[voiserPlayer]
Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (5-11 Aralık 2022)
Borsa Çökmelere Doyamaz Mı?
Bazı iktisatçılar ve finansçılar arasında bir süredir borsaya ve borsadaki yükselişe dair çeşitli fikir ayrılıkları görülüyor. İktisatçıların bir kısmı borsayı kumar gibi lanse ederken bazıları da bir Ponzi sistemi olarak değerlendiriyor. Yine iktisatçıların bir kısmı borsadaki yükselişe dair oldukça karamsar iken daha finansçı gözüyle bakanlar ise tersi bir görüş eğiliminde. En son Mahfi Eğilmez’in blogunda yazdığı bir yazı borsa tartışmalarını tekrar alevlendirdi. Mahfi Eğilmez yazısında “Faizlerin, enflasyonun çok altında kalması sonucu gerçek kişiler ve şirketler fazla fonlarını borsaya yatırmayı tercih ediyor. Son dönemlerde borsada ortaya çıkan normal dışı yükselişler tümüyle bu ‘yönlendirilmiş talepten’ kaynaklanıyor” ifadelerini kullanıyor.[1] Devamında ise “zorlama ekonomi politikası şimdilik tüketim ağırlıklı büyümeye ve istihdama destek oluyor gibi görünse de başta gayrimenkul ve borsa olmak üzere çeşitli alanlarda balonlar oluşmasına yol açıyor” argümanlarını ileri sürdükten sonra yazıyı, “Böyle bir ortamda ‘borsa rekorlara doymuyor, demek ki ekonomi iyi gidiyor’ demek gerçekçi değil. Günü gelip de faiz enflasyon düzeyine çıkarılmak zorunda kalınınca o rekorlara doymayan borsadaki hisse değerleri ve gayrimenkul fiyatları bu kez çöküşlere doymaz hale gelecek” sonucuna varıyor. Eğilmez’in fikirlerine benzer düşünen muhtemelen birçok iktisatçı olmakla birlikte borsadaki yükseliş konusunda bazı noktaları da kaçırmamak gerekir.
Bu noktalardan birisi borsadaki son dönemdeki yükselişin tümüyle yönlendirilmiş talep kaynaklı olmaması. Yönlendirilmiş talep iddiasının doğruluğu olsa da tüm yükselişi buna bağlamak oldukça yanlış olur. İktidarın uyguladığı ekonomi politikası sonucu ortaya çıkan bir yüksek büyüme ve yüksek enflasyon döneminin içinden geçilmekteydi. Fakat önümüzdeki çeyrekle beraber büyüme tarafında durgunluğu yaşayacağımız ve hatta yaşamakta olduğumuz günlerin içerisindeyiz. Ama şu ana kadar yüksek büyüme ve yüksek enflasyonu yaşadığımız bir gerçek. Hisse senedi piyasasında yükseliş için en kaçınılmaz dönemlerden birisi yüksek büyüme ve yüksek enflasyon dönemleridir. İkisinin bir araya geldiği dönemde şirket kârları oldukça yüksek gelir ve piyasa da bu yüksek karlılığı fiyatlar. Uzunca bir süredir böyle bir piyasa içerisindeysek bu yükselişler de kaçınılmaz olur. O nedenle yükseliş, salt bir talep yönlendirmesi kaynaklı değil, ortada bir de şirket bilançoları var ve bu bilançolar ilk üç çeyrekte tarihi sayılabilecek derecede çok iyi geldi. Ve enflasyon devam ettiği sürece burada talep daralması ihtimaline rağmen bir çöküş beklemek ya da bugünleri balon olarak dillendirmek pek gerçekçi durmuyor. Üstelik balonların oluşmaya başladığı tespitine örnek gösterilecek şirket sayısı oldukça az. Ne bankacılık sektörü, ne ulaşım sektörü, ne de imalat ya da iletişim sektörü şirketlerinde balon oluştuğuna dair kanıt gösterilebilecek hisse sayısı birkaç taneyi geçmez ki bu miktar bugüne özgü bir balonu ima etmekten uzak. Ayrıca, değil balon olduğunu iddia etmek, başta bankacılık sektörü olmak üzere BIST100 şirketlerinin çoğu, aracı kurumlarca hala oldukça ucuz bulunmakta.
