[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (27 Eylül-3 Ekim)
Temmuz ayından bu yana Ukrayna ordusu, Rus güçlerine karşı ciddi bir ilerleme kaydetti. Savunmadan taarruza geçen Ukrayna ordusu, birçok bölgede Rus savunma hatlarını kısa bir sürede yarmayı başardı. Batı’dan gelen Himars roket sistemleri, NLAW tanksavarlar ve M777 obüslerini savaş sahasında başarılı bir şekilde kullanmayı öğrenen Ukrayna ordusu, Rus ordusunun işgal ettiği bölgelerde tutunmasını zorlaştıracak stratejik bazı yerleri geri almayı da başardı. Bu üç silah sistemi de oldukça isabetli atışlar yapmaya imkan tanıyor ve mobil oldukları için Ruslar tarafından imha edilmesi zorlaşıyor. Ayrıca bu listeye Bayraktar insansız hava araçlarını da dahil etmek mümkün.
Geçtiğimiz hafta, Rusya’nın Ukrayna işgalini yönetmek için bir lojistik merkezi olarak kullandığı ve referandum ile kendi toprağı ilan ettiği Donetsk bölgesinde yer alan Lyman kentinin Ukrayna güçleri tarafından ele geçirilmesi, Ukrayna’nın ilerleyişinin önemli bir göstergesi oldu. Rus birlikleri Ukrayna ordusu tarafından kapana kıstırılma korkusuyla Lyman kentinden hızla geri çekildi. Lyman’ın Ukrayna tarafından geri alınmasının, Rusya’nın tartışmalı referandum kararının Moskova’da imzalanarak kutlandığı günün hemen ertesinde gerçekleşmesi ise Putin yönetimi için daha büyük bir hayal kırıklığı oldu.
Rusya’nın Ukrayna işgalindeki başarısızlığının Rus ordusu ve yönetimine bakan birçok yönü var. Öncelikle Rusya, 7 aylık savaş süresi boyunca tahminlere göre 40 ila 60 bin arasında asker kaybetti. Yaralıları da bu sayıya eklersek tahmin edilen rakam 80 bine ulaşıyor. Bu nedenle, vatanını savunmak için seferberlikte olan Ukrayna, savaş sahasında sayısal üstünlüğü fazlasıyla ele geçirdi. Rus ordusunun tank ve diğer mühimmatlarının oldukça eski ve yıpranmış olması da Ukrayna ordusunun başarılı ilerleyişinde önemli bir etken oldu. Sayılara bakılınca oldukça güçlü görünen Rus ordusunun pratikte son derece zayıf yanları olduğu Ukrayna işgali sırasında ortaya çıktı.
Geçtiğimiz hafta Putin’in en büyük destekçilerinden Çeçen lider Kadirov’un da vurguladığı gibi savaşın idare edilmesi konusunda da yetersizlikler var. Rus komutanların stratejik ve taktik kararları, Putin yönetimi içindeki bazı kesimler tarafından eleştiriliyor. Zaman zaman Putin yönetiminin savaşın seyri ile ilgili askeri kararlara müdahil olması ve ordu ile siyasiler arasında çekişmelerin yaşanması da Rusya’nın başarısızlığında önemli bir rol oynuyor. Tüm bunların dışında Rus ordusunun lojistik açıdan bir fiyaskoya dönüşen askeri stratejisi ise başarısızlığın diğer bir nedeni. Rusya, savaşın başından bu yana istikrarlı bir lojistik ağı ile ordusunu destekleyemiyor.
Izyum’dan sonra Lyman’ın da ele geçirilmesi Putin yönetimini iyiden iyiye köşeye sıkıştırdı. Bu açmaz, Putin yönetimini savaş sahasında yaşadığı personel sayısı dezavantajını ortadan kaldırmak için 21 Eylül 2022 tarihinde kısmi seferberlik ilan etmek zorunda bıraktı. Bu seferberlik kararı 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Rusya’nın aldığı ilk seferberlik kararı. Ancak 300 bin yedek askerin askere alınmasını içeren bu seferberlik kararının henüz savaş sahasında Ukrayna’nın arkasına aldığı rüzgarı kesemediği görülüyor. Öte yandan, seferberlik kararı sonrası Rusya’dan çok ciddi bir kaçış başladı. Askere alınmak istemeyen özellikle genç Ruslar, bavullarını toplayıp bulabildikleri ilk uçak biletiyle ülkeyi terk ediyor. Kaçan Rusların ilk adreslerinden biri ise Türkiye oldu.
Sonuç olarak Putin hiç olmadığı kadar sıkışmış ve amiyane tabirle karizmasını çizdirmiş durumda. Putin gibi tanrı kompleksine kapılmış otoriter bir liderin en azından bu aşamada Ukrayna işgalini bitirerek geri çekilmesi düşünülemez. İşte tam da bu koşullar altında Putin, geçtiğimiz hafta önemli bir karara imza attı. Putin’in siyasi kariyeri boyunca bir yöntem olarak geliştirdiği, işgal ettiği ve Rus nüfusun yaşadığı bölgeleri sözde referandumlarla Rus topraklarına katma kararını bu sefer Ukrayna’da hayata geçirdi.
Rusya’nın Referandumlarla Dört Bölgeyi Kendine Bağlaması Ne Anlama Geliyor
Donetsk, Luhansk, Zaporizhzhia ve Kherson yapılan referandumlarla Rusya’ya bağlanma kararı aldı. Bu dört bölge Karadeniz kıyısında bulunan Kırım’dan başlayarak doğu ve kuzeye doğru Ukrayna’nın doğu bölgelerini Kharkiv’e kadar içine alıyor. Bu dört bölgenin hiçbiri, mevcut durumda tamamıyla Rusya kontrolünde değil. Batı dünyası ise Rusya’nın ilhak kararını sahtekarlık olarak görüyor ve elbette şiddetle reddediyor. Ancak Putin, Ukrayna ile savaştığı bu bölgeleri Rusya’ya bağlayıp kendi toprağı ilan ederek herkesin korktuğu başka bir planı devreye almış gibi gözüküyor.
