermiş. Sigortacılık sektöründe geleceğe dair yüksek beklentilerin olduğunu söylemek güç, rüzgar o yönde esmiyor. O nedenle bu sert yükselişi açıklayacak bir durum gözükmüyor.
Türkiye Varlık Fonu’na ait bir diğer şirket olan Turkcell’deki sert yükseliş de dikkat çekici. 29 Temmuz 2022 tarihinde 16,92 TL olan hisse fiyatı, Cuma günü kapanışı itibarıyla 24,02 TL idi. Bir ay gibi bir sürede yüzde 42 civarı bir yükseliş görüldü. Tekrar bankalara dönecek olursak Türkiye Varlık Fonu’ndaki Vakıfbank hissesi Temmuz ayı içerisinde 3,5 TL’ye kadar düşerken geçen Cuma gününü 12,95TL’den kapatarak yüzde 270’lik bir getiri sunmuş durumda. Yine bir diğer Türkiye Varlık Fonu şirketi olan Halkbank, Vakıfbank’a benzer bir hareketle 4,75 TL’lerden 13,76’ya çıkarak yatırımcısına yüzde 190 kazandırmış oldu. Buradaki şirketlerin açıklanan bilançolarında herhangi bir olağanüstü performans görülmezken bu yoğun ilgiyi normal bir ilgi olarak adlandırabilmek mümkün değil.
Borsada yukarı yönlü bir gidiş var ve bu gidişte birileri bankacılık sektörünü ve Türkiye Varlık Fonu şirketlerini hızla yukarı çekiyor. İki hafta önceki bültende bahsettiğimiz üzere hem bankacılık sektörüne, hem de kamu tarafından yönetildiği için fon şirketlerine olan çekinceler bu zamana kadar ortadayken bugün yoğun bir taleple karşı karşıya kalınıyor. Üstelik, bir diğer Türkiye Varlık Fonu şirketi olan Türk Hava Yolları, yılın ilk iki çeyreğinde 59 milyon TL zarardan 11 milyar TL kara geçmesine rağmen bu kadar yüksek ilgi görmüyor. Fiyat kazanç oranına bakıldığında Türk Hava Yolları kabaca 5 yıllık kârı kadar değerleniyor ve bu oldukça düşük bir değerleme. Üstelik şirketin en iyi sezonu olan üçüncü çeyrekte muhtemelen sonuçlar daha da iyi gelecek. Dolayısıyla THY gibi kârlılığı ve potansiyeli yüksek olan bir şirket dururken yatırımcılar, bilanço açısından çok da parlak ve ucuz olmayan ve bu zamana kadar yatırımcılarına kazandırmayan diğer fon şirketlerini tercih etmişler gibi görünüyor. Burada Türk Hava Yolları’na yeterli ilgi olmadığından ziyade bilançolara bakıldığında bu kadar performans farkı varken kötü bilançolu şirketlerin çok daha büyük bir iştahla talep görmesi ve hatta tavana götürülmesi söz konusu ve bu durum oldukça tuhaf.
Borsa Tasarrufları Enflasyona Karşı Koruyabilir Mi?
Genel olarak endekse baktığımızda buradaki yükselişler endeksi de haliyle yukarı çekiyor. Borsa endeksi haftalık bazda yüzde 9,26 yükseliş gösterdi ve zirve yenilemeye devam etti. Endeks değeri 1857’den 3521’e gelerek yılbaşından bu yana yüzde 90’lık bir getiri sunmuş durumda. Böylelikle de aslında endeks bazında bakıldığında tasarruf sahiplerinin tasarruflarını değerlendirmede cazibe merkezi oldu. Aslında son dönemdeki sert çıkış öncesi tasarruf sahipleri için tüm yatırım araçlarının getirisi enflasyon oranının altında kaldığı için tasarruf yapanlar cezalandırılır bir pozisyonda idi. Tasarruf yapmanın enflasyon karşısında cezalandırılması ise yeni ekonomik modelin sürdürülebilir olmasını pek mümkün kılmıyordu. Fakat borsanın bu yüksek getirisi alternatif bir seçenek olarak artık yatırımcının karşısında duruyor.
Buradaki yüksek getiri oranını, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin borsaya dair açıklamaları ile beraber okumakta fayda olabilir. Nureddin Nebati 2 Eylül tarihinde yaptığı açıklamada şöyle demişti:
“Borsamız son dönemdeki performansıyla diğer gelişen ülke borsalarından pozitif yönde ayrışmış durumda. İlerleyen dönemde de bu güçlü seyrin sürmesini bekliyoruz. Tüm bireysel ve kurumsal yatırımcılarımızın finansal bilinç ile yatırım yapabilmesi için hem Borsa İstanbul yönetimi hem de ekonomi yönetimi, üzerine düşen sorumluluğun bilinci ile çalışıyor.”
Bakan, güçlü seyrin sürmesini bekliyor ve bu seyir ilerleyen günlerde gerçekten de gerçekleşiyor. Bakanın açıklamaları bir nevi tasarruf sahiplerini buraya davet girişimi gibi. Açıklamayı yaptığı tarihte borsa zaten oldukça yükselmişti. Bu kadar yüksek seviyelere ulaşmış borsaya davet eder tavır aslında oldukça riskliydi. Zira kâr satışlarının gelmesi durumunda birçok yatırımcı mağdur olabilir ve borsaya zaten düşük olan güven daha da zedelenebilirdi. Fakat bu risk alınmak istenmiş. Bu riske rağmen davet eder tavrı ve borsanın kazandırmaya devam etmesi bildiği bir şeyler olduğu izlenimini uyandırıyor. Borsadaki alımların Türkiye Varlık Fonu gibi şirketlerde daha agresif olması ise bildiği bir şeyler olması ihtimalini daha da artırıyor, çünkü yukarıda da bahsedildiği üzere bu şirketlerin bilançoları olağanüstü iyi olmadığı halde bu kadar talebin gelmesi müdahalesiz piyasa koşullarında pek olası gözükmüyor. Nitekim borsanın bu yükselişine bakıldığında yabancı yatırımcıların gelişiyle açıklanacak bir durum da gözükmüyor. O nedenle bu talebin içerden geldiği tahmin ediliyor. Bu da bir diğer ‘iktidarın bir bildiği olmalı’ fikrini güçlendiren unsur.
İlginin buraya çekilmeye çalışılması hem yatırımcıların enflasyon karşısında kendilerini korumaya yardım etmesi hem de DTH (ve hatta KKM) hesaplarının gevşemesine katkıda bulunabilir ya da en azından bu beklenti ile burası daha cazip hale getiriliyor olabilir. Böylelikle de yeni ekonomik modelde tasarrufu olanlar birikimlerinin değerini nasıl koruyacak sorusuna bir çıkış yolu olarak göstermek ve buraya yatırımcıyı yönlendirmek istiyor olabilirler. Daha net bir söylemde bulunmak için bu borsa hareketliliğinin geçici ve kalıcılığına bakmak gerekecek. Fakat net bir şekilde söylenebilir ki şu an itibarıyla şirket bilançoları ve Türkiye’nin makroekonomik performansıyla (enflasyon ortamına rağmen) uyumlu olmayan bir borsa hareketi ortada duruyor. Bu harekete temkinli yaklaşmakta fayda var.