Altüst: Yeni Teknolojiler ve Değişen Endüstriler Bülteni (13-25 Ağustos 2024)
Teknoloji gündeminde yapay zekâ, elektrikli araçlar gibi yeni teknolojilerden bahsetsek de tüm bu teknolojilerin üretilebilmesini sağlayan kritik hammadde tedarik ve üretim zincirlerini de unutmamak gerek. Özellikle Çin, geniş mineral rezervleri sayesinde bu tedarik ve üretim zincirlerini küresel olarak etkileme potansiyeline sahip.
Nitekim, geçtiğimiz haftalarda Çin, gelişmiş teknolojilerin üretiminde kritik rol oynayan antimon mineralinin ihracatını kısıtlayan bir karar aldı. Fakat bu karar aslında, Çin’in kritik minerallere dair küresel bir darboğaz yaratma projesinin sadece bir parçası.
Öte yandan, Kasım ayındaki ABD seçimleri yaklaşırken İran Devrim Muhafızları bağlantılı hackerlar, Donald Trump ve Kamala Harris’in seçim kampanyalarını hedefleyen siber saldırılar gerçekleştirdi.
Çin Kritik Bir Mineralin İhracatını Kısıtladı
Çin, 15 Eylül itibariyle antimon mineralinin ve bu mineralin işlenmesinde kullanılan teknolojilerin ihracatına, ulusal güvenlik gerekçesiyle kısıtlamalar getirdi. Çok yüksek ihtimalle antimon mineralini daha önce hiç duymamış olabilirsiniz. Fakat antimon; batarya, mühimmat, güneş paneli ve ateşe dirençli yüzey kaplamalarının üretiminde kullanılan kritik bir mineral. Çin’in bu kararının ardından da zaten yüksek seyreden antimon fiyatları iki katına çıktı ve fiyatın daha da artması bekleniyor.
Global antimon üretiminin %48’ini karşılayan Çin, hem en büyük üretici hem de dünyadaki en büyük antimon rezervlerine sahip ülke. Çin’in antimon ihracatını kısıtlaması aslında Çin’in geçen yıl aldığı “nadir toprak mineralleri” kararına dayanıyor. Çin geçtiğimiz Aralık ayında elektrikli araçların, rüzgar türbinlerinin, bataryaların, yarı iletken çiplerin ve çeşitli elektronik aletlerin üretiminde kullanılan 17 nadir toprak mineralinin ihracatlarını kısıtlamış ve bu minerallerin çıkartılmasında ve işlenmesinde kullanılan teknolojilerin ihracatını da tamamen yasaklamıştı.
Çin’in bu kararı, ABD ve Avrupa Birliği’ndeki elektronik üretim zincirlerinde alternatif yolların aranması gerekliliğini ortaya çıkarmıştı, çünkü nadir toprak minerallerinin küresel üretiminin %90’ından fazlasını Çin yapıyor. Bu nedenle antimon minerali aslında Çin ve Batı ülkeleri arasında yaşanan teknoloji rekabetinin yeni halkası.
Yeni kısıtlamalarla beraber daha öncesinde ihracatı kısıtlanan 17 mineral gibi antimon mineralinin ihracatçılarının da Çin hükümetinden özel bir lisans alması gerekecek. Bu lisansları almak minimum 2-3 ay sürdüğü için ihracat süreci çok yavaşlayacak ve lisansların verilip verilmemesi de tabii ki Çin hükümetinin son kararına bağlı. Ayrıca, minerali satın almak isteyen ithalatçıların da bu mineralleri hangi amaçla kullanacaklarını Çin hükümetine bildirmesi gerekiyor. Dolayısıyla, özellikle askeri amaçlar gibi nedenlerle Çin’den mineral almak isteyen alıcıların başka ülkelere yönelmesi bekleniyor.
Çin dışındaki antimon ve diğer nadir toprak minerallerinin rezervleri kısıtlı olsa da ABD ve AB son yıllarda bu minerallerin kendi ülkelerinde de çıkarılabilmesi ve işlenebilmesi için yeni yatırımlar yapıyorlar. Özellikle antimonun askeri sanayideki kritik rolü nedeniyle Pentagon’un desteğiyle 2028 yılında ABD’deki antimon madenlerinin hızlıca aktif hale gelebilmesi için planlar yapılıyor.
Antimon gibi nadir toprak elementlerinin aslında bir diğer önemli üreticisi Rusya. Fakat, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle uygulanan ambargolar, Rusya’nın batıya antimon ihracatı yapmasını engelliyor ve zaten arzın yetersiz kaldığı bu minerale olan talep gittikçe ciddi seviyelere çıkıyor. Bunların dışında, Hindistan, Tacikistan ve Türkiye gibi antimon rezervleri ve üretimi olan ülkelere talep, “mineral savaşları” nedeniyle çok daha artacağa benziyor.
Sırbistan’ın Devasa Lityum Rezervleri
Uluslararası jeopolitiği kritik mineraller etkilerken, Çin’in ihracat kısıtlamaları uyguladığı minerallerin arasında olmasa da lityuma da kısaca değinelim. Özellikle elektrikli araçların ve mobil cihazların bataryalarını üretmek için kullanılan lityum, Avrupa siyasetinin ana konularından biri haline geldi.
