Altüst: Yeni Teknolojiler ve Değişen Endüstriler Bülteni (1-13 Şubat 2025)
Altüst bülteninin bu sayısında yapay zekânın küresel gidişatına yön verme gayesi olan en önemli etkinliğe odaklanacağım. İlki 2023 yılında Yapay Zekâ Güvenliği Zirvesi adıyla İngiltere’de, ikincisi de geçtiğimiz yıl Güney Kore’de yapılan küresel yapay zekâ zirvelerinin üçüncüsü Yapay Zekâ Eylem Zirvesi adıyla Fransa’nın başkenti Paris’te 10-11 Şubat tarihlerinde yapıldı.
Zirvede Avrupa’nın yapay zekâ yatırımlarına dair önemli kararlar açıklanırken JD Vance’in konuşması en dikkat çekici anlardan biri oldu. Yapay zekânın küresel yönetişiminin ve işbirliğinin taşlarını döşeyecek olan zirvenin çıktısı olan deklarasyon ise tartışma konusu oldu; Amerika ve İngiltere tarafından imzalanmadı.
Macron’un Yapay Zekâ Hamlesi
Zirvenin başlangıcından önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Donald Trump’ın duyurduğu 500 milyar dolarlık yapay zekâ yatırımı ortak girişimi Stargate‘e atıfta bulunarak benzer bir yatırım projesini duyurdu. Macron’un duyurduğu plana göre önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Fransa’daki yapay zekâ endüstrisi, özel sektörden 109 milyar euroluk bir yatırımı kendisine çekecek.
Yatırımların büyük kısmı Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelecek. Kanadalı yatırım şirketi Brookfield, Fransa merkezli, Amerika dışındaki en büyük yapay zekâ şirketlerinden biri olan Mistral AI şirketi ve Amazon şirketi de 109 milyarlık yatırım hamlesinin içerisinde yer alacak. Yatırımların ciddi bir kısmı ise veri merkezleri inşa etmek için kullanılacak.
Fransa’nın yapay zekâ sektörünün bu denli büyük yatırımları kendisine çekebilmesinin arkasında yatan en önemli sebeplerden biri ise enerji meselesi. Fransa’nın nükleer enerji altyapısı, yapay zekâ yatırımlarını çekmek için büyük bir avantaj sunuyor. Fransa, 57 nükleer reaktörüyle elektriğinin üçte ikisinden fazlasını nükleer enerjiden karşılıyor ve geçen yıl elektrik üretiminin yaklaşık %17’sini ihraç etti.
Planlanan 109 milyar euronun 10 milyar doları İngiliz Fluidstack şirketinin kuracağı bir süper bilgisayar tesisi için kullanılacak. Bu tesis tek başına Fransa’nın küçük çaplı nükleer reaktörlerinden bir tanesinin enerjisini tek başına tüketebilecek kadar yüksek bir enerjiye ihtiyaç duyacak.
Bu konuda Fransa özellikle enteresan bir örnek teşkil ediyor, zira yapay zekâ teknolojilerinin gelişmesi ve veri merkezlerine duyulan ihtiyacın iyice artmasıyla beraber nükleer enerji santrallerinin geleceğine yönelik tekrardan olumlu bir hava oluşmuş ve Microsoft başta olmak üzere teknoloji şirketleri nükleer santrallere yatırım yapmaya başlamışlardı.
JD Vance’in Regülasyon Karşıtı Konuşması
Paris’te yapılan yapay zekâ zirvesinde konuşması dikkat çeken diğer bir isim ise ABD Başkan Yardımcısı JD Vance oldu. JD Vance yaptığı konuşmada Avrupa’nın yapay zekâ regülasyonlarını çok sert bir şekilde eleştirip bu düzenlemelerin “aşırı” olduğunu ve yapay zekâ inovasyonunun bu tür kısıtlamalarla sekteye uğrayabileceğini savundu. JD Vance ayrıca Amerika olarak yapay zekânın her türlü ideolojik önyargılardan arınmış kalmasını savunduklarını ve Amerikan yapay zekâ teknolojilerinin otoriter bir sansür mekanizması için araç hâline getirilmesine karşı olduklarını söyledi.
