[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (9-15 Ağustos)
“Şeytan Ayetleri kitabının yazarının ve içeriğini bildiği halde bu kitabı yayınlayan yayıncıların ölüm cezasına çarptırıldığını dünya çapındaki tüm onurlu Müslümanlara bildiriyorum.”
Modern dönemin belki de en çarpıcı fetvalarından biri olan bu sözler, 1989 yılında İran İslam Devleti’nin kurucusu ve manevi lideri Ayetullah Humeyni tarafından sarf edildi. Bu fetvanın ardından 33 yıl geçmesine rağmen Selman Rüşdi’ye ve tüm dünyada Şeytan Ayetleri kitabını yayınlayan ve çevirenlere karşı yönelik tehditler ve saldırılar hiç kesilmedi. Son olarak Selman Rüşdi, 12 Ağustos tarihinde New York’ta katıldığı bir konferansta boynundan bıçaklanarak yaralandı.
Müslümanların kendi değerlerine saygısızlık ya da saldırı olarak gördükleri bazı olayların, İslam toplumlarında büyük infiale sebep olduğuna ve protesto gösterilerinin uluslararası kriz boyutlarına ulaştığına birçok kez şahit olmuştuk. Danimarka’da 2005 yılında yaşanan karikatür krizi, Charlie Hebdo’nun 2011’de yayınladığı karikatürler, 2012’de gösterime giren Innocence of Muslims (Müslümanların Masumiyeti) adlı film, İsveç’te aşırı sağcıların Kuran’ı Kerim’i yakması gibi İslami değerlere hakaret ve saldırı içerdiği düşünülen olaylar, İslam dünyasında ses getiren protestolar ve ağır tepkilere dönüştü.
Ancak daha kötüsü bu tepkilerin şiddet eylemlerine dönüşmesiydi. İslam Peygamberi konusunda özellikle hassas olan İslam toplumları, 2005 yılında Danimarka’da yaşanan karikatür krizinde şiddetli bir tepki ortaya koydu. Jyllands-Posten gazetesinin, aslında yayınlamadığı karikatürlerin de yayınlanmış gibi servis edilmesiyle, 200 kişinin hayatını kaybettiği ve bir yıl süren protesto gösterileri, birçok İslam ülkesine yayıldı. İslam ülkelerinde yaşayan batılı görevliler, sıradan insanlar ve kiliseler saldırıya uğradı.
Charlie Hebdo olayı ise derginin Paris’teki binasına düzenlenen bir terör saldırısı ve 11 kişinin hayatını kaybetmesiyle sona ermişti. Saldırıyı Arabistan El Kaidesi üstlendi ki zaten Charlie Hebdo çizerleri El Kaide’nin öldürülecekler listesindeydi.
Son olarak, İsveç’te aşırı sağcı parti Stram Kurs (Sıkı Yön) Partisi’nin Nisan 2022’de bir mitingde Kuran’ı Kerim’i yakması, İsveç’te Müslümanlar ve aşırı sağcılar arasında çatışmalara neden olmuştu. Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır başta olmak üzere birçok İslam ülkesi kınama mesajları yayınlamıştı. Katar’dan yapılan açıklamada İsveç’te yaşananların tüm dünyadaki Müslümanlara karşı bir provokasyon olduğu belirtilmişti.
İfade özgürlüğü ile İslam’ın değerlerinin savunulması arasındaki ince çizginin, iki taraf tarafından da sık sık aşıldığının düşünüldüğü ve tepkinin ciddi bir uluslararası krize ve sosyal hareketlere dönüştüğü bu tür olayların belki de ilki Selman Rüşdi ve Şeytan Ayetleri olayı idi.
Selman Rüşdi Kimdir?
Selman Rüşdi 1947 yılında, Hindistan’ın bağımsızlığından yalnızca 2 ay önce, Bombay şehrinde Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Rüşdi 14 yaşında liseyi okuması için İngiltere’ye gönderildi. Rüşdi’nin ailesi 1964 yılında birçok Müslüman aile ile birlikte Hindistan’dan Pakistan’a göç etmek zorunda kaldı.
Başarılı bir öğrenci olan Rüşdi, Cambridge King’s College tarih bölümünden onur derecesiyle mezun oldu. 1975 yılında fantastik öğeleri sıklıkla kullandığı üslubunu açığa çıkaran ilk romanı Grimus’u yayınlayarak edebiyat eleştirmenlerinin dikkatini çekti. 1981 yılında yayınladığı Geceyarısı Çocukları romanı birçok ödül ile birlikte uluslararası tanınırlığa kavuşmasını da sağladı. Hindistan’a yönelik eleştirileri nedeniyle Geceyarısı Çocukları bu ülkede yasaklandı.