Sırbistan’ın kuzeybatısındaki Jadar bölgesinde on yıllardır geniş lityum rezervlerinin olduğu biliniyordu. Dünyanın en büyük maden şirketlerinden biri olan Rio Tinto şirketi, Sırbistan hükümeti ile anlaşarak Jadar’daki lityum rezervlerini çıkarmaya iki yıl önce başlayacaktı fakat geniş çaplı çevreci protestolar nedeniyle bu karar geri alınmıştı.
Ama geçtiğimiz ay Sırbistan hükümeti, Rio Tinto şirketine maden haklarını tekrardan verdi ve çevreci protestocular yeniden sokaklara indi. Hükümet ise protestocuların çevreden ziyade başka siyasi amaçları olduğunu, asıl gayelerinin de Sırbistan Devlet Başkanı Aleksandar Vucic’i devirmek olduğunu belirtiyorlar.
Jadar’daki lityum rezervlerinin 2,4 milyar dolarlık bir değer yaratabileceği ön görülüyor ve maden aktifleşirse Rio Tinto dünyanın en büyük lityum üreticisi şirketi haline gelebilir. Jadar’daki lityum rezervlerinin, AB’nin yıllık lityum ihtiyacının %90’ından fazlasını tek başına karşılayabileceği düşünülüyor. Bu nedenle AB, özellikle lityum konusunda ABD ve Çin’e olan bağımlılığını azaltmak için Sırbistan’daki lityum rezervlerine çok büyük ilgi gösteriyor.
Geçtiğimiz ay Sırbistan hükümetinin, Jadar madeni için yeşil ışık vermesinden sadece birkaç gün sonra, 2012’den beri AB üyeliği için aday ülke olan Sırbistan ile Avrupa Komisyonu ve Alman Şansölyesi Olaf Scholz arasında elektrikli araçların üretiminde kullanılan hammaddelerin ticaretinde stratejik ortaklık yürütmek için bir mutabakat anlaşması imzalanmıştı. Ayrıca, önümüzdeki haftalarda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Sırbistan’a ziyaretlerde bulunup karşılıklı ilişkileri ve Sırbistan’ın AB adaylığını görüşmeleri bekleniyor.
Sırbistan’ın Rusya ve Çin’le olan yakın ilişkileri nedeniyle de AB, Sırbistan’daki lityum rezervlerinin kullanım hakları konusunda Sırbistan’ın AB adaylığını kullanarak bir avantaj kazanmayı amaçlıyor gibi gözüküyor. Sırbistan’daki çevreci protestolar hâlâ devam etse de bu sefer küresel jeopolitik dengelerin, Jadar madenini kullanıma açmak için Sırbistan hükümetine az bulunur bir siyasi güç sağladığını söyleyebiliriz.
İran’ın ABD Seçimlerine Siber Saldırısı
Ağustos ayının başında ABD’deki birçok medya şirketi, bilinmeyen bazı hacker gruplarının Donald Trump ve başkan yardımcısı adayı JD Vance‘e dair “gizli bilgilerin” olduğu çeşitli dokümanları gazetecilerle paylaştığını açıklamıştı. Medya kuruluşları bu belgeleri kamuoyuyla paylaşmamayı tercih etmişti ve Donald Trump da İranlı hackerların bu sızıntıdan sorumlu olduğunu iddia etmişti.
Geçtiğimiz haftalarda ise bu olay aydınlanmaya başladı. Google, İran Devrim Muhafızları’na bağlı bir grubun Joe Biden, Donald Trump ve Kamala Harris’in kampanya ekiplerindeki kişilerin email adreslerini ele geçirmek için siber saldırılarda bulunduğunu açıkladı. Google’ın uyarısına benzer açıklamalar diğer şirketlerden de geldi, dolayısıyla bu saldırıların koordine bir şekilde yapıldığını söyleyebiliriz. Meta şirketi de başkan adaylarının kampanyalarındaki üst düzey isimlerin WhatsApp hesaplarının aynı hacker grubu tarafından hedeflendiğini açıkladı.
OpenAI, İran bağlantılı bir grubun ABD başkanlık seçimlerini etkilemek için ChatGPT üzerinden çeşitli uzun yazılar ve kısa sosyal medya paylaşımları ürettiklerini tespit ettiklerini ve bu hesapların engellendiğini duyurdu. Hatırlarsak, bu yılın başında Google’ın yapay zekâsı olan Gemini, muhtemel skandalların önünü almak için herhangi bir seçim ve siyasi isimler hakkında içerik üretmeyi reddetmeye başlamıştı. ChatGPT’de ise bu konuda herhangi bir kısıtlama bulunmuyor.
Tüm bunların neticesinde ise bu hafta FBI, başkan adaylarının kampanyalarının gerçekten de İranlı hackerlar tarafından hedef alındığını tespit ettiklerini açıkladı. İran’ın hacker saldırısı, şimdilik ABD seçimlerine dair “gizli bilgiler” ortaya çıkmadan engellenmiş gibi gözüküyor. Fakat seçimler yaklaşırken bu gelişme, yapay zekâ gibi yeni teknolojilerin bu tarz siber saldırılarda kullanılması açısından ilginç bir örnek oluşturdu.