Borsanın çöküşlere doyamayacağı ise biraz abartılı bir söylem gibi gözüküyor ama tümden yabana atılacak bir söylem de değil. Eğilmez’in özü itibarıyla vurgu yaptığı şey, aslında piyasaların bu şekilde devam etmeyeceği, yalancı bir bahar havasının oluştuğu, bu havanın kaçınılmaz olan faiz artırımları sonrası dağılacağı, yüksek faiz ortamında borsaya olan ilginin azalacak olması ve bir yandan da şirket performanslarının artan finansal maliyetler ve düşen genel taleple birlikte aşağıya gelecek olması. Yani, aslında içinden geçtiğimiz iktisadi gerçeklerden kopuk dönem nihayetinde bir yerde bitecek ve faiz artışları kaçınılmaz olacak. Faiz artışının kaçınılmaz olduğunu düşündüğümüzde Eğilmezi’in uyarısının haklı bir uyarı olduğu da gerçek. Bu uyarının zamanlaması bugünlerde mi olmalı sorusuna evet demek bence zor ama bunu da yatırımcılara birilerinin hatırlatması gerekiyor sanırım. Fakat bu borsadaki kötü gidiş, abartılı ve çökmelere doyamayacak şeklinde mi olur onu bilmek zor. Bu konuda da kesin ifadelerle konuşmak sanırım oldukça yanlış olur. Hisse senedi piyasası hem henüz çok pahalı olmadığı için çökmelere doyamayacak derecede yükselmiş anlayışıyla ona yaklaşmak yanlış olabilir, hem de yüksek faiz politikasının uygulandığı Türkiye’de atmosfer çok başka olabilir. Örneğin, bir iktidar değişiminde borsanın tek fiyatlayacağı herhalde faiz artışı olmaz. O nedenle olaya tek bir açıdan bakmak, bilançoları, mevcut borsadaki fiyatlamaları ve hangi ortamda bir faiz artışına gittiğimizi yok saymak bizi büyük yanılgılara götürebilir.
Kavcıoğlu’ndan Mesajlar
Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu TRT canlı yayınına katılarak gazetecilerin soruları cevapladı. Kavcıoğlu sürekli gündeme gelen merkez bankası rezervleri ile ilgili olarak rezervlerin 125 milyar doları aştığını belirtirken dünyada 2022 yılının başından beri rezervi artan tek merkez bankasının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olduğunu ifade etti.
Kavcıoğlu enflasyon ile ilgili olarak ise sorunların genelde yurt dışından kaynaklandığına vurgu yaparak artık enflasyonu yükseltici faktörlerin devre dışı kaldığını ve önümüzdeki süreçte enflasyonda düşüşün başlayacağını ifade etti. Kavcıoğlu “Faiz indirimiyle birlikte kur ve faiz oranlarında bir denge oturdu. Bunun altyapısını da oluşturduk ve böyle gideceğini söyleyebilirim” diyerek kurdaki stabilitenin faiz indirimleri kaynaklı olduğunu da ima etti. Kavcıoğlu ayrıca cari açık ile faiz arasındaki ilişkiye de değinerek “Geçmiş dönemlerde yüksek faizlerle enflasyonu düşürdüğümüz zaman cari açıklar verdik. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç almak mümkün değil” ifadeleriyle de faiz ile cari açık arasında aynı yönlü (pozitif) bir ilişki olduğunu ima etti. Devamında ise “Türkiye Ekonomi Modeli felsefesini gerçekleştirme sebebi, cari fazla sağlamak. Artık faiz artırarak değil, kalıcı ve sürdürülebilir fiyat istikrarını oluşturmak için cari fazla vermek gerekiyor” ifadelerini kullandı. Fakat verilere baktığımızda faizlerin düşürüldüğü son bir yıllık dönemde değil cari fazla verilmesi, tarihi derecede yüksek cari açık verilmiş durumda.
Asgari Ücrete Dair Öneriler Gelmeye Başladı
Yılın sonuna doğru yaklaştıkça geleneksel olarak asgari ücretin ne kadar olacağı tartışmaları da asgari ücret komisyonunun toplanmasıyla başladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, partisinin asgari ücret önerisini 10 bin 128 TL olarak açıkladı. Türk-İş ise açlık sınırının 7 bin 785 TL olduğunu ve pazarlığı bu sınırdan başlatacaklarını ifade etti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptıkları araştırma sonucunda “İşçi ya da işveren olmayan çeşitli mesleklerden vatandaşların oluşturduğu kamuoyunun 2023 yılı asgari ücreti için ortak beklentisi 7 bin 845 lira oldu” şeklinde açıklama yaptı.
Bugünden geriye doğru bakıldığında birkaç ay öncesinde 10 bin TL civarı bir asgari ücret konuşuluyorken bugün 7500-8000 TL aralığında bir miktar konuşulmaya başlanmış durumda. Bu da ekonomideki kötü gidişatın artık yüksek asgari ücret artışlarıyla işsizliği ve enflasyonu hızla artıracağı korkusunun bir yansıması olsa gerek. Daha önceki asgari ücret tartışmalarının yapıldığı dönemler talebin de güçlü gerçekleştiği dönemlerdi fakat bir süredir talepteki enflasyon kaynaklı doğal yavaşlama özellikle küçük ve orta boy işletmeleri bu maliyetlerle yoluna devam edemez noktaya getirdi. Yüksek asgari ücret artışları işletmeleri ya bu artışları fiyatlara yansıtmaya zorlayacak ya da işletmeler işçi çıkaracaklar. Fiyatlara yansıması enflasyon sorununu daha da içinden çıkılmaz hale getirirken işten çıkarmalar da işsizliği artıracak. O nedenle ücret artışlarında eskiye göre daha az talepkâr bir havanın olduğunu söylemek mümkün.