[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (21-27 Şubat 2023)
Deprem Felaketi
6 Şubat 2023 Türkiye’nin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olarak hafızalara kazındı. Doğal bir afet, maalesef yeterli hazırlık yapmadığımız için göz göre göre ülkemizi vurdu ve insani bir felakete dönüştü. Deprem öncesinde yapılmayan hazırlıklar bir yana deprem sonrasında afete müdahale konusunda da çok ciddi bir başarısızlık yaşadık. Yıpranmış devlet kurumları ve hükümetin tek merkezden her şeyi idare etme konusundaki ısrarının ortaya çıkardığı koordinasyon ve organizasyon sorunları, hem enkaz altında kalan daha çok canı kurtarmamızı engelledi hem de deprem sonrasında depremzede vatandaşlarımızın yaralarını sarma hususunda ciddi bir kriz yarattı. Ancak en azından, halkımızın var gücüyle yardım için organize olması, özellikle gençlerimizin sahada yürüttüğü çalışmalar, sivil toplumun ve deprem bölgesi dışından gelen belediyelerin çabalarıyla birleşince ise kendimizi teselli etmemizi sağlayacak bir sivil dayanışma hareketi ortaya çıktı. Depremzedelerin yaralarını daha hızlı ve verimli bir şekilde sarmak, yaşananları unutmama ve unutturmama çabamızı hep birlikte sürdürmek, kaybettiğimiz canlar için en büyük borcumuzdur.
Daktilo1984 olarak deprem sonrası bir süre yayınlara ara verip sonrasında kamuoyunu tarafsız bir şekilde bilgilendirmek ve uzman görüşleriyle kamusal tartışmaya katkı sunmak için yayınlar yaptık. Ben de bu süre zarfında Hariçten Gazel köşemdeki yazılarıma ara vermiştim. Tüm bu acılarımıza rağmen dünya dönmeye ve hayat olağanca hızıyla akmaya devam ediyor. Depremin üzerinden neredeyse bir aya yakın zaman geçti. Deprem gündemimizi unutmadan gelecek nesillerimize depreme dayanıklı şehirler bırakmak gibi bir borcun bilinciyle bu alandaki yayınlarımızı sürdürmekle beraber işimize de devam ediyoruz. Bu hafta ülkemizi de yakından ilgilendiren ve bir yılını geride bırakmış Rusya-Ukrayna Savaşı’na genel bir bakış atacağız.
Rus İşgali Bir Yılı Geride Bırakırken
24 Şubat 2022 tarihinde hazırlıkları birkaç aydır konuşulan Rus işgali, Rus ordusunun Ukrayna topraklarına girmesi ve Ukrayna’nın başkenti Kiev’e doğru ilerlemesiyle başlamıştı. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa böyle büyük bir işgal girişimi görmemişti. Ukrayna Avrupa’nın toprak büyüklüğü bakımından en büyük ülkesi ve 40 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip. Ancak bir yılda 13 milyon Ukraynalı ya yurtdışına gitti ya da ülke içinde yerlerinden oldu ve şu an Ukrayna nüfusunun son durumunu kesin olarak bilebilmek mümkün değil.
Putin, bu işgalin gerekçesini Ukrayna’nın tehlikeli silahlanmasını engellemek ve Nazileşen yönetimini durdurmak olarak açıklamış ve bu büyük işgali, biraz da küçümser bir tarzda, özel operasyon olarak nitelendirmişti. Aslında bu savaş Rusya’nın 2014 yılında uluslararası hukuku hiçe sayarak Kırım’ı ilhak etmesi ve Donbas bölgesinde Rus nüfusun daha yoğun yaşadığı Luhansk ve Donetsk’te askeri gücünü arttırması ile başlamış sayılabilir. Nitekim Luhansk ve Donetsk, işgal sırasında Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan ederek Rusya’nın benimsediği şekilde referandumlar yapıp Rusya’ya katıldı. Putin’in iddialarından biri de Ukrayna yönetiminin Donbas bölgesindeki Rus kökenlilere soykırım yaptığına dair idi ki bu iddianın gerçekliğine ilişkin uluslararası toplumun kabul ettiği kanıtlar da hiçbir zaman sunulamadı.
Peki, bir yıllık işgal süresinde Rusya hedeflerine ulaşabildi mi? Rus ordusunun Kiev’e yürümesi ve geniş çapta bir işgale girişmesi, Putin’in Ukrayna’da Zelensky hükümetini devirip Rusya yanlısı bir hükümet kurarak Ukrayna’yı istediği şekilde pasifize etmek amacında olduğunu gösteriyordu. Ve Putin bu iddialı amacı kesinlikle gerçekleştiremediği gibi savaş sahasında herkesin beklediğinden daha çoğunu kaybederek iyi bir performans da gösteremedi. Putin’in 2021 yılında yazdığı bir makalede belirttiği üzere Rus lider, Rusya ve Ukrayna’nın birbirinden ayrılamaz halklar olduğunu düşünüyor. Ancak savaş sahasında Ukraynalıların vatanlarını var güçleriyle savunmaları ve askere alınmaktan korkan Rus vatandaşların Rusya’yı terk etmeleri, iki ülke halkının da Putin’in bu imparatorluk sevdası düşüncesine katılmadığını açıkça gösterdi.