JD Vance konuşmasında ayrıca AB’nin kişisel verilerin güvenliğiyle ilgili düzenlemelerinin özellikle küçük firmalar için büyük bir finansal yük oluşturduğunu söyledi. İnternetin güvenli bir yer olması gerektiğini kabul eden Vance, fakat çocukları çevrimiçi tehlikelerden korumak ile yetişkinlerin hükümetin “yanlış bilgi” olarak nitelendirdiği içeriklere erişimini kısıtlamanın birbirinden çok farklı konular olduğunu savundu.
JD Vance’in bu konuşması ilk bakışta zaten bildiğimiz şeyleri söylüyor gibi gözükse de yeni Trump hükümetinin teknolojiye bakışı konusunda tutarlı ipuçları veriyor. Joe Biden döneminde Amerikan Federal Ticaret Komisyonu’nun başkanlığını yapan ve teknoloji şirketlerinin tekelleşmesine yönelik açtığı davalarla bilinen Lina Khan yerine, geçtiğimiz Aralık ayında Andrew Ferguson atanmıştı. Ferguson halka açık verdiği demeçlerde teknoloji regülasyonlarının inovasyonun hızını kesmemesi gerektiğini ve “nefret söylemi” gibi kaygılarla sosyal medya şirketlerinin bir tür sansür uyguladığını söylemişti.
Bu ay da Federal Ticaret Komisyonu’nun teknolojiden sorumlu biriminin başına Trump’ın seçim kampanyasına desteği ile gündeme gelen ve bir anlamda Trump hükümetinin ideolojik çizgisini belirlediği iddia edilen muhafazakâr düşünce kuruluşu Heritage Foundation’dan Jake Denton atandı. Dolayısıyla yeni Trump hükümetinde büyük teknoloji şirketlerine karşı sosyal muhafazakâr bir söylem kullanılarak kapsayıcılık ile ilgili kavramların sansürle özdeşleştirilmesine ama aynı zamanda regülasyonların hafifletilmesiyle, sert bir tonla hitap edilen bu büyük teknoloji şirketlerinin önünün olabildiğince açılmasına şahit olacağız.
JD Vance konuşmasında ayrıca Çin’e de dikkat çekerek, Pekin’in sübvanse ettiği ucuz teknolojilerin küresel pazarı tehdit ettiğini öne sürdü. JD Vance, Çin ile kurulan ortaklıkların sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir risk taşıdığını da savundu. Çin ile kurulan bu ortaklıklar nedeniyle ülkelerin, bilgi altyapısına sızmalar ve bu altyapıların dışarıdan kontrol edilmesi riskleriyle karşılaştıklarını iddia etti.
Fakat JD Vance’in bu konuşmasına rağmen geçtiğimiz haftalarda Çinli yapay zekâ şirketi DeepSeek‘in son dönemdeki başarısı, ABD’nin teknoloji yarışındaki liderliğini sorgulatır hale geldi. DeepSeek‘in ücretsiz olarak dağıttığı ve ChatGPT’nin en gelişmiş versiyonlarıyla başa baş güçte olan yapay zekâ modeli, Nvidia hisselerinde %17’lik bir düşüşe neden olmuştu.
JD Vance, DeepSeek’i açıkça isimlendirmese de bazı hükümet bu teknolojinin kullanımını yasakladığını hatırlattı. Zira geçtiğimiz haftalarda Güney Kore, Avustralya, ABD, İtalya ve Tayvan’ın çeşitli hükümet kurumları DeepSeek’in memurlar tarafından kullanılmasını yasaklamıştı.
Avrupa’nın Yeni CERN Planı
JD Vance’in bu konuşmasının ardından Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de bir konuşma yaptı. Avrupa’da teknoloji inovasyonunun hızlandırılmasına dair umut vermeye çalışan, sıkıcı sayılabilecek konuşmanın en dikkat çeken noktası ise Avrupa’nın yapay zekâ sektörünün önümüzdeki yıllarda 200 milyar eurodan fazla yatırım çekecek olmasını iddia etmesiydi. Macron’un açıkladığı yatırımların ardından bu çapta bir yatırım dalgası daha gelirse teknoloji rekabetinde kısmen geri kalmakta olan Avrupa tekrar canlanabilir.