Bu dört bölgenin Putin yönetimine göre artık Rus toprağı olması, Ukrayna ordusunun bu bölgelerde yapacağı saldırıların Rusya’nın toprak bütünlüğüne yapılmış bir saldırı olarak değerlendirileceği anlamına geliyor. Putin bu kurnazlıkla Ukrayna’yı işgal ettiğini değil, Ukrayna’nın mevcut durumda kendi topraklarına saldırdığını iddia etmek ve savaş stratejisini de buna göre belirlemek istiyor.
Bu mantıkla uluslararası hukuk gereği Rus topraklarına karşı saldıran bir güce karşı her türlü aracı kullanarak sözde topraklarını savunacağını tüm dünyaya ilan etti. Elbette bu araçlar arasında nükleer silahlar da var. Putin de konuşmasında nükleer silahlara işaret etti ve bu tehdidi savurduktan sonra, blöf yapmıyorum, diye de ekledi. Zira, 7 aylık savaş boyunca nükleer tehdidini birkaç kez daha masaya getirmişti. Ancak bu sefer özellikle taktik nükleer silah kullanabileceği hususunda Batı dünyasında da ciddi bir endişe oluşmuş durumda.
Putin Taktik Nükleer Silah Kullanabilir Mi?
Putin’in seferberlik ilanı ile elinde olan tüm güç ve silahları toplayarak Ukrayna’da kaybettiği bölgeleri tekrar almak isteyeceği anlaşılıyor. Son gücüyle bunu gerçekleştirmek için bastıracak. Ancak bu yeni saldırı karşısında Ukrayna’nın yine başarılı olması daha büyük ihtimal. Son gücüyle ve son kez Ukrayna’ya yüklenecek Putin’in bu saldırıda da bir yenilgi alması, herkesin korktuğu nükleer silah tehdidini gerçekleştirmeye Putin’i itebilir ki bu artık küçük bir ihtimal değil.
ABD ve NATO Rusya’nın seferberlik ile birlikte cepheye getireceği yeni askerler ve planladığı yeni saldırılar için Ukrayna’yı daha da çok destekleyecektir. Bu durumda daha uzun menzilli füzeler ve ağır silah sistemlerinin Ukrayna’ya çok daha fazla sayıda verilmesi sürpriz olmayacaktır. Batı’nın bugüne kadar uyguladığı, Ukrayna’ya Rusya’yı adım adım geriletecek kadar silah yardımı yapılması stratejisi, daha büyük ve çok miktarda silah ile Ukrayna ordusunu destekleme yönünde gelişecektir. Bu sayede, moral üstünlüğü ve momentumu arkasına alan Ukrayna güçleri, Rusya’nın yeni saldırılarına da başarıyla karşı koyacaktır.
Yaptırımlarla ekonomik olarak, Ukrayna’da ise askeri bakımdan tamamen köşeye sıkışacak bir Putin’in en azından boş bir araziye, Batı dünyasına dehşet saçmak amacıyla bir taktik nükleer saldırıda bulunması, bu koşullarda hiç olmadığı kadar mümkün gözüküyor. Putin bu adımı atarsa ABD ve NATO’nun o noktada ne yapması gerektiğini şimdiden planlaması gerekiyor. Zira, nükleer silah kullanımının önünü açabilecek böyle bir adım, Çin ile ilişkilerde de ciddi bir paradigma değişimine yol açabilir. Batı’nın nükleer silah kullanan Putin’e karşı cevabının oldukça sert olacağı düşünüldüğünde, Putin’in iktidarı bırakmak ya da tüm dünyayı ateşe atmak arasında bir seçime zorlanacağını tahmin etmek güç değil. Bu durumda ise Putin; Rus halkı, iktidardaki müttefikleri ve dost olarak gördüğü diğer ülkeler tarafından da yalnız bırakılacaktır.
Sonuç
Putin Ukrayna işgalini halkına anlatırken özel operasyon kavramını kullanıyordu. Küçük Ukrayna’nın işgalinin büyük Rusya için ciddi bir mesele ve bir savaş niteliğinde olmadığını bu kavramla vurguluyordu. Ancak şu an Rus halkı, haklı olarak, özel bir operasyon için niçin dünya savaşından bu yana yapılmayan bir şeyin yapılarak seferberlik ilan edildiğini Putin yönetimine soruyor. Sokaklarda bugüne kadar olmadığı şekilde büyük protestolar düzenleniyor. Putin ise halkı ikna etmek için bu savaşın Ukrayna’ya karşı değil tüm Batı dünyasına karşı yapılan bir savaş olduğunu iddia ediyor.
Vladimir Putin kendisini bile isteye Ukrayna bataklığına itti. Şimdi hem tüm dünyada hem de halkı nezdinde kalan desteğini ve sempatisini de kaybediyor. Son çırpınışlarıyla, etki gücü küçük bir taktik nükleer silah da olsa, nükleer silah kullanımına tevessül ederse her bakımdan düşüşü devam edecektir. Bana öyle geliyor ki tarih, bir otoriter liderin daha tanrı kompleksine bulanmış şahsi iktidarını, tozlu sayfaları arasına bir utanç vesikası olarak eklemeye hazırlanıyor.