Hint kökenli İngiliz yazar, tarihi konularını sürreal ve post-modern bir tarzla ele almasıyla biliniyor. Romanları dünya çapında birçok prestijli ödül kazandı. Romanlarının konusunu genelde Hindistan ve Pakistan’a dair hikayeler oluşturuyor. 2000 yılında New York’a taşınan yazar, 2007 yılında İngiltere Kraliçesi tarafından edebiyata yaptığı katkılardan dolayı şövalyelik (sir) unvanıyla onurlandırıldı.
Selman Rüşdi Humeyni’nin ölüm fetvasından bu yana son derece zor bir hayat sürdürüyor. 1989 yılında kitapları nedeniyle rahatsız ettiği, İslam’ın samimi takipçileri olan Müslümanlardan özür dilemişti. Ancak bu özür de kendisine olan öfkeyi dindiremedi. Eserleri halen tartışılıyor ve Müslüman dünyada bir gerilim kaynağı olmayı sürdürüyor. Son bıçaklama hadisesi ile de tüm bu tartışmalar tekrar dünya gündemine damga vurdu.
Şeytan Ayetleri Kitabı
Rüşdi’nin 1988 yılında Şeytan Ayetleri romanını yayınlaması, İran devrimi ile hareketlenen İslamcı hareketlerin sonraki dönemde Batı’ya karşı geliştirdikleri eylemlerin de bir nevi ilk örneği oldu. Edebi açıdan birçok eleştirmenden geçer not alan, Rüşdi’nin sembolik üslubunun ve estetik anlayışının zirvesi olarak kabul edilen bu kitap, İslam tarihinde de tartışmalara neden olmuş ve Şeytan Ayetleri olarak bilinen hikayeyi de konu almaktaydı. Bu hikayeye göre İslam Peygamberi bazı ayetleri melek Cebrail yerine Şeytan’dan almıştı.
Eserin İslam Peygamberine yönelik hakaret içerdiği düşünülen bu hikayesi, kitabın yayınlanmasından sonra ilk önce İngiltere’de yaşayan Müslümanlar tarafından tepki gördü. Bu tepkiden sonra diğer Müslüman toplulukların da gündemine giren Şeytan Ayetleri, ilk olarak Hindistan’da yasaklandı. Roman sonrasında toplam yirmi ülkede daha yasaklandı.
Kitabın yayınlanmasından 2 ay sonra ise sokak gösterileri birçok Müslüman ülkede ciddi boyutlara ulaştı. İngiltere’de Müslüman eylemciler kitabın kopyasını yaktı. Bombay’da düzenlenen gösterilerde 12 kişi öldü. Birçok Müslüman ülkenin dış işleri bakanlıkları kitabın yayınlanmasını kınadı. Avrupa ülkeleri ise Rüşdi’nin ölüm fetvası ve başına konan 3 milyon dolarlık para ödülünü kınadı ve İran’dan büyükelçilerini çektiler.
Rüşdi sıkı bir polis koruması altında saklanarak hayatını sürdürdü. Kitabın yayıncısı Penguin Books’un önünde polis nöbet beklemeye başladı. Yayınevinin New York şubesi ölüm tehditleri aldı. Kitabın Japon çevirmeni öldürüldü. İtalyan çevirmeni saldırıya uğradı ama sağ kurtuldu. Norveçli çevirmen vuruldu ancak o da bu saldırıdan sağ kurtulabildi. Türkiye’de Selman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri hariç diğer kitaplarını yayınlayan Can Yayınları da saldırılardan nasibini aldı. Can Yayınları’nın Şeytan Ayetlerini yayınlayacağına dair yanlış bir haberin yayılmasından sonra yayınevi sahibinin evi, içerisinde kimse yokken basıldı ve tarumar edildi.
1997 yılında İran’da başa gelen reformist Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, fikir ve ifade özgürlüğü konusunda daha yumuşak bir tutum sergiledi. 1998 yılında İran Devleti Rüşdi’nin fetvasını artık desteklemediklerini açıkladı. Ancak İran’ın dini lideri Ali Hamaney, Rüşdi’ye yönelik fetvanın, fetvayı veren Humeyni öldüğü için kaldırılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek geri adım atmadı. İran rejiminde Ayetullah’ın Cumhurbaşkanı’ndan daha güçlü olması, hükümetin bu konuda geri adım atabilmesinin de önüne geçmiş oldu.
Selman Rüşdi Olayının Diplomatik Sonuçları
Humeyni’nin fetvasının ardından İngiltere ile İran’ın diplomatik ilişkileri kesildi. İlişkiler Hatemi döneminde olduğu gibi yumuşatılmaya çalışılsa da ölüm fetvasının halen geçerliliğini koruması yumuşama süreci önündeki engellerden biri olarak kaldı. Dönem dönem tekrar gündeme gelen Selman Rüşdi olayı Müslüman kitleleri hareketlendirdiğinde ise popülist iktidarlar bu toplumsal tepkiyi göz ardı edemeyerek resmi açıklamalar ile İngiltere ve Batılı ülkeleri kınamayı sürdürdüler. Elbette Batılı ülkeler de fikir ve ifade özgürlüğü bağlamında karşı tepkilerini ortaya koymaktan geri kalmadılar.