Özellikle Kasım 2022’de Ukrayna ordusunun Batı’dan aldığı silah ve finansman desteği ile Kherson’da Rusya’yı geri itmesi, inatçı bir direnişle Zaporizhzhia, Luhansk ve Donetsk’te bile tam kontrolü Rus ordusuna bırakmamaları, Rus yönetimini de sarstı ve Putin’in Ukrayna Savaşı komutanını iki kere değiştirmesine sebep oldu. Ayrıca Putin yönetimini 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa -kısmi ve süreli de olsa- seferberlik ilan ederek 300 bine yakın yeni askeri silah altına almaya itti. Putin bu hamleleriyle en başta koyduğu hedefi de küçülttü ve amaçlarının Donbas’ı özgürleştirmek olduğunu ifade etmeye başladı.
Şu an savaş Rusya’nın Donbas’ta küçük ilerlemeler sağladığı bir yıpratma savaşı olarak 850 kilometrelik bir cephede sürüyor. Bir yılın sonunda halen tünelin ucunda ışık görünmüyor. Putin kesin bir sonuçla savaşı bitirmek isterken ABD önderliğindeki Batı, Ukrayna’ya ağır silahlar olmak üzere ciddi yardımlar göndermeye devam ediyor.
Putin, Ukrayna’yı işgal ederken Batı’nın bu seviyede bir desteği vermeyeceğini, Ukrayna ordusunun direnemeyeceğini, doğal gaz ve petrol nedeniyle Avrupa’nın Ukrayna’nın yanında yer almaktan korkacağını ve Çin’in kendisini ciddi şekilde destekleyeceğini varsayarak yanlış yaptı. Ancak Batılılar da ekonomik yaptırımların sandıklarından daha çok sonuç üreteceği ve Rus yönetimini ciddi şekilde zora düşüreceği konusunda yanıldılar. Geldiğimiz noktada ise iki taraf da savaşın süreceği konusunda hemfikirler. Rusya’nın yakın zamanda geniş çaplı bir operasyona başlayacağına kesin gözüyle bakılıyor.
İşgalin yıldönümünden birkaç gün önce Çin’in üst düzey diplomatı Wang Yi, Moskova’yı ziyaret ederek Putin ve Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüştü. Wang Yi, Rusya-Çin ilişkilerinin kaya gibi sağlam olduğunu ifade ederken ziyaretin işgalin yıl dönümünden birkaç gün öncesine denk gelmesi Çin’in Rusya’ya Ukrayna Savaşı konusunda silah yardımı yapabileceği endişelerini de arttırdı. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Çin’in Rusya’ya silah yardımı yapmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Çinliler ise bu iddialara karşı Ukrayna işgalinin başından bu yana izledikleri “tehlikeli denge” politikasına sadık şekilde Çin’in Ukrayna’da barış istediğini belirterek cevap veriyorlar. Ancak yine de Çin’in bu üst düzey ziyaretini Batı’ya karşı bir uyarı olarak okuyabiliriz.
Putin Gerilimi Tırmandırmaya Devam Ediyor
Putin, işgalin yıldönümünde sıklıkla yaptığı gibi çok uzun bir konuşma yaptı. ABD önderliğindeki Batı’yı Ukrayna Savaşı’nı kışkırtmak ve sürdürmekle suçladı. ABD’yi güç peşinde koşan bir aktör olarak nitelendirdi. Bu alışılmış söylemlerinin yanı sıra ise ABD ile 2010 yılında imzalanan ve iki ülkenin ellerinde bulundurdukları nükleer silah başlıklarını 1150 adet ile sınırlayan Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması’nı askıya aldıklarını duyurdu.
Putin önceki açıklamalarında Ukrayna Savaşı’na rağmen nükleer anlaşmalardan çekilmeyeceklerini ifade ediyordu. Her ne kadar ABD yapmazsa Rusya’nın da yeni nükleer denemeler yapmayacağını belirtmiş olsa da bu karar ile Putin, Ukrayna Savaşı için Batı’ya karşı el yükseltmiş oldu. Ukrayna Savaşı’nı kazanma hususunda kararlılığını bu hamleyle de göstermek isteyen Putin, aynı zamanda 20 Şubat’ta ABD Başkanı Biden’ın Kiev’e sürpriz bir ziyaret gerçekleştirerek Ukrayna’ya 500 milyon dolar daha silah ve para yardımı yapacaklarını açıklamasına da cevap vermiş oldu.
Sonuç olarak Ukrayna cephesinde gerilimin tırmanmasından başka yeni bir şey yok. Çin’in Rusya’ya silah yardımı yapması, çok daha derin bir krize ve kalıcı sonuçlara sebep olabilir. Çin’in bu kararı alabilmesinin kolay olmayacağını sanıyorum. Rusya’nın bu bahar için yaptığı hazırlıklarla savaş sahasında neler yapabileceği ve Ukrayna ordusunun yeni gelen silah gücüyle Rusya’ya ne kadar karşı koyabileceği, savaşın gidişatında en önemli belirleyen olacaktır. Ancak bu savaşa dair sıklıkla dile getirdiğim şeyi tekrar söylemem gerekirse barışa giden yol çok ama çok uzun olacak gibi görünüyor.