Avrupa’nın bu alanda farklılaştığı nokta ise bu yatırımların uygulanmasındaki iş modeli olabilir. Çünkü Ursula von der Leyen gelecek olan bu yatırımların bir tür kamu özel ortaklığı şeklinde olacağını ve Avrupa çapında AI Giga fabrikaları kurulacağını söyledi. Von der Leyen, İsviçre-Fransa sınırında yer alan ve dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarı olan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ni (CERN) bu modelin tarihteki bir örneğini olduğunu söyledi. CERN’teki gibi Avrupa ülkelerinin güçlerini bir araya getirerek yapay zekâda da atılım yapma planlarının ne kadar başarılı olacağını göreceğiz.
Amerika ve İngiltere Deklarasyonu İmzalamadı
Tüm bunların ardından zirvenin en somut çıktılarından biri Yapay Zekâ Eylem Zirvesi Deklarasyonu oldu. Deklarasyon özellikle şu konulara dikkat çekiyor: Dijital eşitsizlikleri azaltmak için yapay zekâya erişimi artırmak; yapay zekâyı herkes için açık, kapsayıcı, şeffaf, etik, güvenli ve güvenilir hâle getirmek; yapay zekâ inovasyonunu destekleyerek gelişimini teşvik etmek, piyasa tekelleşmesini önleyerek sanayiye ve ekonomik toparlanmaya katkı sağlamak; yapay zekâyı hem insanlar hem de gezegen için sürdürülebilir kılmak; küresel yönetişimde işbirliğini güçlendirmek ve uluslararası koordinasyonu artırmak.
Zirveye katılan tüm AB ülkeleri, Hindistan ve Çin dahil olmak üzere 60 ülke bu deklarasyonu imzalarken sadece Amerika ve İngiltere imzalamayı reddetti. Amerika neden imzalamadığına dair resmi bir açıklama sunmazken JD Vance’in konuşmasını göz önüne aldığımızda regülasyonlara, uluslararası işbirliğine ve kapsayıcılığa yapılan vurgular Amerikan hükümetinin imza atmayı reddetmesini açıklıyor gibi gözüküyor.
İngiltere’nin resmi açıklamasında ise tam tersi taraftan meseleye yaklaşılarak özellikle küresel yönetişim konusunda somut ifadelerin bulunmaması ve ulusal güvenlik konusuna dair daha kapsamlı sorulara cevap verilememesi nedeniyle deklarasyonun yetersiz olmasından dolayı imzalamayı reddettikleri belirtildi.
Gazeteciler, Trump hükümetiyle ters düşmemek için mi deklarasyonu imzalamadıklarını İngiltere’nin başbakanı Keir Starmer’a sorduklarında Starmer, zirveye dair Amerika’nın net tutumu hakkında tam bir fikirlerini olmadığını söyledi. Fakat İngiltere’nin bu açıklaması hakikati tam anlamıyla yansıtmıyor olabilir. İşçi Partisi’nden bazı isimlerin dediğine göre İngiltere’nin şu an itibariyle Amerika’yla zıtlaşmak için pek bir imkanı yok. 2023’teki yapay zekâ zirvesinin ardından İngiltere ve ABD, yapay zekâ güvenliği konusunda stratejik işbirliğine gitmişlerdi ve iki ülkenin şirketleri bu alanda çok yakın çalışıyorlar.
Dolayısıyla, hem şu an son sürat ilerleyen Trump ile ters düşmemek hem de yapay zekâ şirketlerinin Amerikan şirketleriyle ilişkilerini tehlikeye atmak istemeyen Keir Starmer, deklarasyona imza atmaktan çekindi diyebiliriz. Yapay zekâya dair zirveler önümüzdeki yıllarda da devam edecek fakat Amerika ve İngiltere’nin imza atmayı reddetmelerinin ardından zirvelerin nasıl ilerleyeceği de merak konusu.