İran’da devrimin ardından suikastlar ve ölüm fetvaları, dini olmaktan çok politik bir araca dönüştü. ABD Dış İşleri Bakanlığı’nın yayınladığı bir rapora göre devrimin gerçekleştiği 1979 yılından bu yana İran destekli 360 suikast girişiminde bulunuldu. İran devleti birçok saldırıyı kendisiyle ilgisi olmadığı gerekçesiyle reddediyor. Zira, Rüşdi’nin bıçaklanmasından sonra da İran Dış İşleri Bakanı Sözcüsü Nasır Kanani bir açıklama yaparak saldırıyla hiçbir ilgileri bulunmadığını, asıl sorumlunun ise Selman Rüşdi ve destekçileri olduğunu belirtti.
Son haftalarda İran ile Batılı ülkeler arasında süren nükleer müzakerelerde ilerleme sağlanmış ve İran anlaşmaya yaklaşıldığına dair ılımlı mesajlar vermişti. 2015’te imzalanan anlaşmadan Trump döneminde çekilen ABD, Biden döneminde anlaşmaya dönülmesi için AB’nin arabuluculuğunda tekrar görüşmelere başlamıştı. Müzakerelerin bir anlaşmaya doğru gidebileceği konusundaki iyimser tartışmaların ortasında Selman Rüşdi’ye düzenlenen saldırı, İran ve Batı dünyası arasında yeni bir gerginliğe neden olabileceği gibi, İran ile yapılacak bir anlaşmayı da sorgulatabilir.
Elbette yeni komplo teorileri de bu olayla birlikte tedavüle girdi. İran ile Batı’nın yeni bir nükleer anlaşma imzalamasını istemeyen güçler mi bu saldırıyı düzenlemişti? İngiltere’de yıllarca özel birlikler tarafından korunan Rüşdi, konferans sırasında ABD tarafından bilerek mi korunmamıştı? İran içinde Batı ile anlaşmaya karşı çıkan bazı güçler mi bu saldırıyı düzenlemişti? Komplo teorilerinin sonu yok. Ancak ABD ve Avrupa kamuoyunda bu olaya verilecek tepkilerin İslam dünyasında kendi karşı tepkilerini oluşturması, bu durumun da diplomatik gerginlikleri beraberinde getirmesi mümkün. Olası bir diplomatik kriz, biraz da olayın perde arkasının ortaya çıkması ve yeni tartışmalara konu olmasıyla mümkün.
Rüşdi’yi bıçaklayan saldırgan Hadi Matar, 24 yaşında Lübnan asıllı bir ABD vatandaşı. Hakim karşısına çıkan Matar suçsuz olduğunu ileri sürdü. Ancak saldırganın kimliğinin ve mahkemeye yaptığı savunmanın detayları henüz ortaya çıkmadı. FBI saldırganın New Jersey’deki evinde arama yaptı. Soruşturmanın detayları ve saldırganın bağlantıları çözüldükçe yeni tartışmalar dünyanın gündemine gelecektir.
Dünya çapında Müslüman kitleleri kitlesel gösteriler ve şiddet eylemlerine yönlendiren bu tür olaylar, küreselleşmenin artması ve sosyal medyanın etkisiyle çok hızlı bir şekilde yayılıyor ve karşılıklı reaksiyoner tepkilere neden oluyor. Müslümanların Masumiyeti filminin fragmanının Youtube’ta İngilizce olarak yayınlanmasından sonra fazlaca dikkat çekmeyen film, fragmanının Arapça altyazı ile yayınlanmasından sonra Müslüman dünyadaki eylemlerin fitilleyicisi olmuştu.
Bu da gösteriyor ki günümüzde, eskiden ancak çok küçük bir kitlenin haberdar olabileceği bir film ya da karikatür İslam dünyası ve Batı arasında ciddi diplomatik krizlere neden olabiliyor. Batı kamuoyunda fikir ve ifade özgürlüğünü şiddetle savunanlar ile Müslümanların değerlerine saldırmanın yanlışlığını savunanlar arasında bir tartışma yürüyor. Nitekim 2001 yılında Amerikan Time dergisi, bir yazının kapağına koyduğu Hz. Muhammed resmi nedeniyle oluşan tepkiler üzerine tüm İslam aleminden özür dilemişti. Fikir ve ifade özgürlüğünün sınırları konusunun hassaslığı, Selman Rüşdi’nin kişisel yaşam öyküsünde tüm çıplaklığı ile kendini gösteriyor.